Pazartesi, Ekim 31

Sivasın Yollarına

Son 10 günde 4'üncü, 6günde ise üçüncü maçımızdı. Son yıllardaki en yoğun maç trafiği budur sanırım, haftalar haftaları kovalarken insanın kafası karışmıyo değil futbolcular naapsın hoccam! Saolsun federasyonumuz bu sezonun b.kunu çıkardı, tamam haftaiçi maç oynansın falan eyvallah Avrupadaki futbolcular oynuyorlarda bizimkiler neci! oda tamam ama bu sene b.k oldu.

Sivas karşısında son 3 maçtaki kadrodan bir-iki rotasyon vardı sadece böyle olunca yorgunluk belirtilerinin erken başgöstermesi şaşırtıcı olmadı. Bu bakımdan erken gelen gol Beşiktaşımızın her maçta olacağı gibi ekmeğine yağ sürdü.

Golle gelen pozisyon zenginliği 30'uncu dakikadan sonra gelen yorgunlukta yerini Sivas üstünlüğünde oyun görüntüsü ve rakibe verilen iki net pozisyona bırakıyordu kendisini. Allah korudu! Başka türlü açıklanmaz o pozisyonların kaçması... Sivas şansız biz ise ballıydık!

İkinci yarı yorgunluk iyice bastırmaya başladı ardından gelen golle eyvah derken... Sivaslı oyuncunun hediyesi penaltı ve kırmızı kart ekmeğimize yağ sürüyor bastıran Sivasın gardını düşürüyordu. Quaresma bu maçtada her topu eziyor, taraftarla tartışmalara giriyor fakat yaptığı asistle taraftarın gönlünü alıyordu. Tamam yetenekse yetenek ! ama son maçlardaki hal ve hareketleri üzücü ve tehlikeli kulağı falan çekilmeli kendisini üstündeki formadan büyük görmeye başladı fakat bilmeli ki o forma kimleri gördü geçirdi herkes yalan... BEŞİKTAŞ FORMASI GERÇEK!!!

Pazar, Ekim 30

Ah Ulan Cenk!





Pisipisine kaybedilen Stoke City, Kiev Avrupa ligi maçları, Antep beraberliği, Kayseri mağlubiyeti ve araya sıkıştırılan Mersin galibiyetiyle çıkıldı derbiye. Bir çıkış bir nefes almak önemliydi maç sonunda... olmadı...


Aslında iyi başladı Beşiktaşımız, 12.dakikadaki Simaonun mükemmel füzesinden sonra herşey yolunda gidiyordu rakibin gardı düşmüştü verilen bir-iki pozisyonda Cenk devleşmiş güven vermişti. Ernst-Aurelio-Veli üçlüsü orta alanda iş yapıyor, savunma aksamıyor bekler çakılı, Pektemek boşluklar oluşturmak için kendini yırtıyordu...


Sadece bir isim, aslında maçın adamı olması beklenirken maçın fiyaskosu oluyordu... Quaresma her aldığı topu eziyor, heran kırmızıyı yiyecekmişcesine garip hareketler yapıyor, karşısında oynayan Caneri devleştirip Hilberti de zor durumda bırakıyordu.


İkinci yarıda herşey güzel başladı taki Alexin karambolden golüne kadar daha sonra Almedia sahne alıyor, Q7 maçtaki tek faydalı işini yapıyordu. Tam bir hayal kırklığıydı Q7 keşke Holosko daha önce girseydi...

Maç bitecek tamam bu iş derken Cristian firikikten çakıyordu.... Çakıyorduda o ne one Cenk kendine güveniyorsun ama oHA ! Cepheden kullanıcaklar adamlar biride Alex yani 2 ikişilik baraj nedir neden acaba?


Yazık oldu kazanmak hakkımızdı, güzel maç oldu, Aydınus iyi maç yönetti, maç sonu atkı şöleni, maç başında eziklerin yaptığı zorla stada giriş rezaleti maçı unutulmazlar arasına sokmaya yetti...






Pazartesi, Ekim 24

Ne Farkeder ki ?

Önce 24 vatan evladının şehit edilmesi dün de Van'da yaşanan 7.2 şiddetindeki büyük deprem. Milletçe zor günlerden geçiyoruz. Ancak bu acılardan dahada zor olanı içimizdeki düşünme özürlüler. İsim vererek gideyim :

Müge Anlı


Şu sözlerden sonra bu kadını hala ekran karşısına çıkaran olacaktır. Yazıklar olsun ...

Yeni Asya gazetesinin dünkü deprem sonrası gazetesine koyduğu şu iğrenç karikatür.

Son olarak Van'da deprem sonrası yardım için bulunan iş makinelerini yakanlar için ne demeli bilmiyorum.

Cuma, Ekim 21

Çivi Gibi

video

Haftanın Tatlısı

tadımız, tudumuz kaçmış ancak hayat devam ediyor.

Çarşamba, Ekim 19

Çukurca'da Çatışma : 26 Şehit, 20 Yaralı

İnsanın inanası gelmiyor. 24 vatan evladı şehit edilebiliyor bir gecede. Şimdilik 18 de yaralımız var. Gelinen nokta hakkında yazılabilecek çok şey var. Ancak siyasetçiler yine aynı nutuklarla geçiştirecekler. yarın ve ertesi gün şehit cenazelerini izleyeceğiz televizyonlardan. Halkın öfkesini ve içimizdeki sızıyı derinden hissedeceğiz. Ama yavrusunu şehit veren ana ve babanın acısının nedir ki ?

Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Mehmet Akif uzun yıllar önce dizelere dökmüş herşeyi :

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Perşembe, Ekim 13

Galatasaray 103-97 Fenerbahçe

Dört köşeden ...

Yenilmez armada geri döndü ...

Pazartesi, Ekim 10

Güzel Bir Pazar

lahana sarma



hamsi mangal



laz böreği



elbette çay

Hiddink Bizi Tanımıyor. Peki Ya Biz ?

Hiddink ilk milli takım deneyimini 1994-1998 yılları arasında ülkesinde yaşadı. Özellikle 1998 Dünya kupasında ağızlarda tat bırakan Hollanda milli takımının baş mimarıydı. Sonrasında 2000 yılında Güney Kore seçimi herkesi şaşırttı. 2002 Dünya Kupası bu ülkede yapılacaktı ve Hiddink Güney Kore’yi tarihi başarılara ulaştırdı. Yarı finalde Almanya’ya elenip kupayı Dünya 4. Olarak bitirdiler.

Bu kupa sonrasın ülkesinde PSV başına getirildi. Şampiyonlar liginde müthiş sezonlar yaşadı. Nu görev sırasında 2005 yılında Avustralya milli takım görevini de kabul ederek kanguruları Dünya Kupasına taşıdı. 2006 Dünya Kupasında Brezilya, Japonya ve Hırvatistan grubundan çıtılar. İtalya ile oynadıkları eleme maçında 90 +5 deki tartışmalı penaltı sonucu elendiler.

Hiddink bu başarıdan sonra Rusya milli takımını seçti. Euro 2008 elemelerini geçtiler. Kupada yarı finalde Şampiyon İspanya’ya elenip evlerine döndüler. Ancak bu Rus futbolu için büyük başarıydı. Aynı zamanda Chelsea takımında görev yaptı ve başarıyla bu görevi tamamladı. Mourinho sonrası Avram Grant sendromundan kurtardı Chelsea takımını. Tüm bu deneyimlerin ardından Türk milli takımını seçerek kariyerinin son döneminde büyük bir risk altına girdi.

Hiddink neden bizi seçti demeden önce onun yapısına bakmalıyız. Güney Kore ile oynattığı hızlı, agresif ve kolektif futbol etkileyiciydi. Avustralya’ya oynattığı futbol ise başarı odaklıydı ve nispeten bunu başardı. Rusya deneyiminde ise Rus halkını unuttuğu başarılı dönemleri birazda olsa hatırlattı. Chelsea’yi kaos ortamında çekerek rayına girmesini sağladı. Kısacası Hiddink bulunduğu ortama uyum sağlayabilen ve elindeki malzemeden en yüksek verimi almak isteyen bir teknik adam.

Bizi seçme nedeni ise potansiyelimizden başka bir şey değil. Hiddink bu potansiyeli işleyip kariyerine büyük bir milli takım bırakarak nokta koyumak istedi. Bunu geldiği dönemki açıklamalarından anlayabiliyoruz. Ancak Rijkaard’ın tarihe geçen demecinde takıldı kaldı. Başarısız Galatasaray döneminde Rijkaard’ın ilk analizi şöyleydi :

“Kalite, güç aslında üç aşağı beş yukarı aynı. Ama Türkiye'yi farklı kılan şey biraz da şu; işler kötü gittiğinde bir anda oyun mentalitesi kaybolabiliyor. Yürekten oynayan oyuncu sayınız çok. Ama bu bazen aklı devre dışı bırakıyor. Herkes kendi başına maçı çevirmeye kalkıyor. O zaman da bütünlük kayboluyor. Türk futbol kimliğini tanımlasak; kesinlikle yetenek var deriz, ruh var deriz, mücadele var deriz. Ama hepsi bir anda ortaya çıkabiliyor. Bir anda herkesi defansta, sonra bir anda herkesi hücumda görebiliyorsunuz. Bu biraz dağınıklık yaratıyor. Takım oyununda asıl olan dengeli olabilmektir. Ne olursa olsun pozisyon alışınızı, soğukkanlılığınızı kaybetmemeniz gerekiyor. Sanki bu konuda bir eksiklik var gibi. Coşku konusunda hiçbir sıkıntı yok, ama bazen o coşku bozucu bir etki de yaratabiliyor.''

İşte bu tokat gibi yapılan bir yorumdu. Hiddink bu tespiti görevi kabul etmeden önce görebilseydi keşke. Euro 2008 finaline Aragones ve Löw teknik adam olarak çıktılar. Löw’ü çok önceleri kovmuştuk. Aragones’i ise şampiyon apoletini sökerek gönderdik ülkesine. 2010 Dünya Kupasını ise bizim İstinye kasabı Del Bosque kazandırıyordu İspanya’ya. Tüm bunların sonunda suçlu Hiddink dedik. Hiddink suçlu ancak suçu sahadaki futboldan ziyade Oğuz Çetin gibikişilere güvenip fikirlerine değer vermesinde. Hiddink göreve geldikten sonra yurtdışı altyapısı almış oyuncularımızdan oluşan iskelet bir kadro kurabilseydi bugün başka şeyler konuşur olabilirdik.

Sorulması gereken bir başka soruda şu :

Biz Hiddink’i tanıyarak mı göreve getirdik ?

Cuma, Ekim 7

Haftanın Tatlısı



tatlının adını doğru tahmin eden kişiye kitap armağanımızdır.