Pazartesi, Temmuz 30

Hükümlü Meczupa Yanıt


Aziz Yıldırım’ın 28 Temmuz 2012 tarihli Fenerbahçe Divan Kurulu toplantısında yapmış olduğu mesnetsiz iddia ve ithamlarla dolu açıklamalarını ibretle izledik.
Yüz yıllık dostumuz Fenerbahçe camiası dahil bütün kulüplerimizle sporda kardeşlik ve barış ortamını sahalarımıza yeniden geri döndürmeye ve fanatizmin izlerini silmeye çalıştığımız bu dönemde böylesi bir saldırıyı kabul edilemez buluyor ve şiddetle kınıyoruz.
Havuzdan çekilme gibi sözüm ona tehditlerle Anadolu kulüplerine şantaj yapan, kendi kulübüne ve camiasına yıllarca silinemeyecek bir lekeyi sürme cüretini göstermiş ve güvenilirliğini bütünüyle kaybetmiş bir yöneticinin bu talihsiz ve son derece tehlikeli çabalarının Türk sporunu daha fazla zarara uğratmasına izin vermeyeceğiz.
Bu vesile ile ülkemizin ve sporumuzun bütün ilke ve değerlerini hiçe saymış ve kontrolünü tamamen yitirmiş bu zatı bundan sonra hiç bir şekilde Galatasaray Spor Kulübü olarak muhatap almayacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.

Galatasaray Spor Kulübü

Bu vesile ile yıllardır söylediğim bir sözü tekrar hatırlatayım ; Futbolun PKK sı Fenerbahçe'dir.

Çarşamba, Temmuz 25

Hüseyin Nihal Atsız - Mutlak Seveceksin Beni





Kalbin benim olsun diyorum, çünkü mukadder…
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök, ver!
Yoktur öte âlemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın….


Ram ol bana, ruhun yeni bir âleme girsin…
Yazmış kaderin: Aşkıma ömrünce esirsin!
Aklınla, şuurunla, hayâlinle bilirsin.
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın..


Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş;
Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş.
Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş,
Bir sır ki bu, ölsen bile asla açamazsın…

Anlatması imkansız olan öyle bir an ki,
Hülyadaki ses varlığının gayesi sanki…
Bak emrediyor: Daldığın alemden uyan ki,
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın…

Salı, Temmuz 24

Felipe Melo


Felipe Melo geçtiğimiz yıl alındığında bir riskti fakat performansı sonrası gönül rahatlığıyla söylenebilir ki alınmaması bir risk olurdu. menejerlik şirketi vasıtası ile açıklama yaptı ve şartların ikinci kez revize edilmek istemesi Melo'nun canını sıkmış ve Fatih Terim'e teşekkür etmiş. yapılan görüşmelerde neler konuşuldu, hangi özel istekler oldu bunları bilemeiz fakat amaç Galatasaray'ın başarısı ise verilecek fazla para göze batmamalı. Zira Melo yıllardır süre gelen orta saha kısırlığına son veren isimlerden bir tanesi. Daha önce bu tip bir katkı veren bir orta saha oyuncusu sayısı bir elin parmağını geçmez. Bu sebeple Melo'nun alınmaması gerçek bir risktir. Yerine alınacak oyuncu isterse dünya çapında bir isim olsun bu katkıyı verebileceğim muammadır.

2014 Dünya Kupası Brezilya'da yapılacak ve Melo burada olmayı her Brezilyalı gibi isteyecektir. çıkacağı Şampiyonlar ligi maçları onun için en önemli vitrin olacaktır. Melo'da bu bilinçle takıma maksimum katkı vermeye çalışır. Yani herhangi bir riskli durumu ben göremiyorum açıkcası. Acılı geçen yıllar sonrası kurulan Melo-Selçuk orta sahası bozulmamalı ve Melo mutlaka kadroya dahil edilmelidir. Para konusunda tutumlu davranmaya çalışanlar devre arası 2,5 milyon euroya alınan ve sıfır katkı sağlayan Yiğit Gökoğlan'ı ve yıllık 2,7 milyon euro alan Riera'yı unutmuşlar sanırım. Tekrar ediyorum asıl risk Melo'yu almamaktır.

Çarşamba, Temmuz 11

Srebrenitsa Katliamı 1995

Yıl 1995 Saray Bosna'dayız. Temmuz'un 11. günündeyiz. O sıralar Saray Bosna kan kokuyor. İnsanlık düşmanı Sırplar Bosnalıları amansızca öldürmekte. Bu sebeple Birleşmiş Milletler olaya el koyuyor ve yönetim o sırada Hollanda ordusunda. Sırp kasabı KARADZİÇ o gün Birleşmiş Milletler kontrolündeki Srebrenitsa'ya giriyor ve Hollanda ordusu hiçbir tepki göstermiyor. Aksine KARADZİÇ'in hakaretlerine susuyor. Karadziç şöyle diyor : - Buraya zamanında Türklere karşı nasıl ayaklandıysak, şimdide müslümanlardan öç almaya geldik. Diyerek Hollanda askerlerinin tepkisiz bakışları altında şehre giriyor. 24 saat boyunca tüm erkekleri topluyor ve hepsini kurşuna dizerek öldürüyor. Hollandalılar ise bu acıyı sadece izliyor. 24 saatte 8254 kişi öldürülüyor. kadınların ırzına geçiliyor. Bugün bu acı dolu ve insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olan Srebrenitsa katliamının 16. yıldönümü. Unutmayacağız, unutturmayacağız. Elbet bir gün o hesap dönecek. Not : Hollanda ordusu Srebrenitsa'da o tarihte görev yapan tüm askerlerini üstün hizmet madalyası ile onurlandırmıştır (onursuzlandırarak).

Pazartesi, Temmuz 9

Hesap Sor Başkan

Demirören yönetiminin istifa etmesiyle Beşiktaşımızda Lale devri bitmiş oldu. Demirörenin gidişi, gelişi kadar şaşalı ve sesli olmadı. Biranda çekip gittiler, bu da hiç yakışık almadı tabi. Demirören kimilerine göre Beşiktaş sevdalısı öyle ki bu sevda gözlerini kör etmiş, yanlış ekip kurmuş ve kulübü ekonomik olarak bataklığa sürüklemiş, harvurup harman savurmuş... Kimilerine göre başka şeyler...

Demirören yönetimi 11milyon dolar borçla aldığı kulübü 500 milyon TL borcla devretmiştir. Yönetim süresinde 1 Süper lig, 4 Türkiye kupası, 1 Süper kupa şampiyonluğu var futbol şubesinin. Takıma gelen-giden futbolcu ve teknik direktörün haddi hesabı yok... Yani başarısız bir yönetim. Sadece futbolla değil Beşiktaşın geleceğe yönelik birçok gelirinin şuanda çoğunun borca bağlanmış olması, kulübün mali bir disiplinin olmaması, altyapı... nereye dokunulsa dökülüyor açıkçası...

Evet 8 senede alınan ve verilen hesabı yapıldığı zaman herşeyiyle ofsayt... Malesef en çok suçlu olan yine biz Beşiktaşlılarız, 2maç üstüste iyi oynayınca herşeyi unutuyor, bir iki yıldıza kanıyoruz, taraftar olarak. Endişelerimizi erteliyoruz. Tabi ki biz taraftarız "Yeter Demirören" tezahuratları  yıldız savaşlarına girişince "Yetmez Demirören" oluyor...

Tamam taraftar bir yere kadar, tepki koyamaz mı? koymadı mı? koydu ama bir yere kadar işte... Ya Beşiktaşlılığından ödün vermeyen zümreler, gruplar herneyse... Para desen sizde, çevre desen sizde güç desen sizde... siz nerlerdeydiniz? Nasıl bir düzen nasıl bir  işleyiş kafa falan almıyor, oyun sanki bu, senaryolar işliyor dönem dönem Beşiktaş kullanılıyor cebini dolduran gidiyor mu yani?

Yeni yönetim iştahlı ve heyecanlı, zor görevleri var. Şuana kadar bazı icraatları var, hatalarıda bir hayli var. Anlayışlı olup destek vermek boynumuzun borcu umarım en kısa zaman da adapte olurlar, ekonomik olarak bir yerlere gelirken imaj ve marka değerimizi kaybetmemek önemli. Çünkü burası Türkiye, siz ne kadar konuşsanız anlatsanız tribünler tabelaya bakar, medyada cabası...

Avrupa kupalarından men edildik 1 sene... Avrupa Ligine katılsak ne olur, katılmasak ne olur... sanki hersene kupa kaldırıyoruz Avrupada, dünyanın sonu değil tabi ki... İşin acı yönü gitmemek değil alınmamak, ne demek evrak sahteciliği ne demek yanlış beyanlar ve en kötüsü bunun alışkanlık haline getirilmesi... Yani Uefa diyorki kimi yiyorsunuz tamam idare ediyoruz ama b.ku çıktı bu işin...

Hesabını sormak lazım, sorulacaktır da... Barcelona  ki şimdiki başkan Sandro Rosell eski yönetimde yani Laporta başkanlığındaki yönetimden hesap soruyor ne için; İbrahimoviç transferi ve ödenen paralar, kulübün zarara uğratılması v.s.  Barcelona bu boru değil adamlar dünyaya hitap ediyor, onlar hesap soruyorda biz niye sor(aya)mayacağız ? Hesap sorulması gereken başlıca örnekler;

1. Maximilian Hagmayr, Ramazan Özcan transferindeki menajerlik ücreti, 25.000 Euro + avukatlık ücreti +  harç tutarı + faiz.
2. Gaziantep Spor Kulübü Derneği, Yıldırım Demirören aleyhine ilamsız icra takibi, 4.224.117,26 TL (dava sürüyor)
3. Matteo Ferrari, sözleşme feshi, karşılıklı dava, 7.750.000 Euro. (dava sürüyor)
4. Hammarby, Erkan Zengin transferi, 135.000 Euro. (115.000 Euroluk gecikme cezasının davası sürüyor)
5. Udinese, Sivok ve Zapotocny transferleri, 1.450.000 Euro (2010) + 3.000.000 Euro (2011) + faiz + yargılama/avukat masrafları.
6. Porto, Quaresma transferi, 60.507 Euro dayanışma payı + yargılama masrafı.
7. Sporting Club de Portugal, Quaresma transferi, 98.554 Euro dayanışma payı + faiz + yargılama masrafı.
8. Fabian Ernst, alacak, FIFA, 982.166 Euro (dava sürüyor)
9. Bobo, alacak, FIFA, 223.445 Dolar (dava sürüyor)
10. Club Atletico River Plate, Higuain transferi, 616.000 Dolar + faiz + yargılama masrafı.
11. Rubin Kazan, Fatih Tekke transferi, 750.000 Euro + yargılama masrafı.
12. Spal, Parma, Lecce kulüpleri, Ferrari transferi dayanışma payı, sırasıyla 35.595, 45.000, 22.500 Euro + faizler + yargılama masrafları.
13. Sport Lisboa e Benfica, Fernandes transferi dayanışma payı, 19.767 Euro + faiz + yargılama masrafı.
14. Naval 1 de Maio, Almeida transferi dayanışma payı, 28.750 Euro + yargılama masrafı.
15. Sport Lisboa e Benfica, Simao transferi dayanışma payı, 8.248,50 Euro + faiz + yargılama masrafı.
16. Chistian Rapp, Hilbert transferi menajerlik ücreti, 500.000 Euro + faiz (ödemeler başladı ve sürüyor)
17. Milan Lednicky (menajer), ilamsız icra takibi, 212.872,07 TL (ödemeler sürüyor)
18. Mehmet Bayır (?), ilamsız icra takibi, 472.976,97 TL
19. Angora Menajerlik, ilamsız icra takibi, 118.000 TL
20. Aysel Şavkan (Guti'nin ev sahibi), kontrattan önce ev boşaltımı sebebiyle tazminat, 29.412,34 TL
21. Eduard Cisse, alacak + kesilen cezanın iptali, 300.000 Euro + faiz + harç + vekalet ücreti + kesilen 10.000 Dolar ve 100.000 Euroluk para cezalarının iptali
22. Serdar Özkan, alacak, 216.219 TL + faiz + harç + vekalet ücreti
23. Chistian Rapp, Edu transferi menajerlik ücreti, 200.000 Euro (ödemeler sürüyor)
24. Schalke 04, Edu'nun kiralanması, FIFA, 500.000 Euro (dava sürüyor)
25. Uniao Desportiva de Leiria, Almeida transferi dayanışma payı, 10.000 Euro (dava sürüyor)
26. Edu, alacak350.473,91 Euro (dava sürüyor)
27. Michael Fink, icra, 2.121.720, 76 TL (ödemeler sürüyor)
28. Refleks Menajerlik, icra, 126.697,25 TL (kısmen itiraz edilmiş, dava sürüyor)
29. İbrahim Kaş, alacak ve ceza iptali, 100.000 Euro + kesilmiş 83.200 Euroluk para cezasının iptali

(http://eksibesiktas.blogspot.com dan alıntıdır)

Tabi ki bi dünya dava ve davacı var, kulübe her gün icra geliyormuş. Bu liste 27 Ocak 2012 tarihi itibariyle ve sadece sportif olanlar. Bir çoğu şuan devam ediyor olmalı. Hesabı görülmüş olan varsa şu süreçte eyvallah deriz tabi...

             Sor Başkan bunları sor, Mendesle olan ilişkileri sor,  Del Bosqueyi kovalarken tazminat konusu anlaşılıyordu niye okadar paralar ödendi? onu sor, Fulya projesi nedir ne değildir hangi şartlar altında imzalandı Beşiktaşın neleri-nekadar süre temlik edildi? onu sor, 100 milyon liralık senet var ortada kulübe hibe edildi mi? yoksa ortada mı kaldı? Asıl şunu başta kendine sonra tüm Beşiktaşlılara (başta nekadar ne üyesi varsa) 8 senedir nerdeydiniz? neden Beşiktaşlılık adı altında yönetimi mali kongrede her türlü ibra ettiniz? Neden Beşiktaşlılık adı altında doğru dürüst muhalefet yap(a)madınız?@trgtalper

Perşembe, Temmuz 5

Başbağlar Katliamı - 1993


Akşam namaz vaktidir. Hoca güzel sesiyle ezan okumakta, köyün erkeklerinin bir bö­lümü cami avlusunda abdest alırken, bir bölümü de abdestlerini evlerinde almış, camiye doğru hareket etmekte. Köy sessiz; Her günkinden daha sessiz.Hocanın okuduğu ezan sesi bir anda kesiliyor. Köyde bir panik yaşanıyor ve hocanın sesi duyulmuyor artık. Az önceki duygusallık, bir anda, acıya ve çocukların ve kadınların bağırışmalarına bırakıyor yerini.5 Temmuz 1993, Saat 20.30. Köyün etrafında ve içinde yüz ci­varında gözü dönmüş cani
HOCANIN SESİ DUYULMUYOR
Saat 20.30 sıralarında hoca elinde mikrofon, ezan okuyor. Hoca, arkasından gelenleri görmüyor. Ezan daha bitmeden hocanın ensesine bir tokat iniyor. Hoca arkasını dönünce, eli silahlı militanları görüyor. Ezan yarım kalmasın diye “Bırakın eza­nı tamamlayayım” dese de, dinletemiyor. Yaka paça sürükleniyor. Aynı anda camide mevcut bulunan cemaat de dışarı çıkarılıyor.
CAMİDE BULUNMAYAN ERKEKLER TESPİT EDİLİYOR
Caminin içinde olmayan köyün erkekleri tespit ediliyor. “Falan fi­lanı getirin” diye emirler yağıyor. Eşkiyalar aradıkları insanları ismen biliyorlar. Sıradan bir baskın değil bu. Militanlar, evlere dağılıyor, kadın, erkek, çocuk hepsini dışarı çıkarıyorlar. Zaten Adil Hocanın okuduğu akşam ezanının birden bire yarıda kesilmesine köy hal­kı bir anlam verememiştir. Köyün içinde bulunan militanlar, kısa süre­de köyde bulunan tüm insanları bir araya topluyorlar.
OLAYI YAŞAYANLAR ANLATIYOR
Katliamı yaşayanlardan E.A gördüklerini şöyle anlatıyor;”Akşam namazına duracaktık ki torunum geldi. Anarşistlerin kö­yü bastığını söyledi. Ben de hemen kapıyı kapattım. Kapıyı kapatır­ken, beni gördüler. Gelip kapıyı açmamı istediler. Ama ben kapıyı aç­madım. Döndü gittiler. Biz namazımızı kılıp dua etmeye başladık. Pencereden baktım ki komşunun kapısını kırıp evdeki erkeği dı­şarı çıkardılar. Bir adamı başına diktiler. Tüfeği dayadılar ve bekleme­ye başladılar. Birkaç kişi geldi, bizim kapıyı kırıp içeri girdiler ve evde erkek olup olmadığını sordular. Erkeklerin evde olmadığını söyleyin­ce, evin içine girdiler. O sırada yanımda bulunan parayı onlara doğru uzattım, belki parayı alır da bir şey yapmadan çekip giderler diye. Pa­rayı aldılar, tüfeğin ucuyla beni, gelinimi, torunumu iterek dışarı çık­mamızı istediler. Çıkarken geri döndüm ki odaya bomba koyuyorlar. Dışarı çıktıktan sonra evi ateşe verdiler. Beni götürürlerken itti ve kaktılar. Hasta ve yaşlı olduğumu söyledimse de beni sürüklediler. Kadınların toplandığı yere götürdüler. Etrafımıza bomba koydular. Bir taraftan evleri ve arabaları yaktılar. İçlerinde bayan olan terö­rist ziynet eşyalarımı istedi. Olmadığını söyleyince “Siz İstanbul Karagümrük’ten geliyorsunuz, sizin altınınız olmaz mı ? ” dedi.
KATLİAMI GERÇEKLEŞTİRENLER KÖYÜ İYİ BİLİYORLARDI
Baskın sıradan bir baskın değil. Sanki katliamı gerçekleştiren­ler daha önce köye birkaç defa gelmişler. Öyle ki köyün tüm mahalle­lerini ve köyde yaşayanları biliyor, ne tesadüf ki İstanbul’dan köye ta­til için gelen misafirlerin bile bulundukları evler tespit edilebiliyor. Ve siz İstanbul Karagümrükten geldiniz ifadesini kullanabiliyorlar. Köyde bulunan kadınlardan F.P. yaşadıklarını ağlayarak şöyle anlatıyor;”Militanlar, kapının önünden ismen çağırıyorlardı köyün insan­larını. Selim Pato, sen gel dediler. Görümcemin oğluna, Recep sen de gel, dediler. Doğru camiye dediler. Ben içeride pencerenin önünde oturmuş dinliyordum. Birkaç militan sokaklara dizildi. A.C’yi çağırdı.Bu adam yanımızdaki ilçenin köyünde oturuyordu. Bizde tırpan yapı­yordu. Onu görünce hayrete düştüm. Daha sonradan biz kadın ve ço­cukları da topladılar. Derenin yanında toplandık. Başımıza bir kız, bir erkek militan koydular. Erkekleri de öbür tarafa topladılar.”Kanlı bir katliama Başbağlar köyü sahne oluyordu artık. Bu dağ köyünde yaşayan insanlar, üstelik çoğu da yaşlı, suçsuz, günahsız olmalarına rağmen, hain kurşunlara hedef oluyorlardı. Artık köyde ya­nan evlerin ateşi ve kurşun sesleri duyuluyordu. Köy sakinlerinden G.D. “Biz kadınları topladıkları yerde havaya uçuracaklarmış, Allah kurtardı bizi, dereye topladıklarında yanımıza bir şey koydular. Biz tel­siz var sanıyoruz. Ne konuştuğumuzu dinlemek için telsiz koydular sanıyoruz. Aramızda sessiz sessiz konuşuyoruz. Meğer bombaymış. Dereden çıkmışız, bomba patlamış.” Köyün erkekleri öte tarafta kurşuna dizilirken, kadınlar ve çocuklar dere kenarında, yanlarına konan bombadan habersiz, militanlar köyü terk ettikten sonra dere­den ayrılıyorlar. Ayrılmasalar, köydeki erkeklerin akıbetine kadın ve çocuklar da uğrayacaktı. Militanlar, sloganlar atarak kanlı eylemlerini gerçekleştirdiler. Kadınların ve çocukların ağlaşmaları ve köyün ta­mamen yanması onlara adeta büyük bir zevk veriyordu.

Pazartesi, Temmuz 2

ŞAMPİYON İSPANYA

Bir Avrupa Şampiyonasın daha tamamladık. İlk günden bu yana favorim İspanya kupayı kaldırmasını bildi. Kimilerine göre sıkıcı futbollarıyla... 2012 Avrupa Şampiyonasının şampiyonu sürpriz olmasa da finaldeki rakibi İtalya finale kadar çıkarak, Hollanda daha gruplarda elenerek, Almanya finale çıkamayarak sürpriz yaptılar. İngiltere- Ukrayna mücadelesindeki hakem hatası, İtalyada Pirlo'nun performansı ve Balotellinin Almanya maçındaki gol sevinci aklımızda bu kupayla ilgili kalacak enstantenelerdendi. Tebrikler İspanya...