Pazartesi, Haziran 27

Barış ve Demokrasi; ama Cazgırlıkla


Ülkenin dört köşesi terörden ve yandaşlarının azgınlığından huzursuz günler geçiriyor. İstanbul’da yaşayanlar bundan oldukça etkileniyor. Pazar günleri artık gezmek için ideal bir gün olmaktan çıkıyor. Zira her Pazar merkezi yerlerde bir protesto oluyor. Dün Şişli’de yaşananlar hakkında ne desek boş. Haklı olupda haksız duruma gelmenin acı hüznünü gördük bir kez daha. Bağımsız aday Hasip Kaplan’ın meclise giriş izni çıkmadı. Tıpkı Ergenekon ile suçlanıp içeride tutulan diğer 3 kişi gibi.

Dünün en korkutucu yorumunu Sırrı Süreya denilen ve seçimlere bağımsız girip sonrasında Bdp yardakçısı olup çıkan insandan geldi. Yaptığı açıklama aşağıdaki gibiydi :

“Dağılacağız anonsunu yaptık. Bu anonsu yaptıktan sonra attıkları bombaları hepiniz gördünüz. Bunun adı ‘ileri demokrasi’dir. Burada 4 tane halkın vekili var. Her biri iktidarın, muhalefetin vekillerinin üç beş katı oyla seçilmişler.

Bunu bize reva görenler, ‘gelin’ diyorlar ‘Meclis’te sorunu çözün.’ Meclisiniz yere batsın. Bu muameleyi halkın vekiline reva görenler, Meclis’te onlara neler yapmaz ki! Alın lan canımızı! Alın lan! Başkada ne hüneriniz varsa, yapmazsanız namertsiniz; namert oğlu namertsiniz.

Gelin lan; ölümden öteye köy var mı? Efendim şiddet çağrısı yapıyor muşuz! Al sana şiddet. Neresi lan bunun şiddet çağrısı? Kimmiş şiddet çağrısı yapan. Birçok insan hayatını kaybedecek şimdi. Herkes iyi anlasın, iyi dinlesin; bu halkı artık bombalar susturamaz, susturamayacaktır.

Başbakan, bize hitap etme, bize çağrı yapma. Çağrıyı sen, kolluk kuvvetlerine, ne lan bu diye, bu şiddet ne diye, onlara yap. Aha söyleyeceklerimiz bu kadar arkadaş, bombaysa bomba, gazsa gaz, daha ne edeceksiniz?”

Cümle içinde geçen “birçok insan hayatını kaybedecek şimdi” ne manaya geliyor sormak lazım kendisine. Böylelikle haklı durumdan haksız duruma düşüyorlar sürekli. Ülkede izinsiz gösteri yapmak kanunen bir suç ve bunu birçok aştılar. Hatta hakkari’de Şırnak’ta sürekli göz yumuluyor bu yaptıklarına. Bölge halkına huzur getirme sloganıyla yola çıkıp en büyük huzursuzluğu yaratıyorlar sürekli. Gelelim asıl söylemek istediğime.

Hakkari, Şırnak, Van gibi ilçelerde görev yapan devlet memurları ve onların ailelerini kimse düşünüyor mu?

Orada görevli bir polis haftada bir gün olsun izin yapabiliyor mu?

Devlet memurları eşiyle ve çocuklarıyla özgürce gezi yapabiliyorlar mı?

Bu çocukların hayatı okul ve ev arasında geçiyor. Zira her gün bir başkaldırı var şehirde. Çoğu devlet çalışanı eşini ve çocuklarını memleketinde bırakmak zorunda kalıyor. Bunları yazan yada söyleyen kimseyi göremiyoruz maalesef. Orada görevini yapmaya çalışan her devlet memuru Kürt Faşizmi altında eziliyor. Bunu yapanların kaç kişi oldukları son seçimlerde ortaya çıktı. 30 milyon Kürt kökenli vatandaşımızın haklarını koruma sloganıyla yola çıkanlara sadece cahiller ve bağımsızlık yanlısı taraftarları oy verdi.

Devleti tehdit etmekten bıkmıyorlar. Bu olayların yaşanması Cumhuriyetin ilk döneminde yapılan yanlış icraatlardır. Suçun en büyüğü Türkiye Cumhuriyetini yönetenlerdedir. Haksızlığa başkaldırı en temel insani haktır. Fakat bununda bir yöntemi var. Yıkıp, dökmeyle kazanılan hak gün gelir aynı şekilde elinden alınır. Bugün dağlarda ölen teröristler için intikam yeminleri şehir merkezlerinde ediliyorsa buna bir dur diyen çıkmalı.

Ayrıca benim Kürt kökenli vatandaşlarımın haklarını savunabilecek kişiler asla Bdp ve yandaşları değildir. Bunu herkesin bilmesi gerekmekte. Hep dediğim gibi ;

“Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner”

Hiç yorum yok: