Perşembe, Aralık 31

Yeni Yıl

Asla yaşlanmayan ve kendini her zaman yenileyen tek şey olan zaman bir senenin daha geçtiğini söyleyecek bu gece. Bu yeni yıldan tek dileğim sağlık. Sizinde tüm dualarınız kabul olsun.

Çarşamba, Aralık 30

...

Açıklık ve Açılım İlişkisi

Açıklık sloganıyla yola çıktı. Kaç parça olduğu ve ABD yönetimiyle ile olan ilişkisi ortaya çıktı.

Önce "Kürt Açılımı" dedi. Daha sonra "Demokratik Açılım" diye sahip çıktı. Sonra ...
Bunlar sadece kısa bir not. İki liderin politikaları ve sonuçları dikkatli incelenirse her şey görülebilir. Yolları aynı yoldur. Tek fark birinin Moskova’dan diğerinin Ankara’dan yola çıkmasıdır. Şuanki durumla ilgili çok kısa bir örnek verip kapatalım.
28 Mayıs 1987 tarihinde 18 yaşındaki Batı Alman vatandaşı Mathias Rust, tek kişilik uçağıyla Finlandiya / Helsinki'den havalanarak ve hiçbir engel ile karşılaşmadan Moskova'daki Kızıl Meydana indi. Kızıl Meydana iner ve kendisi vurulmak istenir. Fakat vurulması engellenir. Bu tarihten sonra Gorbaçov yapacağı “Açıklık” hamlesine karşı çıkan subayları teker teker bertaraf eder. Dünya’nın dengesinin değiştiği tarih olarak kayda geçirilir 28 Mayıs 1987.

O An #24

Sen bir ceylan olsan ben de avcı
Avlasam çöllerde saz ile seni
Bulunmaz dermanı yoktur ilacı
Vursam yaralasam söz ile seni.

Kurulma sevdiğim gözelim deyin
Bağlanma karayı alları geyin
Ben bir çoban olsam sen de bir koyun
Beslesem elimde tuz ile seni.

Koyun olsan atlatırdım yaylada
Tellerini yoldurmazdım hoyrada
Balık olsan takla dönsen deryada
Düşersem toruma hız ile seni.

Veysel der ismini koymam dilimden
Ayrı düştüm vatanımdan ilimden
Kuş olsan da kurtulmazdın elimden
Eğer görsem idi göz ile seni.

Aşık Veysel

Salı, Aralık 29

Kozmik Oda

Bu blogda böyle şeyler yazmaktan kaçınıyorum. Hatta hiç yazmak istemem ancak öyle olaylar oluyorki susmak yerine yazıya döküp paylaşmak daha iyi geliyor. Spor blogu temalı ve genelde spor üzerine kurulu bu blogda bu tip yazı görmek istemediğini belirten kişiler var ve bu kişiler bu yazıları okumayabilir.

Dedesi Kubilay’ın şehit edilmesine ön ayak olan ve elebaşı olduğu kanıtlanan malum şahısa yönelik bir suikast iddiası ortaya çıktı bir hafta kadar önce. Bunun ardından birkaç subay çıkmış ve bu subaylar yüksek mevkilerdeki kişilerden emir almış. İşte her şey bundan sonra başladı. Genelkurmay’ın en mahrem yerine giriliyor artık. Ülkenin olası durumlarında atılacak adımları bir savcı bir hakim bile biliyor. Hadi diyelim Genelkurmay başkanlığında birileri bu subaylara malum şahsın katli konusunda emir verdi.

Bu emri yazılı olarak kim verir?

Sadece yazılı değil belgeli şekilde kim saklamak ister?


Bu aramayı yapan şahsın geçmişini bilmeyi çok isterim. Eminim ki onun altındanda kötü kokular gelecektir. Olaya birde şu yönden bakalım. Genelkurmay’ın halk üzerindeki o güven duygusu her geçen gün sarsılmakta ve hatta artık öyle bi güven kalmadı belki. Seferberlik daire başkanlığı altında bu arama ve sonrasında yaşanacaklar askerde ciddi bir güven kaybına yol açacak. Gerçi bizim askeri kurumumuz sütten çıkmış ak kaşık hiç değil. Ancak sonuçta bir ülkenin askeri kurumunun gücü o ülkenin dokunulmazlığının güvencesidir. Bunca olay yaşanırken Genelkurmay Başkanınında susması ayrı bi gariplik. Konu ile ilgili Yılmaz Özdil köşesinde güzel bir yazı yazmış. Okumak bu lazım yazıyı. Gelecek günler bize ne gibi gariplikler gösterecek. Her zaman dediğimiz hayırlısı diyelim. Ancak bu işlerin hayrı bize değil başkalarına yarayacak.

Pazartesi, Aralık 28

TSL İlk Yarı Değerlendirmesi

Ligin ilk yarısını geride bıraktık. Lige her takım kendi umutları ile başladı. Çoğunun hedefi sezon içerisinde inişli çıkışlı değişti. İki takımın yarışı halinde gececegi sanılan lig 10. Haftadan sonra adeta kabuk değiştirdi ve şuanda lider ile beşinci arasında sadece 5 puanlık bir fark mevcut. Tablonun bu hale gelmesinde Fenerbahçe ve Galatasaray’ın sezonu erken açmalarının etkisi büyük. Galatasaray hala elindeki kadroya optimum kullanmış değil, Fenerbahçe ise Alex’in ayağına bakıyor bu senede. Beşiktaş’ın 8 haftalık ekstra çıkışı olmasa şimdiden havlu atmışlardı lige. Bursaspor Ertuğrul Sağlam ile ne oynadığını bilen ve mücadeleyi bırakmayan bir takı oldu. Çok eleştirilen Tolunay’da sonunda istikrarı yakaladı ve genç kadrosuyla gelecek adına ümit veriyor. Geçtiğimiz yıllara göre ligin kalitesi arttı diyemeyiz. Ancak takımlarımızda kolektif oyun oynama isteğinin arttığını görmek ümitlerimizi arttırıyor. Ligimiz ekonomik olarakta Avrupa’nın altıncısı konumunda. Ligin en’lerini yazalım ;

- Lig lideri Fenerbahçe. Daum ile kendi yolunu çizen Fenerbahçe, ilk hedefinin Türkiye ligi olduğunu her koşulda vurguladı. Sezona tarihi 8 de 8 ile başladılar ancak daha sonrasın Gaziantep önündeki mağlubiyetle başlayan puan kayıpları sıkça sürdü. Daum’un takımlarında görmeyi alışmadığımız kanat sorunu bu puan kayıplarının en büyük nedeni diye düşünüyorum. İkinci yarı Daum Santos'u sol beke çekeceğinin sinyallerini verdi. Uğur Boral gibi bir oyuncuya mecburiyetten oynattı. Devre arasında ilk yapılacak hamle bir kanat oyuncusu transferi olmalı. Ortada Cristian-Emre iklisi iyi uyum sağladılar. Özer'de alternatifler arasında. Güiza konusunda hala iyi oyuncu olduğunu düşünüyorum.

- Ligin en çok gol atan takımı Galatasaray. 36 gol ile en golcü takım oldular. Kuşkusuz kadro yapısı ile bu konuda lider olacagı öngörülüyordu. Rijkaard ile ilk maçlardı bu konuda hiç zorlanmadılar ancak Fenerbahçe derbisinden sonra takımda gol sorunu baş gösterdi. Ankaragücü ve Bursaspor maçı dışında her maçta gol attılar. Nitekim son haftalarda bu sorun yüzünden puan kayıpları yaşandı.

- Ligin en gol yiyen takımı Beşiktaş. Son hafta Bursa’dan yenilen 3 gol olmasa ilk yarıyı 7 gol yiyerek tamamlayacaklardı. Ayrıca Galatasaray’danda yedikleri 3 gol var. Toplamda 6 maçta gol yediler. Savunmadaki bu performans ile çok farklı yerlerde olmaları gerekirdi ancak gol atma konusundaki sıkıntı takımın yerini etkiledi. Nobre'nin ilk golünü son hafta Bursaspor'a atması bunu açıklıyor. Nihat'ında performansı diplerde olunca Bobo'ya mahkum kaldılar. Ferrari-Sivok ikilisinin uyumu ve özellikle Ferrari’nin üstün performansı bu kadar az gol yemelerinde etkili oldu.

- En çok gol atan isim Makukula oldu. 13 gol atarak bu ünvanı elde eden oyuncu aslında bir çok tezatı önümüze serdi. Yıllardır söylenen ligin çok sert geçtiği hikayesine hiç katılmadım. Biraz aklı başında bir forvet rahatlıklar 15 gol atar bu ligde. Duracagı yeri bilen bir forvet ise 20 golü zorlar. Makukula öyle hızlı bir oyuncu değil. Fizik olarak iyi ve pozisyonunu iyi alan bir oyuncu. Attığı gollerin dağılımıda eşit. Deplasmanda 7 gol, Kayseri’de ise 6 gol atmayı başardı. Çoğu golüde kaleye en fazla 10 m uzaktaydı. Bu büyük bir ipucudur aslında. Ayrıca kendi kalesine attıgı ikide gol var.

- Ligin en çok asist yapan oyuncusu Arda. 10 adet gol pası var Arda’nın. Bu asist dağılımı ile Arda’nın sezon içerisindeki performansını görebiliriz. Bu 10 asistin 8 tanesini ilk 6 haftada yaptı. Sonrasında ise 11. Haftadaki Sivas ve 16. Haftadaki Antalya maçlarında asistleri oldu. Arda ile ilgili bir başka tespitimde şu. Rijkaard Arda’yı 16 maçta oynattı ve sadece 6 maçta oyundan aldı. Oyundan alınış dakikası iki maç hariç hep 80. Dakika sonrasında oldu. Ancak Fenerbahçe maçında 55, Beşiktaş maçında ise 58. Dakikada oyundan alındı. Bu veriler Rijkaard gibi adımlarını uzun vadeli atan bir hoca için önemli bir detay. Arda’daki yeteneğin farkında ve onu fiziken sanki bir yerlere hazırlıyor gibi. Neresi olduğuda bellidir ancak şimdilik bir şey dememek lazım.

Son olarak kendi seçtiğim ilk yarının en iyi 11'i şöyle :

------------------ Volkan

Sabri ---- Ali Turan ---- Ferrari ---- İ.Üzülmez

-------------Ergic ---- Ernst

------Arda ------ Alex ------- Kewell

---------------Makukula

Cumartesi, Aralık 26

100 Yılın Hesabı

Müyesser Yıldız'ın bu kitabının siparişini verdim ve hafta başında başlayacağım. Okuduktan sonrada yorumumuzu yazarız. 472 sayfalık bu kitabın ön yazısı şu şekilde :
"Batılıların Türkiye ve Türklerle derdi, ne “Kürt sorunu”, ne “Ermeni sorunu”, ne “insan hakları”…Onların bizâtihi “Türk sorunu” var. 100 yıl önce de böyleydi, bugün de böyle. Ne var ki, biz her şeyi unuttuk, onlar hiçbir şeyi unutmadı. Sultan Abdülhamid’in söylediği gibi, “Tarih değil, hatalar durmadan tekerrür ediyor” ediyor. Dün,“Milliyetçiler, memleketlerine hiç de iyilik yapmıyorlar, kendi sultanlarına ihanet ediyorlar. Halkın barış içinde yaşamasına engel olup, müttefikleri kızdırıyorlar. Bizim aldığımız kararlara hürmet etmeyen yegâne halk Türk halkıdır… Kürtlerin, Türklerden ayrılmaları çok zor. Böyle olmakla beraber, Majestenin Hükümeti onları, Kemalistlerle, Bolşeviklere karşı kullanabilir. Anadolu’yu, milliyetçilere karşı cesaretlendirmeliyiz. Halkın milliyetçilerden bıkkın olduğu teorisini yaymalıyız. Ferit Paşa, Anadolu’ya bir grup gönderip, halkı kandırmaya çalışacak” diyorlardı.
Bugün, “Bugün Türk milliyetçiliği iddiasında olanlar, diğerlerinin haklarını ve güvenliğini tehdit ediyor, açık demokrasi yerine geleneksel otoriter eğilimleri savunuyor. Milliyetçilik, politika yapıcılarla, AB reformcuları arasında bir engel oluşturmaktadır. Ulusal bütünlük, devlet kurumlarının korunması ve Türk kimliği kavramları, reformlar ve yargı kararlarını kısıtlıyor…Kürtler, Türk olmayan en büyük grup” diyorlar.
GB’nin Patakya Temsilcisi, Bay Q’yu ziyaret eder, üç konuda görüş alışverişinde bulunur, daha doğrusu pazarlık yapar. Patakya’ya bağlı bir Ada’da sorun vardır. Bir başka komşu ülke, Patakya’dan “tarihte işlediği suçları” kabul edip, “özür” dilemesini istemektedir. Yine Patakya’nın bir bölgesi yıllardır saldırı altındadır ve bu saldırıları yapanlar da komşu bir ülkede barınmaktadır…Görüşmenin sonunda, her ikisinin de yüzü gülmektedir!.. "

Perşembe, Aralık 24

Çarşamba, Aralık 23

Euro 2016 Logomuz

2016 Avrupa Şampiyonası için logomuz tanıtıldı. Bizden başka iki aday daha mevcut. Bunlar Fransa ve İtalya. İsveç ve Norveç ortak adaydı ancak adaylıktan çekildiler. Şampiyonayanın oynanacağı iller ve stadlarda açıklandı. Şuanda bu stadlardan sadece iki tanesi var. Atatürk Olimpiyat ve Kadir Has Stadı. Türk Telekom Arena ise yarım hazır diyebiliriz. İzmir, Konya, Antalya, Bursa, Eskişehir ve Ankara'da yapılacak yeni stadlarla toplam 8 stadyum olacak. Ülkenin tamamını kapsamayan bir seçim olmuş. Adana ve Trabzon yedek olarak yazılmış. Bu iki büyük şehrin es geçilmesi mantıksız. Ayrıca Diyarbakır'ında es geçilmemesi lazımdı diye düşünüyorum. Fransa ve İtalya bizden daha hazırlar ancak kazanma şansımızı yüksek görüyorum.
Şampiyonayı düzenlemeye hak kazanan takım 20 mayıs 2010'da açıklanacak.

Olmalıııı mı, Olmamalıııı mı?



Olmalı mı olmamalı mı
Yoksa hiç değişmemeli mi
Ama ben değişmezsem, ben olamam ki
Görmeli mi görmemeli mi
Yoksa hiç bakınmamalı mı
Ama ben bakınmazsam, hiç göremem ki
Sevmeli mi sevmemeli mi
Yoksa hiç beğenmemeli mi
Ama ben beğenmezsem, hiç konuşmam ki
Bilmeli mi bilmemeli mi
Yoksa hiç öğrenmemeli mi
Ama ben öğrenmezsem, hiç olamam ki
Olmalı mı olmamalı mı
Yoksa hiç değişmemeli mi
Ama ben değişmezsem, ben olamam ki.

Sabah kalkınca dilinizin dişinizin arasından mırıldandığınız şarkılar olur mu sizin de? (Abartısız hemen hemen her gün bi şarkıyla uyanıyorum =)) ve gün boyu sürekli gayr-i ihtiyari söylemek bazen yorar, aman oyyy yeter artık deseniz de dilinize yerleşmiştir, çıkıp gitmez veledo! Habu şarkıyla uyandım bugün de hayrolur inşallah, rüyamda da hatırlamıyorum ama artık rüyalarımı san’atçı kişiliğimin süslediğinden şüpheleniyorum=)

Sevmeliiiii mi sevmemeli miii, yoooksa hiç beğenmemeliii miii? Evet bence hiç beğenmemeli, baştan kestirip atmalı, tanımamalı, hatta kimseye ama kimseye sevse de beğense de güvenmemeli =) (çok pis yorum yaparım =))

Neyse Bülent Amcam güzel söylemiş has söylemiş şarkıyı, ben hâlâ söylüyorum bu arada, kendi sesimden de dinletmek(ihya etmek falan:)) isterdim lakin şartlar…. :P
Neyse =)
Kişisel yazı yazmayı, bir grup bloğunda sevmiyorum amaaaa;
Beeen değişmezseem beeen olamam ki! =)
Mutlu günler, iyi çalışmalar,,,,,

Pazartesi, Aralık 21

Kaptan Tatile


Kısada olsa bir tatile ihtiyacı var kaptanın. Ülke sınırları dışında kısa bir ara hem ona hemde takıma çok iyi gelcektir.

Kafaya Bak


"Zaten nasıl pozisyon olsun ki... Koskoca Galatasaray’da tek bir santrfor yok. Vallahi yok, billahi yok.Nasıl gol atmayı planlıyorlardı çok merak ediyorum.Yemin ederim Bursa’nın başındaki tarikatçı çocuk Rijkaard’dan daha yaratıcı. Önceki gün iki savunma adamından santrfor yaratıp Beşiktaş’ı yendi. Bizim Rijkaard Galatasaray kalabalığından bir santrfor çıkaramadı."
Örümcek kafalılık işte böyle birşey ...

Cuma, Aralık 18

Haftanın Tatlısı

dondurmalı irmik

UEFA Avrupa Ligi 1/32

Maçlar 18 ve 25 Şubat tarihinde oynanacak. Şuan için çekilen kuralar zorlu olarak görülüyor. Zira iki takımımızda sezon başındaki görüntüsünden çok uzaktalar. Ancak iki aylık süre var önümüde. Bu yüzden ben çok kötü kura olduğunu düşünmüyorum. Hedef final ise bu yolda bu rakiplerle er geç karşılaşılacak zaten. Bir sonraki turda Galatasaray Everton-Lisbon galibi ile eşleşecek. Fenerbahçe ise Liverpool-Urziceni galibi ile oynayacak. Ben iki takımında turu geçeceğine inanıyorum.

Atletico Madrid isim olarak kötü duruyor fakat bu sezonki performansları ortada. Apoel'i zor geçip buraya geldiler. Her halukarda Kun Aguero'yu Ali Sami Yen'de izleyecek olmak heyecan verici. Fenerbahçe ise benim hep çekindiğim Fransız takımıyla eşleşti. Lille gibi disiplinli ekipler ve oyunun her anında aynı konsantrasyonla mücadele e den takımlara karşı ülke olarak zaafımız var. En yakın örneği Sturm Graz'dır. İki aylık süre içinde daha net fikre sahip olacağız.

Şampiyonlar Ligi Son 16

İnter - Chelsea
Stuttgard - Barcelona
Olympiakos - Bordeaux
Bayern Münih - Fiorentina
CSKA Moskova - Sevilla
O. Lyon - Real Madrid
Porto - Arsenal
Milan - Manchester United

Avrupa Ligi Kura Öncesi

Tahminim şudur :
Galatasaray - Club Brugge
Fenerbahçe - Rubin Kazan
Ancak gönlüm özellikle Galatasaray'a bir İngiliz istiyor. Everton hiç fena olmaz.

Perşembe, Aralık 17

Road to Hamburg 6.2

A Grubu
Ajax 1-3 Anderlecht ( 76 Emanuelson - 13 ve 22 Lukaku, 43 Legear )
Dinamo Zagrep 1-1 Timisoara ( 80 Scutaru kk - 67 Bucur, 83 Goga )

B Grubu
Genoa 1-2 Valencia ( 51 Crespo - 45 Bruno, 90 Villa )
Lille 3-1 Slavia Prag ( 24Cabaye, 39 Gervinho, 80 Obraniak - 56 Vlcek )

C Grubu
Hapoel Tel Aviv 1-0 Hamburg ( 23 Yeboah)
Rapid Wien 3-2 Celtic ( 1 ve 8 Jelavic, 19 Salihi - 24 ve 67 Fortune, 90 Mc Gowan )

G Grubu
Lazio 0-1 Levski Sofia ( 60 Yovov )
Villarreal 0-1 Salzburg ( 7 Svento )

H Grubu
Fenerbahçe 1-0 Sheriff ( 15 Uğur )
Steau Bükreş 1-1 Twente ( 13 Capetanos - 35 Stam )

I Grubu
Benfica 2-1 AEK ( 45 ve 73 Di Maria - 84 Bloanco )
Everton 0-1 BATE Borisov ( 75 Yurevich )

Not : Mavi renkliler grup lideri, Kırmızı renkli olan takımlar grup ikincisidir.

1000

hayat bir nefestir aldığın kadar..
hayat bir kafestir kaldığın kadar..
hayat bir hevestir daldığın kadar..

Çarşamba, Aralık 16

Road to Hamburg 6.1

D Grubu
Heerenveen 5-0 Ventspils ( 55 Varynen, 58 Elm, 77 ve 78 Sibon, 88 Janmaat )
Hertha Berlin 1-0 Sporting Lisbon ( 70 Kacar )

E Grubu
Basel 2-3 Fullham ( 63 Frei, 87 Streller - 41 ve 45 Zamora, 77 Gera )
Cska Sofa 0-3 Roma ( 45 ve 52 Cerci, 89 Scardina )

F Grubu
Sturm Graz 1-0 Galatasaray ( 20 Beichler )
Panathinaikos 3-0 Dinamo Bükreş ( 55 Rukavina, 80 ve 85 Cisse )

J Grubu
Clubbe Brugge 1-0 Toulouse ( 90 Perisic )
Partizan 1-0 Shaktar Donetsk ( 5 Diarra )

K Grubu
Ecomax Cluj 0-2 PSV Eindhoven ( 19 Lazovic, 68 Amrabat )
Sparta Prag 0-3 Fc Kopenhag ( 22 ve 30 Ndoye, 54 Gronkjaer )

L Grubu
Atletic Bilbao 0-3 Werder Bremen ( 13 Pizarro, 20 Naldo, 36 Rosenberg )
Nacional Madeira 5-1 Austira Wien ( 23 ve 57 Micael, 32 Galiano, 61 Tomasevic, 66 Lopez - 21 Schumacher )

Not : Mavi renkliler grup lideri, Kırmızı renkli takımlar grup ikincisidir.

Salı, Aralık 15

Açılım, Karışım ve İsrail

Son günlerde sokakta yakma, yıkma eylemleri var. Ülkenin büyük çoğunluğunda bu tür olaylar oluyor. Hatta bu karışıklığa başka bölgeleride çekmeyi çalışanlar var. Biraz sakin düşününce işin göründüğü olmadığı apaçık ortaya çıkıyor. En son diyeceğim sözü ilk başta söyleyeyim ve olayları birde bu pencereden anlayalım. Türkiye ne zaman İsrail ile sürtüşse terör olayları artıyor ve ülkenin huzuru ciddi şekilde bozuluyor. Ancak ciddi bir tezat söz konusu. Hükümetteki kişiler İsrail ile uyumlu olmadıklarını her platformda söylemleri ve eylemleri ile gösteriyor. Fakat bu tür çıkışlardan sonra bir türlü dik duramıyordu. Taki son bir aya kadar bu böyleydi. Ciddi anlamda bir uyumsuzluk var iki ülke arasında.

Elbette bilmediğimiz şeyler var. Zaten bu tür gizli şeyleri bilmemiz toplumsal yapımız gereği mümkün değil. Beynimize işlenmiş"Ali yat" gibi cümleler mevcut. İrdeleyen bir toplum değiliz. Sürekli önümüze sunulanı yiyoruz. Bu ülkede 3 ayda öğretmen olan kişiler 20 sene öğrenci yetiştirdi. Böyle yetişen bir nesilden ve onların evlatları olan çocukların bu zihinsel prangadan kurtulması mümkün değil. Böyle olmadığınıda gördük. Sonrasında hep bir askeri devrim oldu. Ne zaman ülke dik durmaya düşünen, sorgulayan bir toplum oldu işte o zaman kafasına ve hatta ruhuna bir askeri darbe yedi. Ülkenin tartışan, düşünen ve üreten gençleri hapishanelere ve dar ağaçlarına mahkum edildi. Böylelikle bir kaç nesil daha yok edilmiş oldu.

Herşey bitti derken ülkeyi kalkındıran isim diye anılan Özal sayesinde üç beş çapulcu geldi yurdumuza. Bu üç peş çapulcu yıllar sonra 35 bin genç fidanımızı aldı bizden. Topraklarımıza ektiği nefret tohumları yavaş yavaş yeşerdi. Kimse ses çıkarmadı bu tohumlara. Ne zaman dağlarda kıskaca alınsa sihirli bir el tarafından kurtarıldılar. Elebaşı dahi elimize verildiği halde birşey yapamadık. Ne tesadüf ki bu olaydada "halkçı Ecevit"devletin başındaydı. Gariptir ülkemizde kim birşeye şiddetle karşı çıkıyorsa o işin altında onun imzası oluyordu. Tıpkı imam hatiplerin önünün kapanmasına en çok karşı çıkacağı sanılan Erbakan'ın bu kanunun altında imzasının olması gibi. Sanki o sihirli el yine devreye giriyor ve yapmaz denilen kişilere istediği işi yaptırıyordu.

Şu günlerde yaşadığımız olayların arkasındaki sihirli el yine aynı. Bu yüzden biz bu ülkenin halkı olarak galeyana gelmemeli ve her ne koşulda olursa olsun birlik olmalıyız. Kim inkar edebilir bu ülkede kürt vatandaşların olmadığını. Yada kürtçe diye bir dilin olmadığını. Hangimiz bilmiyor "çavani başiyi". Zaten kimsenin kürt halkını inkar ettiğide yok bu ülkede. O halkın içine sızmış hainler tetikliyor bütün herşeyi. İçlerindeki kini kusuyorlar meydanlarda. Birbiri ile binlerce yıldır yaşayan ve artık et kemik olmuş bir halkı ayırmak istiyorlar.Tıpkı zamanında Şeyh Sait adlı kişinin yapmaya çalıştığı gibi.

Ne zaman bu olaylara bu açıdan yaklaşmayı başarabilirsek ve kürt kökenli vatandaşlarımız gerçekleri görebilirse işte o zaman bu olmayan sorun ortadan kalkmış olur. Sonrasında ise aydınlık günler gelecektir ve gelmemesi mümkün değildir. İlk bin yılda Dünya'yı Doğu medeniyetleri yönetti. Sonraki bin yılda ise batı medeniyeti bu üstünlüğü Osmanlıdan sonra eline aldı. Ve artık tüm bu olayları Dünya'da en yakından hisseden ülke olan Türkiye'nin bu iki medeniyet arasından Dünya'yı etkisi altına alacak bir oluşum ile yükselmemesi mümkün değil. Zira bu altyapı sadece bizde mevcut. Gelecekte güzel günler olacak ancak büyük sancılarla gelecek günler bunlar. Bu yüzden derin bir nefes alıp harekete geçme zamanı. Bu ülkenin dinamikleri faal duruma geçmiştir artık. Cumhuriyet ile yaşanan soluklanma safhası son bulmuştur.

2010 Dünya Basketbol Şampiyonası

A Grubu:
Arjantin, Sırbistan, Avustralya, Almanya, Angola, Ürdün

B Grubu:
ABD, Slovenya, Brezilya, Hırvatistan, İran, Tunus

C Grubu:
Türkiye, Yunanistan, Porto Riko, Rusya, Çin, Fildişi Sahili

D Grubu:
İspanya, Fransa, Kanada, Litvanya, Yeni Zelanda, Lübnan

O An #23



Bakmadan kara, yağmura,
Göğüs vererek rüzgâra,
Kayalar içinde ıslak,
Sisleri aşıp koşarak,
Sevmek, bıkmamak sevgiden!
Dinlenmeden, ara vermeden!
Ömrün tadını, neşesini
Taşımadansa boş yere
Ben ızdırabı, acıyı
Üstün tuttum sevinçlere,
O yakınlık duygusunu,
Gönülden gönüle akışı;
Ah bir şeye benzemez
İnsanı yaratır acı!
Nereye kaçayım, nereye?
Ormanlara mı ırağa mı?
Boşuna her şey, boşuna!
Tek sevinci var bu ömrün
Huzura varmayan neşe
Ey aşk!
Her şeyin başı!

Goethe

Pazartesi, Aralık 14

Sifter

Atmaca Bıldırcını görünce durmaz ele,
Pazarlı Atmaca'yı şimdi taşıyor bele.

Dilini Yutanlar

Geçtiğimiz hafta herkese giydiren A. Y. bu hafta aranıyor. Kazanmak güzeldir, üç puan sıcaktır .

Cuma, Aralık 11

Antalyaspor 2-3 Galatasaray, Kader Keita

Antalyaspor'un bu sezon evinde ne derece etkili olduğunu görmek için puan tablosuna bakmak yeterlidir. Galatasaray ise son haftalarda tepetaklak gidişe son verme amacında çıktı maça. Rijkaard elindeki hamura en iyi şekli vermişti maçın başında. Nonda ve Topal'ın olmadığı her kadroya razıyım. Ancak ofsayt taktiğiyle girdiği riskte başarılı olamadı. Golün olduğu 7. dakikaya kadar Antalyaspor iki pas üstüste yapamamıştı. Gol ise takım halinde bi zaafiyet. Tabi Leo Franco'da güzelce seyretti bu pozisyonu. Sonrasında ise sahada dağınık halde dolaşan bir Galatasaray ve ilk golün kopyası bir ikinci gol. Aynı hatayı iki kez tekrarlayan bir takım halindeydi. Ciddi anlamda bir zayıflıktır bu. Rijkaard ne dediyse yanlış dediği kesin. İlk yarıdaki silik bir savunma hiç bir zaman görülmedi.

Takımın en ucunda bulunan Kewell ilk yarı boyunca sıkça yer değiştirdi ve arkasından gelenlere yollar açtı. Elano ise ters kanada attığı toplarla etkili görünüyordu. Ancak savunma olarak takım halinde silik görüntü vardı. Yenilen iki golden sonra Kewell'ın sert vuruşu direkten döndü ve Keita kendine has stili ile topu boş kaleye gönderdi. Sonrasında ise aynı düzensiz ve karmaşık futbol vardı. Antalyaspor ise gücü nispetinde oynuyordu.

İkinci yarı başladığında Galatasaray'da değişen birşey yoktu. Aynı düzensizlik devam ediyor ve takımın hücum gücünün büyük bölümünü Keita oluşturuyordu. Hakan Balta'nın kademeye güzel girdiği bir pozisyonda Arda Kewell'a bir pas çıkardı ve ancak Kewell gibi oyuncuların yapacağı bir hareketle topa dokunmadan Elano'yu kaleci ile başbaşa bıraktı Kewell. Elano'da soğukkanlı bir vuruşla topu ağlara gönderdi. Kewell topa dokunmadan asist yapmıştı bu pozisyonda. Gol sonrası sağa çeken hücumlardan birinde Keita rakibi Şenol'uda sırtına alıp ceza sahasına girdi ve Kewell'a pasını çıkardı. Kewell birazda şansının yardımıyla gölünü attı.

İki farklı mağlubiyet sonrası öne geçilen maçın daha farklı olmasını ancak Nonda önleyebilirdi ve kendisi oyuna girmişti. Yanına birde ne yaptığını bilmeyen Aydın'da gelince iyice zevksiz hale büründü takım. Bu iki oyuncunun oyuna girmesinin ne mantığı olabilir. Kewell o dakikaya kadar forvet oyuncusundan beklenen herşeyi yapıyordu sahada. Kafa toplarındada çok etkiliydi. Yalçın adlı kasabın tekmeleriylede başetti maç boyu. Ancak Nonda sahaya zorla çıkarılmış vaziyette girince gol atmak mucize olurdu. Gol atamadan maç bitti ve üç puana kavuşmuştuk. Ancak takım savunmasındaki gerileme devam etti. Rijkaard bu konuyu nasıl çözecek bunu bilemiyoruz. Zatenbilmemizde gerekmiyor. Bizim görevimiz bu değil takımı desteklemek. Ancak bu takıma olan güvenim çok az. Barış, Servet, Gökhan, Ayhan, Topal, Uğur gibi beyni olmayan oyuncularla başarıya ulaşmak çok zor. Ben Keita, Elano, ve Kewell'ı izlerken zevk alıyorum. Ancak Barış'ın topla debelenmesini görünce bu oyunculara acıyorum.

Perşembe, Aralık 10

Büyütmeyin, Biraz HASTAyım Sadece :)



Bilmiyorum ki....
neden bu kadar etkiledi bugün beni...
hasta ve uzak oluşumdan kaynaklı bi durum heralde.... evet hastayım; biraz da korkağım... ordan burdan ilaç içmek, korka korka doktora gitmekten daha iyi değildir, bunu sakın yapmayın =) ve işte sonu uykusuzluk ve az biraz da acı çekmek olsa da yine de yazabilmek....
her neyse bana dokunan şeyden bahsetcektim; duygu sömürüsü değil! :P
bilgisayarımda abimin dergisinin eski sayısında yer alan bi yazı gördüm..... kızmazlar sanırım bana,yok yok bunu yapmazlar:) yalnızlık-yaşlılıkla ilgili. yalnızlık kötüdür, hem yaşlılık hem yalnızlık daha kötüdür... bu yüzden hep derim: "dost benim herşeyimdir."
çok konuşma peykan, zaten konuşamıyo peykan; sesini geçici süreliğine grip vakasına kaptırdı, ama sanırım geri getircek... hadi kızım ver yazıyı:

BÜYÜTME ANNE, BİRAZ YALNIZIM SADECE!
Yüzümün yaşlanacağını biliyordum da anne, ellerimin bu kadar yaşlanacağını hiç tahmin etmiyordum. Yüzümü bir görsen, kırış kırış oldum, gözlerimin altında büyük torbalarım, dudaklarımın üstünde, gözlerimin çevresinde ve yanaklarımda derin kırışıklıklarım var. Evet, artık kırışıklarım gizli değil, ben gülmeden de gösteriyorlar kendilerini. En kötüsü ne biliyor musun anne, derimi artık etim tutmuyor, sanki büyük gelmiş gibi tenim vücuduma. Hepsine alıştım da anne, şu ellerim yok mu? İşte en çok onlar sıkıyor canımı. Onlar bari hep gençliğimdeki gibi kalsın istemiştim. Giderek yüzümün, vücudumun gençliğini kaybedeceğimi biliyordum da ellerimi bu haliyle görmeye dayanamıyorum anne.

Hatırlar mısın anne, hani bir radyomuz vardı. Daha kimsenin evinde yokken babam alıp getirmişti. Ne kadar da sevinmiştin, babamın en sevdiği yemekleri pişirmiştin o gün, bayram günü gibiydi evimizin içi. Çocukluğumun en güzel günlerinden biriydi işte o anne. Bir arada ve çok mutluyduk. Uzun zaman bozarız diye ne tuşlarına dokundurmuştun ne de üstündeki düğmeyi çevirmemize izin vermiştin. Frekansı kaybedersek bir daha bulamayabilirmişiz, öyle demişti babam. Zaten o büyük düğmenin yanındaki çizginin altında ve üstünde tuhaf şeyler yazardı, ülke ismi miymiş, şehir ismi mi, hiç anlamamıştım o zamanlar, bu yüzden biraz da korkardım işte ondan. Akşamları babam işten gelince açardı radyomuzu, hep birlikte heyecanla başında toplanır, önce haberleri dinler sonra da çalınan türkülere eşlik ederdik. Ne güzeldi o günler değil mi anne. Sen de, ellerin de tazeydiniz hem… Biliyorum anne, sen de mutluydun. Babam seni severdi, sende onu. Bizi de severdiniz, çok şey istemezdik ama bir şey istediğimiz zamanlarda babam eve biraz daha geç gelmeye başlardı. Biz de bilirdik babamızın bizim için dişini tırnağına takıp daha çok çalıştığını. Ah annem, ne güzel anne babaydınız bize…

Geçenlerde bir çocuk gördüm anne. Balkona oturmuş gelen geçeni seyrediyor, tanıdık biri geçerse iki çift laf ediyordum. Tanıdıkları artık sadece yoldan geçerken görüyorum anne. Üzülme anne üzülme, iyiyim ben böyle de…

Her neyse işte, geçenlerde bir çocuk gördüm anne. Gözleri o günden beri hep aklımda. Açık maviydi ama en dışında çok koyu maviden bir halkası vardı gözlerinin. Bizim bahçenin duvarına oturmuş, arkası dönük öylece duruyordu. Hem ne yapıyor orda yalnız başına diye merak ettim hem de dürüst olmam gerekirse yüzünü görmek istiyordum. “Hey çocuk! Ne yapıyorsun orda?” diye seslendim. Duymamış gibi hiçbir tepki vermedi. Dayanamayıp tekrar bağırdım biraz daha yüksek bir sesle. “Hey sen, saçları örgülü kız!”
Usulca döndü yüzünü bana doğru, gözleri kanlanmıştı biraz ama nasıl güzeldi bir görsen. Yanağında da hâlâ biraz yaş vardı. Babam öldüğünde seni de böyle yakalamıştım bir kez hatırlıyor musun? Arkan dönüktü odana girdiğimde, seslendim duymadın, bir daha seslendim, aceleyle yanaklarını silip bana dönmüştün, gözlerin kanlanmıştı. Bu kız bana seni hatırlattı anne, öyle güzel bakıyordu.
Anne, sana bir şey söyleyeceğim ama kızma. Biz görmeyelim diye hep biz yattıktan sonra ağlardın. Kapının önüne gelip dinlerdim, ama daha fazla üzülme diye hiç gelmezdim yanına. Ama hep bilirdim. Kızmadın değil mi anne? Kızma anne…

Annem… Sana evde begonya yetiştiriyorum, bir dahaki gelişime getiririm. Yatağının üstünden de kötü otları temizledim. Az kaldı, yakında geleceğim…

Zehra Gülrû Onat / Ağustos ikibindokuz

Salı, Aralık 8

Şampiyonlar Ligi 6.1

A Grubu
Juventus 1-4 Bayern Münih
Maccabi Haifa 0-1 Bordeaux

B Grubu
Beşiktaş 1-2 CSKA Moskova
Wolfsburg 1-3 Manchester United

C Grubu
Marsilya 1-3 Real Madrid
Zürih 1-1 Milan

D Grubu
Atletico Madrid 0-3 Porto
Chelsea 2-2 Apoel Nicosia

Pazartesi, Aralık 7

Başımız Sağolsun

Tokat’ın Reşadiye ilçesi Sazak Köyü yakınlarında devriye görevi yapan jandarma ekiplerine teröristlerin ateş açması sonucu yaşanan çatışmada 7 asker şehit oldu.

Yaralılar arasında sivillerin de bulunduğu belirtilirken, bölgedeki yoğun sis nedeniyle operasyonun güçlükle sürdürüldüğü bildirildi.

Pazar, Aralık 6

Galatasaray 1-1 İ.B.B , Tebrikler Çocuklar

Dakika 92 ekran karşısındayız ve bir gol yiyeceğimize ben eminim. Önde olan takım Galatasaray geriye yaslanmış oyunu böyle bitirme peşinde. Beyinsizce yapılan vuruşlar, top defanstan uzaklaşsın ne olursa olsun mantığıyla yapılan garip müdahaleler. Yazıklar olsun, hiçbiriniz bu formayı haketmiyorsunuz. Sizi yöneten ve total futbol diye bizi güzelce uyutan. Her hafta bir öncekinde daha formsuzca oyuncu değişikliği, takımı ileriye taşıyacak tek ismin yedek klübesinde olması, Nonda adlı freni sahada tutman ve daha bir çok yanlış.

Biz seni çok büyütmüşüz, sende bizi aynı ölçüde küçültmüşsün gözünde. Maç boyu yaptığı tek olumlu hareket oyuncuları soyunma odasına göndermesi. Maç sonu demecinde pozisyonları değerlendirmeliydik ve son 15 dakika anlamsız bir geri çekilme oluştu diyor. Sen Arda'yı sahadan çıkar, Elano'yu çıkar ve oyuncuların beynine maçı böyle bitirin işareti ver sonrada geri çekilince müdahale edeme. Aldığın paranın hakkını vermeli herkes. Dediğim gibi biz seni büyütmüşüz, sen bizi küçük görmüşsün. Mesele bundan ibaret. Galip gelemeyebilirsin ancak kaybettiğin bütün puanlar bu tür olmamalı.

Adnan Polat bu gece yada en geç yarın akşam bi açıklama yapar. Bu puan kaybını hakemin üstüne yıkar. Tepkileri ona çevirir. Ben bu yönetimin takımda hiçbir ağırlığı olduğuna inanmıyorum. Futbol şubesini daha önce rüşvet almış birine emanet etmeleri bile çok şeyi açıklıyor.

Aziz Oyunları

Silahları kuşandı yine.Her başarısızlıktan sonra tepkiyi başka yerlere yönelten Aziz yine aynı oyunlara başladı. klüpler birliği başkanlığını bıraktığını açıkladı. Bundan sonra konuşacağını susmayacağını bildirdi. Sanki çok sessiz kalıyorlar. Bu geceki açıklamalarla kendini ve Fenerbahçe'yi bitirmiştir. Panik halinde yapılan ve ne dediğini anlamadığı apaçık ortada olan bir açıklama olmuş. İzlemek isteyenler buradan.

Cumartesi, Aralık 5

Var mı ?







Bizden daha demokratı, çağdaşı, aydını var mı? Hangi ülke canını kastedeni besler, korur. Birde şu it kırmalarının sözlerine bakın :
"Orada eğer havalandırmanın üstü kafesle kapatılıyorsa, nefes sorunu yaşanıyorsa bu 'Kürt sorununu boğuyoruz, açılım bitti, bitti İmralı'yla beraber, İmralı'ya yaklaşımla beraber bitti zaten."
Anlayan varsa beri gelsin ...

Sibirya Halk Türküsü



Yorumsuz ...

Uefa Yılın Takımı 2009



UEFA’nın her sene yaptığı yılın 11 i oylamasına bu sene katıldım. Oylamayı hatırlatan ise Romanista oldu. Şöyle bir 11 oluşturdum ben :
Kalede geçen sezon performansını çok beğendiğim ve hiçbir zaman vasat oynamayan Julio Cesar var. Defansın sağında Maicon, solunda ise Evra’yı koydum. Stoperlerde Pujol ve Ferdinand var. Bu ikilinin bir arada oynamasını hep istemişimdir.

Defansın hemen önünde üst düzey bir performans gösteren Xavi var. Onun sağında alternatifsiz Ronaldo, solunda ise takım arkadaşı İniesta’yı oynattım. Onların önünde ise Wolfsburg’un geçen sezonki şampiyonluğunda maestroluk yapan Misimovic var.

Forvet hattında ilk yazılacak isim Messi’dir ve onu koydum. Partner olarakda Dzeko’yu seçtim. Takımın kaptanlığını Xavi’ye, antrenörlüğüne ise eski dost Lucescu’yu seçtim.

Bu oylamaya katılmak ve gönlündeki 11’i seçmek isteyenler buradan katılabilir.

Perşembe, Aralık 3

Uefa Avrupa ligi # 5.2

D Grubu
Sporting Lisbon 1-1 Heerenveen
Ventspils 0-1 Hertha Berlin

E Grubu
Fulham 1-0 CSKA Sofia
Roma 2-1 Basel

F Grubu
Galatasaray 1-0 Panathinaikos
Dinamo Bükreş 2-1 Sturm Graz

J Grubu
Shaktar Donetsk 0-0 Club Brugge
Toulouse 1-0 Partizan

K Grubu
Fc Kopenhag 2-0 Ecomax Cluj
PSV Eindhoven 1-0 Sparta Prag

L Grubu
Avustria Vienna 0-3 Atlhetic Bilbao
Werder Bremen 4-1 Nacional Madeira

Dağıstan Üzerine

Geçen gün Dağıstan hakkında epeyce konuştuktan sonra ülkenin şuanki durumu hakkında birkaç not yazmak istedim. Öncelikle biraz wikipedia bilgisi aktaralım. Son olarak şuanki durumu hakkında bi kaç saptama yapıp özet geçelim.

Dağıstan 1921 yılında Dağıstan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adıyla kuruldu. Bölge eskiden Lezgisistan, Avaristan, Lak ve Kumukistan olarak adlanıyordu. Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından Dağıstan Cumhuriyetiolarak ismi değişti. Cumhuriyet sadece ismen var ülkede. Başkenti Mohaçkale’dir. Kafkas dağları arasına yerleşmiş bir ülkedir. Doğudan Batıya 200, Güneyden Kuzey’e 400 km genişliğe sahiptir. Nüfusu üç milyona yaklaşmıştır. Nüfus olarak çok çeşitlilik göstermektedir. Ülkede Sovyetler Birliği dağılmasından sonra Ruslar ve Dağ Cuhutları (Yahudi) göç etmeye başlamıştır. Buna karşın nüfus artışı gün geçtikçe çoğalmaktadır.

Dağıstan coğrafi açıdan 5 bölgeye ayrılmıştır. Birinci bölgede Kafkas Dağları ve Dağıstan iç platosu yer alır. Dağlar arasından Hazar Denizi'ne akan Sulak, Samur ve Kurak gibi ırmaklar buralarda derin vadi ve uçurumlar meydana getirmiştir. Kafkas Dağları'nın genellikle güneye bakan yamaçlarında yağış çok azdır. Bu yüzden bazı bölgelerde bitkisel hayat yoktur.
İkinci bölge, birinci bölgenin kuzeyinde yüksekliği 920 m'ye ulaşan ve çıkıntı tepelerinden oluşan ikinci bir dağ kuşağından ibarettir. Bu bölge kuzey ve kuzeybatıdan esen rüzgarlar sebebiyle oldukça yağışlı olup, sık ormanlarla kaplıdır. Dağlar ile Hazar Denizi arasında kalan dar kıyı düzlüğü üçüncü bölgeyi oluşturur. Dar boğazlardan çıkıp yayılan ırmaklar tarafından kesilir. Petrol ve Doğalgaz yatakları barındıran bu ovanın genişlediği yerde başlayan dördüncü bölge alçak ve bataklık ovalar ile Terek ırmağı deltasından oluşur. Deltanın hemen ilerisinde uzun ve kumluk Agragan Yarımadası başlar
Son olarak Terek'in hemen kuzeyinde kumullarla kaplı Nogay Bozkırları beşinci bölgeyi oluşturur. Bu bölgenin iklimi ise sıcak ve kuru olup, bitkisel hayat yarı yarıya çöl özellikleri gösterir.

Din açısından ülkenin %90’ı Müslümandır, geriye kalan %10 luk kesim Hristiyan ve Yahudi’dir. Ancak dil olarak Dağıstan çok çeşitlilik gösterir. Ülkede okuma yazma oranı % 100 e yakındır. Fakat ülkede herkes birden fazla dil konuşmaktadır. Bir çok kavim yer alır ve hepsi bu toprakların kendilerine ait olduğunu söyler. Ülkede küçüklü büyüklü 36 adet kavim bulunmaktadır. Bu kavimleri konuştukları diller birbirine benzemez. Tıpkı bizdeki gibi bir ortam mevcut Dağıstan’da. Ancak birlik beraberlik konusunda bizden çok gerideler.

Ülkede bulunan kavimler şunlardır:
Avarlar, Darginler. Lezgiler, Laklar, Tabasaranlar, Rutullar, Agullar, Tsakhurlar, Kumuklar, Nogaylar, Azeriler, Çeçenler bunlardan başlıcalarıdır. Avarlar en kalabalık halktır. Onların ardından Darginler gelir. İşte Darginler deyince ülke siyasi yapısına girebiliriz. Darginler kavim olarak vahşi bir yapıya sahiptir. Kendilerini tanımlarken şöyler derler :
- Başımızda kalpak ve belimizde kılıcımız vardır. Dağlardan gelip bize karşı duranları keseriz.
Böyle bir anlayışları mevcut bu kavmin. Şuanda iktidarda Darginler bulunmaktadır. Rusya bu kavme ciddi destek vererek iktidardaki Avarların yerine Darginleri geçirmiştir. Onlarda içlerinde bu duyguları bastırmak adına diğer halklara ciddi baskılar ve zülumler yapmaktadır. Rusya’nın istediği karışıklık ortamı ülkede sağlanmıştır ve ne zaman Dağıstan ekonomik olarak kıpırdansa hemen bu ayrımcı tohumları eker ve büyümesine izin vermez.
Kısaca böyle bir yaşam var Dağıstan’da. Rusya son 5 yıldır acımasız bir dış politika izliyor ve kendi adına meyvelerini alıyor. Biz ülke olarak ne zaman kendi içimizdeki sorunları temizler ve ekonomik olarak güçlenirsek o zaman Rusya’nın karşısında dik durmayı başarabiliriz. Şimdilik bu ülkeye yapabileceğimiz bir yardım yok maalesef. Biz destek versek Rusya o an sertleşiyor ve halka zulüm yapıyor. Bu yüzden şimdilik sadece izlemedeyiz.

Çarşamba, Aralık 2

Uefa Avrupa ligi # 5.1

A Grubu
Anderlecht 0–1 Dinamo Zagreb
Poli Aek Timisoara 1–2 Ajax

B Grubu
Slavia Prag 0–0 Genoa
Valencia 3–1 Lille

C Grubu
Celtic 2–0 Hapoel Tel Aviv
Hamburg 2–0 Rapid Vien

G Grubu
Levski Sofia 0–2 Villarreal
Salzburg 2–1 Lazio

H Grubu
Sheriff 1–1 Steau Bükreş
Twente 0–1 Fenerbahçe

I Grubu
AEK 0–1 Everton
Bate Borisov 1-2 Benfica

Salı, Aralık 1

4. Güneş Dönemi

Trabzonspor dördüncü kez Şenol Güneş ile anlaştı. Daha önce üç kez göreve gelen Güneş bu kez yine bir Belçikalı Broos'un ardından göreve geldi. İlginç olan Şenol Güneş'in bu dört seferin hiç birinde göreve takımı yeni baştan yaratması için gelmiş olmaması. Sürekli bir kurtarıcı gözü ile bakılmış kendisine. Bu sefer hem takımın hemde Sadri Şener'in kurtarıcısı oldu. Meydanları kolbastı ile coşturması bekleniyor. Güney Kore deneyiminin kariyerine ve antrenörlüğüne neler kattığını zaman içerisinde göreceğiz. Değişmeyen birşey var ve bu konuda avantajlı konumda. Trabzon ve Trabzonspor camiası eskisi gibi duruyor. İşler iyi gidince herkes arkasında olacaktır. Başarıyı sahiplecek ve ön planda olmak isteyecektir. Ancak ters giderken arkasına baktığında Ünal Karaman'dan başka kimseyi göremeyecek. Tüm bunların bilincinde olan ve bu zor görevi kabul eden Şenol Güneş'e şimdiden başarılar.

Haftanın Ardından

Her hafta olduğu gibi bu haftada liderden başlayalım. Fenerbahçe bir gün önce Galatasaray mağlubiyetinden sonra Kasımpaşa maçında daha bir iştahlı oynayacak diye düşündürdü . Ancak bu durum sadece zihinlerde kaldı. Yılmaz Vural’la birlikte şuan fit noktaya erişen Kasımpaşa, Kadıköy’de tarihi bir zaferi kaçırdı. 3-1 lik galibiyetle ligde rahat nefes almış oldu. Fenerbahçe cephesinde ise raylar oynuyor yine. Daum’a olan güven ve saygı azalıyor gün geçtikçe. Yavaş yavaş Aykut Kocaman ısındırılmaya çalışıyor sanki. Ancak Daum bu ülkeyi iyi tanır ve ne zaman galip gelmesi gerektiğinide çok iyi biliyor. Ayrıca oyuncular arasındada bir bölünme yaşanmış durumda. Sürekli gideceğini belirten Carlos hala 11 de başlıyor, sahada uyurgezer gibi dolaşan Alex’ten forma alınamıyor, Güiza bir türlü alışamadı, Deivid ise geçen yıl Galatasaray’a attığı golden sonra hala kayıplarda. İşte böyle bir ortam söz konusu yabancı sorunu devrearasında çözülmezse Fenerbahçe bir daha liderliği göremez. Bu hafta sonu oda elinden kaçacaktır zaten.

Galatasaray hakkında tek bir şey yazacağım. Rijkaard bugün dönecek İstanbul’a, Benim canımı sıkan bu konudur. İnsani neden vardı elbet ama bu 5. Gün gittiğinden beri. Futbol takımı çalıştırdığını biliyor olmalı. Rijkaard’la bir tek antreman bile farklı diyen bazı blog tutan arkadaşlar vardı bu konuda bir şey yazmadılar henüz. Bursaspor ise her hafta tebriğimi alıyor. Bu hafta sakin ve kararlı bir oyunla istediklerini aldılar. Ancak bazı sorunları var hala. Batalla kaliteli bir ayak ve takıma monte edilemedi henüz. Orta sahadaki üretkenliği arttıracak tek isimo kadroda. Bu uyumuda başarırlarsa daha rahat galibiyetler alacaklar. Bu hafta attıkları gol ise gerçekten güzeldi. Leo her zamanki gibi seyretti.

Beşiktaş deyince şu tabloya bakmak lazım. Kayserispor’a içeride kaybedilen maçtan sonra oynadığı 7 maçıda kazandı. Birde Ankaraspor galibiyeti var bu arada. Liderliğe her hafta yaklaştılar ve bu haftada ikinci sıraya oturdular. Pazar gününün lideri olabilecek şansa sahipler. Bu hafta Sivasspor önünde alışılagelmiş oyunlarından birini oynadılar. Göze hoş gelmeyen ama maçın heranında sürpriz bir golü arayan ve arkasını sağlam tutan bir takım görünümündeler. Şu ana kadar yedikleri 6 gol bunun göstergesi. Galatasaray önünde 3 gol yediklerini varsayarsak sadece 4 maçta gol yediler bu sezon. 14 maçta 6 gol ciddi bir başarıdır. Hücumsal olarak kötüler diyoruz her zaman ancak atılan 17 golle gelen 9 galibiyet var. Sivasspor ise revizyon için devre arasını bekliyor. Ancak bu sene küme düşme kabusundan kurtulamayacaklar.

Kayserispor bu hafta geçen haftanın flaş takımı Manisaspor deplasmanındaydı. Güzel oyun çıkmadı ortaya ancak Kayserispor istediğini almayı başardı. Gökhan Emreciksin eski formuna hızla kavuşuyor. Boş geçen bir sezondan sonra şimdi toparlama sürecinde. Takımına ciddi katkılar yapıyor ve bu haftaki 3 puan onun ayağından geldi. Liderle arasında sadece üç puan kaldı. Şampiyonluk yarışının içindeler ve bu haftaki Bursaspor maçı çok önemli hale geldi. Anadolu takımlarının önderliği kimin yapacağını belirleyecek bir maç. Manisaspor ise forvetteki kalitesizliği yüzünden gol atmakta ve dolayısıyla puan almakta zorlanıyor. 11 gol atmışlar bu haftaya kadar ve bu çok düşük bir oran. Devre arası bu bölgeye transfer kaçınılmaz. Yoksa Yaser, Ergin ve İsaac ile seneyi tamamlayamazlar.

Antalyada oynan Antalyaspor-Gençlerbirliği maçı çarpıcı sonuçlar doğurdu. Jedinak sezon başı Gençlerbirlğinden kiralandı ve sahibi olan takıma iki gol birden atarak takımını galibiyete ulaştırdı. Birde hafta içi Cavcav Antalyaspor’dan yılalr önce şike teklifi aldığını açıklamış ve ortamı germişti. O takıma yenilerek sus payını almıştır. İki golde yan top sonucu oluştu. Jedinak iyi takip ederek golleri atmayı başardı. Kendisini bu yaz Dünya kupasında izleyeceğiz Avustralya formasıyla. Ayrıca Mehmet Özdilek’i tebrik etmek gerekir. Şuanki kadrosu ile azami ölçüde puan almış durumda. 20 puanın 16 sını evlerinde kazandılar. Ne zaman deplasmanda kaybetmemeyi öğrenirlerse o kadar üst sıralarda olurlar.

Trabzonspor geçtiğimiz hafta yaşadığı depremden sonra suları biraz durultarak tekrar yol almaya başladı. Bugünde Şenol Güneş ile sözleşme imzalayacaklar. Bu adımı olumlu yada olumsuz bulduğumu söyleyemiyorum. Çünkü işler iyi giderken kimse ses çıkarmıyor ancak biraz kötüye döndümü her yerden bir ses çıkıyor Trabzonda. Belki Şenol Güneş’e bu sesler biraz gecikmeli çıkar. Sadece o yönde bir avantajı var Şenol Hoca’nın. Bu hafta Eskişehirspor önünde Alanzinho ve Gabric formasına kavuştu. Bu onları kamçılamış göründü ve maçta oldukça üretken oynadılar. Ceyhun ise defansın gerisine çekilerek oradaki boşluk dolduruldu. Trabzonspor için bu sene kayıp senedir ve tüm güçlerini Türkiye kupasına ve yeni oyuncu kazanmaya vermeliler. Eskişehirspor ve Rıza Çalımbay bu maçtan çok önümüzdeki hafta sonu oynanacak Fenerbahçe maçını düşünüyorlar. Rıza Çalımbay’ın Fenerbahçe’ye karşı bir zaafı mevcut ve bu zaaf ona çok şey kaybettiriyor.

İ.B.B. – Gaziantepspor maçını izleyen kaç kişi vardı merak ediyorum. Belediye takımını bu ligde görmek istemiyorum. Ayrıca Abdullah Avcı’nında başarılı bir antrenör olduğuna inanmıyorum. Yıllardır ne etliye ne sütlüye karışıp ligi götürüyor. Transfer bütçesi olarak ciddi harcamalardada bulunan bir klüp halbuki. Karşısındaki Gaziantepspor ise kado kalitesine ihanet etmeyi sürdürüyor. Portekizli antrenör hala istenen takımı oluşturamadı. Kendisine sabit bir 11 bulup o kadroda ısrar etmeli. Süreklilik sorunu mevcut takımda. Transfer edilen ve kariyerli oyuncular olan Jorginho ve Linz’den hala yararlanılamıyor. Önümüzdeki hafta Antalyaspor maçında alınacak kötü sonuç sonu olabilir Portekizlinin.

Ligde görmek istemediğim diğer bir takım olan Ankarasporgücü bu hafta ligin en formsuz ekibi Denizlispor’u tek golle yendi. Bu takım hakkında diyeceğim tek şey bu haftaki 11 inde tam 8 Ankaraspor’lu oyuncunun olduğudur. Bu kadar şaibeli bir takıma sahip çıkan taraftara acıyorum. Denizlispor ise her geçen sene cepten yedi ve sonunda bu sene dibe vurdu. Alınan 7 puan var ancak üç puanı Ankaraspor’dan geldi. Sanırım bu kötü durum sene sonuna kadar sürecek.