Cuma, Temmuz 31

Sir Bobby Robson 1933-2009


18 Şubat1933 – 31 Temmuz 2009

Honka 0-1 KARABAĞ

Rosenborg zaferinden sonra dünde Finlandiya'da Honka'yı 1-0 yendiler. Golü 59. dakikada Azer Mammadov atmış. Azeri futbolu gol yemiyor bunu bir kez daha gördük. Kardeşlerimizi tebrik ediyor bu başarılarının devamını diliyorum. Onların başarısı bizim başarımızdır. gelecek hafta oynanacak maçın saati bizim saatimizle 1800 olarak görünüyor. İkinci yarıyı büyük bir keyifle izleyeceğim ...

Perşembe, Temmuz 30

Elano Galatasaray'da

Yok artık dedirtecek bir transfer daha. Elano Blumer 4 yıllık Galatasaraylı oldu artık. Son 4 yıldır milli takıma sürekli çağırılan bir Brezilyalı. Orta sahada her mevkiide oynayabilen ve frikik atışlarında başarılı olan bir isim Elano. City'nin abzürt transfer politiikası sayesinde getirebildi Galatasaray. 3-5 gün önce Milan'ın ilgilendiği haberini okumuştum transfermarkt sitesinde. Gerçekten dolu dolu bir transfer. Bu isim üstüne yazılabilecek çok şey var bunu sonraya bırakalım. İki yılıdr forma giydiği City de 62 maçta 14 gol ve 11 asist ile oynadı. Brezilya'nın 2010 elemelerinde 10 maça çıktı. Ağustos'ta oynanacak Estonya maçının kadrosundada yerini aldı. Benim için alınabilecek en iyi orta saha oyuncularından biriydi. Çünkü oyunun iki yönünü ve orta sahanın her yerini başarabilen bir isim. Turkcell Süper Lig hiç bitmesin diyeceğiz bu sezon...


In HALDUN We Trust

Çarşamba, Temmuz 29

Tek Suçlu Benim Geyiği

"Suç varsa tamamen kişisel olarak benim. Sevenlerimizden özür diliyorum"
Maç verdiği Uygun Bülent'in verdiği demeç bu. Açıkcası maçın 6-7 olmasını istedim ikinci yarıda. Sivas balonu sonunda net olarak patladı. Avrupa'lı hakem çirkefliğe izin vermiyor. Avrupa'da oynamak için pas yapmak lazım sadece yarı alanda oyun oynanmaz. Anderlecht gibi sıradan bi takım böyle yapar yoksa seni. Başkanıda tecrübesizlik deyip durdu maç sonunda. Gençlerbirliği, Denizlispor çeyrek final, yarı final kapısından dönerken tecrübelimiydiler acaba. Vizyon ön plana çıkıyor bu noktada. Sene başı aldık dediği Omotoyossi, Moreno neredeler? Bu kafayla bu kadar işte. Anderlecht Sivas tatili yapar ve döner gelecek hafta. Junior Fenerbahçe olduklarını her alanda kanıtlıyorlar. Bu arada Biglia çok iyi bir orta saha. Ligimizde izlemek isterim bu oyuncuyu.

Not : Sivaslı kardeşim peykan alınmasın sevmiyorum bu klübü ...

Road to Madrid # ÖE 3.1

Bakü 0 – 0 Levski Sofya
Aktobe 0 – 0 Maccabi Haifa
Sparta Prag 3 – 1 Panathinaikos
Anderlecht 5 – 0 Sivasspor

Bugün
18:00 Ventspils 1-0 BATE Borisov
19:00 Levadia Tallinn 0–1 Debrecen
20:00 Sheriff 0-0 Slavia Prag
20:00 Apoel Nicosia 2–0 Partizan
20:00 Shakhtar Donetsk 2-2 Poli Timisora
21:00 Slovan Bratislava 0–2 Olympiakos
21:15 Kopenhag 3-1 Stabaek
21:15 Zurih 2–3 Maribor
21:30 Salzburg 1-1 Dinamo Zagreb
21:45 Celtic 0-1 Dinamo Moskova
22:45 Sporting Lisbon 0–0 Twente

Salı, Temmuz 28

Morardık

Telekom baskısı ile çıkarılmış olduğu gün gibi aşikar. Yoksa hiç bir şekilde mor ile bağlantılı bi klüp değildir Galatasaray. Para alıcaz diye bu kadar sorumsuz davranılmaz. bu formaya para verecek taraftar sayısı kaç olacak. Ayrıca beyaz formada bana göre rezalet. parçalıya devam bu senede...

Pazartesi, Temmuz 27

Meksika 5-0 ABD

Amerika'da düzenlenen Gold Cup turnuvası sessiz sedasız bitti. Ülkemizde final maçını bile yayınlama zahmetine girmedi kimse. New Jersey'deki finalde Meksika ikinci yarıda bulduğu gollerle ezeli rakibine evinde acı bir mağlubiyet tattırdı. 5. kez bu kupayı müzesine getirek Aztek'ler kadro olarak belki en iyi jenerasyona sahip. kadrosunda üst düzey liglerde forma giyen bir çok oyuncu var. Dünya Kupasına katılacaklarından şüphem yok ve Afrika'da dikkat edilmesi gereken takımlardan biri olacaktır. Maçın gol sahipleri şöyle :

Torrado 56' (p)
Dos Santos 62'
Vela 67'
Castro 79'
Franco 89'

Pazar, Temmuz 26

Afiyet Olsun Diyeceğim Günlere...!

Dehşet… iğrençlik… pislik…
Dışlanan ama geri dönüp yüzümüzde bir tokat gibi patlayan, bedenimizi istila eden, bilinç altımızı belirleyen ve kolay kolay silinmeyecek olan vahşet…
Artık başka kelimelerle anlatamıyorum bu kızılları…
Esasında şaşırmamak gerek diyorum Uygur Türklerine yaptıklarına… tevafuken rasatladığım görüntüler üzerine onlara duyduğum tiksinti bi kat daha arttı… cenin yediklerini duymuştum ama “yoook artık” demiştim… “hani yerler böcek möcek ama cenini de abartıyorlardır”…
Ulan yemedikleri bişey kalmamış ki… bi ben kalmışım dicektim ama baktım mantıksız oldu, beni de bulunca yerler yani. Abartı bişey değil bu… yahu timsahtan tutun da sülük benzeri bizim pek de tanımadığımız garip hayvanalara, köpek etinden, kaplumbağaya, hatta istilacı farelerden kurbağaya kadar… deli dehşet bi mutfak kültürü :S
Ceninin bacağını tutup da tavuk butu yer gibi evire çevire kemiren bir mahlukata insan demek ne derece doğru olur… yok arkadaş denmez, bunlar da insan olamaz…
bazı alışveriş manyakları vardır; şunu da alıyım bunu da alıyım diye şuursuzca para harcayanlar... işte bunlar da boğaz manyağı... ne yiceklerini şaşırmış bi şekilde ona buna saldıran yamyamlar...!
Adam gidiyo şimdi; canlı canlı hayvanları sıra sıra sergiledikleri yerden seçiyo hayvanını…
“Iıımmm bugün kaplumbağa yiyesim geldi”, “yok yokkk bu timsah çok iştah açıcı görünüyor üzerine de fıstıklı fare sarma” … sonra bişiler yapıp işte hayvancağızlara getiriyolar önlerine onlar da zafer kazanmış edasıyla ve takındıkları bir bıyık altı sırıtışıyla afiyetle (afiyetle mi :S) yiyolarrr… hadi bunlar manyak… bana ne demeli… sabah beri bu yamyamların cenin ve hayvanları nasıl yediklerini izleyor ve mide bulanayor bulanayor ve hala bulanayor… bi gün bu yaratıklar bişey yicekler(burada sevgili terbiyem tıkanıp kalıverdi) ve işte ben de o zaman içten bir “afiyet olsun” çekicem… Allah kardeşlerimizin yardımcısı olsun… ve Allah bu milleti ıslah etsin...

Perşembe, Temmuz 23

Avrupa Ligi Sürprizleri


Günün ilk sürprizi Karadağ'dan geldi. Petrovac ilk maçta deplasmanda 2-1 yenildiği geçtiğimiz yılın Şampiyonlar Liginde İntere dahi kök söktüren Anorthosis'i evinde 3-1 mağlup ederek gerçekleştirdi. Maçın normal süresi 2-1 bitti ve uzatmalarda elediler güney Kıbrıslıları. Gelecek turda rakipleri Sturm Graz olacak.

Aynı saatlerde ise Azerbaycan'da belkide Azeri tarihinin en önemli başarısı yaşanıyordu. Karabağ takımı deplasmando golsüz berabere kaldığı Rosenborg'u 1-0 yenerek turu geçen ekip oldu. Azeri takımları her zaman iyi defans yapan rakiplerdir. Milli takımlarıda öyle oynuyor. Rosenborg gibi tecrübeli bi ekibi elemeleri onlar adına büyük bir başarı. Gelecek turda rakipleri Finlandiya ekibi Honka olacak. kardeşlerimize şimdiden başarılar.

Gecenin son sürprizi ise bir diğer kan bağımız olan Bosna'dan geldi. Slavija ekibi evinde Aalborg gibi şampiyonlar liginde flaş sonuçlar almış bir takımı 3-1 yenerek turu geçen ekip oldu. Rakibi ise Slovak ekip Kosice oldu. Nedense bu takımın ismini duyunca Şifo Mehmet geldi aklıma. Sanırım zamanında eşleşmede gol atmıştı Slovakya'da.

Galatasaray 2-0 Tobol


Ali Sami Yen'de sezonun ilk maçı olmasına rağmen seyirci pek rağbet göstermedi maça. Maçın yorumunu uzun uzun yapmaya gerek yok. Şu bir gerçek ki Rijkaard oynatmak istediği sistemi belirlemiş. Bu sistem üzerinde ufak tefek değişiklikler dahi yapmayacak. Bugün ikinci santraforu oyuna almaması ve Arda'yı maç boyu forvetle orta saha arasında köprü olarak kullanması bunun açık göstergesi.

Lig gibi uzun bir maratonu Kewell ile tamamlayamayacağını bildiğiiçin o bölgeye alternatif arayışında. Serdar bu bölgeyi Yaser'den daha etkili kullanıyor. Fizik olarak güçlenirse iyi bir oyuncu oalcağı kesin. Yavaş yavaş monte edilecek takıma. Bugünkü sakatlığı talihsizlik. En beğendiğim özelliği ise görerek orta açması.

Arda bu mevkiye daha çok alışmış göründü. İki kanadada yardıma gitmesi hücum olarak farklılık yaratıyor. Bu mevkiye olası bi Deco transferi (ki bana hala hayalcilik olarak geliyor) olursa Arda daha verimli oynayacaktır. B sayede Kewell'a fazla yük binmez ve efektif bir kadro oluşturulur. Sağ kanatta ise şuan için elde sadece Keita var. Aydın ve Yaser kupa maçı dışında oynayamaz bu sezon. Sabriise bu takımın sağ beki olacağını gösterdi. Kızıyoruz beğenmiyoruz ama onun gibi güçlü bir sağ bek elimizde yok şuan. Maçın uzatma anlarında bile bindirdi bugün.

Mustafa Sarp Topal'ı yedekte oturtacak bi süre daha. Hücum yönünüde oynayabilen bir ön liberoya hasret kalmıştık. Servet-Zan ikilisi ile çok yiyeceğimizde belli oldu bugün. Bu yaratıcılıktan yoksun ekibe bile net 3 gol pozisyonu vermek bunun göstergesidir.

Kısacası Rijkaard sistemini belirlemiş ve bunun üstünde değişiklik yapmayacak. Benim en büyük kaygım türk ligini Skibbe gibi zorlu görmesi ve sıkışan maçlarda bile tek forvette diretmesi. Biraz erken olacak ama bu sezonda sıkıntılar yaşayacağımızı hissediyorum. Orta saha ve stopere alınacak kaliteli ayaklarla ile bu sıkıntıyı aşabiliriz ancak.

O An# 10

Bilsin cihan ki ben bu cihanın nesindeyim,
Bir ülkünün mehabetinin zirvesindeyim.

Dünya denen mezellete dalsın her isteyen,
Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim.

Merdanelikle şöyle bakıp ayrılıklara,
Son menzilin hüzün dolu keşanesindeyim.

Artık veda zamanına pek fazla kalmadı,
Yorgun ve kimsesiz ölümün bahçesindeyim
.

Hüseyin Nihal Atsız

Ruh Adam

2000 yıl önce yaşadığınızı ve ozamanlar aşık olduğunuz kadına 2000 yıl sonra aşık olduğunuzu farkettinizmi?

Başlangıcından sonuna kadar belleğinizi kemirecek bir roman. Atsız hakkında sabit bir fikre sahip olabilirsiniz. Ancak bir süreliğine ön yargıları bir yere bırakıp bu kitabı okumayı deneyin. Kitapta aşk acısını ve buna paralel olarak karakterlerin ruhunu anlayacak ve zihninizi zorlayacak bir kurguda bulacaksınız. Bu çözülmeyen ve anlaşılmayan kurgu sizi kitabın son sayfalarına kadar götürecek. İlk fırsatta bir kez daha okuyacağım.
Atsız ile fikriyat konusunda bir yerde ayrılırım. Çok sabit ve sert fikirlerini sevemedim. Ancak her ne olursa olsun çok çok büyük fikir adamıdır. Okuduğum bir çok kitabı var ancak "Ruh Adam adlı eseri tamamiyle bambaşka. Roman dediğime bakmayın siz. Psikolojik açıdan derin tahliller yapılabilecek bir eser aynı zamanda. Uygur masalıyla başlıyor kitap ve elinizden düşüremiyorsunuz.

Çarşamba, Temmuz 22

Road to Madrid # ÖE 2.2

Bakü (2) 4-2 (2) Ekranas
BATE Borisov (2) 2-0 (2) Makedonija
Sant Julia (0) 0-5 (4) Levski Sofia
Sheriff (1) 1-0 (0) İnter Turku
Apoel (2) 3-0 (0) Streymur
S. Bratislava (0) 4-0 (1) Zrinjski
D. Zagrep (0) 3-0 (0) Pyunik
Stabaek (1) 4-0 (1) Tirana
Partizan (4) 8-0 (0) Rhyl
Levadia Tallin (1) 1-0 (1) Wisla Krakow
Dudelange (0) 1-3 (3) Ventspils
Aktobe (4) 2-0 (0) Hafnarfjordur
Kalmar (0) 3-1 (2) Debrecen
Glentoran (0) 0-4 (6) Maccabi Haifa
Mogren Budva (0) 0-6 (6) Fc Kopenhag
Bohemians (1) 0-1 (1) Salzburg
Maribor (0) 3-1 (0) Wit Georgia

Bed-elli Askerlik

Böyle yapılan askerliği hazmedemiyorum. Hele ki toplumun ileri gelenlerinin çocuklarının buna rağbet göstermesi büyük acizliktir.



Salı, Temmuz 21

Ah Be Kristof Kolomb! :)

Meğer herşey Kristof Kolomb'un başının altından çıkmış... :)
başımızın belası, ciğerlerimizin yegâne düşmanı(içmesek de içenler sayesinde) tütün; ilk önce Yukutan Adası'nda yaşayan Mayalar tarafından kutsal ateşlerinde diğer kokulu bitkilerle birlikte yakılmış... tabi solunum yoluyla dahi olsa bunun keyif verici etkisini anlayan Mayalar daha sık kullanmaya başlamışlar...(ben hala bu keyif vericiliği anlamadım gerçi)... civardaki rahipler de nerden uydurmuş, nasıl yapmışlar, her ne derece anlamışlarsa, bu tütünün şifa kudretine inanmışlaaaaar... velhasıl kullanımı da yaygınlaşıvermiş...

ve bu fosur fosur tüketilen tütünden de, Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfine kadar yeni dünyanın haberi yokmuş... mış mış da muş muş...

Bugün sigara yasağı denetimi için gezinen denetçilere ve zabıtalara rastladık, ordan aklıma geldi yazıverdim bu gerenksiz bilgileri... umarım daim olur denetiminiz çok saygıdeğer denetçiler... bizler de maruz kalmayız her gittiğimiz yerde dumana... Vatanıma, Milletime, aileme, canlarıma, ciğerlerime, ona buna şuna hayırlı uğurlu olsun... sigara tüketiminin azalması dileklerimle...

Orda Bir Ev Var Uzakta

Resmin üstüne tıklayın yeşile boğulun


Pazartesi, Temmuz 20

Andre Dos Santos ve Oliveira Fenerbahçe'de

Fenerbahçe Corinthians'ın sol kanat oyuncusu Andre Dos Santos ve orta saha oyuncusu Cristian Oliveira'yı transfer etti. Ödenen ücret henüz belli olmadı ancak Dos Santos gibi Brezilya milli takımında ilk 11 de oynayan bir isim için hatrı sayılır bir ücret ödenmiştir. Bu transferlerin Fenerbahçe için en önemli özelliği gerekli bölgelere nokta transferler yapılmış olması. Oliveira'yı fazla tanımıyoruz ama Dos Santos'u Konfederasyon kupasında ilk 11 de sürekli izledik. Sol ayağına hakim ve hızlı bir isim. İki oyuncunun ortak özellikleri ise kaleye sert ve isabetli şutlar çekmesi. İki oyuncuda hazır gelecek Fenerbahçe'ye. Brezilya ligi halen devam eden bir lig.

Cristian Oliviera'nın ismide milli takım için geçiyor. Gelecek ay seçilecek kadroda ön libero olarak çağırılacağı söyleniyor. Ayrıca Dos Santos'un ismi Milan ve Roma ile ciddi şekilde geçiyordu bir kaç hafta öncesine kadar. Kadro olarak artık eksiksiz bir Fenerbahçe oluştu. Gerisi Daum'a kalıyor. Kadro derinliği ve yedek oyuncular ile ilk 11 oyuncuları arasında uçurum kalktı. Bir takım için bunun çok önemli olduğunu düşüyorum. Kulübeden gelecek Deivid, Kazım, Vederson, Özer, Semih gibi isimler takıma önemli katkılar sağlar.

Galatasaray ve Beşiktaş bir orta saha ile kadrolarını güçlendirebilirse kaliteli ve zevkli bir lig izleyeceğiz. Türkcell Süperlig artık başlasın...

Pazar, Temmuz 19

Kanla Beslene Kızıl Çin

Bu sabaha karşı Kızıl Çin hükümeti 196 vatandaşımızı idam edereksoykırıma devam ediyor. Bu mübarek günde şehit olan kardeşlerimizin ruhu şad olsun...

Miraç Kandilizin Kutlu Olsun




Unutamadığım Anlar #5


1994 yazı ve bunaltıcı sıcaklar olduğuna göre aylardan Ağustos olmalı. Sıcaklar biz mahalle çocukları iyice bunaltmış ve deniz için ailelere binbir türlü baskı yapılıyor. Aslında mahallede oldukça popüler olan Kandilli ve Çengelköy sahilinde denize atlama olayına giremiyoruz. Boğazın dalgalı sularında yüzecek cesareti gösteremiyoruz.

Sıcaklar o kadar bunaltıyor ki artık öğle saatinde olan günün ilk maçını yapamıyoruz. Ağaç gölgelerinde hayali transferler yapıp takımlarımızı güçlendiriyoruz. O sezon Galatasaray Kalli ile şampiyon olmuştu.Benim isminden ve sezon başı Fenerbahçeye gol attığı için Gütschow hastalığım vardı. Takımdan gönderileceği haberleri çıkıyordu gazetelere. Gütschow'un kalması gerektiğini savunuyordum hep. Nede olsa Fenerbahçe'ye hem TSYD de hemde kupada gol atmışlığı vardı. İşte bu tip şeylerle ve bahçelerden meyve aşırmakla geçiyordu gündüzlerimiz. Gökhanların bahçesindeki ceviz ve incir karışımının lezzeti o sıcakta başımızı döndürüyordu. Ancak bi türlü soğuk denize atamıyorduk kendimizi.
Artık sıcakla mücadele demez hale gelmiştik. Unutmuyorum adını burda vermek istemediğim (çünkü blog okurlarından ve bu olayı ne zaman açsak başını öne eğer kendisi) arkadaşım dostum bir öneri atıyor ortaya. Üsküdar'a gidelim gezelim diyor. İlk cevap sanırım benden geliyor ve bu sıcaktamı yanıtını veriyorum. Uzun süre tartışıyoruz ve bugün için vaktin geç olduğuna kanaat getiriyoruz. Nede olsa akşam maç var geç kalmamalıyız. Hergün farklı bi mahalleyle anlaşıp saat 18:00 de maç yapıyoruz. Kimi zaman hiç bilmediğimiz uzak mahallelere gidip bilmediğimiz sahalarda maç yapıp geliyoruz. Ne güzel bir takımdık öyle. Her mevkinin iyi oyuncuları vardı. Ümit kalede Gycoechea, Emre defansta Uche, Gökhan Rıza, Aras Sergen, Fırat Tanju ben ise kendimi o zamanlar Caniggia'ya benzetiyordum.

Akşam oluyor maç yapılıp dönüş yoluna geçiyoruz. Yarın ki plan ince ince ayarlanıyor. Kalabalığız ve otobüsle gitmemeye karar kılıyoruz. Bilet paralarıyla Şöhretlere gidip atari oynayacağız. Sonrada sahilde yürüyüp geleceğiz. Eve gidince herkes buzluğa suyunu koymayı unutmuyor. Bi jeton parasını suya vermek lüks. Öğlen güneşin tepede olduğu saatte yola koyuluyoruz. Çengelköyde toprak sahanın yanından geçerken şimdi maç yapılırdı diye söyleniyoruz. Yol boyunca parklara uğramayı eksik etmiyoruz. Her parkta durup eğlenip yola devam ediyoruz. Başka mahalle çocuklarıyla kavga etme ihtimallerini bile düşünüyoruz. O sıralar Beylerbeyinde Küplüce mahallesi ile ezeli bi rekabetimiz var. Turnuvalarda finalde hep karşımıza çıkıyorlar ve maçlar genelde çok sert geçiyor. Bizde taraftar olduğumuz için simalar artık tanınıyor. Şunuda belirtmeliyim ki büyüyüp biz mahalleyi temsil ettiğimizde yine finale kaldık ancak bir türlü yenemedik. Buda ayrı bi yazı konusudur.

Kuzguncuktaki tarihi parkta mola verip çimlere uzanıyoruz. Artık Üsküdar'a çok yakınız ve durup enerji toplayıp öyle girmeliyiz Üsküdar'a. Sonundao enfes çınarlarla çevrili giriş yoluna varıyoruz. Gerçekten manevi bir havaya sahip ilçeye giriyoruz. İlk durağımız olan Şöhretlere giriyoruz. Ben sokak basketbolundan başka bir oyun oynamazdım. Birazda oynayamazdım demeliyim. Street Fighter ve Mustafa gibi popüler oyunlarda başarılı değildim. Güzel saatler geçirip istemeden çıkıyoruz atari salonundan. Sonrasında balık pazarından o gelenek haline getirdiğimiz turşu suyunu içiyoruz. Açlığında etkisiyle bardağın dibini bi anda getiriyoruz. Tadını hala bulamadığım o salatalık ve beyaz lahana turşularınıda bi çırpıda indiriyoruz mideye.

O sıcakta turşu suyunun verdiği hararetle çeşme arıyoruz. Sahil camiinin önündeki asırlardan mevcut olan çeşmeden suyumuzu içip belediye önüne geliyoruz. Ancak içimizdeki ateş dinmiyoruz. Küçük süs havuzunun yanına serinlemeye gidiyoruz. Orada bulunan çingene çocuklarını seyre dalıyoruz. Ne güzelde yüzüyorlar havuzda. Nasılda eğleniyor ve serinliyorlar bu sıcakta. Etraf kalabalık ve biz dahil herkes onlara bakıyor. İsmi bizde saklı arkadaş hala nasıl böyle bir şey yaptığımızı anlayamadığımız fikri atıyor ortaya. Bizde yüzelimmi lan diyor. İlk başta sert bakışlara maruz kalıyor ancak o dayanamayıp ayaklarını sokuyor.Bizde yavaştan havuzun yanına geliyoruz. Ayak sokmaktan bişey olmaz ve utanmamızı sağlayacak birşey değil deyip ayakkabıları kenara koyup sokuyoruz bacaklarımızı. O soğuk suyun cazibesi ile anlamadan kendimizi suda buluyoruz. Elbiselerimiz kenara koyup (tabiki sadece üst giysilerimizi) atlıyoruz suyun içine. Etraftan gelen garip bakışlara aldırmıyoruz. Hiç unutmuyorum Fırat dipten nasıl yüzüleceğini öğretmişti bana o havuzda. O kadar mutlu ve şendikki etraftaki kişiler bile çocuklarının ısrarlarına dayanamayıp onlarıda sokuyorlardı havuza.

Havuzdan çıktığımızda kurumayı beklemeye başladık. Çimlerde kuruttuk elbiselerimizi. Saat artık geç oluyordu. Ailelerimizden kimsenin haber yoktu bu gezimizden. Geziden haberleri sonradan oldu ancak o havuzda girdiğimizden şuan bile haberleri yok. Biz o gün zafer kazanmış ordu edasında döndük evlerimize. Evet çok utanmıştık ancak asla pişman değildik. Yıllar geçti ve o havuzun yanından her geçişimde o anı hatırlarım. Çocukluk güzel şeydir. Bu anımda çocukluğunu dolu dolu yaşayanlar için olsun.

Orhan Şengürbüz... .

Hasbel kader, ölümün tasvirine rastladım bugün gezinirken nette... şairini bilmediğim bir şiir derin etkiledi beni... diyordu ki:
Ahh! Ölüm biraz erken söyleseydin gelirken!
Yaşım kaç bilmiyorum anlamadım yaşarken
Sanki kısacık bir an çalmıştım bu dünyadan
Bakıyorum ardımdan bıraktığım bir nadan!
Bunca yüküm var benim nasıl taşıyacağım?
Bilmiyorum Allah'ım şimdi ne yapacağım?
Artık ihtiyacım yok alsınlar herşeyimi...
Bırakacağım burda olmayan servetimi...
Geri dön deyip mühlet istesem verir misin?
Elinde mi yaşamak ey ölüm gider misin?

ölümü düşünmenin yaşattığı bir panik haliyle dökmüş sanki dizelere... oysa ne mühlet verir ölüm insana ne de çekip gider... ne bir dakika ne de bir saniye aksatır...

bu karamsar ruh halinin ardından okudum Şengürbüz'ün ölmünü de... Allah rahmet eylesin efendiliğiyle, ciddiyetiyle tanıdığımız bu güzel insana... ve geride kalanlarına da sabırlar versin...

Cuma, Temmuz 17

Avrupa'da Rakipler

Şampiyonlar Ligi
28/29 Temmuz / 4/5 Ağustos
Anderlecht - Sivasspor
Avrupa Ligi
30 Temmuz / 6 Ağustos
Fenerbahçe - Honved (Macaristan)
Galatasaray - Sliema / M. Netanya

İbrahimovic Barca'ya Doğru

Aylar öncesinden konuşulan transfer gerçekleşiyor. İnter İbrahimovic’i Eto’o+35 milyon euro karşılığında Barcelona’ya verdi. Net konuşamıyoruz ancak yabancı haber ajanslarından çıkınca emin konuşabiliriz. Her iki tarafta kazanmıştır bu transferle. Henry - İbrahimovic ikilisini izlemek ayrı bi keyif olacak. İnter ise 35 milyon euroyu kasasına Eto’o gibi bi golcüyüde sahayada koyarak çok şey kazandı.

Not : Her ne kadar Real Madrid sempatizanı olsamda İbrahimovic ‘i Barca’da izlemeyi hep istedim. Bu arada PES ciler içinde takım değiştirmeler çoğalacaktır.

Perşembe, Temmuz 16

Tobol 1-1 Galatasaray

Bir başka eziyet maçıda bitti. Yine pozisyonsuz bir 90 dakikayı tamamladık. Maçın yorumunu yapmadan önce Erhan Şentürk adlı futbolcununbir daha bu formayı giymemesini diliyorum. İzlediğim 3 maçta büyük süreler aldı ancak olumlu tek bir hareketini göremedim. Eğer bu sezon kadroda düşünülecekse çok yazık. Özgürcan sisteme uymuyor bu yüzden oynayamayacak ancak her şartta Erhan'dan etkili bir santrofordur.

Maça 1-0 yenik başladık. Daha ikinci dakikada yenmeyecek bir gol yiyerek mağlup duruma düştük. Sabri'nin goldeki hatası affedilir gibi değil. Sezon başı deyip geçiştirilecek bir gol değil. Basit bir savunma refleksi ile o gol yenmezdi. Sabri iki yıldan fazla süredir sağbek olarak oynuyor ancak hala basit savunma hamlelerini yapamıyor. Uğur eski hızına kavuştuğu an formayı alacaktır. Gol sonrası ise düşündüğünü yapamayan bir Galatasaray izledik. Savunmadan top çıkaramama sorunu bu sezon en büyük handikap Galatasaray için. Servet-Zan-Emre tüm bu isimlerin bileği savunma oyuncusu için bile sert. Mustafa Sarp ise sadece yedek olabilecek kapasitede. Soyadı gibi Topal olan Mehmet daha maçlar başlamadan sakatlanmayı başardı yine. Alparslan erdem aşama kaydetmiş göründü. İlk kez bu kadar etkili oynadı. Ancak gördüğü kırmızı kart çok gereksizdi.

Gelelim orta sahaya; Ayhan-Sarp-Barış üçlüsü vasatı aşamadı. Ayhan kalsını azda ola konuştursada geriye dönme hastalığı oyunu çok yavaşlattı. Rıdvan bugün güzel cümleler kurdu. Bu sistemdeki orta alan oyuncuları sık sık oyun yönünü değiştirmeli ve rakip alana organize şekilde yerleşmeliler. Yerleşme konusu zamanla oturacaktır ancak hızlı oynama konusunda sürekli sıkıntı yaşanacaktır bu kadro yapısı içerisinde. Kısacası orta alana bir transfer kaçınılmaz görünüyor. Arda Turan'ın bu mevkide denendiği ilk maç oldu. Arda zekasıyla her mevkide başarılı olur. Ancak en efektif olduğu mevki sol kanattır bunu unutmamak gerekli. Barış kendine oyun zekası ve teknik katmazsa bu sezon forma giydiği maç sayısı yarıyarıya azalacaktır.

Birazda kanatları irdeleyelim. Daha doğrusu bugün olmayan işlemeyen mevkiyi yorumlayalım. Aydın'ı izledikçe üzülüyorum, gittikçe azalan bir grafik çiziyor. Artık şunada emin oldum Galatasaraybaskın oynamaya çalışan takımlarda başarılı olması mümkün değil. Sadece hızlı olmak yetmiyor artık. Böyle bir rakibe bile etkisiz oynamak içler acısıdır. Yaserise kontrolsüz güç güç değildir dedirten bir isim. Koordine sorunun bi türlü atamadı ve atacağada benzemiyor. Kewell, Keita ve Arda'dan başka kanat elemanı olmayan bir takım Galatasaray. Bu bölgelere yedek olarak sırıtmayacak isimler alınmalı.Volkan Şen transferine pek sıcak bakmıyordum ancak artık bir zorunluluk gibi görünüyor.

Reijkaard kendinden emin bir şekilde sistemine inanarak devam edecek yoluna. Ancak bazı yetersizlikleri göreceğinede inanıyorum. Sezon içerisinde Arda'yı ortada oynatma düşüncesinden ister istemez vazgeçecektir. Kewell devamlı oynayabilecek bi ism değil. Başkada alternatif olmadığı için Arda o bölgeye kayacaktır. Orta sahaya oyunun iki yönünüde hızlı oynayabilen bir ismin transferi Galatasaray'ın sezon içerisindeki iddiasını belirleyecek bir etkendir benim gözümde. Gelecek hafta Ali Sami Yen'de kanaıp tur geçilir ancak pozisyon kısırlığı bi süre daha devam edecek gibi görünüyor ...

Eski' Açık


Haber resmi siteden;

Ali Sami Yen Stadı'nda kombine biletleri tükenen Eski Açık Tribün'ün üstü, 1905 Galatasaraylı Yönetici ve İş Adamları Derneği (GSYİAD) tarafından kapatılacak.

Böylece taraftarlarımız, 2009-2010 sezonu maçlarını, tamamı çatıyla kapatılan tribünde, daha konforlu izleyebilecekler.

Çatı konusunda projelerin tamamlandığını açıklayan 1905 GSYİAD Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Sarkıaya, inşaat başladıktan 45 iş günü sonra çatının tamamlanacağını söyledi. Taşınabilir çatı sistemini tercih ettiklerini belirten Sarıkaya, böylece Ali Sami Yen Stadı hizmetini tamamladıktan sonra çatının uygun görülürse Florya'ya taşınıp kullanılabileceğini vurguladı.


"Artık Eski Açık gerçekten 'Eski' Açık" diyen" Sarıkaya, taraftarlardan ve ultrAslan'dan sayısız teşekkür mektubu aldıklarını sözlerine ekledi
.

D-Smart'ın Cevabı


2008 temmuz'unda aldığım D-Smart uydu alıcısından UEFA Avrupa ligi maçlarını izleyip izleyemediğimi sordum ve verdikleri cevap aşağıda. Bu platformu destekleyen başkanlara selamlarımı gönderiyorum. Taraftarına böyle sahip çıkıyorlar ...



"2009 yılından itibaren UEFA KUPASI olarak bilinen futbol organizasyonu merkezileştirilerek statüsü değiştirilmiş ve AVRUPA LİGİ (Europa League) adı altında bir lig şeklini almıştır. D-SMART, UEFA tarafından yapılan ihaleyi alarak tüm Avrupa Ligi maçları yayın haklarına 2009/2010 - 2010/2011 - 2011/2012 futbol sezonları için sahip olmuştur. Yeni statüsü ile tüm Avrupa Ligi maçları Eylül ayından itibaren D-Smart platformunda yeni kurulan Euro Futbol kanalından yayınlanacaktır. UEFA Avrupa Ligi ön eleme ve Şampiyonlar Ligi ön eleme maçları daha önce olduğu gibi 2011 – 2012 futbol sezonu sonuna kadar Futbol Smart kanalından izlenebilecektir. Müşterilerimizin UEFA Avrupa Ligi’nde oynanacak grup maçlarını izleyebilmeleri için bu maçların yayınlanacağı Euro Futbol Kanalının dahil olduğu Spor Paketine sahip olmaları gerekmektedir. Mevcut D-Smart kullanıcısı olup herhangi bir paket üyeliğine sahip olmayan kullanıcılarımız Spor Paket üyeliğini satın alarak spor kanallarını izleme imkanına sahip olabilirler. Mevcut D-Smart kullanıcısı olup Sinema,Aile veya Full Paket üyeliği olan ancak Euro Futbol yayınını alamayan kullanıcılarımız için ilgili paket yükseltme işlemi bir yıl geçerli olmak üzere belirli bir ücret mukabilinde gerçekleştirilebilecektir. Spor Paketine yıllık sadece 199TL- ye sahip olabilir ayrıca ödemelerinizi anlaşmalı bankaların (Akbank,Garanti Bankası, İş Bankası,Yapı Kredi Bankası ve Finansbank) kredi kartlarına vade farklı 3,6 veya 12 taksit fırsatı ile gerçekleştirebilirsiniz. Spor Paketi satın alma işleminizi, http://extra.dsmart.com.tr/index.asp web sitesinden, SmartCenter ve SmartShop bayiler ile 7/24 kesintisiz hizmet veren 02124780303 numaralı D-Smart Müşteri Hizmetleri aracılığı ile gerçekleştirebilirsiniz. ""
D-Smart uyumlu uydu alıcısı ile ilgili daha detaylı bilgi, fiyat ve ödeme seçenekleri için size en yakın Arçelik, Beko, Botech, GoldMaster, Next&Nextstar ve Sunny yetkili bayilerinden birine uğramanızı rica ederiz.
D-Smart ile ilgili her türlü görüş, öneri ve isteklerinizi 7 gün 24 saat kesintisiz hizmet veren 0212 478 03 03 numaralı D-Smart Müşteri İletişim Merkezi'ni arayarak bildirebilir,
www.dsmart.com.tr adresinden detaylı bilgiye ulaşabilir ve tüm yeniliklerden haberdar olabilirsiniz.Göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz.

Road to Madrid # ÖE 2.1

Ventpils 3-0 Dudelange
İnter Turku 0-1 Sheriff
WIT Georgia 0-0 Maribor
Levski Sofia 4-0 Santa Julia
Maccabi Haifa 6-0 Glentoran
Debrecen 2-0 Kalmar
Tirana 1-1 Stabaek
Kopenhag 6-0 Mogren Budva
Salzburg 1-1 Bohemian
Wisla Krakow 1-1 Levadia Tallin
Zrinjski 1-0 Bratislava
Hafnarfjordur 0-4 Aktobe

Gecenin takımı Estonya'dan Levadia Tallin. Wisla gibi avrupada etkili bi ekiple deplasmanda beraberekaldılar. Golü ise uzatmalarda yediler. Ayrıca ligine göre ciddi paralar yatıran Sheriff bu sene 3. elemeye kalacak ve eşleşeceği rakibi zorlayabilir diye düşünüyorum. Kazak şampiyonu Aktobe'de İzlanda'dan net bir skorla dönerek yarın için bizede korku saldı :) nedense Tobol maçına çekinerek bakıyorum. Hazırlık maçlarındaki Galatasaray çok yavan ve güçsüz hadi hayırlısı.

Not: Tobol -Galatasaray maçı 19:30 Ntv'de

Çarşamba, Temmuz 15

Transferler Notları #1

- Manchester City forvet hattını sağlama almaya kararlı görünüyor. Önce boştaki Tevez'i aldılar bugün ise Arsenal'den Adebayor'u 30 milyon euroya bitirdiler. İki oyuncuda maç kazandırabilen isimler. kanatlarda Robinho ve Elano ile birlikte büyük tehdit olacaklar sezon içerisinde.

- Barcelona Slyvinho'nun vedasından sonra Abidalı yedeklemek için İnterli Maxwell'i aldı. Her iki takım açısından yararlı bir transfer. İnter Santon'u daha çok oynatacak. Barcelona ise Abidal'ı tetikleyecek bir isim buldu. Oyun yapısı olarak Maxwell daha uygun görünüyor 11 için.

- Porto River Plate'den Radomel Falcao'yu alarak sistemli transfer politikasına devam etti. Lucho Marsilyaya, Lisandro'da Lyon'a gidince yerlerine iki ismin karışımı olan Falcao'yu aldılar. Bakalım bir kaç sezon sonunda Falcao ne kadar bir ücretle transfer olacak. Daha öncede Yunanistan'da kendini gösteremeyen Belluschi'yi kadrolarına katmışlardı.

- Fiorentinalı Felipe Melo konfederasyon kupası bonusu olarak Juventus'a transfer oldu. Ödenen ücret 25 milyon euro açıklandı. Juventus eksik bölgelerini iyi dolduruyor bu sene. Birde defans hattına takviye gerekli. Forvette ise hala açıkları mevcut. Fiorentine önceki sezon Almeria'dan aldığı Melo'yu güzel bir ücrete satarak iyi iş başardı.

- Lyon gidenlerin yerlerini doldurmaya başladı. Lisandro'dan sonra Lille'in parlayan yıldızı Michel Bastos'u aldılar. Ödedikleri ücret 18 milyon euro. bu transfer Keita'yı hatırlayor.

- Maresca'nın Sevilla günleri son bulduve Olympiakos yolunu tuttu. Yunan ekibi her sene ciddi transfer ücreti ödüyor ancak avrupada bir türlü istediği başarıyı elde edemedi. Dudu ve Maresca ciddi isimler bakalım bu sezonda erken veda edcekler mi?

- Liverpool'un bir türlü parlamayan genç ismi Pennant bir yıl aradan sonra La Ligaya dönen Zaragoza'ya transfer oldu. Bir basamak olarak kullanabileceği iyi bir klüp.

- Genoa River Plate li Rodrigo Palacio'yu renklerine bağlayarak bu senede iddialı olacağının işaretini verdi.

- Son olarak bizden haberler verelim: Burak Yılmaz Eskişehirspor'a kiralık olarak giderek dönülmez yola adım attı, Trabzonsporlu İsaac ve Ferhat Manisaspor ile anlaştı ve bir yıl kiralık olarak oynayacaklar, Tayfun Türkmen eski takımı Konyaspora geri döndü, Gençlerbirliği bir zamanların CM yıldızı Harbuziyi kadrosuna kattı.

Salı, Temmuz 14

Keita'dan İlk Mesaj


Keita'nın ilk röportajını okudum şimdi... bir Galatasaraylı olmamama rağmen beni heyecanlandırdı... şu cümleleri ise bence taraftarın gönlünü kazanmak için iyi bir başlangıç:
"Ben kadere inanırım. Bütün iyiliklerin Allah tarafından geldiğini düşünürüm. Mesela bir golü attıysam, 'Allah bana o golü attırdı' derim. Şimdi bana kaderim ne gösterecek göreceğiz. Ancak benim şahsen istediğim, her şeyden önce iyi çalışmak... Dolayısıyla Galatasaray'a verebileceğim her şeyi verebilmek."
başarılar Popitoooo!!!...
bu arada Popito da bi dondurma markasıymış...:)

Pazartesi, Temmuz 13

Doğu Türkistan Olaylarına Sol Bakış


Çin'in Doğu Türkistan'da katliamı ile ilgili çeşitli fikirler ortaya atıldı. Müslüman kesim susmayı tercih etti, sosyal demokratlar kınayarak geçiştirdi, sözde milliyetçiler ve bölücüler birlikte göbek attılar, hükümet "one minute" diyemedi daha nice kesim gerekli tepkiyi ortaya koyamadı. Ancak Türkiye'ye yerleşmiş sol kesim (bunlara aşırı sol kesim diyelim) olaya çok daha farklı yaklaşıyor. Bir türlü Çin'in katliamını kabul etmiyorlar ve bu olayıda ABD'ye atmaya çalışıyorlar. Ulusal kanalı sık sık izliyorum ve oradada Çin'i kötüleyen tek bir kelime kullanmıyorlar. Amaç bağcıyı dövmek sürekli olarak. Sol.org adlı internet sitesinede ara ara bakıyorum. Olaylara bakış açıları benim baktığım noktayla tamamen zıt. Mehmet Somel adlı kişinin yazısını okumanızı isterim. Cem Yılmaz'ın Karadenizliler için yaptığı espirinin gerçek olmuş hali kendisi. Yazıyı buradan okuyabilirsiniz ...

Pazar, Temmuz 12

İskender Pala'dan


Hemen her boş vaktinde, şevkle,iştahla, okuduğu kitaba saldıramıyor insan… Şu anda bana olduğu gibi; sıkıcı bir kitaba başladığınızı düşünüyorsanız hele… Genelde bu zamanlarda köşe yazıları, okuma ihtiyacınızı karşılamanıza yardımcı oluyor… Ben bugün İskender Pala’ya sardım… Aşkı en güzel yorumlayan yazardır benim gözümde o… Tekrar tekrar okumaktan bile sıkılmazsınız… Gazetedeki yazılarını kaçırmamama rağmen, o inanılmaz güzel tarzı, dili, anlatımı tekrardan sanal alemde de takipçisi olmama yetiyor…Elif Şafak’ın Aşk romanının beni derun etkilediğini söylemiş, romanı hakkında yazmıştım daha önce… Onu sevmemin en önemli nedeni ilahi ve cismani aşkı aynı anda ele alışıydı… İşte böyle bir yazı daha… bir de Pala’nın yorumundan:

Aşkın sebepleri arasında en inanılmaz olanı belki de rüyada görüp âşık olmaktır. İnsan sevgiliyi rüyada her vakit görür ama rüyada yalnızca bir kez gördüğü birine sevgili der mi?
Bunlar olsa olsa Hüsrev ile Şirin, Vamık ile Azra hikâyelerinde olur. Gönlün, hiç mevcut olmayan birine tutulması, sanki hiç gerçeği olmayan bir şeyle geçim sağlamak gibi değil midir? Birisi hiç görmediği ve asla göremeyeceği bir güzeli sevdiğini söylerse herhalde aklından zoru olduğunu düşünürler. Ruhu ona telkin ediyormuş, temenni ve arzuları kalbini yönlendiriyormuş, bunlara inanmazlar. Oysa bir âşık, sevgilinin ay mı, güneş mi olduğunu bilemese de, aklının bir oyunu mu, hayalinin bir çılgınlığı mı olduğunu kestiremese de, gözlerine her daim onun görüntüsü girdiği müddetçe âşık değil midir? Âşık olmak için maddî varlık şart mıdır? Allah'ın güzelliğini rüyasında görüp ona âşık olan sufiye inanıyoruz da neden bu âşıka inanmıyoruz. Eğer ona inanmayacaksak aşk surete tapmaktan gayrı ne olur ki? O halde bir kişi sevdiğini karşısında görmeden de âşık olabilir. Sevgili için kaygılanmak da, hayaliyle mest olmak da, geceleri uykusuz kalmak ve seherlerde acı çekmek de hep âşıkın sevgiliyi görmeden yaptığı şeyler değil midir? Bir duvarın arkasında şarkı söyleyen bir kadını işitmek, bazen ona tutulmak için yeterlidir. Bazıları buna temelsiz bir bina gözüyle bakabilir, ancak âşık, o binayı inşa etmekte her zaman çok mahirdir. Zihni görmediği bir varlığın tutkusuyla meşgul olan kişi, düşünceleriyle baş başa kaldığında hayalinden ona şekiller çizer, kıyafetler giydirir, renk ve koku isnat eder, tavır biçer. Sevgili, âşıkın zihninin içinde yapılıp mükemmelleştirilir, âşıkın hayali ve tasarım gücü sevgilinin güzelliğini artırır. O şarkıcıyı bir yerde görsün, yahut görmesin. Şimdi kim bu şarkıcıya âşık olan kişiyi ayıplayabilir ki? Cenneti de ancak tasvirle tanıyor değil miyiz? Onun söylediği şarkılar kulağımızı doldurup kalbimizi ona yönlendirdiğinde genelde âşık onun güzelliğini sesine göre ölçmez mi? Eğer kendisini gördüğünde aşkı artıyorsa şarkıcıda onun sesine denk bir güzellik görmüş demektir. Ama eğer şarkıcının yüzü sesinden daha güzel ise bu âşıkı, sesten yola çıkarak güzelliği keşfettiği için tebrik etmek gerekmez mi? Cennetin en güzel tasvirleri bile cennetin yanına yaklaşmaktan uzak değiller midir? O halde, kainatta görülen bütün güzelliklerin "Mutlak Güzel"den bir iz taşıdıkları için güzel olduğunu söyleyen sufiler haksız sayılabilirler mi? Kim Allah'ın güzelliğine vurulup da ona tapınıyorsa aşkı mübarek olsun!..

Bir de hikâye vardı yazının devamında onu ben biraz sıkıcı buldum, tarz meselesi. Belki de ruh haliyle ilgili bilmiyorum.. O yüzden eklemiyorum ama yine de söyleyelim üzerimizde kalmasın...
Zevkle okuyanlara; rica eder, memnuniyetimi belirtirken,
Sıkılanlara; yapcak bişey yok:) diyor ve bitiriyorum...

Aşkla, sevgiyle, huzurla kalınız...

Cumartesi, Temmuz 11

Direnişe Devam


10 Arda Turan

Ne güzel demiş Haldun Üstünel;
"O forma Lincoln'ün değil Metin Oktay'ın formasıydı. Lincoln bunu taşıyamadı. "

Şimdi hakedeni bulacak o forma ve kaptanlık bandı. Yeni kaptanımız ve 10 numaramız hayırlı olsun.

Hey gidii heeeeyyyy...








Oradaydım..Cennet mekan diyarlarda.Cennet yolunu andıran sahil yolundan ulaşılan,Uzungöl'de.Sadece Uzungöl'de aldığım resimleri ekledim.Çok fazla ileri gitmeyeyim diye.Bazı memleket hasreti çekenlere gam vermeyem diye yol resimlerini eklemedim.Bir yanı orman,bir yanı deniz,yüzlerce kilometrelik bir yol değil sadece,anyı anda doğal bir terapi.Yol boyunca sizi büyüleyen manzara,Uzungöle vardığınızda sizi sözden feragat eyliyor adeta.Aldığınız ilk nefesle dönmeye başlayan başınız,ciğerlere dolan oksijenin verdiği dinçlik...Laf burada yerine oturacak sanırım"anlatılmaz yaşanır."Şahsen benim gibi bir keş tiryakiye sigara içirmemiştir.Ciğerleri şoka uğratan oksijenden olsa gerek:)Fırsatınız olursa gitmekte tereddüt etmeyin,olmasada fırsatınız oluşturun.Görenler yada memleketi kısaca Karadeniz olanlar ne demek istediğimi iyi bilir.Karadeniz'in her köşesinde ayrı bir cevher var.Doğanın ve alabildiğince yeşilin eşliğinde.
Tamamlanan sahil yoluyla beraber ayrı bir çehreye bürünmüş şerit üzerindeki şehirler.En büyük özelliğide yolun her noktasında bir yerleşim merkezinden geçiyor oluşunuz.Yakın şehirler ve sahile yoğunlaşan nüfus sıkılmadan seyahat garantisi sağlıyor.Nakliye kamyonlarıyla tek şeritli ve gece gittiğim çocukluğumun"bunalım" sahil yolunun gündüz gözüyle bu kadar farklılaşacağını tahmin edemezdim.Yol boyunca mırıldandım"bu kadarmı güzelmiş be yaa"Yakın gelecekte turizm yatırımlarının tamamlanmasıyla eminim hakettiğini alacaktır bölge ve bölge insanı(insanların güzelliği cana yakınlığı da apayrı bir mesele)

NOT:Yolda en büyük meselelerden biride açlık halidir.Sahil yolunda bu ihtiyacı giderecek fazlaca seçeneğiniz var.Şahsi tavsiyelerim,lezzet arıyorsanız tır ve kamyonların mola verdiği yerleri tercih etmenizdir.:) Samsuna varmadan Çakallı mevkisinde bir menemen yada kuzu pirzola yemeniz,termeden sonra başlayan pidecilere de uğrayın "kapalı pide tavsiyemdir yine".Tabiki Akçaabat ve köfte yi asla yabana atamazsınız.Uzungöl'de alabalık,fırın sütlaç(sabah kahvaltısı yöresel tereyağ ve bal).Bizzat test edilip onaylanmıştır :) Ne diyelim..sefer ola şifa ola..yolunuz açık ola..











Çarşamba, Temmuz 8

İletişim

Düşünün milyarca insanın olduğu bi Dünya’da yalnızsınız. İletişim teknolojisi her geçen gün artarken insanlar bi o kadarda ıssızlaşıyor. Çünkü iletişim gittikçe duygusuzlaşıyor. Artık telefonla bile iletişim bitiyor. Bütün insanoğlu bir ekranın arkasından iletişim kuruyor birbirleriyle. Telefon belki hiçbir zaman bitmeyecek bir iletişim ancak ondan önce olan mektupla iletişim tamamen bitme noktasında beklide. Kaçımız bir mektup yazmayalı yıllar oldu. Ben en son mektup yazdığımda Üniversite ikinci sınıftaydım. Bir radyo programında duyduğum bir adrese hiç tanımadığım bir kişiye mektup göndermiştim. Hapishanedeki bir kişiyle aylar süren mektup iletişimimiz vardı. Ne kadar sıcak ve içten bir iletişim olduğunu bir kez daha şait olmuştum. Tıpkı babamın anneme askerden gönderdiği mektupları okurken ki gibi. Tabi bunda ben henüz yeni doğmuşken askere gitmiş olan babamında duygusal olarak epeyi buhranlı olduğununda katkısı vardır.

Ana meseleyi dağıtmadan devam edelim. Her insan giderek yalnızlaşıyor bu kalabalık Dünya’da. Ekran başında geçirilen onlarca saat boyunca duygudan, ses tonundan, mimikten yoksun bi iletişim. Facebook’u belkide bu yüzden kullanamadım. Yavan ve amaçsız bi iletişim kaynağı. Birde televizyon var ki bu alet ise insanın ailesinden uzaklaşmasına sebep olan en büyük icat. Elimizde kumanda bizlere sunulan yalan dünyalara kapılıp gidiyoruz. Kişisel olarak eşimle aldığımız karar doğrultusunda haftanın belirli günleri açmıyoruz televizyonu. Köyde evimizde tv asla olmadı ve olmayacak. Belkide o yüzdendir bu özlem oraya. Çünkü her an ailenle sevdiklerinle berabersin. Bir robot gibi sabit bir ekrana bakıp durmuyorsun. Ayrıca insanlığı uyuşturmak için kullanılan bir cihaza dönüşmüştür giderek. Zararlı bi icat asla değildir ancak ne amaçla kullanıldığı büyük önem arzediyor artık.

Bütün bunlar çerçevesinde biraz geniş bir açıdan baktığımızda teknoloji insanoğlunun yararına olduğu kadar zararınada gelişiyor. Sokakta, toplu taşıma araçlarında artık kimse sohbet etmiyor. Herkesin elinde telefon ya mesaj atıyor veyahut internete bağlanıp o duygusuz iletişime kapılıyor. Bundan 20 yıl sonrasını ise düşünemiyorum bile. Sanırım artık konuşmadan birbirimizle iletişim kuracağız. Daha doğrusu gittikçe ıssızlaşacağız yalnız olacağız bu milyarca insanın içinde.

Tüm Dünya duygusuzlaşıp, yalnızlaşırken biz öyle olmayalım. Hepimiz elimizden geldiğince sıcak iletişim kuralım çevremizle. Bizi sokmaya çalıştıkları kalıba girmeyelim. Küçüklüğümde akşamları (özellikle yaz akşamları) çocuklar olarak biz kendi aramızda toplanıp oyunlar oynardık, büyüklerimiz ise her akşam bir evde toplanıp bahçesinde sohbet ederlerdi. Komşuluk kavramı bitmemişti o günlerde. Tekrar o eski günlere dönmek dileklerimle …

Susma... Sustukça...:)

Edebiyattaki başarısı bir yana, keskin diliyle ideolojisine, değerlerine ve kendisine saldıranları rezil etmekte de inanılmaz başarılıdır Üstad… karşınızdakinin size bir şeyler dokundurmasının, sizi müthiş bir hırsla alt etmeye çalışmasının karşılığında gelen bir hazırcevap muntazam bir iç rahatlığı sağlar .Adeta yüreğinizdeki cossss sesini hissedersiniz :)
İşte bizim Temel de kendi çapında sıkı bir hazırcevaptır… Üstad’ın yakınına uğrayamaz, ayrı mesele ama, şu fıkra, “ulen Temel sen de az değilsin” dedirten cinstendir… :)

Temel köy yolundan şehre ilerlemektedir, karşıdanda Temel'in köyünden biri Temel'e doğru yaklaşmaktadır...
Köylü: Selamun aleyküm temel.
Temel: Aleyküm selam hocam.
Köylü: Nasılsın inşallah?
Temel: İyiyim hocam sen nasılsın?
Köylü: İyiyim hamdolsun, Temel bak sana bir şey anlatacağım.
Temel: Buyur hocam.
Köylü: Temel, sen bir gün öleceksin. Sevdiklerin, eşin, dostun seni gömecekler. Yeraltı dünyasının bilinmeyen canlıları senin bedenini yiyecekler ve sen toprağa karışacaksın. Sonra bir çiçek olup o toprakta yeşereceksin. İnekler, danalar gelip seni yiyecekler ve gidip kuytu bir köşeye pisleyecekler. Ve ben o pisliğe bakıp diyeceğim ki,'Yaaa Temel, neydin ne oldun'.
Temel: Peki ben sana bir şey anlatabilir miyim?
Köylü: Buyur Temel.
Temel: Bak, sen bir gün öleceksin. Sevdiklerin, eşin, dostun seni gömecekler. Yeraltı dünyasının bilinmeyen canlıları senin bedenini yiyecekler ve sen toprağa karışacaksın. Sonra bir çiçek olup o toprakta yeşereceksin. İnekler, danalar gelip seni yiyecekler ve gidip kuytu bir köşeye pisleyecekler. Ve ben o pisliğe bakıp diyeceğim ki,
'Yaaa hocam, hiç değişmemişsin'.

ben seneler önce hep sustum... hep susardım... hep suskundum... Anadolu Lisesi'nin şımarık çocuklarının bozmaya meyilli tavırlarına çoook maruz kaldım. önce onlara kızdım. benim yetiştiğim ortamda insanları üzmeye çalışmak, kendilerini kötü hissetmelerini sağlamak gibi abuk düşünceler yoktu... biz hep kırmamaya alıştırıldık... üzmeyecektik ki sonra bir gün biz de başkaları tarafından üzülmeyelim... o yüzden hep sustum, şaşırdım... kalakaldım öylece... içime doğru haykırdım ben... sonra kendime kızmaya başladım... "niye sustun ki ???" gibi cümleler artık kendime kestiğim faturalar ve ardından da cezalara dönüşmeye başladı... suçluydum çünkü susmuştum... onlara göre susmam söyleyecek birşeyim olmadığı manası taşıyordu... yani bu da onları haklı çıkarıp kendilerini çok daha üstün hissetmelerini sağlıyordu... benim tercihime onlar zafiyet diyorlardı... keşke Tunç'un başlattığı Faili Meçhul Kıyak oyunundan ibaret olsaydı yaşam ama olmuyor işte... sonra baktım ki hazırcevap olmak kavga etmeniz manasına gelmiyor sadece sizin de söyleyecek birşeyleriniz olduğunu bu şekilde ifade ediyorsunuz... tabi cevap vermeye başladıkça ve bunu mümkün olduğu kadar da kırmadan yapmaya çalıştıkça hayat daha yaşanılabilir bi hal almaya başlıyor kanımca...

bu aradaaaaa! Faili Meçhul bir kıyak geçerek başlamanızı öneriyorum gününüze... :) oyunu ilk kez duyuyorsanız, bir bakın derim ben... hiç fena değil...
bakın nasıl iyi hissedeceksiniz kendinizi.... daima gülümseten ve çooook kıyak bir hayat dileklerimleee derken aslında biraz olayları karıştırdığımın ve de azbuçuk uyku modunda yazmanın verdiği bir saçmalıkla halen devam ettiğimin farkına da yeni varmış bulunmaktayım.... :) ama geçti artık...gönderiyorum.... gön-der-dimmmm...

Pazartesi, Temmuz 6

Güzel TÜRKİSTAN

Güzel Türkistan sana ne oldu?
Seher çağında güllerin soldu
Bağ bahçeden berbad, kuşlarda feryat
Hepisi bir mahzun...olmaz mı dilşad?
Bilmem niçin kuşlar uçmaz bahçelerde...?
Birliğimizin sarsılmaz daği
Ümidimizin sönmez ışığı
Birleş ey halkım, gelmiştir çağı
Bezensin şimdi Türkistan bağı
Uyan halkım, bitsin artık bunca zulümler.

Bayrağını al, kalbin uyansın

Kulluk, esaretin herşeyi yansın
Kur yeni devlet düşmanlar ürksün
Yüce Türkistan göklere değsin
Yayıl, yeşer öz vatanın gül bağlarında.

Baskıcı, komünist Çin yine bindi soydaşlarımızın tepesine. Hala bir kınama bile gelmedi. Çin Cumhurbaşkanı demokrasi adına herşeyi yapacaklarını söylemiş. Bu katliama ise bir iftira başladılar. Böyle soysuz iftirayı atmak için Allah'ın varlığına inanmamak gerekli. Zaten bu rezil ve iğrenç millette aynen bu tabire uyuyor. Elden birşey gelmiyor gelemiyor. Zira bu konuda oradaki soydaşlarımızın neler çektiğini çok iyi biliyorum. Elli yıllık komşumuz bu topraklarda ki zülumden kaçıp Türkiye'ye gelen bi soydaşımız. Neler yaşadıklarını anlatamıyorum bile satırlarda. Nerdesin ecdad, senden sonra seni çekemeyenler Türklere ve müslümanlara yapılmadık zülum bırakmadılar. İşte saat 17:02 itibari ile oradaki durum (Haberturk'ten alınmıştır) :

Çin'de yaşanan korkunç olaylardan sonra gelen mesaj tüyler ürpertti. Çin'de işyeri olan bir işadamı, olayların yaşandığı bölgede bulunan bir çalışanından gelen korkunç maili bizlere ulaştırdı. Güvenliği açısından isimini vermediğimiz okurumuzun bize yolladığı mailde şu ifadelere yerveriliyor:
"Bu yazı Çin’deki çalısanımdan geldi. G. şehrinden ama olay çok büyük. Bütün Xinjiang’da soykırım başlatıldı. Ordu sıradan soykırıma giriyor. Dünya buna birşey yapmalı" mailini bize ulaştıran okurumuz işçisinden gelen maili de bize iletti.

İşte o korkunç mail:
Ağabey burada internet pek güvenli değil, sonra anlatırım... Bizim memlekette China Mobile'i kapattılar, internet ve elektriği kestiler. Şuan ordu bastırıyor, Allah büyüktür... Kanton taraflarında bizim kebabçıları ve meyvecileri öldürüyorlar.

Arif Sağ'ın Geç Gelen İtirafı

Akşam haberleri okurken çok sevindiğim ancak geç gelen bir habere rastgeldim. Ayrıca şu karikatürü yazan ve bunu yayınlayan "Evrensel"adlı kırma yayın organını Allah'a havale ediyorum. O gün yaşananları Arif Sağ işte böyle anlatıyor :

Arif Sağ, Madımak Oteli yangınını, yazılan bir senaryonun hayata geçirilmesi olarak gördüğünü söyledi. "Madımak bence senaryosu yazılmış oynanmış bir oyundur. Ama senaroyoyu kim yazdı bilmiyorum" diyen Arif Sağ, ihmalkar olarak gördüğü dönemin cumhurbaşkanı, başbakanı ve içişleri bakanının suçlu olduğunu, bu isimlerin faturayı ödemesi gerektiğini kaydetti. Otelin 8 saat boyunca taşlandığını, ilgili yerlere haber verildiğini ancak herhangi bir müdahalede bulunulmadığını anlatan Arif Sağ, "Bir anlık bir şey değil bu. Ben yetkililerle konuştum. Aziz Nesin konuştu. Kimse müdahale etmedi. Otel askerin, polisin gözü önünde yakıldı ama kimse müdahale etmedi. Devlet seyirci oldu." şeklinde konuştu.

O gün yaşadıkları ve nasıl kurtulduklarıyla ilgili daha önce çok defa açıklama yaptığını anlatan Arif Sağ, şunları söyledi: "Otel yanmaya başladığı zaman arkadaki camı kırdılar, biz de camdan bir boşluğa atladık. O boşluğun ne olduğunu da bilmiyorduk. Atladığımız yerdeki tenekeler yıkıldı, biz balkona düştük. Balkon da Büyük Birlik Partisi'nin binasının balkonuymuş. Otel ile bina arasında bir balkon. Sonra orada patırtılar kütürtüler duyuldu. Karşı koydular önce oradaki insanlar. 'Biz sizi çağırmadık' gibi şeyler söylediler. Sonra BBP'nin il başkanı ya da başkan yardımcısıydı kim olduğunu bilmiyorum. Bir arkadaş beni görünce itiraz edenleri durdurdu bizi içeri aldılar. 41-42 kişiydik. İçeri girdik oturduk. Sonra bizi içeri aldırtan arkadaş, 'Arif abi, Allah'ın hikmetine bak. Yıllar önce Kızıdağ'da bir kış günü arabam bozulmuştu. Sen durdun beni arabana aldın. Sivas'a getirdin beni ölümden kurtardın. Bugün de Allah kısmet etti ben sizi ölümden kurtardım' şeklinde konuştu. Orada bir saat kaldık, bizi emniyet müdürlüğüne götürdüler.

Orada yaşadığımız budur. Biz hiç bir zaman 'BBP'liler geldiler bizi yaktılar' gibi bir laf etmedik. Öyle bir şey yok."BBP'liler içeri almasalardı yanan otel ile bina arasındaki boşlukta kurtarılmayı bekleyeceklerini söyleyen Arif Sağ, "Şu anlaşılmasın 'BBP'liler gelip bizi otelden kurtardılar, yangından kurtardılar' böyle değil. Olay bu değil. Biz oraya atladık. Biz onların balkonuna atladık. Önce itiraz ettiler, sonra bizi parti il başkanlığına aldılar. Olay böyle" şeklinde konuştu.

Cumartesi, Temmuz 4

Marsis 2009

Memleket Rize olunca müzik zevki ister istemez o toprakların ezgilerine kayıyor. Çoktandır Karadeniz ve bilhassa yerel karadeniz müziği adına grup çıkmıyordu. Aslında yerel olarak çok sanatçı çıktı ancak bu müziği birde çağdaş müzikle birleştirince daha lezzetli bir tat çıkıyor. Bunu Kazım Koyuncu örneğinde bizzat yaşadık. Birol Topaloğlu ile farklı dünyalara kanat açtık. Şimdi tanıtacağım grubun adı ise Marsis. Yaklaşık 1,5 yıl önce bu albümleri için çalışmalara başladılar. Mayıs ayında ilk albümlerini çıkardılar.

Açıkcası benimde kendileri ile tanışmam 20 gün önce oldu. Albümü dinlediğimde çok keyif aldım. Bu tür müzik sevenlerin dinlemesi gerektiğine inandığım bi grup. Siyasi olarak bazı açıklamaları var ancak bizim için ülke bütünlüğüne zarar verici açıklama yapmadıkları için bu bir önem göstermez. Bi yerlerde denk gelirseniz dinlemeden geçmeyin. Özellikle Marsis Dağı adlı parçayı dinlemenizi isterim.

Not : Marsis Dağı, Ayder Yaylası ile Borovan Vadisi arasında kalmaktadır.

Kral Yeni Kırmızısında


Michael Owen iki seneliğine Manchester United ile anlaştı. Feruson eski formuna kavuşturacağız diyor. Akıllı bir hamle yaptı yine yaşlı kurt. Benim için özel bir oyuncudur Owen. Belkide orjinal formasını aldığım ilk oyuncudur. Çok uğraşıp getirtmiştim Liverpool formasını. Giymeye kıyamazdım o güzel kırmızıyı. Ancak şimdi başka bir kırmızıda izleceğim onu. İçim burkuldu Benitez'in hiç oralı olmamasına. Zira Torres'ten başka bitirici bir oyuncu yok kadroda. Hiç birşey olmasa bile geri dönüşü farklıbir hava verecekti Anfield'a. Benitez için olumsuz düşündüğümü hep belirtiyorum zaten. Michael Owen'ı yıllar sonra üst düzey Avrupa arenasında izleyeceğiz. Bunun keyfini çıkarma zamanı. Güle güle ve hoşgeldin kral...

Perşembe, Temmuz 2

Arriverderci Montella

Montella 35 yaşında futbolu bıraktığını açıkladı. Bir türlü kurtulamadığı sakatlıktan ötürü bu kararı aldı. Gelecek sene Roma genç takımını çalıştıracak. Kariyerinin en önemli gecesini 2002 Mart ayında yaşadı Montella. 5-1 lik Lazio galibiyetinde 4 golü var. Roma'dan çok ayrıldı ve bu ayrılmalar hep kiralık oldu. Sürekli geri döndü takımına. Şüphesiz Capello'lu o altın yılları ve onu unutmak mümkün değil.

Rijkaard'ın Galatasaray'ı

Bugünkü Keita transferinden sonra Galatasaray'ın net bir 4-3-3 oynayacağı kesinleşti. Bu sistemi oturtmak için çok zorlanacaktır ancak elindeki oyuncu kadrosu bunu başarabilecek nitelikte. Bir dikkat etmesi gereken nokta ise Skibbe gibi genç oyunculara önemli süreler vermek istemesi olabilir. Skibbe hazırlık maçlarında ve sene başında (hatta Steau maçında) gençleri oynatarak takımı tanıma sistemini oturtma açısından oldukça önemli zamanlar kaybetti. Belkide bu onun sonunu hazırladı. Ancak Rijkaard'ın bu hataya düşeceğini zannetmiyorum.

Barcelona'dayken alıştığımız o tek pas ve kontratak gibi görünen çabuk oyun anlayışını oturtabilirse Galatasaray ülke futbolu adına önemli başarılar ve ufuklar açabilir. Zira bu ülkede 3-5-2 yi bırakıp 4-4-2 yi oynayan ilk klüp Galatasaray olmuş ve ufukları açmıştır. 4-3-3 e geçmeden önce Kalli ile 4-3-1-2 Skibbe ile 4-2-3-1 oynayan bir takım vardı. Bunlardan biraz daha farklı bi sistem olan 4-3-3 ile Galatasaray zaafı olan noktaları kapatma şansı yakalayacaktır. Kalli dönemindeki ortasaha üstünlüğü tekrar kazanılacak ve hücumda hareketlilik yaşanacak. Geçen yılki durgun oyun yerini sürekli hareket halinde bir oyun anlayışına bırakacak. Burada kilit isim Arda olacak. Hem kendisi hemde Galatasaray için ciddi bir sınav olacak.

Rijkaard çeşitli aternatifler üretebilir ancak şuan görünen Kewell sol forvette, Keita sağ forvette oynayacak. Arda ise Barcelona'da İniesta ne ise o olacak. Arda bunu ne derece başarabilirse Galatasaray'da o kadar başarılı olacak. Kalli döneminde Sivas maçında bunu başarmış ve şampiyonluk yolunda kilit bir galibiyetin mimarı olmuştu. Ancak Skibbe zamanında bir kaç kezs bu bölgede oynadı ve pekde başarılı olamadı. Bir başka avantaj ise Kewell geçen senenin çoğunu sağ kanatta geçirdi. Keita'da her iki kanatta oynayabiliyor ve bu iki isiminde forvette oynamışlığı var. Bu maç içinde bir çok avantaj sağlayacaktır Rijkaard açısından.

Takımın en çekişmeli bölgesi orta saha olacak. Arda'nın formayı giymesi bu durumda garanti duruyor. Diğer iki isim ise hafta içleri beli olacaktır. Mehmet Topal sakat olmadığı sürece önemli bir aday ancak Linderoth'un sağlık durumuna göre takımda kalıp kalmayacağı belli olacak gibi duruyor. Linderoth ise sakat olmadığı sürece bu formayı alacak ilk isimdir. Çünkü iki yönlü oynayabilen en iyi orta saha oyuncusudur halihazırda. Ayhan ise ondan sonra geliyor. Barış beğendiğim bir isim ancak Rijkaard bu oyuncuyu pek tutmayacak. Topla yumuşak olmayı öğrenmeli artık. Bu onun içinde iyi olacaktır. Zira o tempoda bi oyuncunun ayağınada hakim olması çok büyük bir artıdır. Ayrıca Mustafa Sarp ve M. Güven bu bölge için rekabete girecek diğer isimler. M. Güven performansını merakla beklediğim bi isim.

Defansa geçecek olursak direk olarak Servet'in durumu bu bölgeyi şekillendirecek diyebiliriz. Eğer kalırsa bu bölgeye transfer yapılmayacak. Gökhan ile birlikte oynayacaklar diye umuyorum. Emre Güngör giderek düşen bi grafik sergiliyor
. Bu sene onun açısındanda belirleyici olacak. Büyük takım futbolcusu olup olmadığını kanıtlamalı. Sol bek Hakan'ınolacak ancak sağ bek için ciddi bi yarış olacak. Sabri ve Uğur gibi fiziken güçlü iki oyuncunun yanında Serkan'ın pek bir şansı yok. Bu yüzden bu seneyi kirada geçirmesi ve daha diri bir şekilde geri dönmesi gerektiğini düşünüyorum. Uğur eski formunu yakaladığı sürece formayı giyen isim olacak.

Rotasyona girecek diğer isimler Aydın, Nonda, Yaser, Volkan isimler olacak. Nonda takımda kalacak maalesef. Forvet transferine ayıracak bütçe olduğunu zannetmiyorum. Alınacak bir yabancı daha var. Bu Servet'e bağlı bi seçim olacak. Benim düşüncem ve ön gördüğüm Mehmet Topal'ın satılması. Servet takımda kalacak gibi duruyor çünkü. Mehmet'in yerine oyunu iki yönlü oynayabilen bir orta saha oyuncusu gelmeli. Tıpkı Emana tarzında oynayan bi isim olmalı. Adnan Polat'ın kupa aldırmadan kimseyi göndermem sözü ise Topal satışı için en büyük engel. Bu gerçekleşmezse defansın ortasına Servet'in yanına hızlı ve oyun okuyabilen tecrübeli bi takviye yapılmalı. Lucas Neill bu işi başarabilecek bi isim değil. Transferini istemiyorum açıkcası.

Bu uzun yazı boyunca şuan takımın oyuncusu olan bi isimden asla bahsetmedim. Bu ismin kim olduğunu herkes anlamıştır. Her zaman onun tarafındaydım ancak artık yaptığı bu saygızılık sonucu bu takımdan bi an önce gitmesi veyahut gönderilmesi taraftarıyım. Hiçbir takımında (ülkesi dışında) onun gibi bi oyuncuyu alacağını zannetmiyorum. Rijkaard ve Galatasaray için zorlu bi yarış başladı. Bir sene sürmeyecek bu yarış. Belki iki belkide üç sene sürecek ve sabırların zorlanacağı anlar olacak. Yapılması gereken aynı tempoda yarışa devam etmek olacaktır. Zira bu antrenör kadrosu sadece Galatasaray için değil Türkiye içinde bir şanstır. Ben Rijkaard ve ekibine sonsuz güveniyorum. Transfer olduğu gün dediğim gibi tek şüphem Galatasaray yönetimidir ...

Silüet #2


Geçen sene yazdığım şu postun üstünden 377 gün sonra aynı manzara yine tekrarlandı. Bu olayı görünce sevinmemek elde değil. İnsanoğlu istese bile o silüeti öyle yansıtamaz oraya beklide. Ardahan’ın Damal ilçesinde Karadağ sırtlarında oluşan bu görüntü her sene 20 Haziran – 5 Temmuz arasında ortaya çıkıyor. Bende her sene bu resimleri yayınlamaktan memnun oluyorum. Bu sene Deniz Baykal gidecekmiş seyretmeye. Gerçekten gidip görmek istiyor insan. Bu vesile ile Atamızın ruhu tekrar şad olsun.
Orta okulda söylediğimiz bi marş geldi aklıma onunla kapatalım bu postuda :

Aydınlık yolun sonsuza kadar, damarlarda kanlar akar
İlkeler bana özgürlük kadar, emanetin oldu atam …

Not : Keşke Deniz Baykal ve onun gibi düşünenler bu büyük dehayı daha iyi anlayabilseler.

Neler Oluyor

Dün Tatvan Doğu Anadolu Fuarı'nın açılışı oldu. Açılışta büyük rezillikler yaşandı. Bu memleketin vergileriyle maaş alan milletvekilleride bu rezalete ortak oldular. Fuar öncesi yürüyüşte Türkiye Cumhuriyeti bayraklarının açılmasına izin vermediler ancak polisin müdahalesi ile bu yapıldı. Açılıştan önce ise dağlarda askere kurşun sıkan teröristlerin leşleri için saygı duruşu yapıldı. Bu saygı duruşuna DTP'li Muş miletvekilleri Sırrı Sakık, M. Nuri Yaman, DTP'li Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş eşlik ettiler. Bunu düzenleyen ise Tatvan Belediye Başkanı Abdullah Ok. Artık heryerde her şartta bu çirkin tavrı segilemekten geri kalmıyorlar. Karşı çıkan veyahut ciddi ve dirayetli anlamda eleştiren çıkmayınca dişlerini ovuşturmaya başlıyorlar. Ayrıca bu çirkin saygı duruşuna eşlik etmeyen Tatvan Kaymakamı Orhan Şefik Güldibi ve yöre halkına buradan tebriklerimi gönderiyorum.

Abdul Kader Keita Galatasaray'da

Lyon'lu Abdul Kader Keita 3 yıl Galatasaray'da. Resmi sitedende duyuruldu bu transfer. Govou ile iyi oyaladılar medyayı. Yararlı bi transfer olacaktır. 4-3-3 ün sağ hücum tarafına yerinde bir transfer. 2005 yılında Al-Sadd'dan Lille'e transfer oldu. 71 maçta 23 gol atarak kendini gösterdi. İki sene burada kaldıktan sonra 2007 yılında 18 milyon euro karşılığında Lyon'a transfer oldu. Lyon'da 52 maçta 5 gol atarak sezonu tamamladı.

İzlediğim kadarıyla sürekli oynayan bir oyuncu değil kendisi. Lyon'un tek forvetli yapısında yer bulamadı. Baros'un sağ tarafında oynayacaktır büyük ihtimal. Hızlı ve teknik bir isim. Bu özelliği bir maçta çok dikkatimi çekmişti bu yüzden aklımda kalmış sanırım. 1981 doğumlu ve 1.84 cm boyunda. Açıkcası içime sinen bir transfer.