Cuma, Ekim 31

Mustafa

Yazılarını çoğunlukla beğendiğim bir yazar olan İsrafil Kumbasar bugünkü yazısını "Mustafa" filmine ayırmış.Filmi izlemedim ancak dışarıdan göründüğü kadarıyla haklılık payı var.Yazı şöyle:
Atatürk’ün resimlerini, Türk devletinin dairelerinden indiremeyenler, fikirlerini Türk milletinin gönül sarayından silip atmak için çok çirkin taktiklere başvurmaya başladılar.Cumhuriyet’in 85’inci kuruluş yıldönümünde, ‘bedavaya’ getirilen büyük bir reklam tantanası eşliğinde yeni bir ‘film’ daha vizyona sokuldu.Filmin adı ‘Mustafa’.Senaryosu Can Dündar tarafından kaleme alınan, hiçbir sanatsal, estetik ve edebi değeri olmayan film, güya Mustafa’nın ‘insani’ tarafını ön plana çıkarıyor.Ama Mustafa’yı ‘Atatürk’ten soyutluyor.Sanki Atatürk hakkında ortaya atılan saçma sapan iddiaların ‘tanıklar’ ve ‘belgeler’ ile ‘kayda geçirilmesi’ için gizli bir misyon üstleniyor.Sanki Dr. Rıza Nur’a malzeme olan iddiaların ‘ete kemiğe’ bürünmesine kapı aralıyor.Ve sahnelerin arasına oldukça ‘ustalıkla’ sıkıştırılan bir metin ile, AB formatlı o ‘ihanet’ planını insanların bilinçaltına şırınga ediyor:
- “Mustafa, Kürtlere özerklik taahhüt etmişti.”
Can Dündar, filmi şu cümle ile özetliyor:- “Film, Atatürk’ün özel hayatına da giriyor, sofrasından, yalnızlığından dem vuruyor, dinin toplumsal hayattan tasfiye edilmesi gereğine ilişkin radikal görüşlerine yer veriyordu.” Filmde ‘diktatörlük’ özentisi içinde olan Mustafa’nın nasıl ‘zevküsefa’ düşkünü olduğuna, ‘içki sofralarında’ nasıl kafayı çektiğine, ‘kadınlara’ karşı nasıl zafiyeti bulunduğuna, ‘birlikte hareket ettiği’ arkadaşlarını nasıl harcadığına dair her şey var.Dini ‘toplumsal hayattan’ dışlamak istediği yolundaki görüşlere yer veriliyor.Dini ‘çıkar’ için kullandığı ima ediliyor.Ama aynı Mustafa’nın Türkiye Cumhuriyeti devletini ‘hangi temeller’ üzerine kurduğuna, Türk milletinin geleceği için ‘hangi öngörülerde’ bulunduğuna dair bir tek ibare yok.Hasta yatağından kalkıp ‘Musul ve Kerkük’ gibi Misak-ı Milli sınırları içerisinde bulunan Hatay’ı nasıl Anavatan’a kattığı bile öylesine geçiştirilmiş
Ülkede bir ‘değer’ daha alaşağı ediliyor.‘Atatürk’, hümanist Mustafa ile yer değiştiriyor.Tarih sahnesinden silinme tehlikesi ile karşı karşıya gelen bir milleti yeniden ayağa kaldıran Gazi, çok sinsi ve sistemli bir şekilde gelecek nesillerin gözünde silikleştiriliyor, sıradanlaştırılıyor.Bu film, bugüne kadar Atatürk’e karşı gerçekleştirilmiş olan en büyük saldırıdır.Bu saldırı, eğer bir ‘ecnebi’ tarafından yapılmış olsaydı, kefereye haddini bildirmek için ülkede topyekun seferberlik ilan edilir, bütün sokaklar ve evler dev ‘Atatürk’ posterleri ile donatılırdı. Bu saldırı, eğer bir ‘meczup’ tarafından yapılmış olsaydı, hemen hakkında ‘Atatürk’e hakaretten’ dolayı tutuklama kararı çıkarılır, mahkeme kapılarında yıllarca sürüm sürüm süründürülürdü.Ama gelin görün ki, işin arkasındakiler, ‘Atatürkçülük’ maskesinin arkasına gizlenince, kimse kalkıp bir şey söylemeye cesaret edemiyor.‘Koruma Kanunu’ bile işlemiyor.
Esen her rüzgara göre yön değiştiren Can Dündar’ı yetiştiren TRT’yi dolandırmaktan sabıkalı Mehmet Ali Birand’ın şu sözüne dikkat edin:-“Artık Atatürk’ü tartışmaya başlayacağız.”Genelkurmay Başkanlığı döneminde, arşivleri açarak böylesine bir ihanete destek veren, galasına gidip alkış tutan Şemdinli gazisi Yaşar Bey, altına ‘bonus’ olarak tahsis edilen trilyonluk zırhlı aracında rahat uyuyor mudur dersiniz?

Hiç yorum yok: