Cuma, Ocak 23

Unutamadığım Anlar - 3

Tarih 12 Nisan 2006,
Onunla dostluğum İzmir otogarında başladı.Askerlik görevi için aynı birliğe Eski Foça Jandarma Komanda Okullar Komutanlığına gidecektik.Yanında ailesi ve sonradan öğrendiğin nişanlısı vardı.İlk olarak giydiği Galatasaray tişörtü ile dikkatimi çekmişti.Sonradan Eski Foça otobüsüne binince dedim ki buda çölde kutup ayısını bulmuştu benim gibi.Otobüs İzmir'in o güzel yollarında ilerlerken pederle laflıyorduk.Epeydir halı saha dışında sportif faaliyette bulunmadığımı söyledim.Cevabı hicivli oldu. "Merak etme açarlar heryerini".

Otobüs o güzel ve huzurlu bir yer olan Foça'ya varmıştı.Tabi bu sürede azda olsa tanışma fırsatım olmuştu dostumla.Bilgisayar Mühendisiydi ve yüksek lisansını Amerika'da tamamlamıştı.Otobüsten inildi ve yemek yiyecek bir yer aramaya başladık.İlk görülen lokantaya girildi.Yemek sefası bitince sahilden Birliğe doğru olan o yolu garip duygularla ilerledim.Deniz çok güzeldi mutlaka girmem gerekli diye düşündüm.

İçeri girmiştim artık.Yanyana duruyorduk Zeki ile.Gerçekten o kapıdan içeri Dünya'nın en zeki insanı bile girse aptallaşıyor.Etrafı inceledik bi süre.Evrakları verip beklemeye başladık.Epeyce sohbet etmiştik ve anlaşıyorduk.Aynı anda kayıt yaptırdığımız için aynı bölük ve aynı time düşmüştük.Ranzalarımız yanyanaydı ve ister istemez bi kaynaşma oluyordu.Askerde ilk gece unutulmaz diye boşuna dememişler.Tam 4 kere sayım için uyandırıldıktan sonra artık sinirler gerilmişti.Zeki ile birlikte uyumamaya karar verdik.Ben Eski Foça ile ilgili duyduklarımı aktarıyordum ona.Tabi gözü korkmuştu ben anlatırken.

Artık bünye alışmıştı o ortama, yemin edilmiş ve balayı dönemi bitmişti.Özel olarak seçilerek orada görevlendirilmiş komutanların psikolojik harekatı her geçen gün artıyordu.Sık sık aynı mevzilere düşüyorduk onunla.Eğitimden artan kalan zamanlarda dertleşiyorduk.Bir gece çayımızı alıp yüksek bir yerede oturuyorduk.Zeki çok bunalmıştı ve nişanlı olması onu daha bi yıpratıyordu.Milliyetçi bir insandı ve dedikleri karşısında bi süre afalladım ama azda olsa hak verdim.Yunan adaları azda olsa görülüyordu ufukta.Birde Sahil boyu uzanan restaurantlardan kahkaha ve çatal bıçak sesleri geliyordu.Bizi derinden etkiliyorsu bu ses.Artık son raddeye gelmiş olmalı ki şöyle dedi;

- Şuan buradan çıkacağıma garanti verseler Yunanistan'a bile sığınırım.

Tabi sieee dedim bi an.Ama hakda veriyordum birazda olsa.Ertesi gün ise aylık sınavlar vardı.Sınavlar birliğin girişinde yapılırdı.Tellerin yanında ana yol ve onun yanında ise Fransız plajı denen ve gerçekten de Fransızların olduğu bi bölge vardı.5 erli gruplar ile sürünmeye başlıyorduk.Zeki yine yanımdaydı ve kan ter içinde kalmıştık.Ancak plajdan gelen sesler iyice terletiyordu bizi.Yoldan geçenler ise acır gözlerle bakıp geçiyorlardı.O an Zeki dedim dün akşam ki teklifini düşünmeden kabul ederim şuan.Sadece baktı ve güldü bana.

Bir diğer anımız ise şöyleydi.Orta travers tatbikatı vardı ve yine aynı 5 li içindeydik.Sırayla komutanlık değişiyordu ve sıra ondaydı.Bu travers sözü ile ilk kez orada karşılaşmıştım.Söylemesi biraz korkutuyordu insanı ancak hedef bulma olduğunu öğrenince rahatlamıştık.Gps onu elindeydi ve hedefleri birer birer buluyorduk.Son bir tane kalmıştı artık ama bizde kaybolmuştuk.Ne yöne gidileceği çıkarılamıyordu bi türlü.Gps' inde pili bitmişti ve haritadan kara düzen ilerliyorduk.Eline aldığı cihaza okkalı bi küfür savurduktan sonra fırlatmaya çalışmıştı ancak elini tutmam bizi büyük bi faciadan kurtardı.Bir zarar gelmiş olsa sanırım traversi bizim üstümüzde yaparlardı tugayda.

İkimizde futbolu ve Galatasaray'ı çok seviyorduk.O hafta sonu ise Beşiktaş maçı vardı.Tugaya giriş saati ise 21:00 di.Beraber maçı izledik ancak uzatmaları seyredemeden çıktık.Skor 1-1 di ve benden daha fanatikti.Yol boyu ağzını bıçak açmadı.Sonrasında ise uzakalrdan gelen bir gol sesi duyduk.Hızla içeri girip skoru öğrendik ve çılgınlar gibiydik.Sonraki hafta ise tarihe Denizli faciası oalrak geçecek hafta vardı.Giriş saaatimiz yaklaşıyordu yine ve maçlar bir türlü bitmiyordu.Ancak geç girmek demenin ne olduğunu çok iyi biliyorduk.Fenerbahçe maçı 1-1 devam ediyordu aklımız orada ayrıldık.Evi arayıp canlı bağlantı kurmuştum. 17 dakika uzatmayı kendisine söylediğimde sanki kurşun yemişti.Artık bu heyecanı dayanamayıp kapatmıştık.İçeri girdik herkes tv'nin başındaydı.Trt-1 açılı duruyordu ancak maç bir türlü bitmiyordu.Zeki ben izleyemem deyip yatakhaneye geçti.Artık maç bitmişti ve şampiyonduk.Çığlıkları duyarak geldi ve birbirimize sarılarak şampiyonluğu kutluyorduk.Belki de ilk defa Tugay Galatasaray sesleri ile inliyordu.O gece nöbetçi subay Fenerbahçe'liydi ve kısa sürede bize doğru geldi.50-60 kişi halka kurmuş tepiniyordu.Bize verdiği cezayı ise büyük bi zvkle yerine getirdik.

Neyse ki zorlu 3 ayın sonuna geliyorduk artık.Son 7 gündü ve önümüzde sadece bir görev kalmıştı.Donunda onuda bitirip birliğe döndük.5 günlük bir tatbikattı ve geriye sadece 2 gün kalmıştı.Tim oalrak iyice alışmıştık birbirimize.Birden maç yapma fikri ortaya atıldı.Çabucak kabul edildi bu teklif.Halı sahadan uygun bi zaman alındı hemen.Zeki karşı takıma düşmüştü.Kaybeden kazanana dondurma ısmarlayacaktı.Maçı 6-4 biz kazandık.Ancak Zeki sana bu dondurmayı sivilde ısmarlayayım deyince reddedemedim.

Artık en heyecanlı an olan kura zamanı gelmişti.Benden önce çekecekti kurayı ve moralsizdi.Ben ise başa gelen çekilir diyerek tasa etmiyrodum.% 80 imiz Hakkari - Şırnak arasındaki karakolları çekecekti sonuçta ve heyecan gereksizdi.Zeki'nin sırası gelmişti ben arka sıralardan bakıyordum.Topu çeken komutana veriyordu ve oda okuyordu.Giderken heyecanı arkadan belli oluyordu.Topunu çekti ve verdi.Okuna cümle şöyleydi;

- "Hakkari - Köprülü hayırlı olsun".

Bi an başını eğerek sağol dedi ve ilerledi.Ben ise çok daha rahat bir yeri çekmiştim.Bana sorduğunda söyleyemedim yerimi.Boşver diyerek moral vermeye çalıştım.Ailesine bildirdi kura yerini ve ben yaparım ancak onlar duramaz diye söyledi.Ertesi gün rütbe töreni vardı onuda atlatıktan sonra 2 hafatalık dağıtım izni için evlerimize yol aldık.Sürekli görüşüyorduk moralsizdi ve bir türlü ikna edemedim yanıma gelmesi için.Artık süre bitmişti ve birliklere gitmiştik.

28 Ağustos günü aradığımda yine sıkıntılıydı.Yakında bir baskın beklentisi olduğunu söyledi.Beni sorduğunda boş boş pusu atmaya devam ediyoruz diyebildim sadece.Uzun süre sohbet ettik.Canı çok sıkılmıştı ve dertleşecek birilerini arıyordu.Karakol komutanının namını ise biz bile duymuştuk.Kendine iyi bak bana borcun var onu yerine getireceksin dediğimde bi borcumuz o olsun diyerek kapattı.

1 Eylül sabahı ise nöbetten çıkmıştım kahvaltımı yapıyordum.Arayan başka bi arkadaşımdı ve Zeki'ye yakın bi bölgedeydi o da.Telefonu açtığımda bir süre susmuştu ve ağzından bütün gücümü alıp götüren şu sözler çıktı;

- Zeki dün gece nöbetciyken baskın yedi ve şehit düştü.

5 ay süren bi dostluktu ama seni tanımış olmaktan gurur duyuyorum kardeşim.Nasıl ve ne şekilde şehitlik mertebesine ulaştığın tüm herkese ders olmalı.Şehit olurken bile gösterdiğin insanlığı asla unutmayacağım.Belki beraber Ali Sami Yen'e gidip o hep konuştuğumuz Fenerbahçe maçlarına gidemedik ama sen benim yanımdasın.Abubekir Polat adlı vatan haininin ise cezası verildi.Ruhun şad olsun ve vatan sağolsun...

2 yorum:

hrmpasa dedi ki...

Sınır boyu..nöbet ve şehadet..şehitliği daha iyi özetlemek mümkünmüydü?Allah rahmet eyleye Zeki.Ne şerefli ve anlamlı bir veda etmişsin hayata.Adalara sığınmayla ilgili sözününde espiri olduğu açık,öyle olmasaydı bugün aramızda olurdun.Allah,ahirette yanıbaşında olacağın sancağa uzaktanda olsa yaklaşmayı nasib eder bizede inşallah..



Burktun içimi be hacım...bize şehadet nasib olurmu bilemem ama en azından şehidi tanıyan olabilsek senin gibi.Gıbta ile okudum ;Zeki'yi tanımanın bile şeref olduğunu düşünerek..

aksilaz dedi ki...

Hacım sadece vatan sagolsun dıyebılıyoruz ne yapalım...

Suyumuz bitti, kumanyamız bitti, zora düştük herşeyi paylaştık daha paylaşacak şeylerimizde vardı ancak kısmet olmadı.

Şehitliğine sebep olan asker ile kaçamsından bi günce insan yerine koyup konusuyor ancak o gidip askeri bilgileri teröriste sızdırıyor.Böyle bi kahpelik varmı?

Aynı zihniyetli kişiler şuan mecliste.Ailesine hak vermemek elde değil "oğlumun kanını helal etmiyorum" derken.Ancak yinede yutkunmaya devam ediyoruz.Çünkü bize öğretilen ve Gazi'den kalan bir söz var:
"Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır".

Yaşadığımız ülkenin değerini bilmeliyiz...