Perşembe, Aralık 30

Fenerbahçe'yi Yenmek



A. Eren Loğoğlu çok güzel ifade etmiş. Aynen aktarıyorum :


"Öyle bir şey ki Fenerbahçe'yi yenmek, iktidara, egemen olana, faşizm öğretileriyle bezenmiş bir topluluğa karşı savaş alanında kazanılan bir zafer tadı alıyor gibi hissediyorum.

Sadece bir anlık sürüyor, göz kapaklarım düşüyor, bir titreme ve ürperti hali. Bedenim sarsılıyor yerinden, faylar kırılıyor bir yerlerde, kabuk bağlayan yaralar onuyor birdenbire. Sonra uyanıyorum, gözlerimi ufalıyor, ışığı biraz kısıyor ve yatağıma uzanıyorum.

Gece, gelecek güzel günler gibi umut dolu, heyecan ve aşk ile kaplanmış dingin gövdem.

Huzurluyum.
"

Lidere Selam Durun ; O Sene, Bu Sene






GALATASARAY CAFE CROWN (67): Joshua Shipp 11 (8 ribaund), Caner Topaloğlu 2 (1 ribaund), Preston Shumpert 16 (4 ribaund-1 asist), Taylor Rocheste (2 ribaund- 1 asist), Tutku Açık 12 (6 ribaund- 7 asist), Luksa Andric 5 (2 ribaund), Radoslav Rancik 11 (3 ribaund- 2 asist), Haluk Yıldırım (1 ribaund- 1 asist), Evren Büker 5 (3 ribaund), Sertaç Şanlı, Ermal Kurtoğlu 5 (4 ribaund).

FENERBAHÇE ÜLKER (56): Roko Ukic 8 (1 ribaund- 3 asist), Mirsad Türkcan 3 (3 ribaund), Ömer Onan 16 (2 ribaund- 1 asist), Lynn Greer (1 ribaund), Darjus Lavrinovic 1 (7 ribaund- 2 asist), Kaya Peker 6 (9 ribaund), Oğuz Savaş 14 (4 ribaund- 1 asist), Tarence Kinsey 2 (5 ribaund- 1 asist), Marko Tomas 3 (3 ribaund), Emir Preldzic 3 (1 ribaund- 1 asist)

Bu takım hertürlü desteği hakediyor. Dün akşam Rochestie hariç bütün oyuncuları kutlamak lazım ancak Tutku için bu kelimeler az bile kalıyor. Ellerine sağlık diyorum sadece. Takım oyunun ne demek olduğunu herkese gösterdiler. Fenerbahçe ise Ömer ve Spaja'nın yanlışlarına yanmalı. kazanabilecekleri bir maçı kaybettiler. Böylelikle ligin yeni lideri Galatasaray olmuş oldu. Oktay Mahmuti hocamıza bu kısa zamanda yarattığı müthiş sinerji sonsuz teşekkürler.

Pazar günü Cola Turka Arena'da Beşiktaş önünde alınacak galibiyet bu maçın anlamını dahada büyütecektir.

Saldır GALATASARAY.

Çarşamba, Aralık 29

Galatasaray - Fenerbahçe

Lig lideri ile ikincisi arasında ki bu muhteşem mücadele Spormax'ten canlı yayınlanacak. Spormax basketbol karşılaşmalarında şifresiz olarak izlenebiliyor Digiturk kullanıcıları tarafından. Herkese keyifli seyirler ve Saldır Galatasaray .

Salı, Aralık 28

İsimler Farklı Olaylar Aynı

Felipe ; Koşmadı gönderildi.

Jardel; Ağırdı gönderildi.

Lincoln ; Disiplinsizdi gönderildi.

Misimovic ; Sakız çiğnedi, gönderildi.

528 yıllık bir geçmişe sahip olan Galatasaray'ın bahaneleri bu kadar sıradan olabiliyor işte. Suçlu hep futbolcuda aranıyor. Bir kurban verilip yola devam ediliyor. Yada suç teknik heyete atılıyor ve yerine yenisi getiriliyor. İki gün önce Adnan Polat, Rijkaard'a 67 maç şans verdim, daha ne yapsaydım diye aptalca bir demeç verdi. Milyonlarca taraftarı olan bir kulübün başkanı bunu deme yetkisini görüyor kendinde. peki ya bunca futbolcu ve teknik direktör giderken geride kalan takım arkadaşları neden susuyor? işte anlayamadığım nokta burası. Hagi Misimovic'i beğenmeyerek göndermeye çalışıyor. Ancak takım oynadığı oyunla o tipte bir futbolcuya olan ihtiyacını gösteriyor. Diğer oyuncular veya misal kaptan Arda Hagi'nin yanına gidip Misimovic'e ihtiyacımız var dese ne olacak çok merak ediyorum.

Lincoln küstürülüp gönderildi, Jardel dövülerek gönderildi bu ülkeden. Elimizde bu değerlere yakın oyuncu mu varki bu kadar basit vazgeçilebiliyor. Şimdi sıra Misimovic'te ve beni en çok üzecek oyuncuların başında maalesef. Gıpta ile izlediğim ve beğendiğim bir oyuncu Galatasaraya transfer oluyor fakat forma giyemeden ayrılacak. Bunu susarak izleyen diğer futbolcu arkadaşları ise Misimovic'in gözü kapalı atabileceği pasları atmak için cebelleşecekelr. Bizde onları seyredeceğiz.

Yazıklar olsun kaprislere dayalı düzene.

Rama'yla Buluşma - 1

Arthur C. Clarke bilimkurgu yazarlarının önde gelen isimlerindendir. Uzay macerası serisi okumanızı isterim. 1960 yıllarda yazılabilecek ve kurgulanabilecek uzayın derinlikleri ancak kitaptaki kadar kusursuz olabilirdi. Bu serisi ise 4 kitaptan oluşuyor. Cuma günü elime geçecek olan ise serinin ilk kitabı olan Rama'yla Buluşma. 1999 yılında yazılan kitap fantastik nitelikli olsada düşünce sınırlarını zorlaması en güzel yanı. 11 Eylül günü ise raslantı sonucu konmamıştır oraya. Kitabın tanıtım yazısı ve arka kapağı şu şekilde:


"Bir zamanlar Ay'ın yüzeyini delik deşik etmiş olan estereoitler, Dünya için de bir tehlike olmayı sürdürüyordu. 2077 yılının 11 Eylül günü düşen bir esteroit, Padua ve Verona şehirlerini yeryüzünden silince, insanlar için Uzay Muhafızı projesini hayata geçirmek kaçınılmaz olmuştu. 2130 yılında Uzay Muhafızı'nın keşfettiği, keşfedildiği yıl ve sıraya göre önce 31/439, daha sonra ise astronomlar Yunan ve Roma mitolojisinden alınan isimleri tükettiği için Hint Tanrısı 'Rama'nın adını alan cisim jüpiter yörüngesinden Güneş'e doğru yol alıyordu. Alışılmışın dışındaki yörgesi ve büyüklüğüyle Rama katı bir cisim olmayacak kadar hafifti.


Dev bir metalik silindir muazzam bir hızla güneşe yaklaşmaktadır. İnsanlığın karşılaştığı yabancı bir uygarlığa ait ilk ürün... Teknolojik mucizelerin ve yapay ekolojinin dünyası... 'Clarke'ın yazdığı en iyi romanlardan biri... Gerilim ve gizem dolu'

-Sunday Times-

'Arthur C. Clarke... fizik ve astronomi konusunda olağanüstü bilgili ve yazın dünyasının en şaşırtıcı hayal güçlerinden birine sahip.'
-New York Times- '

Son 40 yılın bilimkurgu yazarlarının çoğu için, bu türün temellerini oluşturdu ve bilimkurgu okuruna evrenin gizem ve tehlikelerini anlatan romanlar yazdı.'
-Waterstones's BK, Fantezi ve Korku Kitapları Kılavuzu- "

Pazartesi, Aralık 27

İmam - Cemaat


Dün oynanan U-17 Galatasaray - Fenerbahçe maçında bu olaylar yaşandı. İlkyarının bitiminin ardından sahaya giren Galatasaraylı taraftarlar Fenerbahçeli futbolculara saldırmaya başladılar. Sonucunda ise kırılan burunlar ve hastaneye gitmek zorunda kalan sporcular.

Bu olayın ne zaman olacağını merak ediyordum. Galatasaray taraftarını bu ruh haline sokan ise Galatasaray'ı yönetenlerdir. Başarısız giden bir sezonu dahada berbat etmeye çalışan taraftarlar var. Bu olayın arkasından neler yaşanacak merak ediyorum. Galatasaray resmi sitesinden yapılan açıklama hiç birşey yapılmayacağını açıklıyor :


"Bugün Florya Metin Oktay Tesisleri’nde oynanan Galatasaray – Fenerbahçe U17 Ligi maçı, ilk yarı sonunda kontrolümüz dışında gerçekleşen saha olayları nedeniyle tatil edilmiştir."

Kendilerini aklama çabasından başka birşey yaptıkları yok. Bir Galatasaraylı olarak dün genç çocuklara yapılan saldırıdan utanıyor ve faillerinini ömür boyu spor müsabakalarından men edilmesini istiyorum. Galatasaray yönetimi bari bu konuda doğru hareket etsin.

Cumartesi, Aralık 25

Biz Bu Hallere Düşecek Adammıydık !!!



Sözlerini çok çok sevdiğim bir şiirdir. Mustafa Yıldızdoğan'ın ağzına ve gönlüne sağlık olsun. Bu şiiri beğenmeyenlerde çıkacaktır elbet. O kişiler için eklemedim zaten. Bu şiir bizi çok güzel anlatıyor. Şuan iktidardaki şerefsizler bir yana muhalefette olan hainler bir olmuş liğme liğme bölmeye çalışıyorlar bu toprakları. Ancak unuttukları bir şey var ki başlarına er geç gelecek. Bu millet susar susar ve zamanı gelince öyle bir tokat atarki karşısındaki bir daha ayağa kalkamaz. Bugün Kürt meselesi adı altında Türkiye ve Türkçe'yi katletmeye çalışanlar zamanı gelince o tokatı yiyecekler hiç şüpheleri olmasın. Mecliste Türkçe dışında başka dillerde konuşanlar ise onların toprak altında dahi yatacak yerleri yok. Köpek bile yemek yediği kabı pislemez. Bunlar hayvandanda aşağılık mahlukatlar. Ya sabır dostlar, dibe vurmaya az kaldı sonrasında yüzeye daha hızlı çıkacağız.

cCcgutireyiscCc.bjk.com.tr


Q7 ve Biraderleri





Kağıt üzerinde diyeceğimiz bişi yok özellikle Simaoya hayran bi adam olarak tabiki sevindirici transferler. Fakat önceden de belirttiğim gibi ligteki 14 puanlık fark, Avrupa liginde Kievi elememiz durumunda karşılaşılacak Man.City ve bu adamları oynatmak için zararına gönderilecek futbolcular, takımın düşeceği mali batak!
Bi tarafta sevindirik olma bi tarafta belirsiz kalma durumu... Hakkımızda hayırlısı...

Biri gider, Biri gelir


Joseden aldığı mirası har vurup harman savuran Benitezin görevine son verilerek yerine Leonardo getirildi. Moratti'nin medya tarafından isminin telahfuz edildiğinde "espri yapmayın" dediği Leonardo...
Benitezi ben çok şey yapmak isteyipte bişey yapamayan adamlara benzetirim. Finallerin adamıdır ama lig falan işine gelmez. Gerçi interin başında takımın yaşadığı sakatlıklar ve bu sene'nin transfersiz geçirilmeside etkili oldu bu sene ki tabloda.
Leonardo'da da ne numara var anlayamadım geçen sene Milan bu sene İnter hayret...
Beni en çok şaşırtan medya tarafından inter için Terimin isminin anılmaması oldu. Leonardonunda ekstra bişiler vereceğini sanmıyorum sezon sonuna kadar gemiyi götürür anca.

Cuma, Aralık 24

Haftanın Tatlısı

aşure

şu mübareğin içine kuru fasülye ve nohut atmasalar daha iyi olacak.

Çarşamba, Aralık 22

Galatasaray ve Sorunları



Sivas ve Bursa mağlubiyetleri ardından gelen 4 maçlık galibiyet serisi bu yarının en güzel dönemiydi. Sonrasında oynanan 11 maçta sadece 3 galibiyet alındı. Bu 11 maçta da 6 mağlubiyet var. Aslında Galatasaray’ın çöküşünü kısaca 17 maçta alınan 8 yenilgi ile açıklayıp geçebiliriz. Geçtiğimiz yıl 34 maç sonunda alınan 8 yenilgi bu sezon sadece 17 maçta alındı.

Rijkaard’ın takımın başında olduğu 8 maçta alınan 12 puan ve 4 yenilgi var. Atılan 12 gole karşılık yenilen gol sayısı da 12. Hagi takımın başına geçince manzara yine değişmedi. Oynan 9 maç sonunda alınan 11 puan ve 4 yenilgi. Atılan gol sayısı 7 iken yenilen gol sayısı ise 9. Totaldeki manzara tam bir rezalet. Ligin dokuzuncu sırası bile çok aslında.

En acı veren tablo ise kendi sahasında oynadığı 8 maçın sadece 3 maçını kazanabilen ve diğer 5 maçı kaybeden bir ekip olması. Atılan 9 gol ve yenilen 14 gol. Ali Sami Yen son sezonunda tarihinin en kötü sezonunu yaşadı. Böyle aciz bir takım görmemiştim Ali Sami Yen’de. Sezon sonunda en fazla iki yenilgi alınırdı o stada. Ama daha ilkyarıda 5 yenilgi ile rekor kırıldı. Deplasmanlarda ise tablo tersine dönüyor. Aldığı 14 puan ile en başarılı ikinci takım konumunda Galatasaray.

Sorunu tektek futbolcu bazlı açıklamaktansa genel resimden gitmek daha yararlı olur. Hali hazırdaki teknik heyete güven duymadığımı birçok kez yazıya dökmüştüm. Hiçbir gelecek göremiyorum maalesef. Tugay’ın varlığı birkaç kıvılcım çakmıyor değil. Umarım en kısa sürede kendisini daha çok yetki ile kenarda görürüz. Kaleci mevkii ise Mondragon’dan sonra kapanamayan bir yara. Aykut-ufuk ikilisi önceleri dediğim gibi beraber kaleye geçseler belki çare olabilirler ancak buda futbol kuralları dışında. Bu nedenle Karcemarskas ve Sinan Bolat gibi arayışları girilmesi yararlı. Sinan Bolat tipik bir refleks kalecisi. Karcemarskas daha iyi bir seçim olur görüşündeyim. Ancak Atletico Madrid’de De Gea’nın yedeği konumuna düşen Sergio Asenjo gönlümdeki isim. Makul bir fiyata anlaşma sağlanabilir kendisi ile. Henüz 21 yaşında olması dezavantaj olsada uzun vadede çok iyi bir seçim olur. Kısa sürede çözüm isteniyorsa Doni ve Karcemarskas’tan biri çözüm bulunabilir.

Defans hattıda son derece sağlıksız ve çarpık. Sağ bek ve sol bek konusunda bir sıkıntı yok fakat stoper bölgesinin iki pozisyonu için yeterli isimler yok. Lucas Neill ön plana çıksa da daha kaliteli isimleri kadroya katabilecek güçte Galatasaray. Bu mevkideki transfer isteğim ise Köln’de oynayan Brezilyalı Geromel. Köln’ün durumu göz önüne alındığında pekte imkansız bir transfer değil. Ali Turan ve Servet ile yollar ayrılmalı. Verebilecekleri yada vermeyecekleri şeyler artık çok net. A2 takımından bu bölgeye takviye devam edilirse hiçbirşey kaybedilmez.

Orta saha bölgesi ise en fazla takviyeye ihtiyaç duyulan mevki. Sarp-Ayhan-Barış gibi bir üçlü ile ne kadar gidilebileceği birçok kez denendi. Yerlerine gurbetçi takviyeler olmalı. Taner Yalçın çok iyi bir seçim olabilir. Zira yetenekleri ve hırsı Galatasaray’ın ihtiyaç duyduğu olgular. Cana ise defansif yönden yeterli fakat topu ön alana geçirmede çok yavaş. Yine de sahadaki duruşu itibari ile vazgeçilmezdir. Misimovic gibi bir yetenek elimizde fakat faydalanmamak büyük saçmalık. Hagi bu konuda kararlı maalesef. Emana ve Bradley basında sık sık yeralıyor. Bradley Bursaspor’un aradığı isim ancak Galatasaray’ın değil. Emana ise sadece hayal olur. İbricic’in Misimovic’ten ne fazlası var onuda merak ediyorum. Sağ kanatta ise ciddi bir sıkıntı yaşanıyor. Aydın, Serdar artık denenmemesi gereken oyuncular. Pino ise kanatta forvetteki katkısını veremez artık. Bu bölgeye yapılacak Hamit yada Volkan Şen transferi nokta atışı olur. Ancak iki ismin transferi şuan için imkansız. Basında ismi geçen Gabriel Torje konusunda herhangi bir fikrim yok.

Takımın vurucu gücü olarak kabul edilen forvet mevkisine mutlaka transfer yapılacaktır. Hagi’nin isteyeceği isimlerin özelliğini kestirmek güç değil. Altidore ve Marica gibi oyuncular istediği tipte isimler. İki oyuncudanda verim almak için kanatların iyi çalışması gerekiyor. Bu isimlerden ziyade daha aklı başında işler yapabileceğini gösteren Anıl’ın denenmesi ise gönlümden geçendir. Yada Batdal’a verilecek her dakikanın Anıl’a verilmesi.

Bu kötü durumdan kurtulmak için takıma fayda veremeyenlerle yol ayrımına gidilmesi gerekli. Sonrasında ise alınabilecek kaliteli oyuncuların yanına gençlerin monte edilmesi ve bu gençlerden en az bir tane ilk 11 oyuncusu çıkarılması gerekiyor. Galatasaray bugüne dek kendi bünyesindeki oyuncularla başarıya ulaşmıştır.

Pazar, Aralık 19

Aferin Çocuklar

Gaziayıntapla Başkanımızdan ötürü maddi, manevi bi bağımız vardır bayadır, bi de her zaman puan kayıpları yaşatırlar yakaladıkça. Bu geceki Beşiktaş asla galibiyeti haketmedi son 5 dakikadaki kıvılcımlar hariç...

Avrupa ligi dönüşü ligte kaybettiğimiz 15.puan hayırlı olsun... Herkesin dilinde bi sakatlık bahanesi, bi yorgunluk demeci... Ne olursa olsun bugün sahada olan 11 bu maçı alabilecek kapasitedeydi ve bu maçın bahanesi bu değildi.

Liderle aramızda 14 puan fark var ligin ikinci yarısına sakatların dönüşü, yeni transferlerle yeni bir rüzgarla başlayacağız fakat gerçek şu ki şampiyonluk artık fantaziye dönüştü.





Schusterin felsefesinden yana sıkıntım yok, sabredilip uzun yıllar başarılı olacak bi Beşiktaş için çalışılmalı ama bu maçtan sonra Schusterin basın toplantısında söyledikleri beni üzdü malesef, o da artık lige havlu atmış durumda işte maç sonrası demecinden bir kesit;

"Buraya Beşiktaş'ın bir kaç senelik takımını oluşturmak için geldim. İkinci yarı hazırlıklarına daha iyi şekilde devam edeceğiz. Yazın da daha farklı takviyeler ve değişikikliklerle iyi işler yapmaya çalışacağız. İyi yoldayız ve daha iyi olacağız. Çok iyi şeyler yapmamıza rağmen sakatlıklar nedeniyle bu pozisyonda bulunuyoruz. 2010 yılı sonu itibariyle sakatlıkları geride bırakıp 1 Ocak'tan itibaren sağlıklı ve istekli futbolcularla ikinci yarıya başlayacağız. İkinci yarıda çok farklı bir Beşiktaş olacak."

2003-2004 devre arasına 11 puan farkla girip ligi liderin 14 puan gerisinde tamamlamıştık, o sene akıllardan çıkmaz asla, çok şeyler konuşulur o sezon hakkında... Benim aklımda kalanlardan biride o sezon İnönüdeki son maçta yankılanan şu tezahurattı;
geceleri disco, içki ve kumar...
şampiyonluk gitti...
AFERİN ÇOCUKLAR!!!

Konya Ovası

Aydın ve Uğur'dan sonra hatta Arda'nın sakatlandığı maçtan sonra yine bir başka kırılma anına imza atıldı Konya Ovasında. O armayı öpmen taraftarlardan çok takım içindeki kahpelere büyük bir ders oldu.

Yeni 66 mız şimdiki 10 dan çok çok daha büyük. Sen çok yaşa Anıl.

Cuma, Aralık 17

Avrupalı Kartal

Ligte sakatlılardan dolayı yaşanan inişli çıkışlı grafiğin ötesinde Avrupa Liginde alınan sonuçlar şüphesiz dikkat çekiciydi. Avrupa Ligi grup maçlarının sonu olan Rapid Wien maçında oynanan futbol, alınan skor, Q7 nin dönüşü, güzel futbolu ve attığı enfes gol etkileyiciydi denilebilir.

Rapid Wien maçında uzun zamandır hasret kaldığımız Guti-Q7 uyumu gözlerimin çapağını aldı diyebilirim.Rapid tabiki Beşiktaşın ayarında değil bunuda belirtmek lazım...

Şimdi yollar yeniden Kievle kesişti. 2002-2003 sezonunda 3. turda elediğimiz Ukrayna ekibi benim muhtemel rakipler arasında istediğim bi ekipti fakat bu turu geçtik desekte sonraki turda çook büyük ihtimalle Man.City le oynayacağız ve bu gerçek Avrupa Ligi serüveninin benim için şimdiden bittiğinin resmidir. Man.City bence Avrupa Liginin en iyi kadrosu... Onlarla finalde karşılaşmak isterdim. Ne diyelim Yok bir sitemim hayatta herşey kısmet demiş şair...

Öte yandan gerçekleşen ve gerçekleşmesi muhtemel transferlerin TSL de aynı anda oynayamıcak olması sebebiyle Avrupa Liginin düşünülerek yapıldığı aşikardı. Şimdi ise bu turdan sonra rakip Man.City... Neler olacak gerçekten merakla bekliyorum.

Simao ve Almeida transferlerinin gerçekleşmesi durumunda sahadaki 11in etkili olmaması zor bi ihtimal olduğunu düşünüyorum ki bi de tutarsa Fernandes var...

Fakat bu oyuncuların oynaması için gönderilmesi gereken Zapo, Fink, Ferrari ve Tabata ya da Holosko var, bu oyuncular ne koşullarda gönderilecek nasıl bir tutum sergilenecek bu da bende bi merak konusu.

Kulubün bu şaşalı günlerinde battığı borç batağı dipsizleşmeye devam ediyor, 3 portekizlinin transfer faturası 29 milyon euro deniliyor, gönderilecek oyuncularda muhtemelle değerlerinin baya bi altına gidecek ve zarar zarar zarar... (yarın bi gün bu blogta tamamlanan transferlerin coşkusunu yaşayacak olsamda bu gerçekleride görmezden gelemem)

Sezonun ilk yarısında yaşanan onca sakatlığın sebebinin sadece erken açılan sezon olarak göstermeye çalışmak günümüzde bi tık kadar uzak olan tıb bilimini hiçe saymak olur. Bi problem var antreman programı, sağlık ekibi, oyuncuların düzgün yaşamaması, uzun soluklu yükleme vs... Ama bu Beşiktaş gibi bi kulüpte olmamalı. Örn:Fenerbahçe neden orda sakat adamlar hemen oynayabiliyor? Müzmin sakat olarak lanse edilen Emre dahi sakatlanıp hemen toparlanabiliyor? Çok uzaklara bakmaya gerek yok! Fenerin bizden eksiği sadece oynamadığı Avrupa Ligi maçları...

Unutturulmaya çalışılan Fatih Tekke konusu üzücü bir hal aldı. En sonunda başkanın ekranlardan Tekkeye yönelik 'istediğimizi veremedi' demeci ilerisi içinde Beşiktaşımızın yönetimden dolayı yaşayacağı problemleri göz önüne getirdi diyebilirim. Tekkenin Beşiktaş için önemli bi futbolcu olacağından ben şahsen emindim. Fakat sorun ne? şüphesiz başkanın dediği değil. Tekke sadece M.idmanyurdu maçında ve Porto maçının son 10 dk.sında görev aldı hatırladığım kadarıyla sonra silindiği haberleri dolanmaya başladı. Kimilerine göre bunun sebebi Schusterle ettiği kavga kimilerine göre hocasından izinsiz gittiği Cuma... Başkana görede yukarda yazılanlar. Bence bunun tek sebebi Trabzondan Altaya transfer olduğu günlerden bu yana transfer edilmek istenen Fatih Tekkenin Schustere sorulmadan transfer edilmesiydi. Schusterde yönetime inceden ayar verdi olan Tekkeye oldu malesef. Benim bu tezimi çürütecek tek kafa kurcalayacak konu ise Ersan... Ersanın transferine Schuster mi? onay verdi...

Avrupa Ligi Kuraları



SSC Napoli (ITA) v Villarreal CF (ESP)
Rangers FC (SCO) v Sporting Clube de Portugal (POR)
AC Sparta Praha (CZE) v Liverpool FC (ENG)
RSC Anderlecht (BEL) v AFC Ajax (NED)
KKS Lech Poznań (POL) v SC Braga (POR)
Beşiktaş JK (TUR) v FC Dynamo Kyiv (UKR)
FC Basel 1893 (SUI) v FC Spartak Moskva (RUS)
BSC Young Boys (SUI) v FC Zenit St Petersburg (RUS)
Aris Thessaloniki FC (GRE) v Manchester City FC (ENG)
PAOK FC (GRE) v PFC CSKA Moskva (RUS)
Sevilla FC (ESP) v FC Porto (POR)
FC Rubin Kazan (RUS) v FC Twente (NED)
LOSC Lille Métropole (FRA) v PSV Eindhoven (NED)
SL Benfica (POR) v VfB Stuttgart (GER)
FC BATE Borisov (BLR) v Paris Saint-Germain FC (FRA)
FC Metalist Kharkiv (UKR) v Bayer 04 Leverkusen (GER)

Bir sonraki tur eşleşmeleri :

Benfica/Stuttgart v BATE/PSG
Beşiktaş/Dynamo Kyiv v Aris/Manchester City
Rubin/Twente v Young Boys/Zenit
PAOK/CKSA Mokova v Sevilla/Porto
Lille/PSV v Rangers/Sporting
Metalist/Leverkusen v Napoli/Villarreal
Anderlecht/Ajax v Basel/Spartak Moskova
Sparta Praha/Liverpool v Lech/Braga

Şampiyonlar Ligi Kuraları


AS Roma (ITA) v FC Shakhtar Donetsk (UKR)
AC Milan (ITA) v Tottenham Hotspur FC (ENG)
Valencia CF (ESP) v FC Schalke 04 (GER)
FC Internazionale Milano (ITA) v FC Bayern München (GER)
Olympique Lyonnais (FRA) v Real Madrid CF (ESP)
Arsenal FC (ENG) v FC Barcelona (ESP)
Olympique de Marseille (FRA) v Manchester United FC (ENG)
FC København (DEN) v Chelsea FC (ENG)

Senin Kişiliğini İyi Biliriz

"Benim kişiliğimi karakterimi herkes bilir. Başkalarının başarı ya da başarısızlığına kılıf aramam. Sorunu kendimde ararım. Ama bazı şeylerin de gündemde olması, konuşulması gerek. Bakıyorum kimse gündeme getirmiyor. Trabzonspor takımının aldığı başarıları, Şenol Hoca’nın elde ettiği başarıyı yadsımak yanlış olur. Bir teknik adam olarak alkışlamak durumundayız. Ancak kimse yanlış anlamasın ama Trabzonspor son 3 haftada kritik maçlar oynadı. Bu 3 maça bakmak lazım. Gaziantepspor, Bucaspor, İstanbul Büyükşehir Belediyespor... 3 maç 3 penaltı. Bu penaltılar Trabzonspor’a kasten, isteyerek verildi, demiyorum. Fakat kimse bunları incelemiyor. Ancak maçların kritik anlarına denk gelen penaltılara bakmak gerek."

Bu kadar samimiyetten yoksun açıklama olmaz. Senin kişiliğini iyi biliriz Aykut. Futbolcu iken nasıl penaltılar kazandığını, antrenörken nelere göz yumduğunu iyi biliriz.

Haftanın Tatlısı

şam tatlısı

Perşembe, Aralık 16

O An

Oğluma

Gam, keder, elem, tasa, gurbet
Hasret, dertler geçip gider elbet
Bir merhaba, acı kahve, hatır sorma ve
Dostluklar sürer elbet.
Sımsıkı sev sen, sevmeyi
Bazen almadan da vermeyi
İstanbul şehri malın olsa
Ölümden öteye köy yok ya.
Gün olur devran döner,
Akar seller kalır pullar, kavuşuruz
Eser yeller, yağar karlar,
Gelir bahar, açar güller koklaşırız.
Sultan Süleyman'a kalmamış,
Ha babam dönen şu dünya.
Babanın tapulu malı olsa,
Kefenin cebinde yer yok ya.
Papazın eşeğini kovala dur,
Ali'nin külahını Veli'ye uydur.
Aldat dur, aldan dur
Oğlum hayat bu mudur?
İşte ağaç, işte deniz, işte toprak
İşte, hayat budur oğlum...
Başını dik tut, hiç eğme sen
Aklına ve yüreğine güven.
Çağını bil, çağına yakış
Güzelliklerle yarış.

Cem Karaca


Pazar, Aralık 12

Galatasaray 0-2 Gençlerbirliği


Aralarında çok fark var. Alttaki hıyarlar insana huzursuzluktan başka hiçbirşey vermiyorlar. giydikleri forma,taşıdıkları arma okadar iğreti duruyor ki midesi bulanıyor insanın. Şeref yoksunu bir kadro ve başlarında ne yapacağını şaşırmış bir teknik heyet. Her hafta kendini akla peşinde koşuyor. Alınacak sert önlemlerden bahsediyor fakat bir türlü o kararları veremiyor. Çünkü kendisi dahi inanmıyor nereye geldiğine. Romanya genç çocuklara tecrübe aktarırken biranda üst düzey bir klubün başında buldu kendini.
Şeref tribününde ise en büyük şerefsizler oturuyor. Rant peşinde koşmaktan takımı ne hallere düşürdüklerinin farkındalar mı acaba? Gerçi umurlarındamı ki. Cepler doluyor nasılsa.
Tüm bu kişilerin üstünde ise karda, yağmurda her zaman bu renklere aşık taraftarlar. Dün tepkiyi çok güzel gösterdiler. Ancak o isyanı anlayacak ne oyuncu var nede yönetici. Alt yapıdan çıkan oyuncular dahi umursamıyor artık o tepkileri. Biran önce sahadan çıkmak için sakatlık numaraları yapıyorlar. O kadar karamsar bir tablo var ki artık ümidim dahi kalmadı. Bundan daha da kötüsü olamaz diyoruz fakat her hafta daha beteri ortaya çıkıyor. Artık hareket vaktidir Galatasaray taraftarı. Florya dinlenme tesislerini basma günü çoktan gelmiştir.

Cumartesi, Aralık 11

Zor Dostum Zor...

Schuster'in maç sonrasında dediği gibi söylenecek fazla bişey yok... Soğuk havanın Beşiktaşımızı vurduğu bi gece yaşandı.
Sakatlık dolayısıyla etkili isimlerin olmayışı, Holoskonun etkisizliğinin yanında oyundaki fark katacak tek oyuncumuz Guti'nin noel tatiline erken başlama arzusu sayesinde Eskişehir deplasmanından elimiz boş döndük.

Gutiye ayrı bir parantez açmak gerekir geçen hafta sorumsuzluk sebebiyle yaşadığı kazayı bu gece yaptıklarıyla sıvamış oldu. Yıldızdır, iyi futbolcudur fakat bu gece beni kederlere saldı. Çekin kulağını falan diyemicem ona bu yönetimde kimsenin g.tü yemez her daim...
Guti konusunda ne yapılabilir fikrim yok yorumum hiç yok...

Sakatların bi an evvel dönmesini, devre arasında Boboyla yeni sözleşme imzalanmasını, sezonun ilk yarısını galibiyetle kapatmayı, Devre arasında takımdaki eski kalıntıları (örn:tabata) silip bi iki transfer yapılmasını ümitle bekliyorum.

Pazar, Aralık 5

Beşiktaş 1:0 Bursaspor

Dün geceki Schalke-Bayern Münih mücadelesini izlerken acaba aynı mücaleye yakınını bu maçta görebilirmiyim diye düşünmüştüm. Bugün izlediğim mücadelenin maçın hakkını verdiğini düşünüyorum. Beşiktaşımız uzun bir aradan sonra İnönüde üç puan alarak yola devam demesini bildi.
İki denk yakımın mücadelesi gibi başladı maç atan galip yiyen mağlup gibi bi görüntü vardı adeta. Şüphesiz maçın kırılma noktası Volkan Şen'in atılmasıydı. Volkanın atılmasıyla birlikte Beşiktaş Bursa kalesinde daha aktif olmaya başladı. İlk yarı böyle tamamlanırken...
İkinci yarı sahaya daha hakim arayışta bi Beşiktaş izledik lakin Beşiktaş bal yapamayan arı gibiydi. Bobo, Nobre ve silinen Tekke yokluğunda gol bölgemizde gol yapacak Holosko ve Kuçikten başkası değildi. Holosko ard arda yakaladığı birbirinin benzeri ikinci pozisyonda golü buldu ve İnönüde çok değil iki hafta önce kendisini ıslıklayan skor izleyicilerine selamı çaktı.
Herşey mükemmel, herşey çok iyi demek isterdim fakat bu mümküm değil... Ama ard arda ligte alınan bu iki galibiyet umarım geç kalınmış bir serinin başlangıcıdır. Haftaya Eskişehir deplasmanında devamını diliyoruz aga...

Cumartesi, Aralık 4

Ultraslan ve Koyunları

Sevgili Galatasaraylılar,

Futbol takımımızın aldığı sonuçlardan hepimizin memnun olmadığı malumunuzdur. Ama daha bugün Lig Radyo’da konuk olarak katıldığım program da dahi; ultrAslan olarak asla; bu kötü gidişatın hesabını Galatasaray kültür ve ahlakına uygun olmayan yöntemlerle ve usluplarla sormaya kalkışmayacağımızı, gerektiğinde yapılması gereken tüm eleştiri ve protestoları Galatasaray kültür ve ahlakının gerektirdiği bir şekilde yapacağımızı belirtmemize rağmen.

Kısa bir süre önce HT Spor web sitesi’nden “ultrAslan Florya tesislerini bastı” diye bir son dakika haberi manşetten girilerek, kamuoyunda ultrAslan adına olumsuz intiba bırakacak bir haber servis edilmiş ve de tarafımızdan bu olayla ilgili hiçbir alakamız olmadığı kendilerine bildirilince, bu haberden “ultrAslan” adı kaldırılarak yerine “Galatasaray taraftarı” ibaresi konmuştur.

Son olarak; ultrAslan Bağımsız Taraftar Oluşumunun böyle etik olmayan hiçbir protestonun içinde olmayacağını herkese tekrar deklare ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla.

Oğuz ALTAY
ultrAslan Genel Koordinatörü


Bu açıklamanın yapılma sebebi dün gece Galatasaray futbol takımı Florya'da kampta iken taraftarlar ki yaklaşık 50 kişi olduğu söyleniyor, Florya'nın o meşhur 5 kapısından birine "Hıyar" bırakmışlar ve açtıkları pankartta "Bu hıyarlardan cacık olur, sizden bi .ok olmaz" yazıyordu. Tabi ki Ultraslan'dan böyle davranışlar beklememek gerekli çünkü onlar biletleri ve rantlarının derdindeler. Hiç bir zaman bu oluşumun içinde olmadım ve bununla gurur duydum. Deplasmanlarada kendi imkanlarımla gittim ve içlerinde ki yapıyı gördükçe midem bulandı. Bunlar öyle bir Galatasaraylı ki maçı dahi izlemezler kim bağırmış kim bağırmamış not alırlar. Hatta yıllar önce yakınımda ki bir şahsa davul tokmağı dahi fırlatacak terbiyesizliğe sahipler.

Galatasaray tarihinin en kötü dönemleri yaşanırken sadece stadda bir kaç uğultu ile tepki verip geçenler dün yapılan ve benim çok beğendiğim tepkiye sahip çıkmayarak düzenin adamı olduklarını gösterdiler. TT Arena'da daha etkin olmak adına bu rezalet sonuçlara ve yönetime gerekli tepkiyi göstermiyorlar.

Ayrıca taraftar grubunun anlamsızlığınıda vurgulamak gerekli. İlla bi çoban olacak koyunların başında ki onlardan paralar kazansınlar. Sanıyorlar ki ali Sami Yen onların tekelinde. Onlar olmasa stadda kimse bağırmayacak. Halbuki onlar geldikten sonra tribündeki kalitesizlik dahada arttı. Uyku getiren tezahüratlardan başka ne verdiler ki Ali Sami Yen stadına.

Cuma, Aralık 3

Haftanın Tatlısı

tablo mübarek

Bu Nasıl Mantık ?


İsrail’de Karnel dağlarında başlayan ve halen devam etmekte olan yangın şuana kadar 40 sivilin yanarak ölümüne yol açtı. Ölenleri büyük çoğunluğu cezaevinden tahliye edilen mahkumlar ve gardiyanlar. Fotoğraftaki araçtan kaçamayan onlarca insan yanarak can verdiler.

Buraya kadar acı bir haber, ancak bundan sonra bu linke tıklamanızı rica ediyorum. Burada ki yorumları sıkılmadan okuyunuz. Ben bi yere kadar okuyabildim ve yazılanları idrak etmekte zorlanıyorum. Nasıl bir bağnazlıktır ki yanarak can veren bir insan hakkında bu yorumlar yapılabiliyor.

İsrail politikaları gereği nefret edilesi bir ülke olabilir ancak bu onların da insan olduğu gerçeğini değiştirmez. Böyle acizce sevinmek ise bir müslümana en yakışmayacak hareketlerdendir. Yorumların bazıları şu şekilde :

• yorumunda insanlıktan bahsetmişsinde sen israili ve israil halkının insan olduğunu mu düşünüyosun yoksa açında kuran okuyun demişsinde kuranda okuyamadığın yerlede var sanırım.KURAN- KERİM de de yahudilerin lanetlendiğini bilmiyorsun sanırım???? &8220(Yahudiler peygamberlerle alay ederek) "Kalplerimiz perdelidir" dediler. Hayır küfür ve isyanları sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir. O yüzden çok az inanırlar.&8221 (Bakara 88) ister asker olsun ister sivil olsun farkeden bişey yok
• Gidip iki odun da ben atasım geldi...
• lafa geldımı faşistliğie kızan islamcılar iş israilli sıvıller olunca gerçek yuzlerını cıkarıyor ortaya sızlerde ınsanlık kalmamış şimdi soruyorum mavımarmara baskınını israilli sivlliler mi yaptı ?asker yaptı hukumetı yaptı burada ölenler siviller bu kadar mı yobaz ve bagnaz oldunuz yazıklar olsun bırde ıslamdan dınden bahsedersınız devamlı açında kuranı okuyun sallamayın işkembeden
• savaş gemilerinden uçaklar kalksın körfezden kaldırır mı koşar mı yardıma bakalım. yüzsüz israil yardım istemiş, türk yetkililer kabul etmiş. birçok israil haber sitesinde israilliler yazılarında türkiye yardım eder mi diye çok fazla yazı var...allahim sen yücesin sen büyüksün
• buda bir şeymi? bunlar ufak tefek...

• yanarak canveren yahudiler için 1 g üzülmedim keşke daha çok kişi ölseymiş...

• sevinçten uyuyamadım mutluluk gözyaşları bunlar. :d

• bu ne güzel haber.

• göndermesin itfaiye uçaklarımızı. bir hayvan dahi acı çektiğinde üzülüyorsam. 2008 gazze katliamından sonra filistinli bebeklerin bombalar altında kalmış parçalanmış vucutlarına kahkalarla gülen bir millete ben hiç acımam hiç affetmem ve o bebeklerin üzerine bombalayan millet sınıra geçmiş çekirdek çitleyip insanlığı yok eden mahlukatlara üzülmem. kendi bebelerine bombaların üzerine yazı yazdıran mahlukatlara acımam. allahım daha beterini göstersin bunlara onlar insan değiller ki üzüleyim.

• evet masumsa ölenler israil politikasını desteklemiyorlarsa şayet,onlar için üzüldüm.ancak siyonist düşüncedelerse allah şahidimdir ki içim bir zerre acımamıştır


Şu son yorum başlıbaşına bir olay. Bu kişiye sormak istiyorum Adana İncirlik’ten kalkan ABD uçakları gidip Bağdat’ı bombalarken ve orada masum sivil insanlar ölürken de hiç mi üzülmedin? Hiç mi suçluluk duygusuna kapılmadın? Yoksa ölen insanların dinine göre mi üzüldün? İslam hoşgörü dini değil midir?

Peki bu şerefsizlik niye …

Perşembe, Aralık 2

Cska Sofya 1:2 Beşiktaş



Beşiktaşımız bu gece Avrupa Arenasında 100. golünüde bularak Uefa Avrupa Liginde ilk defa gruplardan çıkmayı garantilemeyi başardı.


Maç beklediğimden de temposu düşük ve seyir zevki düşük geçti. Özellikle Cska ilk yarının son anlarına kadar şaşırtıcı derecede durgundu, tabii Cska'nın eti butu belli fakat bu derece temposuz olmaları inanılır gibi değildi. Bu tempoya Beşiktaşta katılınca oldukça sıkıcı bi oyun izlendi.

Hep tekrarlıyorum Beşiktaş ilk golünü ne kadar erken bulursa takım o derece erken havaya giriyor ki bu gece ilk gol ancak bu şekilde gelebilirdi. Ve bu gol Gutinin ustalığının göstergesiydi.

İkinci golde Ali KUÇİK'in zekası önemliydi. Fakat böyle bi maçta yedekler arasında 2 kaleci oluyorda Fatih TEKKE nasıl kadroda değildi... Schuster gerçekten Tekkeyi sildi mi? Bekleyin Tekke dosyası yakında...
Dip Not: Şimdi sırada Bursaspor maçı, 6 puanlık bir maç, son şampiyon ve geçen sezon iki maçtada rakibine boyun eğen Beşiktaş... Haydi Çoçuklar TAM ZAMANI ŞİMDİ...

Kısa Kısa



- Yılın son ayına ulaşmış bulunuyoruz. Yılbaşı geyikleri ve espirileri her zaman ki pusuda bekliyor olacak. Ancak en büyük gerçek zamanın durmadığı ve çok hızlı aktığı.

- Gelecek haftadan itibaren yeni bir işim oluyor. Hedef tabi ki halka hizmet, amme hizmeti yapmış olacağım bir anlamda.

- Dünya Wikileak ile meşgul ve önemli bilgiler içeriyor. Ancak tüm bulunan bilgiler geçmişe dair şöyle gelecekte ki planlardan bi kaç belge olsa doğruluğunu daha iyi anlardık. Sonuçta geçmişte ki olaylardan sonra hayal üretmek daha kolay. Bu arada başbakanımız Tayyeap ile ilgili önemli iddialar mevcut.

- Yine sevgili başbakanımız emiş ki doğruluğu belgelensin istifa ederim. İsviçre’deki hesapları kendisi dahi istese belgeleyemez o derece sıkı kanunları var o bankaların. Seçime doğru daha neler neler dökülür ortaya.

- Bu ayki kitap tavsiyemi 25 Kasım’da söylemiştim. Sümerlilerde Tufan, Tufan’da Türkler değerli Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın değerli bir kitabı. Bu arada eğer ilgi duyuyorsanız Sümerlileride bir gözden geçirin derim. Sümer tabletlerinde anlatılan hikayelerle kutsal kitaplarda anlatılan olayların ne kadar birbirne benzediğini gördükçe şaşıracaksınız.

- Bu sıralar futboldan ziyade basketbola daha çok ilgi duyuyorum. Basketbol takımımız çok daha iyi ve en azından galibiyet sevinci yaşatabiliyor. Şimdiden not düşüyorum ki Hagi ile bu takım başarılı olamaz. Başarı Türkiye ligi şampiyonluğu ise onu iki sene içinde kazanır ancak bir futbol fikri asla oluşmaz.

- El Clasico hakkında yazdığım yazılara tepkiler oldu fakat hiç umrum da değil. Barcelona’yı sevecek tek neden futboldur onun dışında ki devrimci ruhu vs sevgisi palavradır. Ayrıca yüzyılın kulübününde kim olduğu aşikar.

- Bu akşam 21:00 da NASA önemli bulguları açıklayacağını beyan etti. Merakla bekliyorum …

- Üstad diyor ki ;

Yarın elbet bizim, elbet bizimdir;
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
‘Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur’

Çarşamba, Aralık 1

O An



Birden hatırlarsın,
O da seni - - birden bazan:
Nerde, ne yapar şimdi
Parlar bir özlem anılar arasından.

Bu akşam ne garip sözcük
Sanki ilk duydum, yadırgıyorum:
Akşam. Bilmem bulur muyum
Yollara baksam?

Söner yangın birazdan
Yatışır özlem.
Bir gün karşılaşırız
Bir gün, bir yarım akşam.

Behçet NECATİGİL

Elano Santos'ta


Galatasaray Profesyonel Futbol Takımı oyuncumuz Elano Blumer'in 2.900.000 avro bedelle SANTOS FC'ye transfer olması konusunda anlaşmaya varılmıştır. Oyuncu 31 Aralık 2012'ye kadar başka bir takıma daha yüksek bir bedelle transfer olduğu taktirde elde edilen karın %50'si de şirketimize ödenecektir.

Oyuncu aşağıda belirtilen alacaklarından vazgeçmistir:

2010-2011 sezonuyla ilgili olarak tahakkuk etmiş: 1.558.364 Euro
12.000 ABD Doları

2010-11 sezonu sonuna kadar tahakkuk edecek: 1.200.000 Euro

İleriki sezonlarda tahakkuk edecek toplam: 6.200.000 Euro

Menajer alacağı: 200.000 Euro

olmak üzere şirketimizin toplam taahhüdü 9.158.364 Euro ve 12.000 ABD Doları kadar azalmıştır.

Elano Blumer’e bugüne kadar Galatasaray’a vermiş olduğu hizmetlerinden dolayı teşekkür eder ve bundan sonraki futbol yaşamında başarılar dileriz.

Galatasaray Sportif AŞ.

Şaka gibi bir açıklama ile Elano Santos'a kakalandı. Ancak orada iyi oynayacağına da eminim. Buradaki ruhsuz, umursamaz tavırları orada göstermez ve milli takım için oynar. Hem biz hem o kurtuldu diyebiliriz. Ancak yapılan açıklamanın basiretsizliğini anlamak için bir kez okumak gerekli. Biz zamanında kötü bir tercih yaptık ama sonunda kurtulduk demeye getiriyorlar. Bir de herşet euro iken o 12.000 ABD doları nereden gelmiş oraya çözemedim. Neyse bi kangrenden kurtulduk sırada niceleri var.


Salı, Kasım 30

Fazla Söze Gerek Yok...


MES QUE UN CLUP




“MES QUE UN CLUP”

Katalan dilinde “bir klüpten öte” manasına gelmektedir. Bu söz Fc Barcelona için söylenen ve Barcelona ile simgeleşen bir cümle olmuştur. Bu sözün alelade söylenmiş bir cümle olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Keza sadece popülarite için söylendiğini de düşünüyorsanız yanılırsınız. Bu söz Fc Barcelona’nın kuruluş amacını temsil etmektedir.

Fc Barcelona sevgisi ülkemizde son yıllarda ciddi anlamda artmıştır. Açıkca bunda en büyük pay oynadıkları futbolun yakınına dahi yaklaşan başka bir takımın olmaması. Ancak bu sevgiye Katalan gözüyle bakarsak toplum olarak Fc Barcelona’dan nefret etmemiz gerekmektedir. Bu sözüm sadece futbol olarak Fc Barcelona’ya sempati duyan kişileri kapsamamaktadır. Açıkca söylemek gerekirse Fc Barcelona bizim ülkemizde şöyle algılanmaktadır :

“Dünya üzerinde en iyi futbolu oynayan, en büyük yıldızları yetiştiren, büyük kulüp olma özelliğini barındıran, İspanyanın başkenti Madrid’e ve kralın takımına karşı savaşan, ezilen, ezilmekte olan, sömürülen, Katalan halkını temsil eden bir yapı.”

Gelin birde İspanya ve Katalunya ilişkisine bakalım. Katalunya Kuzey İspanya’da bulunan ve Fransa’nın ufak bir bölümünüde içine alan bir bölgedir. Başkenti’de Barcelona şehridir. EN önemli ve tek büyük atardamarıda bu şehirdir. İspanya ise 17 özerk yerel yönetimi olan üniter bir devlet yapısına sahiptir. Bu 17 özerk bölge içinde en özel haklara sahip olan bölgede Katalunya’dır. Kendilerine ait bayrakları, marşları ve dilleri vardır. Bunları kullanırlar vebunların dışındakilerin kullanılmaması için ellerinden geleni yaparlar. İspanya yönetimi ile en büyük çekişmeleri vergi konusunda yaşanıyor. İspanya’nın toplam vergisinin %30-40 (tam rakamı bilmiyorum) gibi büyük bölümünü Katalunya bölgesi sağlıyor. Bu sebeple biz daha çok veriyoruz daha fazla pay almalıyız gibi bir düşünceye sahipler. Herkesin bildiği başka bir konuda bir devletin en büyük genel kalemi vergidir. Buradan elde edilen gelir ülkenin tümüne eşit şekilde pay edilir. İspanya parlamentosu kısa süre önce bu payı bir kez daha arttırmıştır ayrıca.

Katalunya bölgesi bu vergileri kendisi almak istiyor ve sonrasında halen varolan silahlı güçlerini düzenli bir orduya geçirmek ve en sonunda Katalunya devletini kurmayı düşünüyorlar. Hali hazırda kurdukları Katalunya milli futbol takımı vardır ve azda olsa başka devletlerle milli maç dahi yapıyorlar. Katalunya halkı için tek ve en büyük reklam kapısıda Fc Barceona’dır. Bir Katalan için Fc Barcelona sevgisi ise bizim bildiğimiz futbol takımı sevgisinden çok daha öte boyutlardadır.

Fc Barcelona başkanını bir kulüp başkanı olarak görmezler. Onlar için Fc Barcelona başkanı Katalunya eyaletinin Cumhurbaşkanı niteliğindedir. 1899 da kurulduğunda ilk amaçları futbol başarısından ziyade Katalan halkının sesini tüm Dünya’ya duyurmaktı. Ayrıca ilk Fc Barcelona başkanının tarihe gçen bir demeci daha vardır. Başkan olmadan önce şu cümleyi sarfetmiştir :

“Katalunya’nın ilk resmi Cumhurbaşkanı olmak hayatımın amacıdır”

Her Fc Barcelona maçı öncesi Katalunya bayrakları stada dalgalanır, maç öncesi Katalunya milli marşı okunur ve sahaya mutla bir Katalan kaptan olarak çıkar. Yani Messi yıllar geçsede asla kaptanlık pazubandını koluna takamayacaktır. Çünkü Fc Barcelona ve taraftarı için o bir pazubandından öte bayraktır. Her maç öncesinde “Catalonia is not Spain” pankartıda yerini alır. Buradaki başka bir ayrıntıda bu vurgunun Katalan diliyle değilde İngilizce olarak yapılmasıdır. Amaçlarının ne olduğunu apaçık gösteriyor. Birde ezilen halk söylemleri var ki işte burada iş neredeyse bize kadar uzanıyor.

Katalan halkı göçebe bir toplumdur. Henüz Roma imparatorluğu döneminde bölgeye gelen göçebe Katalanlar Roma saflarında yer alarak Karesi beyliğine karşı savaşmış daha sonra Romalılar’dan istedikleri çıkarları sağlayamayınca Türk tarafına geçmiş. Osmanlı beyliğinin egemenliğinden sonra da Çanakkale, Ege ve Atina’da konuşlanarak buraları yurt edinmeye çalışmışlardır. Osmanlı beyliği hükümdarı Orhan bey’in “kaypak” kavim olarak değerlendirdiği Katalanlar eğer Kuzey Ege’den kovulmasalardı belki bugün Anadolu topraklarında bağımsızlık mücadelesi veriyor olacaklardı...

İşte burada merak edilen soru şudur; F.C Barcelona ülkemiz sınırları içindeki bir Katalan oluşumunun takımı olsaydı bazılarının gözünde yine bu kadar karizmatik olabilecek miydi? Ezilen, sömürülen Katlunya’nın takımı denilebilecek miydi? Aslında varsayım üzerine konuşmak anlamsız. Ortadoğu’nun belli bölgesinde kurulacak belli bir takımın aynı şartlarda nasıl karşılanacağı aşikardır. Düşüncesi bile verilecek tepkileri hissettirebilir...

Bu bağlamda Katalanlar’ın yıllarca dillerine doladıkları “General Franco diktatörlüğünün baskısı” yine ezilmiş gözükebilmek uğruna yapılan çığırtkanlıktan öteye gidemez. Dikatatörlüğü asla ve asla tasvip etmesek de bir devlet hükümdarının ülkesi toprakları dahilinde doğmaya çalışan yeni bir devlete karşı çıkması kimse tarafında eleştirilemez. Hele ki nice dikatatörün kanlı savaşlara sebep olduğu Avrupa’da, Franco’nun hiç bir şekilde kan akıtmadan uygulamaya çalıştığı dil yasağı çok da anormal değildir. Faşist diktataörlükten bahseden Katalanlar’ın birgün bağımsız bir ülke olduklarında nasıl milliyetçi, hatta değme milletlerden faşist olacaklarını anlamak için Katalanca değil de İspanyolca sipariş verildiği için yemek verilmeyen restoranların bulunduğu bir toplum olduklarını anlatmak yeterlidir(turistler için geçerli değildir bu uygulama, çünkü turizm İspanyol hükümetine karşı en büyük kozudur Katalanlar’ın, kaybetmeyi göze alamaycakları tek şeydir). Zira dikatatörlük yıkılır yıkılmaz 1978 yılında yeniden şekillenen İspanya anayasası Katalunya’ya özerk yönetim hakkı vererek zaten İspanyol demokrasinin yeterince adil olduğunu ıspatlamıştır. Ancak el-kol kaptırma mantığını burada su yüzüne çıkaran Katalanlar bu tarihten itibaren sistemli bir şekilde ezilmiş millet politikası güderek yeni haklar elde etmişler ve işi en sonunda kendi kazandıkları vergilere dokunulmamasına kadar getirmişlerdir.

Katalan halkı BASK bölgesinin silahlı direniş aracı olan ETA’yı örnek gösterip kendilerini haklı çıkarma uğraşı içine de sıkça giriyor. ETA bilindiği gibi bir çok masum sivil İspanyol vatandaşını katleden bir örgüttür. Kendilerinin öyle olmadığı ve demokratik yollarla haklarını aramaya çalıştıkları iddiası üzerinde sıkça aba altından sopayı gösteriyorlar. Hatta şuan ki teknik direktör Guardiola’nın vakti zamanında şöyle bir demecide mevcut :

“Biz Katalan halkı içinmücadelemizi bazıları gibi (ETA) şehirleri terörize ederek değil, futbol sahalarında savaşarak gösteriyoruz.”

Bu açıklama başlı başına bir olaydır. Bir kulüpten öte bir olgunun mirasıdır bu açıklama. La Massia’da sanırım bunlarda öğretiliyor. Küçük çocukların beyinlerini nasıl yıkadıkları dün akşam ki El Clasico’da Valdez, Pujol gibi isimlerin davranışlarını görünce anlıyoruz. Zira kendi okulları var bu tesisin içinde.

Evet tüm bu bilgiler ışığında Fc Barcelona gerçekten bir kulüpten öte. Ancak futbol aşıkları Messi, Xavi, İniesta, Villa gibi saf futbol yetenkelerini izlesin ve oynadıkları bu olağanüstü futboldan zevk almaya baksın. Bizim için en önemlisi budur. Futbolu siyasetten koparmaya çalışan ülkemiz için detaya girdikçe Fc Barcelona’nın görünen o sevimli yüzü birer birer kararıyor.

Barcelona 5-0 Real Madrid



Futbol topu oynanmaya başladığından beri Nou Camp’ta mutu olduğu kadar hiçbie yerde mutlu olmamıştır. Keza biz futbol izleyicileri içinde aynı durum söz konusu. Dünkü El Clasico bir tarafın çok ağır bastığı ve futbolun ne kadar şifresi varsa bunu ele geçirdiği bir mücadele oldu. Barcelona takımını tebrik etmek herkesin görevi. Dün maçı izlerken ekrana kitlenip kaldım bir süre. Hayal edilemeyecek kadar güzel oynuyorlar futbolu. Ama sadece futbolu.

Ancak Barcelona’nın yıllar yılı tüm Dünya’ya lanse ettiği fakir edebiyatı ve ezilmişlik hikayesinden artık gına geldi bana. Birde sahada ve saha kenarında bulunan Barcelona’lıların dün yaptıkları orta oyunlarına hiç gerek yok. Sadece futbol oynasınlar ve böyle hafızalarda yer etsinler. Guardiola gibi küstah, Messi gibi artist ve en önemlisi Valdez ve Pujol gibi saldırgan olmasınlar. Son olarak Barcelona’da bir İSPANYA kentidir.

Pazartesi, Kasım 29

El Clasico Günü



Barcelona
Valdes – Alves, Pujol, Pique, Abidal – Xavi, Busquest, İniesta – Messi , Villa, Pedro

Real Madrid
Casillas – Ramos, Carvalho, Pepe, Marcelo – Alonso, Mesut, Khedira – Di Maria, Higuain(Benzema), Ronaldo

Ntv Spor, 22:00

Madrid Madrid Madrid Real Madrid




Galatasaray 1-2 Beşiktaş


Maç içi ve dışında yazılacak onlarca konu var ancak nasıl birleştirip yazacağımı bilemiyorum. Çünkü her konu kendi içinde dallanıp budaklanıyor. Böyle olunca da ligin 14. Haftasındaki Galatasaray manzarası ortaya çıkıyor. Suçluların suçlarına devam ediyor olması da ayrı bir konu. Maç sonu Galatasaray Başkanı şöyle bir cümle sarfediyor tüm utanmazlığıyla :

“Galatasaraylı olmak demek orada oturup ağlamak demek değil. Mücadele edip oradan çıkmak demek. Galatasaraylılık o kadar ucuz değil.”

Söyleyen kişiyi görmezden gelip okununca anlamlı ve doğru br teşhis ancak söyleyen kişinin sorunlar aylardır devam ederken ve yönetim kurulları toplantısı sonrası “kararlarımızı gelecek zaman göreceksiniz” gibi cümleler kurup herhangi bir adım atılmaması da ayrı bir ironi. Kısacası Adnan Polat ve şurekası mümkün olan en kısa zamanda istifa etmelidir. Ancak şöyle de bir durum söz konusu; bu tip holding sahibi kişiler karlı bir iş gördüler mi yüzlerine tükürseniz gocunmazlar. Çünkü edeceği kar onun için her şeydir. Hertürlü rezilliği sindirebilir. Adnan Polat’da TT Arena’daki kiralık alanlar vs uğruna tüm bunları yutuyor. Üstelik Mehmet Helvacı’nın ağzınada bir kaşık bal koyup sus payını veriyor.




Saha dışına bu kadar çıkmak yeterli zira konumuz futbol.

Maç öncesi her Beşiktaş maçında olduğu gibi yine rahattım. Ersan-Toraman ikilisine güvenmemdi bu rahatlığın sebebi. Schuster maça kontrollü başlamayı tercih etti. Rakibi Hagi ise bu maçı mutlak kazanması gerektiğinin bilincindeydi. Saha içi yanlışlarına da bu kazanma hırsı nedeniyle devam etmişti. Ali Turan, Ayhan tercihleri bunun kanıtı niteliğindeydi. Nitekim o Ali Turan inanılmaz bir penaltıya imza atıyordu henüz 7. Dakikada. Holosko’nun gerisinde kalmıştı ve yaptığı müdahaleyi emini İngiltere Konferans liglerinde bile yapılmıyordur. Böyle salakça bir penaltıya sebep olmanın cezasını çekmelidir diye düşünüyorum.

Guti tüm soğukkanlığıyla yaptığı penaltı atışı ile takımını öne geçirdi. Kısa bir şok yaşayan Galatasaray çabuk toparlandı ve oyuna her geçen dakika tutunmaya başladı. Ancak bu seferde kalitesizlik kendini göstermeye başladı. Cana çok iyi oynuyordu ancak kaptığı topları Ayhan’a verince harcadığı enerjinin bir değeri olmuyordu. Keza Ali, Sabri ve Hakan Balta’ya verilen paslarda da bu sorun açıkça ortaya çıkıyordu. Pino bir çok kez gole yaklaşsa da kötü tercihleriyle golü bulamıyordu. İlkyarı sonunda Kewell’ın kendine özgü kurnazlığıyla bulduğu pozisyonda kaleci Cenk meslektaşı Ufuk’a ders veriyordu adeta. Bu pozisyonda Kewell’ın futbol oynama isteği olası bir penaltı ve kırmızı kartın önüne geçiyordu adeta.

İkinci yarıya da bu tip bir baskıyla başlanacağını düşünüyordum ancak rakip Beşiktaş olunca bu pek mümkün olmuyordu. Schuster ve Guti maçı soğutmayı iyi başardılar. Hatta bir ara rahat goller imkanı dahi buldular. Galatasaray kalecisi nasılsa her topu sdece seyrediyor yada topa eşlik ediyordu gideceği yere kadar. Çerçeveyi tutturmakta zorlanmasalar fark bir anda büyüyebilirdi. Hagi ise sahadaki takımın kalitesizliğine eşlik etti kenardan. Batdal-Ali değişikliği yerindeydi fakat Servet-Barış değişikliğini kendi dahi açıkayamaz. Cana stopere çekildi ve dönen topları toplaması için Barış-Ayhan ikilisi vardı sahada. Futbol akıllarını toplasak Cana’nın yarısı dahi etmez. Beşiktaş’ın bulduğu pozisyonlarda bu ikilinin kalitesizliği sonucuydu.




Girilen gol pozisyonları bir türlü haftalardır beklenen golü getirmedi Galatasaray’a. Pino başaktördü yine pozisyonlarda. Bir kanat oyuncusu için sezgileride yüksek fakat son vuruş konusunda çok çok kötü. Baros-Elano değişikliğide doğru sayılabilir. Elano’nun yetenekli olduğu doğrudur fakat skora etki etmeden yeteneğin konuşulması mümkün değil. Geldiği günden beri suratında bulunan o sinir bozucu ifadesi bile gönderilmesi için başlı bşına nedendir. Ekranda o ruhsuz suratını görünce ekran karşısında maçtan kopuyorum bi anlığına. Böbrek taşı düşürecek sanıyorum Elano’yu.

Nobre’nin nizami bir golü es geçiyordu Cüneyt Çakır. Sonrasında ise Guti’nin usta işi pası ve Nobre’nin en iyi yaptığı işi yapması sonucu Beşiktaş farkı ikiye çıkarıyordu. Bu golde de topa refakat ediyordu Ufuk. Bu golün geleceği belli ediyordu kendini. Hagi’nin bugünün futbol gerçekleriyle asla örtüşmeyen 4-2-4 gibi bir kısır döngüyü tercih etmesi kendi kalitesinin gösteriyordu. Kendisi ile çelişiyordu burada. Cana-Neill ikilisine dönmesi topun daha organize şekilde oyuna sokulması adına yapılmış bir hamle idi. Ancak bunun tam zıttı bir oyun planına dönmek pek mantıklı değil. Son anlarda kaleci Cenk’in yaptığı hata sonucu atılan gol sadece 416 dakidadır süren gol kabızlığını gideriyordu sadece.

Maç bittiğinde tribünden yükselen istifa sesleri, Beşiktaş taraftarının sevinç tezahüratları, Schuster’in geçtiğimiz hafta eleştirdiği 60 ların futbolu tadındaki oyunu ve en önemlisi ise Hagi’nin artık klasikleşen maç sonu demeci zihnimde kalan ayrıntılardı.

Bu haftada ONUNCU sıradaki yerimizi korumayı başardık. Bu kadar başarısız gidip aynı sırada olmak şaşırtıcı gerçekten. Haftaya Kasımpaşa ile başka bir derbi var. Beşiktaş ise şampiyonluk yarışından kopmamayı başardı ve gelecek hafta bir başka kritik maça çıkacak. İnönü’de Bursaspor önünde alacakları galibiyet çok farklı yerlere gelmelerini sağlayabilir.

Cumartesi, Kasım 27

Rekortmen Alex

Hafta içinde Alex fırtınasından Halis Özkahya'da etkilenmiş. Bu pozisyonda gösterilen sarı kartta bunun kanıtı. Alex'in her karara itiraz eden tavrından yıllardır şikayet ederim. Skor lehine iken en centilmen futbolcu seçilebilir bazen ancak skor kötü iken hakemi etki altına almak için herşeyi dener. Ancak tarafsız medyamız her zaman Alex'in iyi halini gösterir.

El Clasico'ya Doğru - 5



Pazartesi gecesi 400 milyon kişinin izlemesi beklenen El Clasico öncesi ısınma turlarına devam ediyoruz. Bu seferki video bana acı verse de 6-0 a alışkın olan bünyeye fazla dokunmadı diyebilirim. Barcelona bu maçta gerçekten büyük bir üstünlük kurup haklı bir zafere imza attı. Maçın kırılma noktası Pujol’ün golüdür kanımca. Skordan öte gol sonrası yaptığı sevinç onur kırıcıydı. Kendilerince Katalan bayrağını temsil eden kaptanlık bandını çıkarıp sallıyordu Barnebau’da. Barcelonanın ligde aldığı farklı skorlar şu şekilde :

4-0 bir kez
4-1 bir kez
5-0 dört kez
5-1 bir kez
6-2 bir kez
7-2 bir kez

Sanılanın aksine Barcelona’nın deplasmanda en farklı galibiyet 2-6 lık skor değil 1974 senesinde ki 5-0 lık zaferidir. Fakat benim gördüğüm en görkemli galibiyeti 2005 senesinde ki Barnebauda’ki 3-0 lık galibiyettir. Bu maçta Ronaldinho belkide bir daha ulaşamadığı kadar iyi bir futbol oynamıştı. Keza Eto’o da kişisel intikamını bu maçta almıştı. Gerçekten Real Madridliler için çok zorlu bir gece olmuştu. Skorun üç olarak kalması da şanstı. Yeri gelmişken bir itirafta bulunayım. Barcelona formasını giyen sadece iki futbolcuyu sevdim şu zamana kadar. Bunlardan ilki Kluivert idi. Diğeri ise tabi ki Messi. Zaten Messi’yi sevmeyen futbolu sevmiyor demektir. Belki aynı şey Xavi ve İniesta içinde söylenebilir fakat onların üzerlerine yapışan Katalan kimliği bunu engelliyor.

Cuma, Kasım 26

Haftanın Tatlısı

Pekmezli Kurabiye

El Clasico'ya Doğru - 4



Pazartesi günü yaklaşırken derbiye ısınmaya devam edelim. Video Real Madrid’in ligde son farklı galibiyeti olan 1995 senesinden. Bu maçı Zamorano’nun hatricki nedeniyle anımsıyorum. Real Madrid sanılanın aksine daha fazla farklı galibiyetleri imza atmış durumda. Ancak yakın zamanda ki 2-6 lık Barca galibiyeti hafızalarda yer ediyor sadece. Lig maçlarında Real Madrid’in aldığı farklı skorlar şu şekilde :

4-0 üç kez
5-0 üç kez
5-1 üç kez
6-1 bir kez
8-2 bir kez

Ancak iki takım arasında en farklı skora gelirsek çok çarpıcı bir skor göreceğiz. 1943 yılında İspanya Kupasında oynanan maçta Real Madrid kendi sahasında Barcelona’yı tam anlamıyla bozguna uğrattı. 11-1 lik skor tarihte yerini aldı ve bu skor iki ezeli rakip arasında Dünyadaki en farklı skor. Real Madrid tüm bu farklı galibiyetleri bir maç hariç hep kendi sahasında kazandı. O tek istisna ise 1963 yılındaki 1-5 lik galibiyet. Tekrarını gerçekleştirme zamanı çoktan gelmiş …

Perşembe, Kasım 25

Kitap - Sümerlilerde Tufan, Tufan'da Türkler

Eğer Türk tarihine ilgi duyuyorsanız ve nerelere kadar gittiğini merak ediyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum. İki sene önce okumuştum ancak bir kez daha okuma ihtiyacı duyuyorum bugünlerde. Kitabı okuması bayağı yorucu bu yüzden yavaş yavaş okumak gerekiyor. Bazı yerlerde ise tekrarlardan kaçmamalı insan. Kitabın ana konusu Sümerler aslında ancak yazar (ki kendisi Sümerologdur) Sümer üstünden Türk tarihinin sırlarına ulaşıyor.

Kitabın her sayfası kendi içinde bir Dünya oluşturuyor ve tümü ise bu parçaların birleşiminden oluşuyor. Nuh tufanına ait Sümer ve eski Türk uygarlıkların yazıtlarının incelenmesi, bunların Tevrat ve Kuran’daki anlatımı ile karşılaştırılması gibi konulardan Nuh tufanının nerede ve ne zaman oluştuğunu gözler önüne seriyor. Sümerlerin orta asya ile bağlantıları ve bazı metafizik konularla dolu kitabı okuyarak bugüne kadar ki bilgilerinizin bazılarının değişeceğini göreceksiniz. Zevkle okumanız dileklerimle.

Kitabın tanımı şu şekilde :

"Ünlü Sümeroloğumuz Muazzez İlmeyi Çığ, şimdi de Orta Asya kökenli Tufan efsanesinin izini sürüyor. Tufan konusu, şimdiye kadar birçok kez ve birkaç açıdan işlenmiş olmasına rağmen, Çığ konuya, bugüne kadar hiç işlenmemiş bir açıdan yaklaşıyor.

Türklerin Anadolu'ya binlerce yıl önce geldiği tezinden hareket eden yazar, Türklerin Tufan efsanesiyle, Sümerlilerin Tufan destanı arasındaki bağlantıları araştırıyor. Bunun için Çığ, Asya ve Orta Asya tarihinin derinliklerine dalıyor ve Türkmenlerin, Altay Türklerinin, Kazakların, Azerilerin, Farslıların ve Hintlilerin Tufan efsanelerini Sümer'deki efsaneyle karşılaştırarak inceliyor. Ayrıca yazar, hem Mezopotamya kaynaklı olan hem de Tevrat ve Kur'an'daki Tufan efsanelerini Sümerlilerinkiyle karşılaştırıyor. Yazar kitabında Tufan felaketinin hangi coğrafyada olduğu sorununu da tartışıyor ve kendi tezlerini açıklıyor. "