Pazartesi, Mayıs 31

Hatay'da 6 Şehit

Baharın gelmesiyle kış aylarında yaşadıkları inlerinden çıkan insan kılıklılar yurdun her yerinde askerlerimize saldırmaya başladılar. Teröristler bu saldırılara devam ederken meclisteki uzantıları da atıp tutmaya devam ediyor. Gün geçmiyor ki şehit haberi gelmesin. Dün gece acı haber Hatay İskenderun’dan geldi.

“İlçe girişindeki Modernevler Mahallesi'nde bulunan Deniz İkmal Destek Komutanlığına, Adana-İskenderun Otoyolundan teröristler tarafından roketatarlarla saldırı düzenlendi.
İlk belirlemelere göre saldırıda 6 asker şehit oldu. Askerler tarafından da ateş açılmasıyla bölgede çatışma yaşandı.
Saldırıda yaralanan 9 asker ile şehit askerlerin cenazeleri, İskenderun Devlet Hastanesine kaldırıldı.”

Bu saldırıyı çok iyi yorumlaması gerekiyor sorumluların. Gece İsrail’in yardım gemilerine saldırmasından önce gerçekleşen bi saldırı. Saldırı yapılan birlik Deniz İkmal Destek Komutanlığı olması da ayrı bir gariplik. Şehitlerimize Allah’tan rahmet ve tüm milletimize baş sağlığı diliyorum.

Cuma, Mayıs 28

Fethin 557. Yılı

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın ?
Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Sen ne geçebilirsin yardan, anadan, serden....
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
Göster : Kabaran sular nasıl yıkar bendini ?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Bu kitaplar Fatih’tir, Selim’dir, Süleyman’dır.
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinan’dır.
Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan !
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan ....

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin !
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın ?
Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Haftanın Tatlısı

etimek tatlısı

O An

GECEYE ŞİİR

Kalbim bir çiçektir, gündüzler ölgün;
Gelin, gelin, onu açın geceler!
Beni yâdedermiş gibi, bütün gün
Ötün kulağımda, çın, çın, geceler!

Geceler çekmeyin benimçin hüzün,
Gelin siz, ruhumu tenimden süzün;
Bırakın nâşımı yerde gündüzün,
Gölgemi alın da kaçın geceler!

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Beklenen Oldu



Bu sabah oynanan Phoenix-Lakers karşılaşmasını önce ki yazım da tahmin ettiğim gibi Lakers kazandı. Ama doğrusunu söylemek gerekirse bu denli zorlanacağını beklemiyordum.

4. maçtan farklı olarak bu maçta Lakers'ın seyirci avantajı vardı. Onun dışındaki etmenler aslına bakarsanız çok ön planda değildi. Keza bitime 3 sn kala maç 101-101'di. Son şutunu saymazsak 1/8 lik çok kötü bir şut yüzdesine sahip olan Artest'in son saniyede sayıyı bularak takımına maçı getirmesi de çok farklı bir andı doğrusu... Kobe ve Nash'in karşılıklı sayı düellosu da müthişti :) Phoenix de kenardan gelen; Frye ve Dudley ikilisi yine çok iyi iş yaptı ancak bu sefer Lakers da panzehir mevcuttu... Kim mi? Lamar Odom tabi ki. Gerçekten takdire şayan bir performansla, Kobe'ye çok yardımcı oldu.

Lakers seride çok ciddi bir avantaj elde etti. Bakalım neler olacak ilerleyen maçlarda :) Açıkcası kestirmek çok zor. Bu arada maçın analizi ntvspor.net'ten önce bizim sitemizde olmuş oldu :)

''Yazılarım tamamıyla bana aittir, alıntı yoktur.''

Perşembe, Mayıs 27

82 Madde

Gaziantepspor klüp başkanı İbrahim Kızıl, Bülent Uygun ile neden anlaşamadıklarını açıkladı. Açıklaması şöyle :

''Kendisi ilk görüşmemizde (açık imza atarım) dedi. Sonra 82 maddelik sözleşme sundu. Sözleşme imzalanması gayet doğal, buna bir şey dediğimiz yok. Ancak bazı maddeler var ki Gaziantepspor Kulüp Başkanı olarak buna imza atmam mümkün değil. Kendisinin mukavelesinde, Gaziantepspor Kulübü'nün prensiplerine uymayan maddeler bulunduğunu gördüm. Sözleşmeye eklenen maddeler etik olarak bizim yapımıza uygun değildi ve biz de vazgeçtik. Yurt dışında olduğum için kendisiyle görüşemedim. Bülent Uygun iyi hocadır, idealleri vardır, kendisine başarılar diliyoruz. Bu konuda başkaca bir şey konuşmak istemiyorum''

İnsanın aklına bir çok soru geliyor. Acaba bu 82 maddelik istekte neler var? Birde Gaziantep yapısına uygun olmayan maddeler hangileri? Başkan Kızıl geçtiğimiz sezon Couceiro'yu getirirken bu uygun olmayan maddeleri gözettimi?

Bülent Uygun beğensekte beğenmesekte yolunu önceden çizen bir antrenör. Şuanki yapısı itibariyle Ankaragücü'ne gitmesi hem onun hemde Ankaragücü'nün çıkarına olur.

Çarşamba, Mayıs 26

Lakers Tokat Yedi


NBA Batı finalinde Phoenix Suns ilk 5 haricindeki oyuncularından aldığı 54 sayılık destekle Lakers'ı 115-106 yenerek, seriyi eşitledi.


Lakers seriyi 2-0 yapınca, birçok kişi son şampiyon bitirdi diye düşündü ama karşısında her ne kadar güven veren bir oyun sergilemese de batı finaline kalmış bir Phoenix var. Seriyi 2-2 ye getirerek ben süpürülecek bir takım değilim dedi; Kobe ve arkadaşlarına... Kobe'nin 38 sayı atmış olmasına rağmen basketbolun takım oyunu olduğunu bir kere daha gösterdi bu maç bizlere. Ben yine de Lakers'ın Phoenix'i eleyeceğini düşünüyorum. Hatta serinin bu noktaya gelmesi Lakers'a tokat etkisi yaptı ve Lakers refavetten kurtuldu. Yani Lakers için iyi bile oldu.

Kilit maç 5. maç olacak. Staples Center da, seyircisi önünde Lakers kazanırda 3-2 öne geçerse biterir. Ki ben böyle olacağını düşünüyorum. Ama düşük ihtimalle dahi Staples Center da, Suns kazanırsa o zaman son şampiyon batı şampiyonu bile olamaz.

''Yazılarım tamamıyla bana aittir, alıntı yoktur.''

Çağlar Birinci @ Galatasaray

Transfer haberini öğrendiğimde acaba ne kadar verdiler diye düşündüm. Sonrasında Erhan, Semih, Murat ve Serdar + bir miktar para karşılığı haberini okuyunca inanmadım. Habere yalanlama gelmedi hala. Demek ki bu sayılanlar verilmiş Çağlar karşılığında. Serdar Eylik konusunda sezon başında Rijkaard farklı şeyler söylüyordu. Şimdi ise sıradan bir oyuncu için takasta kullanılıyor. Demekki Rijkaard’ın kendisine verdiği önem bu kadarmış. Anlaşmada beklide geri almak için bazı şartlarda vardır.

Çağlar Birinci hakkında düşüncelerim şöyle :
Tipik bir Türk oyuncu profiline sahip. Akıldan çok yüreğini ortaya koyar. Hakan Balta’nın tam ters karakteridir. En beğendiğim özelliği ise şutları. Umarım İstanbul’a gelince Denizli’de gösterdiği şut çekme cesaretini kaybetmez. Taç atışlarıda oldukça uzundur. Bu sezon Denizli’de ikinci yarı boyunca stoper olarak görev aldı ve oyun kurma denemeleri uzun top atmaktan öteye gitmedi. Çağlar hakkında aklımda kalan en önemli olay ise; Belçika maçında yaptığı anlamsız faul ve yediğimiz gol. O maç Dünya Kupasına gitmememizin yolunu açan maç olmuştu. Bu yüzden çağlar hakkında ilk izlenimim hiçte iyi değil. Caner’den daha mı iyi ?
Elbette hayır ancak Çağlar daha bir takım oyuncusu. Caner gösterdiği zafiyetleri göstermeyeceğini düşünüyorum. Sol bek için güzel bir rotasyon oyuncusu transfer edildi. Umuyorum ki 61 numaralı formayı giyer bu sezon. Yerine gidenlere ise Serdar dışında üzülmenin anlamı yok.

Erhan Şentürk : Asla Galatasaray oyuncusu değil
Murat Akça : Bir defans oyuncusu ise fiziği çok yetersiz
Semih Kaya : Kiralık gittiği Gaziantep’te dahi süre alamadı geçen sezon

Salı, Mayıs 25

Hayırlı Olsun

Bloga yazar aradığımı yazmıştım. Coşkun yeni yazarımız oldu. Nba konusunda sıkça yazacak. Pek bilgim olmasada umarım Kobe gerçeğini kabul eder :)

Necip Fazıl Kısakürek

26 Mayıs 1904 ,İstanbul - 25 Mayıs 1983, İstanbul

Pazartesi, Mayıs 24

Haftanın Türküsü



Bundan böyle dağ dağ dolaşırım
Yüreğim çok yaralı, derdim var
Karışalım birbirimize sen şeker ben yağ
Yaktın kül ettin sen beni gülüm
Yeni odaya perde astım
Rüyamda boynuna sarılmıştım
Ağlıyordum uyandığımda
Yaktın kül ettin sen beni gülüm
Çarşıya inerdiniz bazı bazı
Babandan habersiz gözlerdim seni
Gülüm sen başkasına gitmeyesin
Bilki benimsin e gülüm

Pazar, Mayıs 23

Konyaspor Süper Ligde

Altay ile 2-2 berabere kalan Konyaspor Play off turunu 7 puanla lider bitirerek Süper Lige yükseldi. Açıkcası 4 takım içinde yükselmesini en son istediğim takımdı. Altay gelebilseydi gelecek sezon kazanacağı gelirle çok daha iyi futbolcular yetiştirebilirdi. Konyaspor'a Turkcell Süper Lig'de başarılar.

İnter 2-0 Bayern Münih




Mourinho Madrid'de kalsın ...

Cumartesi, Mayıs 22

Bayern Münih - İnter


Santiago Barnebu
Star Tv
21:45

Louis Van Gaal: "Inter bir blok halinde hareket ediyor. Her şartta kazanma felsefeleri en önemli kaliteleri. Direkt sonuca gitmek isteyen bir teknik adamın imzası var bu işte. Mourinho için tek hedef kazanmaktır. O her zaman böyleydi; Barcelona'da benim yanımda çalışırken de böyle bir adamdı. Bedeli ne olursa olsun kazanmak istiyor. İşte bu karakter onu yukarıları taşıdı ama itiraf etmek gerekir ki beni de şaşırttı. Onun yetenekli olduğunu biliyordum ama kariyerinde bu kadar hızlı yükseleceğine inanmıyordum. Aramızdaki fark şu; Jose devamlı kazanmak istiyor. Ben ise kazanırken izleyenlerin eğlenmesini de sağlıyorum. Bu, az buz bir fark değildir."

Mourinho :"Van Gaal eğlenmekten mi bahsediyor. Fiorentina'yı elerken ilk maçta bir golü ofsayttan attılar. O galibiyet golü sayesinde de Floransa'ya beraberlik ihtimalini cebine koyup gitti. Ben mi defansif oynatıyorum? Chelsea ve Barcelona'ya karşı evimizde sürekli atak oynadık, hücum ettik. İkisini de ilk maçta sahamızda yendiğimizden rövanşları defansif oynamış olabiliriz. Van Gaal mı ne yaptı? Ribery atılınca, Olic'i çıkarıp Tymoschuk'u aldı oyuna. Benim Camp Nou'daki sevincimi de eleştirmiş. Geçen sezon Iniesta gibi biri Chelsea'ye son dakikada gol attığında deli gibi seviniyordu. Ben neden sevinemiyorum, onu anlamadım. "

Cuma, Mayıs 21

Haftanın Tatlısı

vişneli irmik tatlısı

Perşembe, Mayıs 20

Kısa Kısa #3


- Yaz geldi demiştik bir önceki kısa kısa yazısında. Ancak gelir gibi yaptı demek daha yerinde olur. Pazar kahvaltılarını sahilde yapmak istiyor artık bünye.
- Ligler bitti ve rahatladık sonunda. Takımım kötü olunca bu konuda yazası gelmiyor insanın. Gelecek sezon yine aynı şeyler olacak gibi duruyor ya hayırlısı.
- Fenerbahçe - Trabzonspor maçı sonrasında çıkan yangına 2 maç ceza verilmiş. Federasyona laf edince taraflı oluyoruz. Gerçi bişey dememek lazım kendi çamurlarında er geç boğuluyorlar.
- Bu ayki okunacak makalemiz biraz ilginç gelebilir. Gerçi bu blog başlı başına çok ilginç. Yazarımız gerçekten zeki fakat yanlış safta yer tutmuş.10 dakikalığına tanrı bile olabilirsinz dediklerini yaparsanız.
- Geçenlerde bir lisenin yanından geçerken duvarlarının en az 3 m ve duvarının üstününde jiletli tellerler çevrili olduğunu gördüm. Hiç bilmeyen birisi görse sanırım burası okul asla demez. Olsa olsa hapishanedir demesi daha mümkün.
- Baykal'dan sonra Gandi Kemal başkanlığa aday oldu. Ne demiştik yeni bir Ecevit peydah olabilir ve maalesef oldu.
- Dünya kupası yaklaşıyor ve artık yavaş yavaş grup değerlendirmelerine ve takımların kadrolarını yazma vakti geliyor. Gönlümüz her zamanki gibi Arjantin'den yana.
- Hadi hayırlı traşlar ...

Yeniçeri - Hakan Kağan

Daha önce ilk kitabı "İmparatorluğun Son Akşamı" adlı kitabını yazmıştım. Özel ilgi gösterdiğim Kuşçubaşı Eşref'i ve o dönemin tarihini çok hoş açıklamıştı kitabında. Son kitabı "Yeniçeri" ise Sultan Selim'in vefatıyla başlıyor ve Sultan Mahmut dönemini , Sultan Selim'in sadık eri Pir Elvan'ın gözünden çok güzel açıklıyor. Hakan Kağan hem tarihi bilgi hemde sürükleyici hikaye tadını yine birleştirmiş. Okumaya değer bir kitap. Kitabın tanıtım yazısı şöyle :

"Sultan Selim'in katliyle başlayıp Yeniçeri ocağının kaldırmasına dek süren olaylar içinde heyecan ve aşk dolu bir adam; Pir Elvan… III. Selim ile Napolyon arasında mektup taşıyan bir ulak, Bektaşiler arasında bir Mevlevi…

Pir Elvan'ın sohbet arkadaşı Melling. Fransız mimar, seyyah, ressam…Gerçek bilgiler ve gerçek isimlerle nefes kesici bir serüven…

Sultan Mahmut bir anda kararsızlaştı. Ateşin gözleri buğulu bir camın ardındaymış gibi bakıyordu. Umur görmüş devletlûlar ve ak sarıklı hocalar, padişahın bu mahzun duruşunun manasını kavramıştı. Sancak-ı şerif çıkar da asiler galip gelirse bu, devletin sonu olur, imparatorluk asilerin eline geçerdi. Bu ağır yükü kimse omuzlayamıyordu. Salona bir anda ölüm sessizliği çöktü. Herkes bu durumu kabullenmiş gibi boynunu bükmüş iken ileri doğru yürüyen dersiam hocası Abdurrahman Efendi'nin ayak sesleri boş kubbede yankılandı.

'Muradımız din ve devletin bekası ise, bu asileri kırar geçiririz, değilse biz de bu din ve devlet ile batıp gideriz. Zillete düşmektense ölüm yeğdir, hünkârım. Hal böyleyken daha ne olma ihtimali vardır?'

Hiddetinden elindeki tespih koptu, taneler mermer zemin üzerinde dağıldı.
'Allah'ın izniyle onları işte böyle dağıtırız. Bu, Allah'ın bir işaretidir, hünkârım.
'Mermer zeminde yuvarlanan taşların sesi kesilince gür sesiyle son sözünü söyledi.
'Kılıç kından çıkmadıkça, kurt sürüsü hizaya girmez, hünkârım!'

Pir Elvan… Eski bir yeniçeri… Bektaşi görünümlü bir Mevlevi… Sultan Selim'in sadık eri… Osmanlı'nın en çalkantılı dönemlerinden birinde devletin kaderiyle, ömrünün son demlerine yaklaşmış bu adamınki bir noktada buluşur. Pir Elvan, uğrunda savaştığı Sultan Selim'in katline, devleti arkadan vuran Kabakçı'nın ihanetlerine, günah yuvasına dönen ordunun isyanlarına, halktaki yozlaşmaya ve nihayet kanlı bir kıyımla Yeniçeri Ocağı'nın tarihe karışmasına şahit olur. Esnafı, uleması, devlet erkanı ve artık "Devlet Ocak içindir" diyen yeniçerileri ile İstanbul'un tarih boyunca sahne olduğu en sancılı dönemlerden biri ve sona doğru yaklaşan bir imparatorluğun dayandığı ocağın çürüyüp bitişi, aşk, ölüm ve pişmanlıkla iç içe anlatılıyor. "

Çarşamba, Mayıs 19

Haftanın Şarkısı



Birol Topaloğlu - Ma Bulur

34. Haftanın Ardından

- Yoğunluktan Bursaspor’un tarihi şampiyonluğu hakkında yazamadım. Tebrik edilesi bir başarı gösterdiler bu sezon. Bir daha şampiyonluk görmeme ihtimalleri büyük olduğu için sona kadar sevinmeliler. Ayrıca kupayı Anadolu’ya götürüp diğer süper lig ekipleriyle beraber şampiyonluk geceleri düzenleyebilirler.

- Kaybeden Fenerbahçe ise neden kaybettim diye fazla düşünmesin. Trabzon karşısında yediği gole bakması yeterli. İtiraz itiraz itiraz başka bir şey yapmaya çalışmayıp hakemi etki altına almaya çalışmanın bedelini son maçta verdiler. Trabzonspor ise kendi ceza sahasında oynadı maç boyunca. Topunda canı var diyen Hagi’ye selamlar olsun :) Açıkcası çok sevindim şampiyonluğu böyle kaçırmalarına. Hele maç sonu sevinçleri yok mu …

- İğneden sonra çuvaldızı kendimize batıralım. Rijkaard evet bu sezonun baş sorumlusu kendisidir. Üçüncülük ise başarıymış onun adına. Hala tarih yazmaya geldiğinden dem vurdu. Gerçi çok erken bu yargı için ancak görünen nedenlerden dolayı başarılı olma şansını çok düşük görüyorum. Son maçta çıkardığı kadro onunda bazı tercihlerde kararsız olduğunun göstergesi. 50 günlük bir tatil verilmiş futbolculara.

- Galatasaray 4 yerli transfer yaptı sezon bitmeden. Gelen 4 isimde rotasyon için alınan futbolcular. Sadece Serdar Özkan formaya yakın. Yerli olarak alınacak başka isim olduğunu düşünmüyorum. Gönlüm her zaman Nuri Şahin diyor ancak imkansız. Hele ki Şampiyonlar ligine gidememişken gelmesi sadece hayal olur. Yabancı transferi ise hala karışık görünüyor.

- Birde Gökhan Gönül konusu var benim için. Milli maçlardan sakatım deyip kaçan oyuncu (bu sene en az iki defa olmuştur) kendi takımında sakat olmasına rağmen olağanüstü oynuyor. Abd kampındada olmayacak sakatlığı nedeniyle. Ancak bu sene Çarşamba günkü milli maçta sakatım deyip oynamayıp Pazar günü Fenerbahçe formasıyla sahaya çıktığını sıkça gördüm.

- Arda Turan. Son maçta yedek başladı ve yüzündeki ifade acı veriyor bana. Zoraki tutuluyor sanki takımda. 15 milyon eurolar yazılıyor hakkında. O parayı veren varsa satılmaması ihanet olur. Yıldız olmadığı ve Galatasaray’a pekte bir şey kazandırmadığı ortada sonuçta.

- Son olarak bloga yazar arıyorum. Yazma isteği olan herkese açığım.

Pazartesi, Mayıs 17

17 Mayıs 2000

Senin için ölmek ne ki
Senin için yaşamak var ya
İstanbul’da deplasmanda
Galatasaray aşkıyla
Yıl 2000 yer Kopenhag
Bir arma var bir de bayrak
Taraftarın hep yanında
Seninle tarih yazacak
Uefa’da Arsenal'i
Süper Kupa'da Madrid'i
Sıra geldi ona şimdi
Al Şampiyonlar Ligi'ni

Pazar, Mayıs 16

Gençlerbirliği 2-1 Galatasaray

Maçı izleyemedim yorum yapamaycağım. Bize bu rezalet sezonu yaşatan teknik heyete ve futbolculara sitemlerimi iletiyorum. Şimdi haketmiş gibi gidin sahillerde boy gösterin. Bu sezon aldığınız her kuruşu haketmediniz. Hangiyüzle çıkıp konuşacaksınız merak ediyorum. Bir Bursaspor kadar olamadıysanız o koltuklarda oturmanızın manası kalmıyor maalesef.

Cumartesi, Mayıs 15

Çay Gelirken

Önümüzdeki hafta çaylar toplanmaya başlıyor. Senenin ilk hasadı hayırlı olsun şimdiden.

Yol Yakınken

Olur mu olur. Hiç değilse sahada mücadele izlemiş oluruz. Bu uyuşuk takım ve antrenörden kurtulmanın tam sırası.

Gelecek sezonda yeniden yapılanma safsataları çıkmaya başladı. İşin Türkçesi Rijkaard gelecek sezonda takımın başında kalacak ve bu sezonkinden daha kötü bir perforans ortaya koyacak. Galatasaray bir adım ileri gitmemiştir bu sezon. Kewell ve Keita'ya izin ver, Elano yalan söyleyip oynamasın, Jo ülkesine izinsiz kaçsın ve hiçbir açıklama yapma.

Cuma, Mayıs 14

Haftanın Tatlısı

laz böreği
16 Mayıs Pazar günü Fenerbahçeli dostlar için hazırda bekletiyorum.

14 Mayıs 2006 #2




Bu yazımda 14 Mayıs 2006 gecesinide şöyle anlatmıştım.

"İkimizde futbolu ve Galatasaray'ı çok seviyorduk. O hafta sonu ise Beşiktaş maçı vardı. Tugaya giriş saati ise 21:00 di. Beraber maçı izledik ancak uzatmaları seyredemeden çıktık. Skor 1-1 di ve benden daha fanatikti. Yol boyu ağzını bıçak açmadı. Sonrasında ise uzaklardan gelen bir gol sesi duyduk. Hızla içeri girip skoru öğrendik ve çılgınlar gibiydik. Sonraki hafta ise tarihe Denizli faciası olarak geçecek hafta vardı. Giriş saaatimiz yaklaşıyordu yine ve maçlar bir türlü bitmiyordu. Ancak geç girmek demenin ne olduğunu çok iyi biliyorduk. Fenerbahçe maçı 1-1 devam ediyordu aklımız orada ayrıldık. Evi arayıp canlı bağlantı kurmuştum. 17 dakika uzatmayı kendisine söylediğimde sanki kurşun yemişti. Artık bu heyecanı dayanamayıp kapatmıştık. İçeri girdik herkes tv'nin başındaydı. Trt-1 açılı duruyordu ancak maç bir türlü bitmiyordu. Zeki ben izleyemem deyip yatakhaneye geçti. Artık maç bitmişti ve şampiyonduk. Çığlıkları duyarak geldi ve birbirimize sarılarak şampiyonluğu kutluyorduk. Belki de ilk defa Tugay Galatasaray sesleri ile inliyordu. O gece nöbetçi subay Fenerbahçe'liydi ve kısa sürede bize doğru geldi. 50-60 kişi halka kurmuş tepiniyordu. Bize verdiği cezayı ise büyük bi zevkle yerine getirdik."

Bu vesile ile kardeşimin ruhu tekrar şad olsun. Bak Zeki'm 4 sene geçti üstünden ve o şampiyonluğun sevincini, seninle yaşadığımız o zor fakat özel günleri hala unutmadım.

Ülker İdman Raporu

Ülker İdman Raporu: 14 Mayıs 2010 Cuma
Galatasaray Profesyonel Futbol A Takımı, çalışmalarını Metin Oktay Tesisleri Jupp Derwall Antrenman Sahası’nda yaptığı antrenmanla sürdürdü.


Basına ve taraftara kapalı olarak yapılan antrenman Frank Rijkaard, Johan Neeskens, Nezih Ali Boloğlu, Albert Pujol ve Carlos Cuadrat yönetiminde, saat 10.30’da, ısınma ve açma germe çalışmalarıyla başladı.

Antrenmanın ana bölümünde taktik çalışmalar yapıldı.

Emre Güngör ve Arda Turan bu antrenmanın tamamında takımla birlikte çalıştırıldılar. Soğuma ve açma germe çalışmalarıyla tamamlanan antrenmanın ardından oyuncular öğle yemeği için ana binaya geçtiler.

Lucas Neill, Ayhan Akman, Milan Baros, Elano Blumer, Hakan Balta ve Serkan Kurtuluş’un tedavilerine devam edildi.

Jo Silva, izinsiz olarak ülkesine döndü.

14 Mayıs 2006 #1




14 Mayıs 2006
Denizli Atatürk Stadı
Denizlispor 1-1 Fenerbahçe

Perşembe, Mayıs 13

Yazar Aranıyor

Bloga yazar arıyorum. Yazar olmak isteyen kişiler mail ile irtibata geçebilir. Detayları daha sonra konuşabiliriz.

Arne Friedrich

Galatasaray, Fenerbahçe ve beşiktaş için ideal bir oyuncu. Hertha Berlin'de küme düşmüşken getirilebilir. 31 yaşında ve Alman milli takımının formasını 64 kez giyen oyuncu 2010 Dünya Kupası kadrosunada dahil edildi. Transfermarkt değeri 6 milyon euro ancak daha düşük ücrete alınabilir. Özellikle Galatasaray'a uygun bir oyuncu. Defansın sağında ve göbeğinde oynayabilen bir oyuncu. Fenerbahçe'de Bilica yerine bu ismi düşünebilir.

Çarşamba, Mayıs 12

Topal Valencia'da

Transfer haberi aylar öncesinden dönmeye başlamıştı ve bugün resmileşti. Galatasaray resmi sitesinde şu ifade ile yeraldı bu haber :

Profesyonel futbolcumuz Mehmet Topal'ın İspanya'nın Valencia takımımına transferi için taraflar arasında her türlü konuda anlaşma sağlanmıştır.
Mehmet Topal'ın Valencia'ya transferi yapılacak olan sağlık kontrolü sonrasında gerçekleşecektir.
Galatasaray Futbol A.Ş.

Rakam henüz açıklanmadı ama ben bu transferden memnunum. Futbolu iki yönlü oynayamayan oyuncu kim olursa olsun sevemiyorum. Topal kendini geliştirme fırsatı yakalayacaktır ve bu hem kendisi hemde ülke için hayırlı olacak. Teşekkürler Mehmet Topal.

Hayat #3


Hayat
Hayat 2

İşte Sokrates böyle düşünürken ve düşüncelerini açık yüreklilikle dile getirdi ve hayranları üçer beşer artarken düşmanlarının otuzar ellişer artışı karşısında meydana üç adam çıktı: Melitos, Anitos ve Likon. Atina vatandaşı bu üç adam şöle dediler :
- Sokrates fenalık ediyor, Atina’nın inandığı ilahlara iman etmiyor. Aksine ortaya inanılacak yeni bir uluhiyat çıkarıyor. Gençliği Fesada veriyor. Cezası ölüm.

Bu üç adam birleşip Sokrates’i Eski yunan’ın hakim sayısı 200’den 20002e kadar değişen halk mahkemesine verdiler. Mahkeme 501 üyeli olarak kuruldu ve insanlığın ilk fikir babalarından Batı dünyasında 1 numaralı vahdaniyetçi mizacın sahibi Sokratesi hesaba çekti.

— Atina'lılar! İnsanların âlâsı! Beni suçlandiranla-rın, köpürte köpürte konuşurken, üzerinde ne gibi tesirler bıraktığından haberim yok!.. Bense, onların hileli sözleri karşısında, hüviyetimi kaybeder gibi oldum! Hem de onların bütün söylediği şeylerde, tek doğru nokta yokken... Şu varki, söyledikleri birçok yalandan, en fazla bir tanesine şaştım: Ben çok usta bir hatipmişim de,sözlerime inanmak için ihtiyatlı olmanız lazımmış!.. Düşündüm: Benim, onlar hakkında hemen,yalancı ve safsatacı hükmünü vermemden utanmaları, üstelik bu hükmü bana doğru kaydırmaya çalışmaları, hareketlerinin en hayâsız cephesidir. Birazdan göreceksiniz ki, ben zerre kadar usta bir hatip olamıyacağım! Meğer ki, doğruyu söyliyene, hakikati dillendirene, usta bir hatipdenilsin.. Eğer öyleyse, onlarınkine değil, fakat kendi usulüme göre hatip olduğumu ben de tasdikederim.

Atinalılar!.. Eğer benim, çarşı meydanındaki dükkânlarda ve başka yerlerde konuşurken kullanmayı âdet edindiğim sözlerle müdafaama giriştiğimi görürseniz, sakın şaşmayın ve bu yüzden kargaşalığa düşmeyin! Yalnız şu noktaya dikkat ve ehemmiyet bağlayın: Söylediğim, doğru mu, değil mi? Çünkü hâkimin fazileti doğruyu görmekte, hatibin fazileti de doğruyu söylemekte...

Kendisinin hiçbirşeye inanmadığını iddia eden mahke heyetine şu cümlelerle karşılık veriyordu Sokrates :

İnsanlara ait şeyler bulunduğuna inanan, fakat insanın varlığına inanmıyan bir adam!.. Atlara ait şeyler bulunduğuna inanan, fakat ata inanmıyan bir adam!..Ya bu olabilir mi? Flüt çalanlar bulunduğuna inanan, fakat flüt çalanlara ait şeyler bulunduğuna inanmıyan bir adam!... Bu hiç
olabilir mi? Pek âlâ! Ruhanî şeylerin mevcudiyetine inanıp da ruhlara ve ona vücut veren müessire inanmıyan bir adam!.. Bu asla olamaz! Bu anlayış, at ve eşeklerden doğan yavrular, yani katırlar olduğuna inanıp da at ve eşeklerin bulunmadığına inanmak kadar saçma olur!»

Ve zerrece tereddüt göstermeksizin hakikati ortaya koyuyor:

— Atina'lılar, insanların âlâsı! Aranızda, şu Sokra-tes gibi, hikmet noktasından nefsinin gerçek bir değeri olmadığını bilen kimsedir ki, en hikmetli olanınızdır. Böylesi de, ya pek az, ya hiç yok!...»

Hürriyet terbiyesinden gelen 501 heykel onu dinliyor:

— Beni ne şu, ne de bu kötü adam incitebilir; imkânı yok.. Zira iyi bir adamın kötü bir adam tarafından incinmesi Allah'ın iradesine uygun değildir. Gerçi o adam beni öldürebilir, memleketimden sürebilir, vatandaşlık hakkımdan düşürebilir; belki o adamın kendisi de başkası da benim zarar gördüğümü sanır. Fakat gerçekte zararı ben görmüş olmam. Asıl bunları yapacak olanlardır ki, girişecekleri haksızlık yüzünden kendi kendilerini zarara sokmuş olurlar.

Atinalılar!.. İşte şimdi, müdafaamı, sandığınız gibi kendi menfaatim için değil, ondan daha üstün tuttuğum sizin menfaatiniz için yaptığımı anlıyor musunuz?

Çünkü beni kaybedecek olursanız, bir at sineği ata nasıl yapışırsa, size öyle yapışacak, belki sizi sinirlendirecek, fakat her ân harekete getirmekten vazgeçmiyecek, uyumanıza razı olmiyacak başka birini kolay kolay bulamazsınız!

Oğullarım büyüyünce, ey insanlar, ben sizin ca¬nınızı nasıl sıktımsa, siz de onların canını öyle sıkarak cezalandırınız! Eğer onların faziletten ziyade paraya veya her hangi bir dünya matahına kıymet verdiklerini görürseniz, yahut birşey olmadıkları halde kendilerini birşey zannettiklerine şahit olursanız, ben sizi nasıl iğneledimse, siz de onları öyle iğneleyiniz! Eğer bunu yaparsanız, ben de oğullarım da, sizden haklı muamele görmüş oluruz.

Artık gitme zamanı geldi. Ben ölmeye gidiyorum, siz de yaşamaya gidiyorsunuz. Fakat kim daha iyi bir nasibe gidiyor; bunu ancak Allah bilir. Keşke meselemiz, hak ve hakikat âşığı, Batı tarihinin en büyük fikir adamına reva görülen akıbeti anlatmak olmasaydı da, sadece fikir üstü şiir ve şiir üstü fikir cephesinden bütün Apolocyayı kesimsiz ve bölümsüz verebilseydik. O, 2400 senedir, şairi, âlimi, hukukçuyu, filozofu, devlet adamını kapıp götüren uğultulu bir şelâledir.


Hâkimler, ellerindeki tunç levhalarla reylerini belirttiler: 281 rey, ölüm cezası; 220 rey, beraat..

Hikmetinin sahibi, insana en büyük memuriyetini ihtar etmenin cezasını, içinde, küfür yobazlarının ancak %56'ya varabildiği bir cemiyet ve onun yargıçlarından aldı:
Ölüm..
24
25
ZEHİR


Kendisinden birbuçuk asır yaşlı, büyük devlet ve hikmet adamı (Solon)un tavsifiyle, dudağında ışıklı bir tebessüm, ölüm kararını kucakladı. Onu zindana götürdüler ve yakınlariyle düşüp kalkmakta serbest bıraktılar.

Yolda giderken, ebedî sualciliğini tekrarlamaktan kendini alamadı:
— Niçin ağlıyorsun?
—Haksız yere ölüme götürüldüğün için...
O anda bile, insan ruhunu tezatları içinde yakalama metodunu bırakmadı:
—Demek, haklı yere ölüme götürülseydim, gülecektin?


Sokratesin zindan hayatında etrafını öyle bir hal¬ka sardı ki, iş, hükümete bir fitnenin başı gibi göründü, ve hapisliğinin 30. günü, baldıran otu zehrini içmeye mecbur edildi.

O zaman 30 yaşlarında bulunan ve hocasına ait herşeyi sonradan kaleme alan Eflâtun, Sokratesin ölüm tablosunu çizen büyük ressamdır:

Sözünü bitirince, Sokrates ayağa kalktı; yıkanmak üzere başka bir odaya geçti. (Kriton) bize kalmamızı tenbih ederek onun arkasından gitti. Aramızda konuşulanları, mevzu dışına çıkmaksızın, tekrar tekrar gözden geçirdik. Hem de, içine düştüğümüz felâketin büyüklüğü üzerinde konuştuk. Gerçekten babasız kalmıştık; bundan böyle öksüzler gibi yaşayacaktık. Yıkanma bittikten sonra, onun yanına çocuklarını getirdiler. İkisi küçük, biri büyük üç çocuğu vardı. Birtakım akraba kadınlar da geldi. Sokrates gelenlere öğütler verdi. Sonra kadınlarla çocuklara, çekilip gitmelerini söyledi. Derken bizim yanımıza geldi. Güneş batmak üzereydi.

- Uşak, Hâkimlerin buyruğu, (Sokrates), dedi; zehir içeceksin! Ve sonra devam etti:
Bana kızıp gücenmediğine eminim. Sen onları, bu işe sebep olanları, pek iyi tanırsın! Haydi Allah'a ısmarladık, alınyazın neyse o olur. Elinden geldiği kadar tahammüllü ol!

Uşak geriye döner dönmez, gözlerinden yaşlar boşandığını gördük. O zaman Sokrates ona bakarak mırıldandı:
- Sanada Allahaısmarladık, dediğini yapacağım!
Ve bize dönüp ilâve etti:

Ne ince duygulu adam! Burada bulunduğum müddetçe her gün beni görmeğe, benimle konuşmağa geldi. İnsanların en iyisiydi o; şimdi ne kadar iyi yürekle benim için ağlıyor! Haydi bakalım, sözünü dinleyelim onun! Kriton, ezilmişse zehiri getir, değilse ez! Zehiri biraz daha geç içmekle sanırım kazanacağım hiçbir şey yok.. Böylece son dakikada hayata bağlanmak, artık hiçbir şey kalmadığı anda onu korumak ve
Esirgemek beni gülünç eder. Haydi artık konuştuğumuz yeter, dediğimi yap!. Bunları söyledi ve sükûnetlerin en eşsiziyle, titremeden, beti benzi atmadan, zehiri aldı. O meşhur boğa bakışiyle, gözleriniadama dikti. Ve içti.


Ben de meğer boşu boşuna kendimi zorluyor mu¬şum. Gözyaşlarını, birden, seller gibi boşanıverdi. Yüzüm örtülü, iki büklüm, ağlıyordum. Muhakkak ki, ona değil, kendime ağlıyordum; böyle bir arkadaştan mahrum olacağım için kendime, kendi felâketime ağlıyordum.

O zaman (Sokrates) bağırdı:

— Ne yapıyorsunuz dostlar; ne kadar da tuhafsınız! Ben kadınları, işte bu manzarayı görmemek için yolladım. Onların bu gibi ölçüsüzlüklerini önlemek için.. Ölürken, sakin ve uğurlu sözlerle gitmek gerektiğini bilmez misiniz?

— Soğumak sırası kalbe gelince, Sokrates öleceğini söyledi. Karnının altı çoktan soğumuştu. Örtülü yüzünü açar açmaz, şu son kelimeleri mırıldandı:

- Asklepyosa bir horoz borçluyuz! Parasını ver, unutma' Ve sustu.

Kriton, peki, olur, dedi: fakat bize başka bir diyeceğin yok mu?

Bu suale artık cevap veren olmadı. Sokrates ölmüştü. O anda toprak rengini alan dudaklarından, başındakiler, vaktiyle şu sözlerin dökülmüş olduğunu hatırlıyorlar:

— Aklın göze alması gereken tehlike, ruhun ölmezliğine inanmaktır. Bu tehlike gerçekten güzeldir. Bunu, büyülü sözler ve dualar gibi, kendi kendimize tekrarlamahyız!


O, memleketinin putlarını devirmeye kalkıştığı ve (plastik) çerçevenin sinek kâğıdına yapışanları insan hayatının iç kesimine çağırdığı için öldürüldü ve bu bakımdan fikir tarihinin, Batıda ilk büyük mazlumu oldu. Kaderini çok derinden sezmiş ve bunun bütün ruh soyluları için umumi bir nasir olduğunu anlamıştı. Müdafaasında, karşısındaki 501 heykele şöyle haykırmıştı:

— Bu iş dünyada ne benimle başladı, ne de benimle bitecek!.. Hak ve hakikati günlük hayat kaygılarının üstünde tutanları, daima benim akıbetim kovalayacak!..


* 4. yazıda Hristiyanlığın mazlumlarını ele alacağız.

Salı, Mayıs 11

O An #31


Geri Gelen Mektup

Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...

Gün senden ışık alsa bir renge bürünse;
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
Yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse...

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!..
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince,
Çehren bana uğrunda ölüm hâzzı verince,

Gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım;
Gözlerle günâh işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlâh'ın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silâhın,
Vur şanlı silâhınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!

Bir başka füsûn fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönlün, tapmanın, aşkın sesidir bu!

Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı.
Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler...

Halâ yaşıyor gizlenerek rûhuma "Kaabil";
İmkânı bulunsaydı, bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur,
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik!

Hüseyin Nihal ATSIZ

Dürüst Gazeteci Uğur Abi

Bu konuya girmeyi hiç istemedim ancak dün akşam şalter attı artık. Malum Uğur Dündar denen şahıs fanatik bir Chp li ve yaptığı haberlerdede bu hissediliyor. Dün akşam Kılıçdaroğlu Arena programına çıktı. Amaç Baykal'ı aklamak tabi ki. Bu konuda öncelikle fikrimi söylemeliyim. Baykal'a yapılanlar çok yanlış. Heleki Vakit gazetesinin bunu yapması daha ironik. Dini yönü sözde ağır bir gazete bunu yapmamalı.


Neyse gelelim Star'a. Kılıçdaroğlu komployu anlatırken şu cümleyi kullandı :


"Ellerine özel hayatla ilgili onlarca bilgi ve belge geldiğini bunların hiçbirine bakmadıklarını söyledi."


Ardından bu güzel pası gören Uğur Dündar hemen gelişine voleyi vurdu.


"Madem siz söylediniz biz de açıklayalım. Bize de böyle bir konu intikal etti. AKP'li bir milletvekilinin Rus hayat kadınları ile alemlerinin görüntü. Bu bir komplo da değil ayrıca. O kişinin ilişkisinde olduğu ve daha sonra vaatlerini yerine getirmediği kişi tarafından çekilmiş görüntüleri biz izlemeye dahi gerek görmedik"

Ekranlarda seni görünce iğreniyorum Uğur Dündar. Madem bakmaya dahi gerek görmedin neden tüm ülkeye açıklıyorsun. Üstelik AKP li milletvekili olduğundanda eminsin bakmamana rağmen. Demekki bende bir kaset yollasam üstünde AKP li milletvekilinin olay görüntüleri yazsam yılların gazetecisi Uğur Abimiz inanacak ve bakmaya dahi gerek görmeyecek.

Birde tüm eski solcular birleşmiş hep bir ağızdan "bu insan haklarına aykırı" cümlesini ezberlemiş. Bıraksınlar demagoji yapmayı. R.T.E. hakkında böyle bir kaset ellerine geçse 24 saat canlı yayında oynatırlardı. Ezcümle ; bu işten kazanan Akp olmuştu, Baykal'ın istifasından sonrada Chp oylarını arttırır bir iki puan. Hele Kılıçdaroğlu'da genel başkan oldumu Chp'ye. İşte zaman tadından yenmez.

Pazar, Mayıs 9

Renklere Aşık

Futbolcu olarak elveda güzel insan. Gelecek sezon Rijkaard ile futbolcular arasındaki iletişimi sağlamasını canı gönülden istiyorum.

Galatasaray 1-2 Antalyaspor @ Rezillik

Maç öncesi stad çevresindeki hareketsizlik taraftarında heyecanını yitirdiğinin göstergesi gibiydi. Yazacak o kadar çok neden var ki bunların çoğunu lig bitimindeki değerlendirmeye saklıyorum. Kısa kısa maddeler halinde maç özetini yapalım.

- Dün akşamki seyirci performansı bu senenin en iyileri arasındadır kesinlikle. Takımın gol atmayı bırak sahada yürümeye isteği yokken tezahüratlarla canlandırmaya çalıştı. Ancak ruhu gitmiş bir insanı canlandırmak mümkün değil.

- Antalyaspor’da Ömer yine şovunu yaptı ve yine kazanarak, istediğini alarak Ali Sami Yen’den ayrıldı. Rakip takımda Necati ve Jedinak birer yıldız gibi oynadılar. Tebrik etmk gerekli.

- Yenilen iki goldede Sabrinin fahiş hataları var. İlk golde olması gereken yerin uzağındaydı, ikinci gol ise skandal. Jedinak’ı takip etmeyi bırakması affedilir değil.

- Aykut gelecek sezon bu takımın kalecisi olacaksa şimdiden şampiyonluğun hayal olduğunu söyleyebilirim. Aynı düşüncem Ufuk içinde geçerli. Veysel’in golündeki şuursuz çıkışı bunun açık örneği.

- Jo dün en verimli oyununu oynadı ancak takım arkadaşlarının zekası ona yetmeyince yine kötü göründü. Kendisine atılan topları güzel yerlere indirdi fakat kimse bu topları toplayamadı. Rijkaard’ın Mustafa Sarp hamleside bu sebeple geldi zaten. Jo’nun dibinde oyna dedi sanırım kendisine. 3 kere ceza sahasında topla buluştu fakat onunda yetenek sorunu olduğu için harcandı toplar.

- Caner bildiğimiz Caner. Çekiç-Örs-Üzengi organlarındaki dengesizlik futboluna yansıyor. Umarım bonservisi alınmaz ve boşa para harcanmaz.

- Arda Turan gönlünde olmasa bile bilinçaltında Galatasaray’ı bitirmiş gibi oynadı. Onun hakkında hiçbirşey yazmaya gerek yok. Takımdaki oyunculardan bir farkı yok. Yıldız olmadığını umarım anlamıştır. Emre Çolak ise fiziği el verdiği ölçüde iyi oyuncu olur bu açıkca görülüyor.

- Maç sonu kırılma maçlarında başarısız oldukları sorusuna; ''Kesinlikle aksine yorum yapamam, bu tip final maçlarında iyi sonuçlar alamadık, bu takımımızın kötü bir noktasıydı'' diye cevap verdi Rijkaard. Bu tip soulara yaklaşımı güzel ancak çözüm olarak adım atmadıktan sonra bir anlamı yok. Bu rezalet performansın hesabı sorulmalı fakat klüp başkanı onun incinmemesi için bir şey diyemiyor. Antrenör klüp başkanından daha kariyerli olunca bu tip sorunların olmasıda doğal. Rijkaard ve ekibine olan güvenim dünden sonra dip noktadadır. Daha kötüsü olmayacağını umut ediyorum. Gazetelerdeki Milan ve Barcelona tekliflerinden biri doğru olsa ve gitse hiç üzülmem açıkcası.

- Son olarak umarım ligi dördüncü sırada bitiririz ve bu zerre tatili hak etmeyen oyuncu topluluğu ve teknik ekip sezonu erken açmış olurlar.

Cuma, Mayıs 7

Bank Asya'da Son Hafta Düşmeme Savaşı

Bank Asya 1. Lig'de bitime 1 hafta kala düşen iki takım Kocaelispor ve Dardanelspor olurken, son takım için ise tam 3 aday var. 14. sıradaki 40 puanlı Mersin İdmanyurdu, 37 puanlı 15. sıradaki Hacettepe ve aynı puanla 16. sırada yer alan Çaykur Rizespor arasında son haftada müthiş bir heyecan yaşanacak.

1 PUAN MERSİN'İ KURTARIR...
Son hafta maçında ligde kalma mücadelesi veren iki takım Hacettepe ve Mersin İdmanyurdu kozlarını Başkent'te paylaşırken, Çaykur Rizespor deplasmanda, ligden düşen Kocaelispor ile karşı karşıya gelecek. Mersin İdmanyurdu deplasmandan 1 puan çıkarması halinde Rizespor maçının sonucuna bakmaksızın ligde kalmayı garantileyecek. Böyle bir durumda Rize galibiyeti de Hacettepe'yi TFF 2. Lig'e gönderecek.

ÜÇLÜ AVERAJA KALIRSA MERSİN YOLCU...
Eğer Hacettepe, Mersin'i yener ve Rize de deplasmanda Kocaelispor'u mağlup ederse üç takımda 40 puana gelmiş olacak. Bu durumda ise 3'lü averaja bakılacak. Böyle bir durumda 3'lü averajda ise ligden düşen takım Mersin İdmanyurdu oluyor.Son haftada Hacettepe'nin kazanması durumunda, Hacettepe'nin üçlü averajda 5, Rize'nin 6 ve Mersin'in 4 puanı oluyor.

ÜÇ TAKIMIN ARALARINDAKİ MAÇLAR ŞÖYLE:
Rize 4-0 Mersin
Mersin 1-0 Hacettepe
Mersin 0-0 Rize
Hacettepe 0-0 Rize
Rize 1-1 Hacettepe

İKİLİ AVERAJ OLURSA RİZE TFF 2. LİG'DE...
Düşme potasıyla ilgili bir ihtimal de Rize ve Hacettepe arasında oluşabilecek ikili averaj olabilir. Eğer Hacettepe ve Mersin sahadan beraberlikle, Rize de Kocaeli deplasmanından beraberlikle ayrılırsa, Hacettepe ve Rize ligi 38 puanla tamamlayacak. Bu durumda ise iki takım arasında oynanan maçlara bakılacak. Hacettepe evinde Rize ile 0-0, deplasmanda ise 1-1 berabere kaldı. Deplasmanda atılan gol nedeniyle Hacettepe ligde kalırken, Rize böyle bir durumda TFF 2. Lig'e düşecek.

Haftanın Tatlısı

afiyet olsun

Çarşamba, Mayıs 5

Urfa'da KOL-BASTI

Öncelikle final maçını gündüz oynatıp bizi bu maçtan alıkoyan federasyona selamlarımı iletiyorum. Sonrada Aziz başkana en sinsi gülücüklerimi gönderiyorum. Gün Trabzonsporluların günüdür.

Salı, Mayıs 4

Hınca Uluç'un Açıklamaları

-Fenerbahçe ile başlayalım. Eskişehir engelini de kayıpsız aştı ve şampiyonluğa doğru gidiyor. Eskişehir karşısında oynadığı futbol büyük beğeni topladı! Siz bir düzelme görüyor musunuz? İyi futbolun Eskişehir'in herhangi bir iddiasının olmaması ile ilgisi var mı?

-Fenerbahçe medyasına hayranım! Bu maç Fenerbahçe-Eskişehir değil de Galatasaray-Eskişehir maçı olsaydı ki oldu, Cevad Prekazi'nin Zalad'a attığı frikik golü hâlâ konuşuluyor. Ama Alex'in İvesa'ya attığı frikik golü dillere destan oldu. Ayrıca Prekazi o yılın frikik kralıydı, Alex bu sene ilk defa frikikten gol atıyor. Bütün bir sezon frikikten gol atamayan, ayakları duran Alex frikikten gol atıyor. O frikiğin olduğu pozisyonda faul yok.Resmen yaratılmış bir frikik ve ikinci gol, olacak bir gol değil.

-Öte yandan siz Eskişehir'i bu kadar pasif, ruhsuz oynarken seyrettiniz mi?
-Mike Tyson benim karşıma geçse, ellerini cebine koysa ve dursa, ben de adama pata küte vursam, sen de spor yazarı olarak karşısına geçip ertesi gün 'Hıncal Uluç, Tyson'u ezdi geçti' diye mi yazarsın!.. Ben Eskişehir'i itham etmiyorum. Ben Türk medyasının iki yüzlülüğünü anlatıyorum, ben Türk medyasının ayıbını anlatıyorum. Bu maç Galatasaray-Eskişehir maçı olsaydı, bu maçın kahramanı 'Galatasaray' değildi. Hiçbir gazete 'Galatasaray, Eskişehir'i ezdi' diye yazmazdı. Bütün gazeteler İvesa'yı ve maçın hakemini yazarlardı. Bütün mesele bu. Çok farklı bir şeyi konuşuyorum ben şu anda.Hakemle ilgili bir örnek vereyim; 30. dakikada Koray'a bir sarı kart çıkardı. O pozisyonu yüz tane hakeme gösterin ve sorun 'sarı kart çıkarır mısın?' diye. Bülent Yıldırım'dan başka 'çıkarırım' diyen olursa ben özür dilerim. Bu kadar cömert çıkarılmış bir sarı kart... Üç dakika geçmedi Selçuk, ceza sınırındaki, bir sarı kart daha görse Ankaragücü deplasmanında oynamayacak olan Selçuk hatalı bir pas verdi. Bu hatalı pas ile tehlikeli bir Eskişehir kontratağı başladı ve Selçuk o kontratağı kesmek için koşarak geldi ve rakibine faul yaptı. Atak kesme faulleri sarı kart. Göstermedi. Düşünceye göstermedi.
ÇAMUR HALA DURUYOR
Nasıl yaptı faulü? Sağ ayağı ile daldı, çelme taktı. Çelme takmak sarı kart. Göstermedi.Devam etti, sol ayağı ile de tekme attı. Tekme atmak da sarı kart.Yani bir faulün içinde 3 sarı kartı var Selçuk'un...3 dakika evvel Koray'a o cömert sarı kartı çıkaran Bülent Yıldırım, hemen ardından 'Bana sarı kart göster' diye arka arkaya hareketler yapan Selçuk'a ceza getirecek kartı göstermedi.Şimdi bu Fenerbahçe'nin son haftalardaki maçlarına bakın; ceza sınırındaki adamlar kart görmüyorlar. Tesadüfen!..Emre Belözoğlu iki kere kart görebilirdi.En nihayet kendisini daha fazla kontrol edemeyeceğini anladı, kenara 'Beni alın' diye işaret etti. Emre anladı, hakemi de sıkıntıya soktuğunu anladı, 'Skor da nasıl olsa 2-0, beni de hakemi de üzmeyin. Beni kenara alın' diye işaret etti çocuk. Bu kaçıncı maç!..Bu kaçıncı maçtır Fenerbahçe'ye puan getiren golleri rakip kaleciler akla hayale gelmez şekilde yiyorlar. Olmadık gollerle mağlup oluyor Fener'in rakiplerdi. Bunların da hepsi tesadüf olabilir.Ama tekrar söylüyorum; bunların altı katiyen çizilmeden, açıyorum gazeteleri, "Fenerbahçe muhteşem top oynadı" diye yazıyorlar.Adamda utanma olur.Ben geçmişte 2-1 biten Galatasaray-Eskişehir maçını da seyrettim. Eskişehir de muhteşem oynadı, Galatasaray da muhteşem oynadı.Harika bir maç seyrettik. O maça atılan çamur hâlâ sürüyor, bu maçın arkasından Fenerbahçe'ye destan yazılıyor. Türk futbolunun ayıbı, Türk futbol basınıdır.

Bir notta ben ekleyeyim. Maç sonu Ntv de Rıdvan'ı izliyorum. Frikikteki faul pozisyonu gösteriliyor. Ve Rıdvan biliyor orada faul yok. Ancak sanki orası değdi burasına müdahale var gibi laflar etmeye başladı. Güntekin Onay durumu anladı ve hemen başka pozisyona geçiverdi. İşte Fenerbahçelilik böyle birşey. Medyadaki tüm Fenerbahçeliler eski sporcusundan yazarına kadar hepsi göz göre göre yalan konuşabiliyor. Ne diyelim analarının ak sütü helal olsun bu şampiyonluk.

Pazartesi, Mayıs 3

3 Mayıs Türkçülük Günü


Bugünün anlamaını Alparslan Türkeş çok güzel özetlemiştir. Bunun üstüne ne yazsak boş kalacak o yüzden önce Alparslan Türkeş'in bugünü ve Türkçülük hareketini özetleyen konuşmasını yazalım ve son olarak Sami Yavrucuk'un kaleminden o günü doğuran nedenleri okuyalım.

"Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan, kılık değiştirerek milletin içine giren ve hükümetin gafletinden yararlanan komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür. Türklük şuuruna erişmiş, samimi olarak "Ben Türk'üm" diyen herkes Türk'tür. Türkçülük ve Türk'ün tayininde, sapık ölçülere, özellikle mezhepçiliğe, coğrafyacılığa, laboratuvar ırkçılığına inanmıyorum. Başka milletleri küçük gören, Dünya barışını tehlikeye sokan antropolojik ırkçılık, Türk Milliyetçilik ülküsünün dışındadır.."
Alparslan Türkeş



"Genç Cumhuriyetimizin yeni nesillerinin eğitim ve kültürel yapısını yürüten milliyetçi kadrolarımız, Büyük Türkçü M. Kemal Atatürk’ümüzün uçmağa varmasından sonra etkinliğini kaybetmişlerdi. Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Hüseyinzade Ali Turan Bey gibi Türkçü eğitimcilerimiz de, daha önceki yıllarda uçmağa varmışlardı. Bundan sonra Milli Eğitimimiz, köksüz inkarcıların ve yabancı kültür temsilcilerinin uygulamalarının esiri olmuştur. Türk kültürü eserleri yerine bütün Greko-Latin Avrupa klasikleri Türkçemize çevrilerek kütüphanelerimizi doldurmuştur. Eğitimimiz, milliyetçi görüş karşıtlarına devredilmiştir. “Eskiyi unut, yeni yolu tut. Türklüğe umut sen ol çocuğum. Geçtiği yerde kalsın geçmişler, bize bundan inkılapçı demişler” diyen inkarcı zihniyet Milli Eğitim’e hakim olmuştu. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültemizin rektörlüğüne yanlış görüşlü Şevket Aziz Kansu getirilmiş, felsefe şubesi komünist görüşlü Behice Boran, Niyazi Berkes gibi öğretim üyelerine teslim edilmiştir. Her yıl 30-40 komünist felsefe öğretmeni yurdumuza dağıtılmıştır. Devletimizin her konuda sanatkar yetiştiren tek meslek okulu Devlet Konservatuvarı’mızın müdürlüğü komünist Sabahattin Ali’ye verilmiştir. Özetlersek, Cumhuriyetimizin tekamülü ve inkılapçı uygulamaları, komünist görüşlülere bırakılmıştır. Cumhuriyetimizin eğitimindeki gayri milli bu uygulamaları önlemekle görevli Başbakanımız Şükrü Saraçoğlu, TBMM’deki bir konuşmasında, “Ben Türküm ve Türkçüyüm, hayatım boyunca da Türkçü kalacağım” diyerek, Türk Milliyetçileri ile beraberliğini ortaya koymuştu.Bunun üzerine, İstanbul’da çıkan Orkun Dergisi’nin başyazarı H. Nihal Atsız Hocamız “Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na Açık Mektup” başlıklı ve cesur ifadeli iki mektubu ile Türkiye’mizi ayağa kaldırdı. Hoca’nın açık mektuplarının birinde suçladığı ve yirmi beş yıl sonra, yurtdışına kaçarken sınırda öldürülen Sabahattin Ali’nin açtığı hakaret davası oturumu için Ankara’ya geldiğinde, bizlerin de içinde bulunduğumuz milliyetçi gençlik tarafından karşılandı. Adliye sarayında ve şehir içinde kendisine gösterilen sevgi gösterileri, mevcut yönetimi endişelendirdi. Verilen altı aylık mahkumiyet cezası ertelendi fakat Orkun Dergisi kapatılarak Atsız Hoca’nın edebiyat öğretmenliğine son verildi. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, aynı günlerdeki 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramının açılışında, Türk Milliyetçilerinin aleyhine ağır ifadeler yüklü nutkunu söyledi ve Türk Kültürüne hizmet eden, seçkin milliyetçi grupları suçladı. Üsteğmen Alparslan Türkeş’in de içinde bulunduğu Türkçü eğitimciler tutuklanarak, bir buçuk yıl süreli muhakeme edilmiş ve sonunda beraat etmişlerdir."
Sami Yavrucuk

Cumartesi, Mayıs 1

1 Mayıs Zırvalama Bayramı

Bugün 1 Mayıs ve İşçi Bayramı. Açıkcası bu bayramın anlamını net olarak bilmiyorum. Bilen var ise yorumlara not düşerse sevinirim. Ben olayın başka bir yönü ile ilgileniyorum. Küçük yaştan beri 1 Mayıs denince aklıma Kadıköy olayları ve Taksim’e çıkacağız sloganları gelir. Bu yüzden benim için 1 Mayıs ülkede huzursuzluk anlamına geliyor. Şuan tv ye bakıyorum ve Taksim meydanında yine sarı-kırmızı renkli afişler ve bazende anlamsız sloganlar atılıyor. Her yerin sarı-kırmızı olması azda olsa hoşuma gidiyor :)

Bugün işçi sendikaları 1 mayıs’ta Taksim’deyiz diye böbürleniyor. Ancak yine aynı işçi sendikaları işçisinin yanında olmuyor. Sigortasız çalışan işçileri bildiği halde ses çıkarmıyor. Haftalık çalışma saatinden fazla çalıştırıldığı halde işçisini korumuyor. İşçisine manevi destek vermiyor. Tek verdiği destek 1 mayıs’ta sokaklarda tepinmek. Bu mudur sendikacılık. Ayrıca bu işçi bayramının hangi ülkeden ve ne amaçla çıktığıda apaçık ortada.

Birde işin ekonomik boyutu var. Taksim’de yapılacak 1 Mayıs cazgırlığının(kutlamalarının) bedelini kimse konuşmuyor. İstanbul emniyetine maliyeti 70 milyon Tl. Sadece bu örnek yeterli. Taksim’e gidip melankolik anlar yaşayacaklar, halaylar çekecekler, ülkede olmayan özgürlüğü kutlayacaklar diye kendilerinin ve bizim cebimizden çıkacak milyon TL leri hiçe sayıyorlar. Sonrada bu insanlar özgürlükçü, demokratik ve halk aşığı oluyor. Türk solu her zaman olduğu gibi gerçeklikten uzak ve melankolik halini koruyor, bunun başka bir izahı olamaz.

Türk solu ve milliyetçi kişiler arasındaki farkı buradada görebiliriz. Biliyorsunuz 3 Mayıs Türkçülük bayramıdır. Ve milliyetçi camiadan birileri çıkıp ülkemiz Türk vatandaşlarından oluştuğu için Taksim’de kutlayalım, resmi tatil olsun demiyor. Çünkü biliyor ki bugün 1 Mayıs’ta özgürlük için, eşitlik için sokaklarda yürüyen o topluluk hemen faşist damgası vuracak ve nifak tohumları ekmektende çekinmeyecektir. Neyse daha fazla yazmayayım ve tüm işçilerin bayramını kutlayıp yazıya son verelim.