Cuma, Eylül 30

Avrupalı Kartal Vol.2

Grupta ikinci maçımızda, Stoke deplasmanından çok umutlu değildim açıkçası. Rakip ne de olsa bayıldığımız, bizlere hep ters gelen, acı hatıralaralarımızda baş aktör olan bir ingiliz ekibiydi.

Sahaya çıkıp oynamaya başladığında Beşiktaş... hiçde öyle olmadığını ve olmaması gerektiğini gördük. Sağdan soldan ataklarla uzun heriflerin kafa vurma yarışına girmesi beklenirken havluyla kurulanan topu ancak TAÇ atışıyla kullanabilen bir takımla karşılaştık dün gece...

İlk 60 dakika tamamiyle oyunun kontrolünü elinde tutan daha sonraki dakikalar ise yavaştan yorulma ile rakibe daha fazla topa sahip olma fırsatını veren bir Beşiktaş izledik dün gece...

Böyle bir deplasmanda, böyle bir rakibe, erken gol bulduğumuz bir maçta... golü atıp ardından ilk fırsatta KAZMA bir gol ve SAÇMA pir penaltı pozisyonuyla geriye düşerek 3 puan bıraktık dün gece...

Çok detaya girmiycem, çokta üzgün değilim çünkü iyi oynadık. Çıkan 11'de sivrilmiş 1-2 futbolcu daha olsa, Carlos değişikliklerini ileriyi görerek daha erkene alsa gruptan lider çıkmayı hemen hemen garantilemiştik berabere biten Kiev maçıyla...

Umarım orda bırakılan 3 puanı aramayız...

Haftanın Tatlısı

fındıkzade tatlısı

Salı, Eylül 27

Terör ...


Sokakta 4 kişi yürüyordu ancak aslında 5 kişi idiler. Baba, anne ve iki kızı. Kızlar 6 ve 8 yaşlarındaydı. Ailenin yeni bireyi ise en güvenilir yerdeydi. Anne karnındaydı ve bir ay sonra o güzel fakat terör bulutu ile kaplanmış topraklarda dünyaya merhaba diyecekti. Güzel bir sonbahar akşamıydı; belki bir ziyaretten dönüyorlar, belki yürüyüşe çıktılar ailecek. Ne farkederdi ki aile olmanın lezzetini tadıyorlardı.


Polis otosuna yakındılar ve ne olduysa o anda oldu. Kalleş kurşunları yağmaya başladı ve ailenin tamamı bu kurşunlara hedef oldu. Anne ve küçük kızı olay yerinde yaşamlarını yitirdiler. Baba ve diğer kızı ağır yaralandılar. Dünyanın en güvenilir ve sıcak yeri olan anne karnındaki bebek ise yaşatılmaya çalışılıyor. Babanın durumu çok ağır. Yaşasa dahi ömür boyu altından kurtulamayacağı bir yük var artık. Ya 8 yaşındaki kız çocuğu ? Hepsinden öte dünyaya annesiz merhaba diyen o bebek ?


İşin siyasi vs yönünü düşünmemek lazım. Bu olay terörün gerçek yüzünü apaçık gösteriyor. Pkk denilen unsurun acziyetini gün ışığı gözler önüne seriyor. Fakat hala bu ışıktan gözleri kamaşmış ve göremeyenler var.

Pazartesi, Eylül 26

G.t Zoruyla



Bursa maçından farklı onbiriyle seyircisi önünde özellikle 2.yarı döküldü Kartal!

Maça hızlı başlanmış karşılığı daha 10dk.da gelen penaltı golü olmuştu. Daha sonra ilk yarıda yakalanılan pozisyonlar Veli ve Pektemek'in ayaklarında eridiler.


İkinci yarı ise ilk yarı zaman zaman tehlikeli gelen Antalya'nın hakimiyetindeydi.

Fernandesin oyuna girmesiyle hayallerimdeki orta saha üçlüsü Fernandes-Ernst-Necip biraraya gelsede bi boka yaramadı orta sahada üstünlük 2.yarı hep Antalyadaydı. Fernandes yorgun, Ernst ve Necip daha hazır değildi ama ileride bu üçlü muhakkak birada kullanılmalı bence...


Ayrıca Edu değişikliği yerine Hilbert oyuna alınsa Holosko, Pektemek'in rolünü üstlense daha iyi olurdu kanımca, maçta olduğu süre içinde Pektemek ve Holosko sürekli yer değiştirdiler ve ikiside beklenilen etkiyi yapamadılar.


İlerleyen dakikalarda sakatlanan Toramanın yerine Tanju girdi, bu sevindirici ama Hilbertin burada bile düşünülmemesi kaygı verici bence...


Antalya iyi takım az akıllı olsalar 3-4 gol bulmaları sürpriz olmazdı hep ofsayta düştüler, genç Emrah dikkat çekici ve kendisini takip etmeye çalışacağım.


Ayrıca dün gece Carlos tv8'deydi sempatik görüntüler sergiledi, Guti hazır olunca oynayacak dedi ama Portekizlilerle ters olduğundan oynamıyor demedi, diyemedi...

Kobe Galatasaray'da










Cuma, Eylül 23

Kafası Güzel KARTAL




Öncelikle Ankaragücü maçıyla başlayalım. Ankaragücü maçında sanırım bu sezon İnönüde sıkça göreceğimiz ve görmemiz gereken bir hırs vardı. Rakip Ankaragücü olsa da bunu görmek her taraftarın hakkı... Umarım bu sene İnönüde puan kaybetmeyiz.


O kadar saldırı olsa da ilk gol umulmadık Sidnei'den geldi. Gerçi kendisi hazırlık maçlarında bu özelliğini yansıtsada bu özelliğini hemen göstermesini beklemiyordum. Kendisi "zago" vari, kafa vuruşları ve hızı açısından, kafa iyide bu yaşta bu hantallık hiç iyi değil. Lakin pire gibi bir forvet karşısındaki hallerini görmek isterken ikinci yarı oyuna Tissdel girdi ve bizim defansı parçaladı resmen hızlı kerata maşallah... ve Cenk efendi'nin geçen sezondan devam eden 'göt' kalkıklığı sayesinde bi an skor 1-1 oldu ve sonrasında yine Sidnei ve Pektemek goleriyle galip geldik.


Fernandesin etkili futbolu , Pektemeğin attığı gol benim için önemliydi. Yalnız takımın sadece Quaresma, Simao'nun eline bakması ve ilerleyen zamanlardada buna çare bulunmayacak gibi gözükmesi hoş değildi...


Bursa deplasmanı zordu kolay değildi fakat deplasmanda etkisiz bir Beşiktaş izlemekten artık gına geldi. İnönüdeki mücadeleni 'm' si bursada yoktu. 11'e 10 oynanan dakikalar o kadar boşa harcandıki... Bunun tek açıklaması şuydu; yorgun Simao, istikrarsız, deplasmanda oynamayan, inönüdeki desteği görmeyen Quaresma... bu oyunculardan başka alternatif sunamayan bir Beşiktaş. Zaten Ertuğrul hocada bu futbolculara karşı önlemini fazlaca almıştı. Quaresma efendi istediklerini yapamayınca su kaynattı ve oyundan atıldı.


Ne olduysa ondan sonra oldu takım 10'a 10 biranda etkinleşti, Carlos en sonunda Holoskoyuda hatırladı(inşallah Hilbertide hatırlar birgün) İsmail yüzümü kara çıkardı dağlara taşlara atarken 2 asistle maçı tamamladı ve şansımızla maçı aldık. İlerki günler için ümit vermedik....

Haftanın Tatlısı


taş kadayıf

Çarşamba, Eylül 21

Vuvuzela < Kadınzela

Maç hakkında yorum yapmak çok iyi niyetli bir yaklaşım olur. Zira bu ligde bulunmaması gereken bir takımın oynadığı futbolu yorumlamak boşa çaba olur.

Maçın tamamını izlemedim fakat izlediğim bölümlerdeki uğultu herşeyin önüne geçti. Sadece kadın ve çocuklarla dolu bir stad atmosferi eziyet oldu benim adıma. Ayrıca 61. dakikada Trabzonspor'a edilen küfürde hoş olmadı. Yinede haftaiçi ve akşam saatinde 41.000 kadın ve çocuğun stadyuma gitmiş olması büyük bir olay. Seyircisiz maç cezasının bu şekilde uygulanması ise tartışılmaya devam edecektir. Seyircisiz maç cezasından çok erkek taraftarlara ceza veriliyor bu uygulama ile.

Pazartesi, Eylül 19

Protesto ama neye ?

Dün Taksim'de akli melekeleri yerinde olan insanın anlayamayacağı bir protesto vardı. Bdp yani pkk yandaşları öcalan'ın avukatları ile görüşütürülmemesi ve Kuzey Irak'ta pkk kamplarına yapılan saldırıları protesto etti. hani şu halı sahada futbol oynayan polisleri tarayan, sokakta sivil kıyafetiyler dolaşan jandarmaları öldüren, nice genç fidanları toprağa gönderen vatan haini ve şerefsizler dün Taksim'de protestodaydılar.

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır dedikleri bu olsa gerek. Resimdeki şerefsiz ise milletvekili sıfatını almış hatta. Birde ekürisi var Sırrı Süreyya önder adında. Seçime bağımsız olarak giren ve kimsenin tarafında değilim diyen. Şimdilerde pkk piçlerinin altından kalkmıyor. Bu insanları sokakta görüp yüzüne tükürsem ben suçlu olacağım. İnanılması güç bir memlekette yaşıyoruz. Huzur kaçıran, yuva yıkan ve heryerde nefret tohumları ekenler bu ülkede baş tacı.

O kadar şımarmışlar ki polis müdahalesine dahi gelemiyorlar. Eee ülkenin Güney Doğu'sunda meydanı boş bulup istediklerini yapmaktalar. Hep diyorum "keser döner sap döner, gün gelir hesap döner" diye. Evet işte o sap çok yakında dönecek ve gideceği istikamet artık çok net.

Galatasaray 3-1 Samsunspor

İBB önünde alınan mağlubiyet sonrası mutlak kazanması gereken bir maça çıktı Galatasaray. Ligin ilk haftasından farklı olarak Riera ve Hakan ilk 11 de başladı maça. Servet ise sakatlığı sebebiyle forma giyemedi. Muslera'nın sağında Sabri solunda ise Hakan Balta yeraldı. Defans göbeği ise Gökhan ve Ujfalusi'den oluştu. Artık standar bir defans dörtlüsü takıma monte edilmeli ve zaten takım genelinde olan uyumsuzluk dahada artmamalı.

Bu dörtlünün önünde yine Melo yeraldı. Selçuk ve Eboue ona yardımcı olan isimlerdi. Sağ kanatta Kazım solda ise ilkkez forma giyen Riera. En uçtaki isim haftaiçi çok konuşulan Baros oldu. Takımın sahaya yayılışı ise 4 - 1 - 4 - 1 şeklindeydi.

Samsunspor karşısındada etkili bir başlangıç yapıldı ve ilk 15 dakika pozisyon zenginliği ve bol tempo ile geçti. 18. dakikada ise dün gecenin yıldızı Felipe Melo muhteşem bir şutla takımını öne geçirdi. Biz Galatasaraylılarında yıllardır hasret kaldığı uzak mesafeden atılan sert şutlar hasreti bi nebze olsa dinmiş oldu. Bu golde kaleci Ahmet'inde hatası var ancak topun aldığı falso muazzamdı. Gol sonrası ise son yılların hastalığı skoru artıramama sendromu baş gösterdi. Nedenini bir türlü anlayamadığım bir olay var Galatasaray'da. Öne geçilen maçlarda farkı ikiye çıkarmak için yeterince çaba harcanmıyor. Dünde buna benzer bir ilkyarı izledik. Gole kadar kanatları etkili şekilde kullanma isteği golden sonra kesildi. Sabri, Kazım ve Riera ile gole kadar yapılan orta sayısı golden sonra yarıyarıya azaldı.

Bir başka önemli eksiklik ise gol bölgesindeki az adam sendromu. Yapılan ortalarda veyahut paslarda Baros sürekli yalnız kalıyor. Üstüne bir de Baros'un formsuzluğu eklenince pozisyon kısırlığı had safhaya çıkıyor. Bunun titizlikle incelenmesi gerekiyor. Eboue biraz daha serbest kullanılıyor orta alanda. Ancak bu pozisyon için yeterli teknik bilgiye ve beceriye sahip değil. Eboue sağ bek olarak iyi olabilir ancak diğer bölgelerdeki performansı vasatın biraz üzerinde olur sadece. Geçtiğimiz hafta sol açık olarak kullanılması ise acizlikti. Selçuk ise Trabzon'daki başrol görüntüsünün uzağında. Melo ile bu rolü paylaşmalı ancak ilk topları Melo alınca oda kayboluyor. Yine de takımın işleyişi açısında kritik bir oyuncu ve vazgeçilmez. Kazım'da formsuz olunca yapılan onca pas sonucu üretkenlik sağlanamıyor. Riera ise ilk maçında faydalı oalcağı izlenimini verdi. Riera tekniği ve fiziği ile ligde farkını ortaya koyacaktır.

İkinci yarı başladığında aynı futbol devam edince Samsunspor bir kaç cılızda olsa kaleyi yoklama şansı buldu. 54. dakikada ise Gökhan yaptığı hata pahalıya maloldu. Mustafa Sarp tek başına olsa gol yapamayacağı bir pozisyonda Melo'nun katkısı ile golü buldu. Gol yemek bir yana golün Mustafa Sarp'tan yenmesi her Galatasaraylıyı üzdü.
Oda tribünlere gerçek yüzünü göstermekten geri kalmadı. Gerçi Galatasaray camiası birazda hakediyor bunları. Değer verilmeyecek kişilere fazlası ile özen gösterilirse bu kaçınılmaz. Gol sonrası panik havası kısa sürdü. Elmander ve Sercan'ın oyuna dahil olması ise taktik biranda 4 -4 - 2 oldu. Nitekim bunun sonucu çabuk alındı. Sercan şık bir topuk pası ile Elmander'i gördü ve onun yaptığı net vuruş sonucu tekrar öne geçildi. Bu golün en dikkat çeken yanı. Sercan'a pas verenin ismin Selçuk olması. Bu ikili ne kadar çok birlikte oynarlarsa Sercan'dan alınacak verimde o kadar artacaktır. Selçuk - Burak birlikteliğinin bir diğeri Selçuk - Sercan arasında oluşabilir. Zira Baros ile Selçuk kimyası pek uymuyor. Baros bir adım geride veyahut ileride kalıyor Selçuk'un vermiş olduğu paslarda.

Golün hemen sonrasında ise Elmander tecrübe ve artistliğini konuşturarak hem penaltı hemde kırmızı kart kazandırdı takımıbana. Bu pozisyonda verdiği tepki abartılıydı ve hazmedilecek gibi değildi. Penaltı atışını kullanan Selçuk iki farklı öne geçiriyordu Galatasaray. İşte bu golden sonra yine o umursamaz görüntü ortaya çıktı. Maçı kafalarında bitirdi futbolcular. Sadece Elmander ve Riera aynı istekle mücadelelerini sürdürdü. Bu dakikalarda Fatih Terim'den kendine has uyarıları bekledim. Ancak o da takımın fizik gücüne henüz güvenmiyor olmalı ki suskun kalmayı tercih etti.

Geçtiğimiz haftadan farklı olarak sol kanadın daha etkili kullanıldığı ve takım bütünlüğünün biraz daha arttığını söylebiliriz. Ancak takım olarak defansif açıdan hala büyük zaaflar mevcut. Bir önemli konuda saha dizilişi konusunda bu takım kadrosunun 4 - 4 - 2 yi iyi uygulayabileceği gerçeği. Nitekim Elmander bu ligin üstünde bir fiziğe ve oyun görüşüne sahip. Ondanda yeterince faydalanmak gerekli. Haftaiçinde oynanacak Karabük deplasmanında Elmander ilk 11 başlamalı ve Kazım yerine Eboue oynamalı. Ayrıca bir kez daha görüldü ki Servet'in yerini dolduracak isim Gökhan Zan değil. Sezonun ilk galibiyeti ve gollerin yeni oyunculardan gelmesi geceni keyifli yanı oldu. Artık galibiyet serisi ile takım bütünlüğü sağlanmalı.

Perşembe, Eylül 15

Avrupalı Kartal Vol.1




Bu maç önemliydi Beşiktaşımız için kötü başlanılan ligten sonra taraftarın gönlünü alabilmek için önemli bir fırsattı şüphesiz. Ayrıca büyük takım hiçbir zaman 2 maç üst üste kaybetmezdi bunun ispat edilmesi gerekiyordu.


Rakip Maccabi beklediğimden kötü performans gösterdi yalnız bunda Beşiktaşın inançlı oyununun etkisi tartışılmazdı.


Etkisiz, kötü rakibi karşısında Beşiktaş kozlarını iyi kullanarak galibiyeti hakederek aldı, bu konuda itiraz edecek olan yoktur sanırım. Geçen sezondan beri söylediğim "bu takım ilk golü ne kadar erken bulursa o derece etkili ve keyif verici olur rakip kim olursa olsun" bunun yanında sağlam savunma kurgusu ve akıllı ortasaha oyunu eklendimi tadından yenmez.


Dün gece bunun bir kesitini izledik fakat rakibide göz önünde bulundurarak kendimizi kandırmamamız önemli. Dün geceki kadroyla es-es maçındaki kadro arasında (cenk-rüştü),(toraman-ekrem), (veli-aurelio) değişiklikleri dışında kurgu olarak bi fark yoktu yalnız savunma kurgusu daha sağlam, orta saha daha akıllı, hücumsa daha bitiriciydi kuşkusuz.


Neydi 5 günde bu kadar farkettiren oyunda bu oyuncularmı tabiki hayır... İnönü'nün atmosferi, Avrupa arenası ve kulağı çekilmiş topçular daha başkada bi açıklaması yok bu işin. Evet nöbetçi hocamız "büyük takım 2 maç üstüste kaybetmez dedi" ama büyük takım oynadığı futbollada istikrarlı ve ümit verici olmalıdır umarım biz bu ümidimizin karşılığını ilerleyen haftalarda görürüz.




Sakatlanan Almedia'nın yerine oyuna giren Edu beklentilerin dışında, uzun zamandır futbol oynamamış takoz bir futbolcu izlenimi vermedi değil hani... Ama adam golünü attı be hoccam... Sakatlanan Bebe ile alakası yok öylesine alındı gibi görünüyor ama kesin hüküm vermemek ve oyuncunun ilerleyen haftalardaki futboluna bakmak daha doğru olur sanırım, umarım yanılırım ve inşallah Almedia denildiği gibi 3 hafta sahalardan uzak kalmaz.


Rasgele...

Çarşamba, Eylül 14

Road to Münih 1.1

E Grubu
Chelsea 2-0 Leverkusen ( 67 Luiz, 90 Mata )
Genk 0-0 Valencia

F Grubu
Borussia Dortmund 1-1 Arsenal (88 Perisic - 42 Van Persie )
Olimpiyakos 0-1 Marsilya ( 51 Lucho )

G Grubu
Apoel Nicosia 2-1 Zenit ( 73 Manduca, 75 Almeida - 63 Zyryanov )
Porto 2-1 Shaktar Donetsk ( 28 Hulk, 51 Kleber - 12 Adriano )

H Grubu
Barcelona 2-2 Ac Milan ( 36 Pedro, 50 Villa - 1 Pato, 90 Thiago )
Viktoria Plzen 1-1 Bate Borisov ( 45 Makos - 68 Bressan )


Chelsea zorlandığı maçta Leverkusen'i David Luiz'in yaptığı sürpriz çıkışta attığı golle geçmeyi başardı. Bu maçın en güzel ayrıntısı Ballack'ın maç öncesi ve sonra Chelsea taraftarlarınca alkışlanması oldu. Valencia, Genk deplasmanında genç bir kadro ile mücadele edince istediğini alamamış. Bu maçı kazanamamalarına yanabilirler.



Dortmund ise Arsenal önünde Perisic'in müthiş golüyle bir puanı kurtardı. Arsenal eski gücünden çok şey kaybetmiş. Wenger'e akıl vermek haddimize değil ama eski tadı yok Arsenal'in. Grubun diğer maçında Fransa liginde beş hafta sonunda galibiyeti bulunmayan Marsilya zorlu Olimpiyakos deplasmanında Lucho'nun ön direk koşusuyla üç puanı ve kazandı.



Porto, Shaktar maçı berabere biter diye düşünüyordum ancak konuk ekibin gördüğü iki kırmızı kart skoru etmiş gibi. Yoksa Lucescu öne geçtikten sonra maç kaybedecek bir teknik direktör değil. Bu maçın rövanşı daha zevkli olacak. Ve Kıbrıs Rum Kesimi takımları Şampiyonlar Ligine renk katmaya devam ediyor. Apoel iki sezon önce Porto, Chelsea ve Atletico Madridli grupta 3 beraberlik almıştı. Bu sene ise Zenit galibiyeti ile başladılar. Stadyum atmosferlerini görünce bizim yavru vatanımızdan bu takımların çıkmaması insanı üzüyor.



Gecenin maçında Milan, Barcelona deplasmanında bir puanı 1 ve 90. dakikalardaki golleriyle kazandı. Pato'nun adeta kendine asist yaptığı ve Pedro'nun muhteşem frikiği izlemeye değer goller. Grupta üçüncülük mücadelesi verecek Plzen ve Borisov karşılıklı gollerle berabere kaldılar. Borisov tecrübesi konusunda rakibinin önünde.

Pazartesi, Eylül 12

İ.B.B. 2-0 Galatasaray

Çalkantılarla dolu bir futbol arasından sonra nihayet sadece adı süper olan ligimiz başladı. Galatasaray değerlendirmesi vakitsizlik nedeniyle yazamamıştım ancak en büyük eksikliğin defans hattında olduğuda bir gerçekti. Geçtiğimiz yılın en kötü tarafı yenilen gollerdi. Büyük hatalarla kaybedilen bir çok maç vardı ancak bunlar gözardı edildi transfer sezonunda. Sol bek ve stoper mevkilerine transfer yapılmamasının bir açıklaması yok.

Sezonun ilk maçında Galatasaray karmaşık bir saha içi dizilimi le başladı. Kalede Muslera vardı ve yıllar süren kaleci sıkıntısında çözüm olacak özellikte bir kaleci. Defans dörtlüsü ise Ujflausi - Gökhan - Servet - Çağlar dan oluşmuştu. Beli dönmeyen ve ağır olan dört oyuncudan oluşan bir defans hattı. Onların önlerinde Melo yeraldı. Melonun sağında Sabri; solunda ise Selçuk vardı. Kazım asıl mevkisi sağ açıkta, Eboue ise belikde ilkkez oynadığı sol açıkta yer buldu. En uçta ise Baros vardı:

Galatasaray istekli başlayarak lige moralli girmek istediğini belli ediyordu. Ancak bu istek ve tempo yarım saatten fazla süremedi. Fiziki yorgunluk çok erken kendini gösterdi. Ligin geç başlaması takımların daha hazır gireceği izlenimi yaratmıştı bende. Oynanan İnter, Liverpool maçlarında dünkünden daha hazır bir Galatasaray izlemiştik. Ancak dün umduğumun çok gerisinde bir takım vardı sahada. O yarım saatlik bölümde gol gelmeyince maçın zor geçeceği belli olmuştu. Nitekim Belediye takımı istediği tarzda bir oyun anlayışı ile ve Muslera'nın ilk maçında yaptığı büyük bir hata ile öen geçen taraf oldu.

İkinci yarıya Gökhan, Yekta değişikliği başlandı. Ujfalusi stopere geçerken Sabri'de sağbek pozisyonu geçiyordu. Terim bu değişiklik ile orta sahaya dinamizm ve sağ kanatta Sabri-Kazım uyumu kurmak istediğini belli ediyordu. Kazım'ın kötü gününde , Yektanınsa savruk olması sebebiyle bu düşünce pratiğe dönüşemedi. Pozisyona girme konusunda büyük zorluklar yaşanıyordu. Rijkaard'ın ilk senesindeki ilk 6 maç dışında bu sıkıntı süregeliyor Galatasaray'da. Dünkü neden ise takımca olan uyumsuzluk. Defans hattı oyunu öne taşıyamıyor, bunun nedeni stoplerin topla arasının kötü olması. Orta sahanın ortasında bulunan üçlünün hücuma çıkışlarda geç kalması, buda fiziki yetersizlikle açıklanabilir. Kazım ve Eboue'den oluşan kanatların verimsiz kalma nedeni ise fiziki yetersizlik. Tüm bunların toplamında ise takımın uç bölgesinde yalnız kalan ve istediği pasları alamayan bir Baros.

Abdullah Avcı'nın takımı ise bunların aksine oyun disiplini olan, fiziki açıdan yeterli ve en önemlisi sahada ne yaptığını bilen niteliklerdeydi. Nitekim bunun sonucunu buldakları ikinci golle aldılar. Bu golde savunma hattı çok kötü pozisyon aldı. Eboue ve Servet golün mimarları sayılabilir. Maç bittiğinde ise geçtiğimiz sezonki görüntüsüne devam eden bir Galatasaray buldum.

Bu tür mağlubiyetler bazı takımlar için iyi gelebiliyor. Zira sezonun hemen başında yenilen bu tokat sezon içinde daha dikkatli olmaya sebep olabilir. Ancak Galatasaray bütünüyle ham bir takım. Mayalanması gerekli ancak bu mayanın tutması içinde ölçünün yeteri miktarda olması lazım. Takımla fazla oynanması İmparatorun arayışta olduğunu gösteriyor. Ancak oynatmak istediği anlayışın yerleşmesi için hem bu isimlere takviye yapılmasına hemde büyük bir zamana ihtiyaç var. Stoper ve solbek eksikliği sezon genelinde sıkça karşımıza çıkacak. Yerli oyuncularla bu sorun çözülemez. Eboue sol bekte denenebilir ve sol açık gibi ütopik bir deneme yapılmamış olur. O bölge Riera'nın olacak zamanla.

Gelecek hafta oynanacak Samsunspor maçında daha hazır bir Galatasaray izlemek hepimizin hakkı.

Pazar, Eylül 11

Süpriz olmadı

Süpriz olmadı gerçekten, Eskişehir deplasmanında yenilmemek benim için sevindirici olurdu sezonun ilk maçında, üstelik böyle takım olamamış, takım olma yolunda adımlar atılamamış, teknik direktörü çakma olan bir Beşiktaş için konuşuyorsak...

Karambolden bir gol yedik eyvallahta... Beşiktaşın kanatlardan Q7 ve Simaoyla gelmesi, başarılı ortaları ve Almedia'nın son vuruşuyla gelecek gol pozisyonları bulmaktan başka bir düşüncesi yoktu... Zaten uzun zamandan beride başka bi düşüncemiz yok...


Bunuda gören rakiplerimiz kolayca buna çözüm bulabiliyor ve buluyorlarda. Eskişehirde bunu iyi yaptı ayrıca ortadan (zayıf karnımızdan) çok iyi geldiler, hücumda Serdar ve M.Yıldızla savunmamızı iyi yıprattılar, oturmamış savunma göbeğimizi (Sivok-Egemen) aptal ettiler...

Golü bile rakibin salak bi hatasıyla bulduk, endişe verici bunlar ilerleyen günler adına. Gol bulma yolunda kanatlardan gelemiyorsak ortadan bişiler yapmak lazım o görevi alan Fernandesde bekleneni veremedi ayrıca her duran topuda mındar etti! Her duran topa onun gitmesi ve bu konuda ondan daha başarılı Simaonun duran toplarda kullanılmaması düşündürücüydü.

Bizim kanatlardan hücum organizasyonu yapabilecek sürüsüyle adamımız var(Q7,SIMAO,HOLOSKO,VELİ,EKREM...) ama aynı şeyi göbek adına söyleyemeyiz elimizde fark katacak tek topçu Guti! oda nerlerde bilen yok, Fernandes bi yere kadar... Guti kazanılmalı yok kazanamıyosan devre arası acil bi adam bulunmalıdır.

Ernst neden ilk 11 de yoktur yada alınmamıştır, sakat Necip daha mı etkilidir ki ?

Hilbert hadi ilk 11 de yok 18de neden yok?

Holosko neden ilk 18 de yok? Aurelio daha önemli ve katkı yapacak sanırım kurtarıcı ya...

Bunun gibi bi dünya soru sorulur ama cevapları havada kalır... Asıl sorun takım olamamaktır, geçen seneden beri takım olamadık açıkça sezonun ilk maçında bunun sinyallerini alamadık...


Maccabi maçında ışık görmek ümidiyle... Rasgele

Cuma, Eylül 9

Sezon Öncesi

Hiç tadımız yok şüphesiz, ben gibi birçok futbol severin ama kopamıycaz gene izleyicez maçları koşturucaz takımlarımızın peşlerinden, görmezden gelicez birçok şeyi bir heyecan arıycaz...

Sezon öncesi bombok bir lig bizi beklerken Beşiktaş olarakta ekstra bişiler yaparak sırıtmayıp bu boklukta yerimizi alacağımıza benziyor durum...(eğer yanıltmazlarsa bizi)

İki-üç kelam ettik daha önce bu takıma kaliteli bi stoper,bi sağbek, bi sol bek, orta sahada top yapan bir adam, hedef satrofor ... havada kaldı çoğu şey ne sağ ne sol bek alındı... Fernandesle sözleşme imzalanması dışında, Ersanın bonsevisinin alınması, Pektemek transferi ve Egemen olumlu transfer hamleleri olarak görülebilir bunlardan...

Yabancı transferi fiyasko...(fernandes zati bizi topçuydu be yaw) Bobonun yerine alınan umutta veren BEBE sakatlanınca cami avlusuna konulacaktı ki... İmdadına hemşehrileri yetişti geçici Hocamız (buda nerden çıktıysa bari yapcaksınız okadar yerli hocalarımız, Beşiktaşın öz evlatları var) play-offlarda kullanacakmış vay bea...

Heryer Portekizli zati... defansa alınan Sidnei kapalı kutu da bu songünlerde alınan Brezilyalı Edu ve Portekizli Alves nerden çıktı anlaşılmadı... Hade Q7, Simao, Almedia anladımda topçu kalmadı arkadaş Portekizde bi Ronaldo var oda 38 yaşında kessin gelir bize...

Korkuyorum Pauelata ve Nuno Gomesi falan alıp getircekler diye... Garip bi transfer politikamız var düştük bu sefer Figer yerine Mendesin eline ... Mourinhoya bile açık çek vermişiz valla enteresan...

Fon olayını bulduk geldik iyi hoş gözüktü ama Almedianın bonservisi alınmış şimdi, Muhammed, Necip falan bonservisinin yarısı verilmiş fona garip işler...

Kombine satılmamışmış... 4000 şuan skor eee bu bile çok... Son olarak gurbetçi genç kardeşlerimizin alınması sevindirici, iyi kumaşlar bence ve ileride faydalı olacaklardır...

Rasgele

Naylon Lig Başlıyor

Üzgünüm ama başlıyor, biz neler izlemişiz bunca zaman şüpheler yok değildi ama ayyuka çıktı artık. Hiçbirşey olmamış gibi başlayacağız artık yeni sezona...

Hiçbir kulup çıkıpta yahu neler oluyor arkadaş demedi, daha da pastadaki paylarını düşünüp aman şikebahçe düşmesin falan filan demeyi kendilerine görev edindiler.

En kötüsü başkanımız Y.Demirörenin bunların başını çekmesiydi. Biz her platformda başkanımızın bizi koruyacağını düşünürken o başka hesapların peşinden koşarak camia, taraftar, futbolcu falan hepsinin üstünden geçmeyi bildi malesef...

İnönüde kaybedilen haksız puanların ardından sivrilen başkanımızın o çıkışlarının hepsiniz birer figuranlıktan öteye gitmediği belli... Bundan sonra kim, nasıl, ne demeç vererek delikanlı gibi takımını savunacağını merakla bekliyorum...

Şike soruşturmasını yürüten başsavcımızın resmi olmayan bir demeci " ben ve oğlum fenerliyiz herhafta kadıköye gideriz, içimi acıtan asıl olay oğlum yaka paça maçı seyrederken benim skoru biliyor olmamdı"

Daha ne konuşuyoruz, ne izleyeceğiz...

Bir Beşiktaşlı olarak kupa finaliyle ilgili soruşturmayı kesinlikle kabul etmiyorum. O maçtaki mücadeleyi herkes izledi, yok buda yalansa, İbrahim AKIN' la o maçtan 2-3 hafta önce transfer görüşmesi yapıldığındansa, sadece fenerbahçenin üzerindeki SUÇUN paylaştırmaya çalışılmıyorsa...

Ben razıyım en ağır ceza neyse alsınlar Tayfur Hoca, Serdar amca...