Pazartesi, Ağustos 31

Kara Gün

Tam üç yıl önce bu gece kaybettim seni kardeşim. Özüme işledi gidişin. Duygularımı azda olsa anlattım burada. Kelimeler bazen çok şey anlatır gibi durur ancak yazan için anlatmak istediğinin çok çok azını anlatır. İşte öyle bir duygu hakim. Çok şey yazmak istiyorum ama bir türlü başlayamıyorum. Aklıma o günkü olanlar ve şuanki yaşananlar geliyor. Çözülmeyen bir düğümün içinde buluyorum kendimi.

Belkide içinizi sızlatıyor burada olanlar. Ama biliyorum ki görevinizi yapmanın huzuru ve şehit olmanın ulaşılmaz ulviliğindesiniz. Gidişiniz çok şey anlatıyor hala bizlere. Geriye kalan bu fotolarla yaşıyoruz sizleri. Ve biliyoruz ki vatan hep sağolacak. Ruhun şad olsun kardeşim. Çok sevdiğin sarı-kırmızının bugün maçı vardı. Sen yine en güzel yerden izliyorsun ve izlemeye devam edeceksin.

İftarın Tadı

afiyet olsun

Pazar, Ağustos 30

Ankaragücü Yeni Başkanı

Ahmet Gökçek Ankaragücü'nün yeni başkanı seçildi. Nasıl bi federasyona sahibiz böyle. Ankaraspor ile Anakaragücü maçlarını ne gözle izleyeceğiz.

Cumartesinin Ardından

- Milano derbisi beklenenden kolay geçti İnter adına. Ezeli rakibini ilkyarıda bulduğu üç golle abondene etti. Bu yarıda ayrıca Gattuso kırmızı kart görerek kalan sürede takımının varlık göstermesinide engelledi. İnter'de Snijder ilk maçını çıktı ve oldukça etkili oynadı. Milito bu sene çok gol atacak izlenimi veriyor. Milan hakkında ise yazmaya gerek yok. Galiani çıkıp en büyük klubüz diyor ancak transfere sıra gelince ses yok. Thiago Silva ve Nesta'lı bir defansları var. Bizim Servet'ialsalar çokdaha iyi oynar bu ikisinden.

- İngiltere'de önce Chelsea güç gösteri yaptı. Maçın temposu sürekli ellerindeydi. Üç golle geçtiler rakiplerini. Sonrasında ise Liverpool Bolton deplasmanına çıktı. Sondakikalara 2-2 girildi. Ancak Benitez'i bir çok kez ipten alan Gerard mükemmel bir vuruşla galibiyeti getirdi. Bu gole en çok Benitez sevinmiştir. Adada son maç ise ManU Arsenal arasındaydı. Arsenal Ashavin'in füzesiyle öne geçti. İlkyarıyıda böyle bitirdiler. İkinci yarıda önce Rooney hakemi aldatarak bir penaltı kazandı ve gole çevirdi. Sonrasında ise bu senenin flaş ismi Diaby çok rahatbir pozisyonda topu kendi kalesine gönderdi. Maç Kırmızı Şeytanların galibiyeti ile sona erdi. Bu arada Stoke City Tuncay son 10 dakika oyuna girdi. Maçıda 1-0 kazanmayı başardılar.

- Ve La Liga başladı. Real Madrid - Deportivo önünde oldukça zorlandı. Kaka, Ronaldo, Benzema ilk maçında tutuk göründüler. Ancak anlamadığım çok şey Madrid ekibinde. Snijder, Robben bu takımda direk oynayabilecek isimlerdi ve neden gönderildiler. Özellikle Robben geçen sene başarılı bir performans göstermişti. Maçı zorda olsa 3-2 kazanmayı bildiler. Son sözüm ise Raul'un olduğu bir takımda Cristiano Ronaldo olmamalı. Yada bu takımda Raul olmamalı. Karakter olarak çok farklılar.

- Almanya'da Bayern Münih evinde Wolfsburg'u 3-0 ile geçti. Bayern maç boyu üstün taraftı. Direnç bile gösteremedi Wolfsburg. tek başına Misimovic bu kadar yapabildi diyebiliriz. Gerçekten çok iyi oynadı. Bayern'de ise ikinci yarıda oyuna giren Robben iki gol atmayı başardı. Bu lig kendisine hafif gelecek gibi duruyor. O da sıkılıp kaçar bi yerlere. Şimdiden söyleyebiliriz bu senenin şampiyonu Bayern o0alcak diye.

Cumartesi, Ağustos 29

30 Ağustos 2009

Ağustos sıcağı, Ramazan rehaveti, Pazar tatil hakkını yarına erteleyin. Tıpkı kurban ve ramazan bayramlarında olduğu gibi erken kalkın. Toyda, düğünde kaldırılan, asılan bayraktan öte bugün sancaklar yürüyecek başkentte. Ankaralı olanlar şanslı. Hipodroma gidemeyenler televizyonlarının başına geçsin. Belkide son 50 yılın en anlamlı bayramı olacak 30 Ağustos. Cumhuriyet tarihinde ilk defa sancakların hepsi bir araya gelecek.
Sancakların geçişini ayakta selamlayacak millet.
Birileri şimdi “Ne var bunda, 19 Mayıs’ta 29 Ekim’de asker yürür diyecek.” Kuyruk acısı olanlarla, vurdum duymazların kol kola girdiği ortamda, oturup sancak üzerine yazmaya, ilköğretimde sosyal bilgiler, lisede Milli Güvenlik dersi vermeye hiç niyetim yok. Bayrak ve sancak gibi kutsallarımızdan bihaber olanlarla, kutsiyetlerimize savaş açanlar arasında da fazla fark göremiyorum. Senelerdir planlı olarak tacize uğrayan, iğfal edilmek istenen, namusumuza tasallut edenlere karşı, uyarı günü olarak görüyorum 30 Ağustos’u. Milli devletimizin Tecavüze uğramayacağının, bir p****e gebe bırakılmayacağının kararlılık günü olarak addediyorum. Gücü ve gücün birliğini temsil eden sancağın kılıfından çıkarılıp meydanlara dikilmesi ve bütün dünyanın gözü önünde sergilenmesi yerli ve yabancı düşmanlara meydan okumaktır resmen.
Dünyanın her ülkesinde orduların milli günleri vardır. Ruslar Kremlin meydanında, Çinliler Pekin’de, ABD’liler Washington’da, İngilizler Londra’da kısacası yüzlerce ülke, ordu günlerini kutlarken, ülkelerinde görev yapan yabancı büyükelçi ve diplomatları davet ederek, askeri güçlerinin ne denli muhteşem olduğunu sergileyerek psikolojik savaş yaparlar. Türkiye Cumhuriyeti de milli bayramlarımızla beraber bu uygulamayı 30 Ağustos’ta gerçekleştirir. Bir nevi Türkiye üzerinde hesap yapanları uyarır. Dünyadaki gelişmelerde ise yer yüzünde barışın teminatının Türk milleti olduğunu hatırlatır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki soğuk savaş döneminde Türkiye’yi NATO’ya mahkum edenlere; Coniler, “Don lastiğinizi bile biz veriyoruz” diye küçümseyerek bu memlekette darbeler bile yaptırdılar. 1974 Kıbrıs harekâtıyla beraber konan silah ambargosu uyandırdı milletimizi. Dost ve müttefik sandığımız Almanya’dan satın aldığımız Leopar tanklarıyla beraber, askerin başına taktığı çelik başlıkların, Güneydoğu’daki operasyonlarda kullanılmasına bu yıla kadar izin verilmediğini bu memlekette aydın diye geçinen kaç kişi biliyor.
Bu Ağustos, başka Ağustos. Senelerce zeminini hazırladıkları bölme planını açılım adıyla uygulamaya koymaya karşı ilan edilen savaş gününün de adı oldu 30 Ağustos.
Yarın sancaklar açılacak. Sancağın gücü karşısında ayağa kalkacak herkes. 60 sancak ile beraber Türkiye’nin dört bir yanından gelen 25 bin seçkin askeri personel yürüyecek.
Yüzde 100 yerli harp malzemeleri sergilenecek başkentte. Çankırı’da, Arifiye’de, Kayseri’de ve ASELSAN’da Türk mühendislerinin ve Türk işçilerinin yaptığı füzeler, toplar, tanklar, tüfekler, elektronik aygıtlar tanıtılacak. Tunç yürekli paraşütçüler inecek gökten. Türk yıldızları yeryüzünde hiçbir pilotun gerçekleştiremediği dalışları gerçekleştirecek, uçaklarımızla. Kısacası sancakların gücüne güç katacak asker. Kuyruklarını paçalarının arasına kıstıran itler sessizce sıvışıp gidecekler.
30 Ağustos’ta açılan sancakları saygıyla selamlıyor, Peygamber ocağımızın Mehmetçiklerini gözlerinden öpüyorum.

Yavuz Selim DEMİRAĞ - Yeniçağ Gazetesi

Yarın ki 30 Ağustos'u her zamankinden coşkulu kutlayalım. Belkide son 30 Ağustos'umuz. Çünkü gelecek sene faşizan bir bayram, diğer halkları incitiyor diye kaldırılabilir. Eski Genelkurmay başkanı bile ülkenin isminin değiştirilmesine düşünülebilir dedikten sonra herşey olur bu memlekette.

İftarın İzmir Güzeli


Salıverin Gitsin Küçük Enişte'yi... =)


Rivayet odur ki; Devlet-i Alî Osmanî'nin son devirlerinde yetişmiş olan çoban Murtaza Kürdi, kutsal cihad ilan edildiğini duyuben cepheye koşmak için aşiretinin ileri gelenlerini toplamış. Herkes büyük bir coşku ile aşiret reisi çoban Murtaza'ya uymuşlaaar.... Amma velâkin içlerinden bir akl-ı evvel ki ismi Öcalan Abdülmuttalip ölmekten fena korktuğu için kendi aşiretinden ve çevre aşiretlerden hastalıklı, inmeli, çarpılmış, aklı alınmış ve dahi kendisi gibi imandan nasibini alamamış üstelik insaniyet namına ahir ömrüne bir iyilik dahi yerleştirmemiş olan cühelayı toplayıp uydurduğu bir yalana inandırarak kendisine hizmetçi toplamış ardından da dağları mesken tutmuş...
Hal böyle iken doğunun fevkalade alimleri, evliyaları Murtaza Kürdî'yi desteklediklerini dağa taşa duyurmuşlar... çünkü frengistandan yayılan ve bazı cühelanın öcalan lakaplı kişiceğiz tarafından kandırılmasını sağlayan sözde milliyetçilik fikri islamın hiç bir alimi tarafından islama yakıştırılamamış hatta islamiyetin yüzyıllık vicdanına zerre miktarda uymamakta imiş... Tüm doğulu kürt kökenli asil insanların haksızlığa karşı gelmek için şehadet şerbetine doğru yola çıkmalarının ardından meydan kime kalmış dersiniz??? işte bu Abdülmüttalip denilen zavallı kişiceğize... Ne isminden ne çevresinden nasiplenememiş bu şahsı namuhterem ortalığı boşbulmuş olacak ki insanları cehalete sürükleyen bir eşkiya olup çıkmış!..
Neden sonra ortaya çıkacak olan KÜÇÜK ENİŞTE bu şahsın ekmeğine yağlar ballar sürmüş ki beslenip semirmesine pek faydası olmuş. amma Çanakkale'de, Hicaz'da birinci cihan harbinin o müthiş cephelerinin neredeyse hepsinde kanını akıtıp kahramanlık destanı yazan o Murtaza Kürdi ve askerleri Allah'ın sevgili kulları arasına yükselivermiş... üstelik tek bir şekilde islamın millet kavramından taviz vermeden.... o zamandır doğunun üzerine yağan yağmurlar karlar hep o Murtaza ve onun yanında şehit düşmüş mübarek insanların himmetleriyle meydana gelirmiş.


Şimdi herkes küçük enişteyi merak etti değil mi?

merakınızı Recai Güllaptan nâm münevver şahsımuhterem'in Ahmet Turan Alkan lakabı ile yayınladığı şu hicve yönlendirmeliyim o halde. okuduğunuz vakit vay canına demek küçük enişte nam safsata üreten celalli kişiceğiz buymuş diyeceksinizdir:


Yeşil Vadi'nin Küçük Enişte'si

Gazetedeki fotoğrafına bakıyorum, verdiği beyanatları okuyorum; bu sert, bu barut tavırlar, bu, "uyanın; yoksa çok kötü olur ha" efelenmeleri... Bakıyorum; bir daha bakıyorum...
Ya Rabbi, ben bu adamı tanıyorum, gayet iyi tanıyorum, yıllardan beri tanıyorum fakat kimdi, adı neydi, hangi filmde oynamıştı çıkarmam mümkün değil...
O sinirli edâlar, "Bırakın beni, alayım şunu ayağımın altına" yollu o sahte şahlanışlar, cüssece ufak-tefekliğine bakmayıp cesaret gösterilerinde başrol için canını dişine takmalar... Gelmiyor bir türlü aklıma; halbuki dilimin ucunda yahu...
Hani o da böyle yapar, hatırlatın bana; kendini evrenin merkezine koyarak herkesi suçlar, herkese cürüm ve kabahatlerini hatırlatır, herkesi utanç duymaya sevkeder fakat kendini herkesten farklı tutar. O öyledir çünkü; öyleleri ortada hiç ciddi sebep yokken mahalle kavgası, uzun yıllar sürecek bir kan davası başlatabilir. Bir mânâda cezai ehliyetleri yoktur bunların. Çıkan kavgada kendini esas oğlan yerine koyarak bir araba dayak yemesi ve haksız olduğunu kesinlikle düşünmemesi bizi şaşırtmaz; haklıdır çünkü dayak yemiştir; işte isbatı!
Öyle bir tip işte; meşhur, hatta efsâne bir filmin arkada görünen biri ama unutulmaz karakterlerinden.
Buldum!.. Küçük Enişte o! Tosun Paşa filminin unutulmaz yardımcı karakteri Küçük Enişte.
Efendim, Tosun Paşa filmini her bayram gecesi mutlaka oynatan bir TV kanalı bulunur; milletçe, mâaile hatmetmişizdir, nitekim çıtlatınca hemen hatırlayacak, "Sahi yahu, bizim Küçük Enişte'yi nasıl çıkaramadık" diye hayıflanacaksınız.
Tosun Paşa filmini 1976'da Kartal Tibet çekti, senaryosunu (tevekkeli değil) Yavuz Turgul yazdı. Bir Kemal Sunal klasiği. Hadise Mısır'da geçer. Tellioğulları ve Seferoğulları diye iki aile, Yeşil Vadi diye bir yer için anlaşmazlığa düşüp rekabete girişirler. Bölgenin yöneticisi Dâver Bey bu ihtilafta önceleri tarafsızdır fakat güzel kızı Leylâ'yı taliplisi Seferoğulları'na sözleyince ortalık karışır. Tellioğulları, ailenin salak uşağı Şaban'ı Mısır Valisi Tosun Paşa kılığına koyarak durumu lehlerine çevirmeye çalışırlar derken...
Bizim Küçük Enişte, Tellioğulları ailesinin iç güveylerinden biridir işte. Kendini hiç ilgilendirmediği halde, iç güveyleri olduğu için Seferoğulları'ndan dayak yer, eve perişan fakat dimdik bir gururla gelir; gözü morarmış, beş dişini kavga yerinde bırakmış olabilir fakat kesinlikle dayak yediğini kabul etmez, bilakis kendine dayak atanlara daha büyük zarar verdiğini ileri sürer.
Bu karakteri filmde Ergin Orbey canlandırmıştı; Küçük Enişte'nin filmdeki adı da Vehbi'dir. Herbiri mektep çapında büyük oyuncuların (Kemal Sunal-Şaban, Şener Şen-Lütfü, Ayşen Gruda-Zekiye vb.) hayatlarının en iyi oyunlarını çıkardığı bir filmde "Küçük Enişte" karakteriyle zihinlerde yer tutmak az iş değildir. Bana göre sinemamızın kült filmlerinden biridir Tosun Paşa.
Ve tabii Küçük Enişte karakteri...
Neyse efendim, gelelim bu unutulmaz karakteri hatırlamama sebep olan kişiye; yahu tam Küçük Enişte işte; onun kadar samimi, onun kadar iddiacı, onun kadar kendinden emin, onun kadar yaygaracı, onun kadar iç güveysi...
Ama onun kadar sempatik değil maalesef...
Bugünlerde tam havasında; Seferoğullarına demediğini bırakmıyor, Tellioğulları dışındaki herkesi Seferoğulları âmâline çalışmak ve hizmet etmekle suçluyor, esiyor, yağıyor, gürlüyor, şimşekler çaktırıyor...
Hayranlıkla seyrediyorum artık onu; güzel oynuyor. "Rolüm küçük" demiyor, hakkını veriyor. Helâl olsun!

Cuma, Ağustos 28

Hafta Sonu Futbol

29 Ağustos Cumartesi
14:45 Chelsea-Burnley Spormax
16:30 Schalke 04-Freiburg Trt 3
16:30 Mersin İ.Y-Adanaspor D Spor
17:00 Bolton-Liverpool Spormax
17:00 Rangers-Hamilton Futbol Smart
19:15 Manchester United-Arsenal Spormax
19:30 Bayern Münih-Wolfsburg Trt 3
20:45 Az Alkmaar-Willem Futbol Smart
21:00 Real Madrid-Deportivo Ntv
22:00 Lyon-Nancy Kanal A
23:00 Zaragoza-Tenerife Ntv Spor
23:15 Naval-Porto Futbol Smart

30 Ağustos Pazar
15:30 Porstmouth-M.City Spormax
16:30 Hertha Berlin-Werder Bremen Trt 3
17:00 Hibernian-Celtic Futbol Smart
18:00 Aston Villa-Fulham Spormax
18:00 A.Bilbao-Espanyol Ntv Spor
18:30 Hamburg-Köln Trt 3
20:00 Valencia-Sevilla Ntv
20:30 Ç.Rizespor-Boluspor D Spor
21:00 Fenerbahçe-Manisaspor Lig Tv
21:00 Trabzonspor-Bursaspor Spormax
22:00 Marsilya-Bordeaux Kanal A

31 Ağustos Pazartesi
14:15 Everton-Wigan Spormax
20:30 Konyaspor-K.Erciyesspor D Spor
21:00 Ankaraspor-Galatasaray Lig Tv
23:00 Barcelona-Sporting Gijon Ntv Spor

İftarın Tatlısı

peykan kardeşime

Avrupa Ligi Grupları

* resme tıklayınız

Uefa Avrupa Ligi Torbaları


Şampiyonlar Ligi Grupları

B Grubunu çeken Beşiktaş için hem şanslı hemde şansız bir kura olduğunu söyleyebiliriz.

İlk torbadan ManU yerine Sevilla yada Bayern tercih edilebilirdi. ManU hakkında yorum yapmaya gerek yok. Grubun lideri olacaklardır.

İkinci torbadan dişine göre birtakım gelince sevindik. CSKA Moskova Uefa şampiyonluğundan sonra güç kaybetti. Bu sezonda Dudu sene başı takımdan ayrıldı. Zhirkov ise Chelsea'ye transfer oldu. Beşiktaş'ın sorunlu sağ kanadı için çok ciddi bir tehlikeydi. Ancak takımda potansiyeli olan oyuncular mevcut. Orta sahada 19 yaşında Rus milli oyuncu Dzagoev var. Bu oyuncunun büyük klüplerden talipleri vardı sene başı. ancak CSKA bu sene satmayı düşünmediğini açıkladı. Etkili bir isim ve ileride daha büyük yerlerde olacak. Bir diğer etkili genç oyuncu ise 20 yaşındaki Çek oyuncu Tomas Necid. Forvet hattında Vagner Love ile birlikte görev yapıyorlar. Bu oyuncudanda çok şeyler bekliyor Ruslar. Kendi evlerinden ziyade deplasmanda daha iyi oynayabilen bir ekip. Başında ise eski dost Zico bulunuyor.

Son torbada ise büyük bir kısmetsizlikle Almanya şampyionu Wolfsburg geldi. Grafite - Dzeko - Misimovic - Josue - Barzagli gibi yıldızlara Ziani, Martins, Kahlenberg gibi isimleri eklediler. Her iki maçta çok zorlu geçecek. Ferrari - Sivok ağır kalır bu forvet hattına. Ayrıca beklerinide oyuna sokan bir takım ve buda Beşiktaşı çok zorlayacak.

Diğer grupları kısa kısa geçelim:
A Grubu : Bordeaux iki devden birini geçecek.
C Grubu : Milan ve Real çekişmesi güzel olur. Kaka'yı Milanoda hüzün basar.
D Grubu : Porto ve Atletico iklincilik için çekişir.
E Grubu : Liverpool'un kura şansı devam ediyor. Lyonla gruptan çıkarlar.

F Grubu : İbra- Eto'o Mourinho - Barca Ukrayna- Rusya derbi tadında grup.
G Grubu : Uefa grubu gibi olmuş.
H Grubu : İkincilik için güzel maçlar olacak. Az - Liege maçları zevk verecek.

L.Tallin 1-1 Galatasaray

Bu maçın yorumu yapılamaz kannatindeyim. Futbolculara ve taraftara biraz angarya gelen bir maçtı. Ancak galibiyetle dönülmesi Avrupa puanı şart olan bir maç. Tutuk göründü Galatasaray. Geçen yılki o durağan ısırmayan görüntüsünde götürdü maçı. Rijkaard istediğini görmüştür yinede. Benim gördüklerim ise şöyle :

- Levadia deplasmanda 5-0 yenilmiş ancak evlerinde hala kapanmayı tercih ediyor. Bu anlayışı anlamakta zorlanıyorum. Hiç olmaz kendini geliştirme adına bir fırsat var önünde. Biraz hücum futbolu dene. Karşında zoraki sahada olduğu belli olan bi Galatasaray var sonuçta.

- Dünün en net görünen gerçeği ise Aydın Yılmaz. Bu tip bir maçta bile vasat görüntü çizmeyi başardı. Sanırım aldığı süre her geçen hafta azalacak ve sene sonuna doğru kulübenin bekçisi olacak. Yazık !

- Bir diğer göze batan isim ise Elano oldu benim açımdan. Futbolu 30 m de oynadı dün akşam. Orta sahaya gelip top almayı bile istemedi. Neden böyleydi bunu bilmiyorum ama hep böyle oalcağını sanmıyorum. Ayrıca bu haliyle bile gollük net 4 pası var. Sadece biri gol oldu. Birde Elano kanat adamı olmadığını gösterdi hepimize.

- Alparslan Erdem hakkında dahada yazı yazmayacağım. Fenerbahçeliymiş zaten :)

- Dün maçınadamı olarak Sabri'yi seçiyorum. Son 25 dakikada sol bek oynadı ve oradada güzel oynamayı başardı. Bu hafta Hakan'ın olsaı yokluğunda oynayabileceğini gösterdi.

- Mehmet Topal eski formunu bulacağını gösterdi. Özellikle çapraz toplarıyla atak yönlerini hızlı ve güzel değiştirdi. Mustafa Sarp ile güzel bir rekabet yaşayacak.

- Serdar Eylik kendine has özellikleri olan bir oyuncu. Ancak A2 takımında oynayıp gelişmeli.

- Maalesef Nonda'ya geldi yine söz. Hayat onda değil artık. Sercan gelsin dertler bitsin :)

- Diğer takımlarımızı yazalım iki satır. Fenerbahçe'de angarya görmüş maçı. Kazanıp puan hanesini geliştirmeliydi. Daum Dos Santos'u Alex pozisyonunda oynatacak. Bence daha iyi olacak orada oynaması. Bilica sene sonu Sivasspor'a döner. Trabzonspor ise şaşırtmaya devam etti. Toulouse deplasmanından galibiyetle dönerek evindeki maçı ah larla hatırlattı. Yinede güzel bir başarı bu kısır günde.

- Bugün kuralar çekiliyor ve şans iki takımında yanında olsun. alatasaray adına gönlümden geçen rakipler şöyle : Roma , Hertha Berlin, Sturm Graz.

Perşembe, Ağustos 27

İftarın Ağır Topu

afiyet olsun

Şampiyonlar Ligi Kura Öncesi

Şampiyonlar Ligi yeni statüsü ile gerçekten şampiyonlar ligi oldu. Son torbada bulunan APOEL, Debrecen, Zürih, Kazan, Haifa gibi takımlar bu yeni statü ilegruplara kalmayı başardılar. Mantıklı bi yöntem olmuş diyebiliriz. Tabi yine bir ligden 4 takımın girebilmesi hala komik duruyor. Tabi ekonomik faktörler yine ana neden.

Bugün saat 19:00 da çekilecek kuralar. Beşiktaş için önemli birgün. Kurada şansa ihtiyaçları var. Sevilla - Rangers - Debrecen li bi grubada kalabilirler. Yada çok şanssız bir şekilde Chelsea - Real Madrid - Wolfsburg lu bi grubada gidebilirler.Umarız şanslı bir kura geçirirler. Çünkü bu kadro yapısı ile ikinci seçenekte puan almaları bile zor olabilir. Yinede 3. torbada olmaları büyük bir nimet. Grup üçüncülüğünü hedef olarak belirlemeliler. Umarız güzel bir kura ile avrupada başarılı maçlar çıkarırlar.

Not: Foto Ultras-Movement'ten.

Çarşamba, Ağustos 26

Zidane ve Efsane Penaltı



Euro 2000 yarı final maçı. Portekiz önünde tek başına Zidane şov yapıyorresmen. O efsane penaltıda mevcut videoda. O ne emin ve net vuruştur öyle. Teksin Zizu bu dünya'da. Özlüyoruz ...

İftarın Kaymağı

afiyet olsun

Yazık

Atina'da 5 gün süren yangın bilançosu :

- 235 bin dönüm ormanlık arazi,
- 2 milyon ağaç,
- 200’e yakın ev ve çok sayıda otomobil

Bunların sonucu olarak :
"“Çöl ikliminin avlusuna girdik” diyen çevre uzmanları, Atina’da iklimin önümüzdeki yıldan itibaren “delireceğini” havanın artık öğle saatlerinde daha sıcak, gece ise daha soğuk olacağını belirtti. Ayrıca şiddetli yağmurların su baskınına yol açması ihtimalinin de yükseldiğini vurguladı."

Road to Madrid Playoff #2

26 Ağustos Çarşamba

APOEL (0) 3-1 (1) Kopenhag
Arsenal (2) 3-1 (0) Celtic
Fiorentina (2) 1-1 (2) Sporting Lisbon
Olympiakos (2) 1-0 (0) Sheriff
Stutgart (2) 0-0 (0) Poli AEK Tmisoara

25 Ağustos Salı

Anderlecht
(1) 1-3 (5) Lyon
Atletico Madrid (3) 2 - 0 (2) Panathinaikos
Debrecen (2) 2 -0 (1) Levski Sofia
Maccabi Haifa (2) 3 -0 (1) Salzburg
Zürih (3) 2 - 1 (0) Ventspils

Salı, Ağustos 25

İftarın Gülü

afiyet olsun

Keisuke Honda


Hollanda ligi başlamadan önce Galatasaray ile adı sıkça anıldı. Klübü Venlo’nun 10 milyon euro istediği yazıldı basında. Şüphesiz Rijkaard'ın kendisi hakkında önemli verileri vardır. O dönem pahalı göründü herkes adına. İsmi duyulmamıştı pek. Tabi dikkatli izleyiciler bu ismi ve yeteneklerini bilmekteydi ancak bizim medyamız ve büyük spor yazarlarımız futbolcunun ismi üstüne yazılar yazdı. İşte o Honda ligin dördüncü haftasında 5 gol atamayı başardı. İlk maç PSV deplasmanında oldu ve Honda 3-3 biten maçta takımın tek golünü atmayı başardı. Sonraki hafta Den Haag ile evlerinde 2-2 berabere kaldılar ve gollerde onun imzası vardı. Utrecht deplasmanında (Flying Dutchman canlı izlemiştir bu golü) ise yine 2-2 ik skor vardı ancak bu sefer tek golde kaldı Honda. Bu hafta sonu ise Groningen maçında yine 2-2 berabere kaldılar ve Honda bu maçıda boş geçmedi.

Her hafta gol atmayı başarıyor şuan için. Ancak bunda takımın oyun yapısınında payı var. Venlo bu tip yetenek yaratmada istikrar gösteriyor. Nordin Amrabat’ı çıkardılar Hollanda futboluna. Şuan PSV de oynuyor ve Honda’nın adı bu klüple şimdiden geçiyor. Honda’nın bir diğer özelliğide etkili frikik vuruşları. Kendine has bir stile sahip diyebiliriz bu konuda. Bakalım Honda bu hafta Nec Nijmegen deplasmanındada gol atmayı başarabilecek mi . Geçen sezonki istatistiği şöyle Honda'nın 36 maç, 16 gol ve 14 asist. Son olarak bu kadar kendisinden bahsettik bir de video ekleyelim. Geçen sezonki gollerinden oluşan bir video.


Pazartesi, Ağustos 24

O An #14

Peykan Fransız rüzgarları estirince bu rüzgarın devamını getirmek istedim. Yıllar öncesinden aklımda kalan bir şiiri paylaşmak istiyorum :

Elsaya Şiir

Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Zaman sensin
Zaman kadındır
İster ki Hep okşansın diz çökülsün hep
Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
Bir taranmış
Bir upuzun saç gibi zaman
Soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi
Zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken
Sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi
Ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın
Bu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi
Bu göz susuzluğundan sen yürürken odada
Bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini
Daha beter seni kaçak
Seni yabancı bilmekten
Aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan
Tanrım ne ağırdır sözcükler
Asıl demek istediğim bu
Hazzın ötesinde sevgim hiçbir zararın erişemeyeceği yerde bugün sevgim
Sen ki benim saat-şakağımda vurursun
Boğulurum soluk alıp vermesen
Tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın
Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Her söz Dudağımda bir dilenen zavallı
Acınacak birşey ellerin için kararan birşey bakışının altında
İşte bu yüzdendir sık sık seni seviyorum deyişim
Boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakca kalp kristali
Kaba konuşmamdan gücenme benim Bu konuşma
Ateşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran sudur o kadar
Sana büyük bir sır söyleyeceğim Bilmem ben S
ana benzeyen zamandan söz açmayı
Bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm
Tıpkı uzun bir süre garda
El sallayanlar gibi gittikten sonra trenler
Bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının
Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Korkuyorum senden
Korkuyorum yanın sıra gidenden
Pencerelere doğru akşam üzeri
El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden
Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden
Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Kapat kapıları
Ölmek daha kolaydır sevmekten
Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam
Sevgilim.

Louis Aragon

İstemem! Eksik Olsun!

(Cyrano de Bergerac oyunundan)
- Ne yapmak gerek peki?
Sağlam bir arka mı bulmalıyım?
Onu mu bellemeliyim?
Bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi
Önünde eğilerek efendimiz sanmak mı?
Bilek gücü yerine dolanla tırmanmak mı?
İstemem!
Herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım Le Bret?
Sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım?
Bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip,
Taklalar mı atmalıyım?
İstemem!
Eksik olsun!
Her sabah kahvaltıda kurbağa mı yemeli?
Sabah akşam dolasip pabuç mu eskitmeli?
Onun bunun önünde hep boyun mu eğmeli?
İstemem!
Eksik olsun böyle bir şöhret!
Eksik olsun!
Ciğeri beş para etmezlere mi “yetenekli” demeli?
Eleştiriden mi çekinmeli?
“Adım Mercuré dergisinde geçse” diye mi sayıklamalı?
İstemem!İstemem! Eksik olsun!
Korkmak, tükenmek, bitmek...
Şiir yazacak yerde eşe dosta gitmek.
Dilekçeler yazarak içini ortaya dökmek?
İstemem! Eksik olsun!İstemem! Eksik olsun!
Ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek...
Tek başına...Özgür olmak...Dünyaya kendi gözlerinle bakmak...
Sesini çınlatmak, aklına esince şapkanı yan yatırmak...
Bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine sarılmak...
Ne ün peşinde olmak, para pul düşünmek,
İsteyince Ay’a bile gidebilmek.
Başarıyı alnının teriyle elde edebilmek.
Demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın.
Varsın boyun olmasın bir söğütünki kadar.
Yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?
- Dök içindeki öfkeyi dostum.
Ama saklama benden seni sevmediğini.
- Sus...

İftarın Sultanı

Vazgeçilmez



Galatasaray 4-1 Kayserispor

Maçın son 15 dakikasını ve sonradan özetleri izleyebildim. O sürede görebildiklerim şöyle ;

- Rijkaard hafta içindeki 11 ile başlamış ve iyi etmiş.

- Milan Baros bu yere atlama sevdasından vazgeçmeli yoksa haklı penaltılarıda verilmeyecek.

-Baros sonunda golünü atabildi ligde. Bugünde çok kaçırdı ve Hakan Şükür'ü hatırlatıyor bana bu gol kaçırmaları. Yinede hırsı ve devamlılığı yeterli.

- Elano sahneye çıktı ve attığı gol güzel günlerin habercisi oldu. Böyle golleri daha çok göreceğiz. Kewell, Elano, Arda, Keita ve Baros'un 11 de olduğu bir maçın doyumu olmaz.

- Rijkaard Hakan ile Uğur'u değiştirerek o mevkiye transfer istediğini belli etti.

- Mustafa Sarp bu maçtada Mehmet Topal'ın önünü kesmeyi başardı.

- Her maç 4-5 atarak Gürcan ve Selçük kardeşleri kalpten götürecek bi gün bu takım.

- Söyle Gürcan söyle, söyle ne oldu ....

Cumartesi, Ağustos 22

Tebrikler


Kayseri'den Mektup Var

Kayseri'de yaşayan bir dostuma klübün ne alemde olduğunu sormuştum ve bir kaç gün sonra maddeler halinde yazarak şuanki durumu özetledi. Aynen aktarıyorum :

- Ne Tolunay iyi bi teknik direktör, ne yönetim iyi bi yönetim, nede taraftar iyi bir taraftar.

- Stada maç değilde sanki sinema, tiyatro seyreder gibi seyreden. Olmadık yerde ayağa kalkıp ana avrat söven 38 taraftar derneği adlı bir avuç futboldan anlamayan çakal.

- Taraftar yorumlarına bakıyorum Aghaowa yerine sokaktan adam toplasak daha iyi oynar gibi yorumlar var. Maçta adama bi ton küfür bazen koro halinde. Adam alacaklarından vazgeçip böyle taraftar olmaz diyerek kaçtı. Şu nda eski Uefa şampiyonu Shaktar Donetskte ve ilk maçında 2 gol attı.

- 3-4 sene önce neredeyse ligden düşüyorduk bunlar unutuldu. Şimdi sanki şampiyon olabilecekmiş gibi en ufak şeyde klüp tesislerini basmalar sahaya girmeler.

- Ayrıca Tolunay futboldan hiç anlamayan bir adam. Elinde Purovic gibi geleceğin yıldızı olarak nitelendirilen fakat bi sezonda 3 defa sakatlık geçiren bi futbolcu. Nitekim adam son maçta harika oynayıp 3 gol attı. Şu anda 3 futbolcumuz sakat. Tolunay bu işi hiç bilmiyo. Uefa kupasına katılacağı için Aghaowa ve Purovic gelmişti Tolunay ikisinide harcadı. Kayserisporun başarısında büyük rol oynayan Ragıp gibi futbolcular harcandı.

- Yerel kanalda bir yönetici gördüm kasamızda 25 -26 milyon lira paramız var diyor. Mehmet Topuzdan gelen 9 milyon euro parayla 40-45 milyon lira para eder. Geçen sene aldıkları yabancı futbolculara hiç para vermediler. Bonservisi elinde olan oyuncuları aldılar.

- Olembe futbolcu değil sahada geziyo top önünden geçiyo adam müdahele bile etmiyor. Sırf tazminet öderiz diye futbolcuyu göndermiyolar. Şimdi Makakula isimli bi oyuncu aldılar. Adamın sicili o kadar bozukki. Yeni bi başlangıç yapıcam diyo basın toplantısında. Kayseride yaşarmı o adam. Sırf para vermemek dertleri. Adam büyük ihtimal yatacak Ürgüpte pavyonlarda yiyecek parayı. Geçmişi belli. Bu taraftarla bu yönetimle düzgün futbolcuları oynatamıyorsun. Bu adamı nasıl oynatacaksın.

- Ben Kayserispor resmi sitesine kaç defa mail gönderdim. Paris Saint Germainden oyuncu almaya kalkıyolar. Adam Paristen sonra Kayseride nasıl oynasın. Kayseri güzel bi şehir olabilir. Gelişmiştir doğru ama biraz büyük bi anadolu şehri o kadar. Olembeyide gönder madem paranın tadını aldın. Başarıya aç oyunucu al,onu sat ama oyuncu tutmazsa yönetimin güvenilirliği sarsılır.

- Gaziantepspor maçında bilet fiyatlarını kale arkası 10, maraton 20 lira olarak belirlemişler. Sanki stadın yapımında payları olmuş gibi. Eski stad Kayserinin en güzel en merkezi yerindeydi. Stad yapımı karşılığı verdiler güzelim yeri. Bu stad kimsenin başarısı değil. Sanki kulüp yaptırmışta parasını çıkarıyolar.S tad dolmuyo, şuanda gurbetçilerimiz gidiyor maça.

- Sonuç olarak şunu söyleyebilirim. KAYSERİSPORUN BAŞARISININ TEK SIRRI ERTUĞRUL SAĞLAM'DIR.

Cuma, Ağustos 21

Hafta Sonu Futbol


22 Ağustos Cumartesi
16:30 Dortmund-Stuttgart Trt 3
17:00 Celtic-St.Johnstone Futbol Smart
17:00 Wigan-Manchester United Spormax
19:00 Arsenal-Portsmouth Spormax
20:30 Bucaspor-Kocaelispor D Spor
20:45 Manchester City-Wolverhampton Spormax
21:00 Gençlerbirliği-Beşiktaş Lig Tv
22:00 Rennes-Marsilya Kanal A
23 Ağustos Pazar
15:30 West Ham-Tottenham Spormax
15:30 PSV-Nac Breda Futbol Smart
18:00 Fulham-Chelsea Spormax
20:30 Erciyesspor-Dardanelspor D Spor
21:00 Galatasaray-Kayserispor Lig Tv
21:00 Manisaspor-Trabzonspor Spormax
22:00 Lille-Toulouse Kanal A
22:15 Porto-Nacional Futbol Smart
23:00 Barcelona-Bilbao Trt 3
24 Ağustos Pazartesi
14:15 Burnley-Everton Spormax
20:30 Hacettespor-Ç.Rizespor D Spor
21:00 Diyarbakırspor-F.Bahçe Lig Tv
22:00 Liverpool-Aston Villa Spormax

Eski Ramazanları Özlemek...!


Geçmişe özlemden mi kaynaklı eski ramazanların tadını bulamamak ?

Bugün kendimi epey yokladım… eskiden böyle normal bi gün edası olmazdı ramazanlarda… ekmeğin kokusu başkaydı, iftar vaktinin bayram havası, evdeki telaş, akşama gelecek horoz şekerlerini ve Osmanlı macunu satan amcaları dört gözle beklemek, onları yerken alınan haz, davulcu amcaların manileri… hepsi Ramazan’ı hissettirirdi çocukluğumuzda… yahu ne yaşadın ki peykân demeyiniz rica olunur… =) 90 ‘lı yıllarla şimdiki yılar arasındaki farkı hissedemeyecek kadar da duygusal bakmıyoruz olaya.
Gece davulu bekledim geçmedi…
Geçen senelerde de geçerdi ama mani okumazdı eskisi gibi,artık hiç uğramayacaklar belki de, onlar da olayı ticarete döktü… sadece bayramlarda görüyoruz artık ilginçtir.… =)
Anneannem eskiden horoz şekeri getirirdi her buluştuğumuz iftar yemeğinde: tadını asla unutamam,- artık yerini çikolata almış bulunmakta…
O güzel susamlı yuvarlak ekmeklerden çok nadir yapıyolar ama o da bize yasak... kokuyu es geçtik velhasıl…
Anneannemle teravihe gitmekse ayrı bi zevkti ufakken… kuzenlerle kıkırdamalar ama her defasında sert mizaçlı teyzeler tarafından azarlanıp, gülmemek için kendimizi zor tuttuğumuz anlar bambaşkaydı… “hişşşt hocayı dinleyin bak neler anlatıyo” cümlesiyle irkilip ciddileşmeye çalışır ancak sebepsiz daha fazla gülme ihtiyacı hissederdik…=) (bunlar doğru şeyler mi peki, tabii ki hayır, “cami’de gülünmez, teyzelerin sözleri dinlenir..!” desek de güzeldi yapcak bişey yok… =))
Dün ise dikkatimi çekti cami’de teyzeleri biz uyardık arkadaşlarla… ( inanılmaz dedikodular dolanıp durdu teyzeler arasında; Nilgün’ü Olcay’a istemişler, haftaya söz varmış, ha bi de erişteyi ne zaman yapacaklarına karar verdiler, napsınlar evde konuşmaya fırsatları olmuyosa!!!) hocayı dinleyenler çocuklardı bu da ilginçtir… e büyüklerin yerini çocuklar, çocukların yerini büyükler almışsa ciddi problem var sizce de öyle değil mi???
Ah bi de direkli oruçlar vardı… siz hiç tuttunuz mu direkli oruç? Ben tuttum… sahura zar zor kalkmış, ne yediğinizi hatırlamadan el yordamıyla yatağınıza tekrar yatmış, sabah kahvaltısı yapmamış, öğlende annenizin “direk zamanı” diye hazırladığı yemeği bi güzel yemiş, sonra herkesten önce iftar sofrasına oturmuş ve “ben oruç tuttum bugün” diye övünerek arkadaşlarınıza ve yakın çevreye anlatmışsanız, işte siz de direkli oruç tutmuşsunuz demektir… sonra dedeleriniz, nineleriniz, sizden orucunuzu onlara satmanızı istemişse ve siz de sıkı bi pazarlıkla 3-5 kuruş onlardan yürütmüşseniz bu uğurda üçkağıt dahi yapmışsınız demektir… =)

Macunu sorarsanız; ben en çok vanilyalı ve vişneli severdim; artık Sivas’ta yok!.. en son 2 sene önce Bosna’da yemiştim, yöresel kıyafetli amcalardan, özlemimi orada daha iyi anlamıştım… yöresel kıyafet de istemiyorum ben macun yemek, dişlerime bulaştırmak, yerken malamat olmak ama yine de onun tadını hiçbir şeyde bulamamak istiyorum… iftar sonrası sokaklarda çocuk sesi duymak, bayram havasında iftarlar geçirmek, Karagöz Hacivat izlemek, çocuklardan oruç satın almak, o eski horoz şekerlerinden yemek istiyorum…
Ben eski ramazanları istiyoruuuum…


Tabi her ne kadar sitemkâr bi bakış açısı olsa da Ramazan hala bambaşka… ve herkese layıkıyla geçirecekleri hayırlı Ramazanlar diliyorum…

huzurla kalınız… =)

Perşembe, Ağustos 20

Galatasaray 5-0 L. Tallin

Maç değerlendirmesinden önce Levadia Tallin hakkında bir bilgi verelim. 1998 yılında kurulan bu ekip 10 senedir avrupa kupalarında mücadele etmekte ve bugüne kadar iki farklı mağlubiyeti bulunmamakta. Kaybettiği her maçı tek farkla kaybetmiş.

Maçın başlama düdüğü ile birlikte Levadia'lı futbolcular sanki önceden programlanmış gibi kendi yarı alanlarına belirli bölgelere yerleştiler. Herkes kendi alanını müdafaha etmeye çalışıyordu. İşte bu şekilde başlayan bir maç oldu. Galatasaray rahat pas yapma imkanı buluyor ancak bu paslar rakip ceza sahası çevresinde sıkışıyordu. Aydın ve Keita bu kiliti çözebilecek isimlerdi. Keita sık sık sıfır çizgisine inip penaltı bölgesine ortalamaya çalıştı topları. Aydın ise etkisiz göründü maç boyunca. Ayhan'ın Arda'ya attığı bir ara pası neticesinde kalecininde acemiliği ile ilk golü Keita'dan izledik. Bu gol biraz olsun rahatlatmıştı. Zira bu tip takımlara golün gelmemesi sizi paniğe sevk ediyor. Tıpkı milli takımın Estonya deplasmanında olduğu gibi. Sonrasında oyunu forse eden bir Galatasaray seyretmeye devam ettik. Baros biraz güçsüz bu sıralar ve bu güçsüzlüğü gol atmasına engel oluyor. Kazanılan frikikte Keita yine enfes vurarak maçtaki ikinci golü kazandırdı.


İkinci yarı başladığında sistematik şekilde gelişen ataklar seyrettik. Her maç futbolcular arası uyum artıyor ve daha ritmik bir oyun izliyoruz. Bu kez Arda mükemmel bir ara pası vererek Barosu boş bıraktı ve rakibin müdahalesi ile penaltı kazanıldı. Galatasaray bu sene çok penaltı kullanacak. Futbol zekası üst düzey oyuncular bu penaltıları yaptırmakta zorlanmayacaklar. Baros penltıda topla kaleciyi ayrı köşelere gönderince bu seneki ikinci resmi golünü atmış hem kendisini hemde taraftarı rahtlatmış oldu. Oyun tamamen Galatasaray'ın eline geçmişti artık. Hakan Balta bir defans oyuncusu fazlsıyla teknik bir futbolcu. Kewell'a verdiği pası verecek çok fazla sol bek yok. Kewell'da gereğini yapıp topu köşeye çivileyerek bu maçıda boş geçmemiş oldu. Gol sonrası Hakan'ı tebrik etmesi çok güzel. Son gol ise rakibin kendi kalesine attığı enfes bir gol. Kaleciyi ters ayakta yakalamayı başaran bir defans vuruşuydu.

Galatasaray sağlam adımlarla ilerlemeye edvam etti. Bu maçta Keita göze çarpan isim oldu yine. Daha öncede söylediğim gibi Ribery'den sonra ligimize gelen sürat, teknik ve güç olarak en komple oyuncu. Ancak ben en çok defans bloğunu beğendim. Servet ve Gökhan uyumu netbiçimde ortaya çıkıyor. özellikle Gökhan Zan kısa sürede kendisine özellik katmayı başarmış. Takım oyunu rakip sahaya taşıyınca orta sahaya kadar çıkarak baskıyı sağlıyorlar. tabiki Mustafa Sarp önderliğinde. Elano son 20 dakikada oyuna girdi. Bir kaç klas hareketi oldu ve maçı idare etti. İlerleyen zamanlarda onunda zekasını sahada izleyeceğiz. Bu arada son takdirde Rijkaard'a. Takım idaresi ve oyuncu rotasyonu hakkında ders veriyor.

Diğer takımlarımızdan Sivas ve Trabzon havluyu atmış. Sivasspor'un yediği son gol gerçekten derslik. O ara pasını atmak herkesin harcı değil. Bu sene Bülent Uygun'un "Türbülent" programı iyi çalışmıyor yada laptopuna virüs bulaşmış. Çünkü ikinci yarılarda çözülüyorlar. Trabzon'A ise sdece Gignac yetti. Fenerbahçe'de ilk ve ikinci yarı sonlarında attığı gollerle gruptaki rakibini beklemeye başladı.

Mim

Bu tür bi olaya hiç girmedim. Biggeee blogunda mim’lemiş. Kendisine bizi takip ettiği için teşekkürlerimizi sunalım en başta. Şimdi bu mim denilen olayın tarifi delinin biri bi konuda bişey yazmış bunu şunlar şunlarda yazsın diyerek yazısını bitirmiş. Bu seçilmiş kişilerde bu konu hakkında ( genelde soru oluyor) yazmış ve başkalarını mim’lemiş.

Soru şu 7 adet özelliğinizi yazın ve takip ettiğiniz 7 adet bloga bunu mimleyin. Malum bu blog 3 kişi tarafından yazılıyor. O yüzden ben diğer iki arkadaşım adınada yazıcam bu mimi. Her kişiden iki adet özellik ve en sondada ortak bi özelliği yazıp mim ‘den kurtulucam. Tabi peykan kardeşimin özelliklerini kendine bırakıyorum. Zira biraz alınganız :) Bi özellik yazmış oldum işte. Neyse kendisi girip boşlukları doldurur en kısa zamanda.

1- Çok hırslı bi kişiliğe sahibim ve bunu pek sevmiyorum. Yani gazozuna bir şey bile olsa mutlaka birinci olmalıyım.
2- Uyuduğum odaya minimum ışık girmesi gerekli. Sabah güneşinin odaya doğmasından nefret ederim. Birde yastığım yüksek olmamalı.
3- hrmpasa adlı şahsiyet uyuyan prens gibidir. Uyku becerisi oldukça gelişmiştir. Okul yıllarında kahvaltı için kalkmasını beklerdim mesela saatlerce. Kıyamıyorda insan çünkü uykunun hakkını veriyor.
4- hrmpasa birazda ağır kanlıdır. Misal bi yere çıkacaksanız çıkmadan enaz 20 dk önce haber vermelisiniz. Çokda ağır hareket eder. Siz işinizi bitirdikten sonra bi bakarsınız o daha yeni başlıyor.
5- hiç sevmediğim özelliğim; bi anda parlayıp, esip, gürleyip,celallenmem...ve 2 dakkaya kalmadan da inanılmaz bi pişmanlık duygusu... tabi nadir oluyo bu, her seferinde aynı şeyi yapmıyorum.kolay sinirlenmiyorum ama sinirlenince ...
6- sonracıma bi de baştan sevmediğim bi insanı hiç sevemiyorum, ağzıyla kuş tutsa tabiri burda pek bi caiz.... =) ve aynı şekilde baştan çok sevdiğim bi insana da daha hiç kızamıyorum, isterse tasvip etmediğim bi davranışı olsun, "muhakkak vardır bildiği bişey" diye geçiştirip duruyorum.bu bi önyargı sanırım.. ve bu beni her seferinde fena kırıyo ama... aynen devam... =)
7- Blog yazan 3 arkadaşta bi Orta Asya turu yapmayı deli gibi istiyor.

Gelelim mim ‘leyeceğim 7 bloga. Muz ortaları size kesiyorum arkadaşlar. Gelişine bi vole bekliyorum sizden.

Romanista Bukowski
Chao Grey
Flying Dutchman
C’est la vie
Çivili Krampon
Aceto Balsamico
Pc Lion

Yeni Kupa Statüsü

Önce yeni kupa statüsünü açıklayalım :
Takım sayısı 54 den 71 çıkarılmış. Grup maçlarından önce bir Playoff turu eklenmiş. Bu tura seri başı olan takımlar katılmayacak. Bu sezon seri başı listesinde Galatasaray yok. Galatasaray hangi takımın grubuna denk gelecek bu kupanın seyrine yön verebilir. Grup maçlarından sonra çift maçlı çeyrek ve yarı final sistemi aynen korunmuş. Final ise yine tek maçlı ve tarafsız sahada. Umarım Olimpiyat köyünde olmaz bu senede.

Gelelim bi türlü uygulamaya geçirilemeyenlere :

- 71 takımlı Türkiye kupası komik kalıyor. Katılımın serbest bırakılması bile düşünülebilir. Sonuçta TFF bütün klüplerin federasyonu ve kupa tüm takımların kupası niteliğinde.

- Grup maçları şeklinde bi kupa formatı olmamalı. Yarı finale kadar tek maçlı eleme sistemi getirilebilir. Bu rekabeti dahada arttırır. İngilizlerin beraberlik halinde maçı diğer sahaya taşımaları sistemini getirebiliriz.

- 4 takımın direk olark grup aşamasından başlaması başlıbaşına bir saçmalık olarak duruyor. Bu takımlar haksız rekabeti sağlıyor. Her takımın ilk turan itibaren kupaya katılımı sağlanmalı.

Bunlar ilk başta yapılması gerektiğini düşündüklerim. Böylelikle tüm ülkeye farklı bir heyecan yaşatır federasyon. Ayrıca son yıllarda değerini yitirmiş kupa bu sayede daha popüler olur.

Çarşamba, Ağustos 19

Tuncay Şanlı ve Kariyeri

Tuncay'ın Middlesbrough'da kalması ülkemizde çok küçümseniyor. Sanki Championship liginin kalitesi çok düşük gösterilmeye çalışılıyor. Ancak bu ligin yayın gelirinini ülkemizim Süper liginin yayın gelirinden daha fazla olduğunu kimse söylemiyor. O ligi Dünya'da bir çok ülke yayınlıyor. Elbette Premier ligden bir klüp isterse Tuncay'ın buraya gitmesi daha mantıklı. Veyahut Almanya liginde Stutgart'a gitmesi. Ancak Fenerbahçe'ye geri gelmesi bence Tuncay'ın iki adım geriye gitmesi demektir. Burada başarılı maçlar çıkaracağından şüphe yok. Bi Galatasaraylı olarak bundan çekindiğim için bu satırları yazmıyorum. Championship'i iki yıldır düzenli izliyorum ve premier ligden çok düşük bi kalitesi yok. Ayrıca milli takım için geldiğinde kafasının daha rahat olacağı ortam İngiltere'dir. Buradaki basit bir hatasında sorgulamalar hemen başlayacaktır. Hatta futboldan hiç anlamayan Selçuk Yula bile onun oyunculuğu hakkında atıp tutacak. Tuncay'ın geriye dönüp örneklere bakamsı gerekli. Hakan Ünsal, Hakan Şükür, Arif, Ümit Davala geri geldiklerinde ne hallere düştüler neler yaşadılar bu ortada.

Zizu'yu Özlemek

Öncelikle şunu belirtmek isterim. Benim içingelmiş geçmiş en iyi oyuncu kendisidir. Onu izlerken aldığım zevki hiç bir oyuncuda bulamadım. Sadece top sürüşü bile estetik olan ve topu vücudunun bir parçası olduğunu en iyi gösteren oyuncudur. Herkes Messi'ninde bunu çok iyi yaptığını düşündüğünü biliyorum. Ancak Zidane herkesten farklı bir stile sahipti. Futbolu bıraktıktan sonra yardım maçlarında yer aldı sık sık. Bu maçlarda bile eski günlerdeki gibi topa beyniyle hükmetmeyi başarıyordu.

Evet Zidane topa ayağıyla değil beyniyle hükmediyordu. Ayakları sadece bir araçtı onun için. Bu videoda tüm Zidane severlere gelsin. Videodaki Top 2 olan gol benim için en güzel golüdür. o golü attıktan sonra beni yerimden zıplatmıştır. Sahalar senin gibisini görmedi Zizu :

Salı, Ağustos 18

Road to Madrid Play Off


Celtic 0-2 Arsenal
Kopenhag 1-0 Apoel
Poli AEK Timisoara 0-2 Stutgart
Sheriff 0-2 Olympiakos
S. Lisbon 2-2 Fiorentina

19 Ağustos Çarşamba
Levski Sofia 1-2 Debrecen
Lyon 5-1 Anderlecht
Panathinaikos 2-3 Atletico Madrid
Salzburg 1-2 M.Haifa
Ventspils 0-3 Zurih

Türk Kızılayı

Dün akşam Beşiktaş yeni reklamı ile sahaya çıktı. Demirören forma reklamı konusunda hissi davrandı. Yaptığı elbette güzel bir şey ancak takımını milyon euroluk bi gelirden ettiğide gerçek. Endüstriyel futbolda (sevmediğim bir tabir) bunu yapan ikinci klüp olabilirler Barcelona’nın Unicef reklamından sonra. Bu haber medyada pek yer bulmadı nedense. Diğer iki İstanbul takımından biri yapmış olsa daha fazla ses çıkardı diye düşünüyorum. Bu arada Türk Kızılayı reklamı siyah formaya yakışmış.

Pazartesi, Ağustos 17

O An #13

Her Şey Sende Gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin
bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin

Can Yücel

İkinci Haftanın Ardından

Lig artık ısınmaya başlıyor. Maçlarda hırs ve mücadele görmeye başladık. Gittikçe daha kaliteli futbol izleyeceğiz. Bu sene ülke futbolu adına olumlu gelişmeler bekliyorum.

- Trabzonda oynanan maçta Trabzonspor'un bu sezon sık ısk izleyeceğimiz sıkıntısını gördük. Forvette kimse oynamıyor havasında takım. Hugo Bross'un oynatacağı oyun budur. Sıkışan maçları açmak için Yattara ve Alanzinho'nun bireysel yeteneklerine bakacaklar. Ziya Doğan ise diri bir takım yaratmış. Maçın son anlarında bile pres yaptı Diyarbakırspor. Ancak onlarında orta sahada büyük eksiklikleri var.

-Eskişehir'de maç öncesi yapılan tribün şov mükemmeldi. Ancak o stad o seyirciye yakışmıyor. Çoğu yerde seyirci o stada yakışmaz ama Eskişehir'de durum tam tersi. Youla ve Ümit iyi bi ikili olacak gibi. Mehmet Yılmaz'da attığı golle tekrar geri döndü. Golde Ümit'in asisti güzeldi. Bursaspor ise Sercan ile birlikte gelişmeye açık bir takım konumunda. Her sene üstüne koyacaklar bu yapılarıyla.

- Ankara derbisinde ise beklenen sonuç son dakikada ortaya çıktı. Gençlerbirliği öne geçtikten sonra bulduğu rahat pozisyonları cömertce harcayınca son yirmi dakikada sahadan mağlup bile ayrılabilirdi. Bu iki takımda başa gelen Alman hocalar birşey katacak gibi durmuyorlar.

- Diğer Ankara ekibi ise yıldız transferi Vassel ile bir puanı kurtardı. Maç hakkında bilgim yok. Sadece golleri görebildim. İsaac'ın attığı gol yetenek olduğu kadar kaleci hatası. Serkan bu sezonda çok yakacak Ankaragücünü.

- Kasımpaşa Büyükşehir önünde harakiri yapmışoldu. Kendi kalesine attığı gol ve üstüne gol için yaptıkları asist yüzünden maçı kaybettiler. Bu sezon düşmeye aday ilk ekip onlar. İ.B.B. isebu tip maçları iyi oynayan bi takım.

- Kayseri'de ise trajik anlar yaşandı. Şuan için ülke sınırlarında yapılmış en yeni ve modern stadda asansör boşluğunu düşen bir taraftar yaşamını yitiriyorsa inşai denetim olarak ne aşamada olduğumuzu gösterir. Maçta ise karşılıklı goller vardı. Kayserispor'da yenitransfer Makukula ayağının tozuyla maça çıkmış. Gaziantep ise her geçen hafta daha iyi olacak bi takım görünümü veriyor.

Pazar, Ağustos 16

Bi Cacık Olmaz Sivas'tan Arkadaş!


şmdi aksilaz; ciddi ciddi yorum yazcaktım ta ki 2. yarıya kadar... valla yazma şevkimi kaçırdı bu bülent uygun!!!

ilk yarı beklemediğim kadar iyi oynadık itiraf edeyim... dedim abim yorum bekliyo yazarım ben bunun üstüne bişeyler ama....

resmen 10 kişi oynattı takımı. Bu Ersen Martin midir nedir ne işe yarıyo anlamadım... Bülent efendi bi de tuttu Kamanan'ı çıkardı... ! yok abi yok, bu Sivas'tan bu sene bi cacık olmaz...
(bu arada 2-0 alır maçı demiştim Fenerbahçe, ilk gol ofsayttı-->2+2=4 kadar kesin bu!!! onu saymasaydı sevgili hakem efendi 2-0'dı maç vesselam... ha bu bana bişey kazandırdı mı=) tabi ki hayır ama söylemek istedim=))
ağla bülent uygun ağlaaa!!!! daha çok ağla.....

Lugano Fenerbahçe'de

Lugano kendi resmi sitesinden açıkladı bu haberi. Dört seneliğine tekrar anlaşılmş kendisi ile. Bilica ve Lugano iyi bi ikili olabilir. Ancak Lugano avrupa turundan istediğini bulamayınca tekrar eski takıma dönen bir oyuncu olarak bu sene eski verimini verebilir mi?

Everton 1-6 Arsenal



Beşinci golü tekrar tekrar izleyin. Futbol aslındabu kadar basit bir oyun. Fabregas dördüncü goldede müthiş bir koşu yapıyor. Yetenek ayrı bir şey oyun zekası ayrı birşey. Arsene Wenger hiç bir başarı kazanamasa bile oyunculara kattığı zeka nedeniyle bir ödülü hakediyor.

Galatasaray 4-1 Denizlispor 2/34

Rotasyon. Bu sene çok fazla duyacağımız ve gçreceğimiz bir kelime olacak. Rijkaard savunma oyuncularını tamamen değiştirip dinlendirmeyi tercih etti. Bunu yerinde bulduğumu belirtmeliyim. Zan ve Servet tüm maçlarda oynadılar ve bu araya ihtiyaçları vardı. Gelecek hafta Perşembe Tallin, Pazar ise Kayseri maçları olacak içeride.

Maça iyi başlayamadı Galatasaray. Orta sahada Mustafa ve Barış ikilisi topla iyi anlaşabilen isimler değil. Bu yüzden oyun kurmaktan ciddi sıkıntılar yaşandı ilk dakikalarda. Savunma oyuncularının oyun kurma beceriside olmayınca bu sıkıntı ilk yarı boyunca devam etti. İlk yarı duran toplarla etkili oldu Galatasaray. Kewell'ın maç boyu yaptığı müthiş ortaları bir türlü değerlendiremedi. Bagoura'nın premier lig vari ortası sonucunda yenilen bir gol var. Geçen sene gibi güzel golle yeme alışkanlığımızı devam etti. Sonrasında Denizlisporlu oyuncunun gereksiz yere elle oynaması nedeniyle kazanılan bir penaltı ve Kewell'ın golü.


İkinci yarıya tempoyu arttırarak başlayınca Denizlispor buna ayak uyduramadı. Kewell'ın yaptığı güzel ortaya bu sefer Arda kafa vurarak öne geçmeyi başardı. Denizlispor bu golden sonra oyundan tamamen koptu. Bunda fiziki yetersizlik en önemli etken. Oyun tamamen Galatasaray'ın elindeydi ve istediği gibi yönlendirdi. Keita'nın bireysel kabiliyetiyle kazanılan bir penaltı ve topun başına geçen Kewell soğukkanlı bir vuruşla ikinici golünü atıyor. Oyunun devamında Keita yine boş alanı kullanarak golünü atmayı başardı. Kalan dakikalarda ise Baros'a gol attırma isteği nedeniyle sayısız fırsat kaçtı.

Bugünkü oyunu değerlendirirsek Antep maçına nazaran fizik olarak daha diri bir Galatasaray izledik. Rijkaard bu rotasyonla hem takımı diri tutmayı hemde kadro içindeki rekabeti artırıyor. Bu maçtan sonra kaptan Arda'dan bahsetmeden olmaz. Yine iyi yönetti ve oyunun sıkıştığı bölgeye yardıma giderek takımı rahatlattı. Baros ise geçen yıla nazaran hızından ve gücünden çok şey kaybetmiş göründü. Bu maçta en az iki gol bulabilirdi. Kewell ise ne denli bir profesyonel ve yetenek olduğunu bir kez daha gösterdi. Defansta Emre Güngör eski güç ve hızına kavuşuyor. Çok faydalı bir oyun çıkardı. Uğur Uçar yavaş yavaş temposunu buluyor. Oynadıkça tribünleri yine Uuur Uuur diye inletecek. Bu takıma Elano, Topal ve iyileşirse Linderoth dahil olacak. Bu katkılarla her maç diri bir Galatasaray izleyeceğiz. Perşembe günü Tallin maçında Nonda, Elano ve Topal'ın oynamasını bekliyorum.

Cuma, Ağustos 14

Unutamadığım Anlar-3

Bu yazıyı 23 Ocak tarihinde yazmıştım ancak yarın bölücübaşının ilk silah sıkma eyleminin yıl döneminde yapacağı sözde açılımdan önce bu yazıyı tekrar yayınlamak istiyorum.

Tarih 12 Nisan 2006

Onunla dostluğum İzmir otogarında başladı. Askerlik görevi için aynı birliğe Eski Foça Jandarma Komanda Okullar Komutanlığına gidecektik. Yanında ailesi ve sonradan öğrendiğin nişanlısı vardı. İlk olarak giydiği Galatasaray tişörtü ile dikkatimi çekmişti. Sonradan Eski Foça otobüsüne binince dedim ki buda çölde kutup ayısını bulmuştu benim gibi. Otobüs İzmir'in o güzel yollarında ilerlerken pederle laflıyorduk. Epeydir halı saha dışında sportif faaliyette bulunmadığımı söyledim. Cevabı hicivli oldu. "Merak etme açarlar heryerini".

Otobüs o güzel ve huzurlu bir yer olan Foça'ya varmıştı. Tabi bu sürede azda olsa tanışma fırsatım olmuştu dostumla. Bilgisayar Mühendisiydi ve yüksek lisansını Amerika'da tamamlamıştı. Otobüsten inildi ve yemek yiyecek bir yer aramaya başladık. İlk görülen lokantaya girildi. Yemek sefası bitince sahilden birliğe doğru olan o yolu garip duygularla ilerledim. Deniz çok güzeldi mutlaka girmem gerekli diye düşündüm.

İçeri girmiştim artık. Yanyana duruyorduk Zeki ile. Gerçekten o kapıdan içeri Dünya'nın en zeki insanı bile girse aptallaşıyor. Etrafı inceledik bi süre. Evrakları verip beklemeye başladık. Epeyce sohbet etmiştik ve anlaşıyorduk. Aynı anda kayıt yaptırdığımız için aynı bölük ve aynı time düşmüştük. Ranzalarımız yanyanaydı ve ister istemez bi kaynaşma oluyordu. Askerde ilk gece unutulmaz diye boşuna dememişler. Tam 4 kere sayım için uyandırıldıktan sonra artık sinirler gerilmişti. Zeki ile birlikte uyumamaya karar verdik. Ben Eski Foça ile ilgili duyduklarımı aktarıyordum ona. Tabi gözü korkmuştu ben anlatırken.

Artık bünye alışmıştı o ortama, yemin edilmiş ve balayı dönemi bitmişti. Özel olarak seçilerek orada görevlendirilmiş komutanların psikolojik harekatı her geçen gün artıyordu. Sık sık aynı mevzilere düşüyorduk onunla. Eğitimden artan kalan zamanlarda dertleşiyorduk. Bir gece çayımızı alıp yüksek bir yerede oturuyorduk. Zeki çok bunalmıştı ve nişanlı olması onu daha bi yıpratıyordu. Milliyetçi bir insandı ve dedikleri karşısında bi süre afalladım ama azda olsa hak verdim. Yunan adaları azda olsa görülüyordu ufukta. Birde Sahil boyu uzanan restaurantlardan kahkaha ve çatal bıçak sesleri geliyordu. Bizi derinden etkiliyorsu bu ses. Artık son raddeye gelmiş olmalı ki şöyle dedi;
- Şuan buradan çıkacağıma garanti verseler Yunanistan'a bile sığınırım.

Tabi sieee dedim bi an. Ama hakda veriyordum birazda olsa. Ertesi gün ise aylık sınavlar vardı. Sınavlar birliğin girişinde yapılırdı. Tellerin yanında ana yol ve onun yanında ise Fransız plajı denen ve gerçekten de Fransızların olduğu bi bölge vardı. 5 erli gruplar ile sürünmeye başlıyorduk. Zeki yine yanımdaydı ve kan ter içinde kalmıştık. Ancak plajdan gelen sesler iyice terletiyordu bizi. Yoldan geçenler ise acır gözlerle bakıp geçiyorlardı. O an Zeki dedim dün akşam ki teklifini düşünmeden kabul ederim şuan. Sadece baktı ve güldü bana.

Bir diğer anımız ise şöyleydi. Orta travers tatbikatı vardı ve yine aynı 5 li içindeydik. Sırayla komutanlık değişiyordu ve sıra ondaydı. Bu travers sözü ile ilk kez orada karşılaşmıştım. Söylemesi biraz korkutuyordu insanı ancak hedef bulma olduğunu öğrenince rahatlamıştık. Gps onu elindeydi ve hedefleri birer birer buluyorduk. Son bir tane kalmıştı artık ama bizde kaybolmuştuk. Ne yöne gidileceği çıkarılamıyordu bi türlü. Gps' inde pili bitmişti ve haritadan kara düzen ilerliyorduk. Eline aldığı cihaza okkalı bi küfür savurduktan sonra fırlatmaya çalışmıştı ancak elini tutmam bizi büyük bi faciadan kurtardı. Bir zarar gelmiş olsa sanırım traversi bizim üstümüzde yaparlardı tugayda.

İkimizde futbolu ve Galatasaray'ı çok seviyorduk. O hafta sonu ise Beşiktaş maçı vardı. Tugaya giriş saati ise 21:00 di. Beraber maçı izledik ancak uzatmaları seyredemeden çıktık. Skor 1-1 di ve benden daha fanatikti. Yol boyu ağzını bıçak açmadı. Sonrasında ise uzakalrdan gelen bir gol sesi duyduk. Hızla içeri girip skoru öğrendik ve çılgınlar gibiydik. Sonraki hafta ise tarihe Denizli faciası oalrak geçecek hafta vardı. Giriş saaatimiz yaklaşıyordu yine ve maçlar bir türlü bitmiyordu. Ancak geç girmek demenin ne olduğunu çok iyi biliyorduk. Fenerbahçe maçı 1-1 devam ediyordu aklımız orada ayrıldık. Evi arayıp canlı bağlantı kurmuştum. 17 dakika uzatmayı kendisine söylediğimde sanki kurşun yemişti. Artık bu heyecanı dayanamayıp kapatmıştık. İçeri girdik herkes tv'nin başındaydı.Trt-1 açılı duruyordu ancak maç bir türlü bitmiyordu. Zeki ben izleyemem deyip yatakhaneye geçti. Artık maç bitmişti ve şampiyonduk. Çığlıkları duyarak geldi ve birbirimize sarılarak şampiyonluğu kutluyorduk. Belki de ilk defa Tugay Galatasaray sesleri ile inliyordu. O gece nöbetçi subay Fenerbahçe'liydi ve kısa sürede bize doğru geldi. 50-60 kişi halka kurmuş tepiniyordu. Bize verdiği cezayı ise büyük bi zevkle yerine getirdik.

Neyse ki zorlu 3 ayın sonuna geliyorduk artık. Son 7 gündü ve önümüzde sadece bir görev kalmıştı. Sonunda onuda bitirip birliğe döndük. Beş günlük bir tatbikattı ve geriye sadece 2 gün kalmıştı. Tim olarak iyice alışmıştık birbirimize. Birden maç yapma fikri ortaya atıldı. Çabucak kabul edildi bu teklif. Halı sahadan uygun bi zaman alındı hemen. Zeki karşı takıma düşmüştü. Kaybeden kazanana dondurma ısmarlayacaktı. Maçı 6-4 biz kazandık. Ancak Zeki sana bu dondurmayı sivilde ısmarlayayım deyince reddedemedim.

Artık en heyecanlı an olan kura zamanı gelmişti. Benden önce çekecekti kurayı ve moralsizdi. Ben ise başa gelen çekilir diyerek tasa etmiyrodum. % 80 imiz Hakkari - Şırnak arasındaki karakolları çekecekti sonuçta ve heyecan gereksizdi. Zeki'nin sırası gelmişti ben arka sıralardan bakıyordum. Topu çeken komutana veriyordu ve oda okuyordu. Giderken heyecanı arkadan belli oluyordu. Topunu çekti ve verdi. Okuna cümle şöyleydi;
- "Hakkari - Köprülü hayırlı olsun".

Bi an başını eğerek sağol dedi ve ilerledi. Ben ise çok daha rahat bir yeri çekmiştim. Bana sorduğunda söyleyemedim yerimi. Boşver diyerek moral vermeye çalıştım. Ailesine bildirdi kura yerini ve ben yaparım ancak onlar duramaz diye söyledi. Ertesi gün rütbe töreni vardı onuda atlatıktan sonra 2 hafatalık dağıtım izni için evlerimize yol aldık. Sürekli görüşüyorduk moralsizdi ve bir türlü ikna edemedim yanıma gelmesi için. Artık süre bitmişti ve birliklere gitmiştik.

28 Ağustos günü aradığımda yine sıkıntılıydı. Yakında bir baskın beklentisi olduğunu söyledi. Beni sorduğunda boş boş pusu atmaya devam ediyoruz diyebildim sadece. Uzun süre sohbet ettik. Canı çok sıkılmıştı ve dertleşecek birilerini arıyordu. Karakol komutanının namını ise biz bile duymuştuk. Kendine iyi bak bana borcun var onu yerine getireceksin dediğimde bi borcumuz o olsun diyerek kapattı.

1 Eylül sabahı ise nöbetten çıkmıştım kahvaltımı yapıyordum. Arayan başka bi arkadaşımdı ve Zeki'ye yakın bi bölgedeydi o da. Telefonu açtığımda bir süre susmuştu ve ağzından bütün gücümü alıp götüren şu sözler çıktı;

- Zeki dün gece nöbetciyken baskın yedi ve şehit düştü.

Beş ay süren bi dostluktu ama seni tanımış olmaktan gurur duyuyorum kardeşim. Nasıl ve ne şekilde şehitlik mertebesine ulaştığın tüm herkese ders olmalı. Şehit olurken bile gösterdiğin insanlığı asla unutmayacağım. Belki beraber Ali Sami Yen'e gidip o hep konuştuğumuz Fenerbahçe maçlarına gidemedik ama sen benim yanımdasın. Abubekir Polat adlı vatan haininin ise cezası verildi. Ruhun şad olsun ve vatan sağolsun...

Nihat ve Halı Saha Maçı

Bugün Cuma namazında sağ arkamda safda duruyordu kendisi. Çocukların istilasını uğramıştı Nihat namaz boyu. Çıkışta ise herkes birşeyler demeye çalışıyordu kendisine. Hızla bindi jipine ve gitti. Akşam ki halı saha maçı için forvette eksiklik var. Kendisini çağırmayı düşündüm. İyi bir ikili olabilirdik. Ara paslarıma hareketlenecek tipte bi forvet Nihat. Neyse bi daha ki sefer bu teklifi yapacağım :)

Hafta Sonu Futbol


15 Ağustos Cumartesi
14:45 Chelsea - Hull City Spormax
14:45 Aberdeen - Celtic Futbol Smart
16:30 Bayern Münih - Werder Bremen Trt 1
17:00 Blackburn Rovers - Manchester City Spormax
17:00 Rangers - Falkirk Futbol Smart
19:30 Everton - Arsenal Spormax
19:30 Köln - Wolfsburg Trt 1
19:30 Trabzonspor - Diyarbakırspor Lig TV
20:00 Lyon - Valenciennes Kanal A
21:30 Lokomotiv Moskova - CSKA Moskova Spormax
21:45 Galatasaray - Denizlispor Lig TV
22:00 Toulouse - St.Ettienne Kanal A
16 Ağustos Pazar
13:30 PSV Eindhoven - Ajax Futbol Smart
15:30 Manchester United - Birmingham City Spormax
16:30 Borissia Mönchengladbach - Hertha Berlin Trt 1
18:00 Tottenham Hotspur - Liverpool Spormax
18:00 Nice - Rennes Kanal A
18:30 Schalke 04 - Bochum Trt 1
20:00 Spartak Moskova - FC Moskova Spormax
21:00 Fenerbahçe - Sivasspor Lig Tv
22:00 Marsilya - Lille Kanal A
22:00 Gremio - Flamengo Spormax
17 Ağustos Pazartesi
21:00 Beşiktaş - Antalyaspor Lig Tv

Sercan ve Rijkaard

Bu dedikodu gün boyu ortaya atıldı. Ciddi bi girişimde bulunduğu söyleniyor Galatasaray'ın. Doğruluğu hakkında kesinleşmiş bir veri bulunmuyor. Ukrayna maçındason golde yeteneğini bir kez daha gösterdi hepimize. Bu transferin gerçekleşmesini çok isterim. Hatta şartların zorlanmasından yanayım. Misal Nonda Bursa'ya verilebilir ve yıllık ücretinin bir bölümünüde Galatasaray karşılayabilir. Frank Rijkaard'ın yönetiminde gelişecek bir Sercan çok büyük bir yıldız olur. Açıkcası son yılların eniyi transferi olacağını düşünüyorum. Son olarak,

İN HALDUN WE TRUST

Potomya Üzerine

Potomya deresinin baş tarafı derindir,
Çaylıkları yemyeşil, tepeleri serindir

Böyle bir şarkısı var İsmail Türüt'ün. önce Cumhurbaşkanımız Norşin diyerek sinyali verdi, ardından Başbakanımızda Potomya sözüyle uzunları yakmış oldu. Nedir bu isimler ? İlçelerin veyahut köylerin eski adları. Kullanılması kötü birşey değil bunu en başta belirtmek isterim. Hatta bende bir hemşehrimi görünce köyümün eski adını kullanırım hangi köylü olduğumu belirtmek için. Halk kendi arasında bu isimleri kullanması yanlış birşey değil elbette. Ancak ülkenin şuanki koşullarında bunu ortaya çıkartmayı bir art niyet olarak görüyorum. Bakalım bölücübaşı yarın bu konu ve açılım hakkında neler yumurtlayacak. Zira bu aralar dtp liler suskunluğu bürünmüşler. Onların izleyecekleri yol hakkında bi rehber gerekiyor.

Not : Terorist başı bu açıklamasını 15 Ağustos'ta yapacak. Yani ilk silahlı eylemi gerçekleştirdiği tarih olan 15 Ağustos 1984 yılının 25. yıldönümünde. Zaman gazeteside bu olaya başka bir açıdan yaklaşıp şöyle diyor :
Terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan, 15 Ağustos 1984 tarihinde Siirt'in Eruh ilçesinde gerçekleştirdiği ilk terör eyleminin 25. yıldönümünde aynı yerden özür dilemeye hazırlanıyor.

Çarşamba, Ağustos 12

Nilden Tunaya Osmanlı


Haluk Dursun tarafından yazılan bu kitap ilgimi çekti ve bir kenara notunu aldım. Önceki yazılarımda söylediğim gibi "Kayı" serisini okuyorum şuan ve herkese tavsiye ediyorum. Kitabın tanıtım yazısı şöyle :
"Kıtalara ve asırlara yayılmış Osmanlı’yı masa başından öğrenmek ne kadar mümkün olabilir ki? Ayasofya Müzesi Genel Başkanı Haluk Dursun da böyle düşünmüş ve henüz öğrenciyken soluğu Şam’da almış. Devamının geldiğini söylemeye gerek var mı; Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Romanya, Macaristan, Moldova, Ukrayna, Arabistan, Filistin, İsrail, Afrika… Nil’den Tuna’ya Osmanlı’nın bıraktığı köprüler, camiler, çeşmeler, imaretler, sokaklar, âdetler, yemekler, törenler…
Kudüs’ten Kahire’sine, Mekke’den Medine’sine kadar Ortadoğu’da; Üsküp’ten Kosova’ya, Elbasan’dan Tiran’a, Selânik’ten Yanya’ya, İstanköy’den Rodos’a, Estergon’dan nazlı Budin’e kadar Vardar boylarında, Rusçuk’dan Silistre’ye, Deliorman’ların Razgrad’ından Koca Balkanlar’daki Hüseyin Raci Efendi’nin Eski Zağra’sına, Dobruca’nın Köstencesi’ne, Mecidiyesi’ne kadar Tuna boylarında ve sonra Eflâk’tan başlayıp ta Kara Boğdan’a Prut kıyılarına, Dinyeper’e, Dinyester’e, Akkerman’a kadar her yerde akıp giden zamana, tarihe karışan hakikate rağmen duran Osmanlı’nın izleri var bu kitapta...
Günümüzde yaşayan halklardan Osmanlı imajının ne olduğunu, Osmanlı’nın boşluğunu kimin doldurduğunu, yakıp yıkılanları ama her şeye rağmen geride kalanları okuyacağınız bu kitapta bir anıt çınarından şirin ve minnacık kitabeli çeşmesine, tuğralı taş köprüsünden “Ya Hafız”lı konağına, türbesine, mektebine, tekkesine kadar Osmanlı mirasına rastlayacaksınız.
Bu kitabımın ismini koyarken Nil ve Tuna’yı seçtim. Nil Nehri alsın bizi Afrika’nın derinliklerine kadar götürsün, oradan Kuzey Afrika’ya getirip Akdeniz’de dinlendirsin diye. Karşısına Tuna’yı kondurdum. Avrupa’nın Alaman Dağları’ndan kopsun gelsi bütün Balkanlar’ı geride bırakarak Karadeniz’e, oradan Boğaziçi yoluyla Akdeniz sularında Nil’le kavuşsun diye.
Bu kitap; Osmanlı coğrafyasını bu iki nehir arasında sanki iki ayrı medeniyet, iki ayrı coğrafi iklim, iki ayrı uç gibi değerlendirip yaptığım gezilerin notlarıdır...”

O AN #12


ANLAR

Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır,
Daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim birçok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım oludu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar.
Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer,
hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
ÖLÜYORUM....
Arjantin-1985

Jorge Luise Borges