
Cuma, Eylül 30
Avrupalı Kartal Vol.2

Salı, Eylül 27
Terör ...

Pazartesi, Eylül 26
G.t Zoruyla

Cuma, Eylül 23
Kafası Güzel KARTAL


Bursa deplasmanı zordu kolay değildi fakat deplasmanda etkisiz bir Beşiktaş izlemekten artık gına geldi. İnönüdeki mücadeleni 'm' si bursada yoktu. 11'e 10 oynanan dakikalar o kadar boşa harcandıki... Bunun tek açıklaması şuydu; yorgun Simao, istikrarsız, deplasmanda oynamayan, inönüdeki desteği görmeyen Quaresma... bu oyunculardan başka alternatif sunamayan bir Beşiktaş. Zaten Ertuğrul hocada bu futbolculara karşı önlemini fazlaca almıştı. Quaresma efendi istediklerini yapamayınca su kaynattı ve oyundan atıldı.
Çarşamba, Eylül 21
Vuvuzela < Kadınzela

Maçın tamamını izlemedim fakat izlediğim bölümlerdeki uğultu herşeyin önüne geçti. Sadece kadın ve çocuklarla dolu bir stad atmosferi eziyet oldu benim adıma. Ayrıca 61. dakikada Trabzonspor'a edilen küfürde hoş olmadı. Yinede haftaiçi ve akşam saatinde 41.000 kadın ve çocuğun stadyuma gitmiş olması büyük bir olay. Seyircisiz maç cezasının bu şekilde uygulanması ise tartışılmaya devam edecektir. Seyircisiz maç cezasından çok erkek taraftarlara ceza veriliyor bu uygulama ile.
Pazartesi, Eylül 19
Protesto ama neye ?

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır dedikleri bu olsa gerek. Resimdeki şerefsiz ise milletvekili sıfatını almış hatta. Birde ekürisi var Sırrı Süreyya önder adında. Seçime bağımsız olarak giren ve kimsenin tarafında değilim diyen. Şimdilerde pkk piçlerinin altından kalkmıyor. Bu insanları sokakta görüp yüzüne tükürsem ben suçlu olacağım. İnanılması güç bir memlekette yaşıyoruz. Huzur kaçıran, yuva yıkan ve heryerde nefret tohumları ekenler bu ülkede baş tacı.
O kadar şımarmışlar ki polis müdahalesine dahi gelemiyorlar. Eee ülkenin Güney Doğu'sunda meydanı boş bulup istediklerini yapmaktalar. Hep diyorum "keser döner sap döner, gün gelir hesap döner" diye. Evet işte o sap çok yakında dönecek ve gideceği istikamet artık çok net.
Galatasaray 3-1 Samsunspor

Bu dörtlünün önünde yine Melo yeraldı. Selçuk ve Eboue ona yardımcı olan isimlerdi. Sağ kanatta Kazım solda ise ilkkez forma giyen Riera. En uçtaki isim haftaiçi çok konuşulan Baros oldu. Takımın sahaya yayılışı ise 4 - 1 - 4 - 1 şeklindeydi.
Samsunspor karşısındada etkili bir başlangıç yapıldı ve ilk 15 dakika pozisyon zenginliği ve bol tempo ile geçti. 18. dakikada ise dün gecenin yıldızı Felipe Melo muhteşem bir şutla takımını öne geçirdi. Biz Galatasaraylılarında yıllardır hasret kaldığı uzak mesafeden atılan sert şutlar hasreti bi nebze olsa dinmiş oldu. Bu golde kaleci Ahmet'inde hatası var ancak topun aldığı falso muazzamdı. Gol sonrası ise son yılların hastalığı skoru artıramama sendromu baş gösterdi. Nedenini bir türlü anlayamadığım bir olay var Galatasaray'da. Öne geçilen maçlarda farkı ikiye çıkarmak için yeterince çaba harcanmıyor. Dünde buna benzer bir ilkyarı izledik. Gole kadar kanatları etkili şekilde kullanma isteği golden sonra kesildi. Sabri, Kazım ve Riera ile gole kadar yapılan orta sayısı golden sonra yarıyarıya azaldı.
Bir başka önemli eksiklik ise gol bölgesindeki az adam sendromu. Yapılan ortalarda veyahut paslarda Baros sürekli yalnız kalıyor. Üstüne bir de Baros'un formsuzluğu eklenince pozisyon kısırlığı had safhaya çıkıyor. Bunun titizlikle incelenmesi gerekiyor. Eboue biraz daha serbest kullanılıyor orta alanda. Ancak bu pozisyon için yeterli teknik bilgiye ve beceriye sahip değil. Eboue sağ bek olarak iyi olabilir ancak diğer bölgelerdeki performansı vasatın biraz üzerinde olur sadece. Geçtiğimiz hafta sol açık olarak kullanılması ise acizlikti. Selçuk ise Trabzon'daki başrol görüntüsünün uzağında. Melo ile bu rolü paylaşmalı ancak ilk topları Melo alınca oda kayboluyor. Yine de takımın işleyişi açısında kritik bir oyuncu ve vazgeçilmez. Kazım'da formsuz olunca yapılan onca pas sonucu üretkenlik sağlanamıyor. Riera ise ilk maçında faydalı oalcağı izlenimini verdi. Riera tekniği ve fiziği ile ligde farkını ortaya koyacaktır.
İkinci yarı başladığında aynı futbol devam edince Samsunspor bir kaç cılızda olsa kaleyi yoklama şansı buldu. 54. dakikada ise Gökhan yaptığı hata pahalıya maloldu. Mustafa Sarp tek başına olsa gol yapamayacağı bir pozisyonda Melo'nun katkısı ile golü buldu. Gol yemek bir yana golün Mustafa Sarp'tan yenmesi her Galatasaraylıyı üzdü.
Oda tribünlere gerçek yüzünü göstermekten geri kalmadı. Gerçi Galatasaray camiası birazda hakediyor bunları. Değer verilmeyecek kişilere fazlası ile özen gösterilirse bu kaçınılmaz. Gol sonrası panik havası kısa sürdü. Elmander ve Sercan'ın oyuna dahil olması ise taktik biranda 4 -4 - 2 oldu. Nitekim bunun sonucu çabuk alındı. Sercan şık bir topuk pası ile Elmander'i gördü ve onun yaptığı net vuruş sonucu tekrar öne geçildi. Bu golün en dikkat çeken yanı. Sercan'a pas verenin ismin Selçuk olması. Bu ikili ne kadar çok birlikte oynarlarsa Sercan'dan alınacak verimde o kadar artacaktır. Selçuk - Burak birlikteliğinin bir diğeri Selçuk - Sercan arasında oluşabilir. Zira Baros ile Selçuk kimyası pek uymuyor. Baros bir adım geride veyahut ileride kalıyor Selçuk'un vermiş olduğu paslarda.
Golün hemen sonrasında ise Elmander tecrübe ve artistliğini konuşturarak hem penaltı hemde kırmızı kart kazandırdı takımıbana. Bu pozisyonda verdiği tepki abartılıydı ve hazmedilecek gibi değildi. Penaltı atışını kullanan Selçuk iki farklı öne geçiriyordu Galatasaray. İşte bu golden sonra yine o umursamaz görüntü ortaya çıktı. Maçı kafalarında bitirdi futbolcular. Sadece Elmander ve Riera aynı istekle mücadelelerini sürdürdü. Bu dakikalarda Fatih Terim'den kendine has uyarıları bekledim. Ancak o da takımın fizik gücüne henüz güvenmiyor olmalı ki suskun kalmayı tercih etti.
Geçtiğimiz haftadan farklı olarak sol kanadın daha etkili kullanıldığı ve takım bütünlüğünün biraz daha arttığını söylebiliriz. Ancak takım olarak defansif açıdan hala büyük zaaflar mevcut. Bir önemli konuda saha dizilişi konusunda bu takım kadrosunun 4 - 4 - 2 yi iyi uygulayabileceği gerçeği. Nitekim Elmander bu ligin üstünde bir fiziğe ve oyun görüşüne sahip. Ondanda yeterince faydalanmak gerekli. Haftaiçinde oynanacak Karabük deplasmanında Elmander ilk 11 başlamalı ve Kazım yerine Eboue oynamalı. Ayrıca bir kez daha görüldü ki Servet'in yerini dolduracak isim Gökhan Zan değil. Sezonun ilk galibiyeti ve gollerin yeni oyunculardan gelmesi geceni keyifli yanı oldu. Artık galibiyet serisi ile takım bütünlüğü sağlanmalı.
Perşembe, Eylül 15
Avrupalı Kartal Vol.1


Çarşamba, Eylül 14
Road to Münih 1.1

Chelsea 2-0 Leverkusen ( 67 Luiz, 90 Mata )
Genk 0-0 Valencia
F Grubu
Borussia Dortmund 1-1 Arsenal (88 Perisic - 42 Van Persie )
Olimpiyakos 0-1 Marsilya ( 51 Lucho )
G Grubu
Apoel Nicosia 2-1 Zenit ( 73 Manduca, 75 Almeida - 63 Zyryanov )
Porto 2-1 Shaktar Donetsk ( 28 Hulk, 51 Kleber - 12 Adriano )
H Grubu
Barcelona 2-2 Ac Milan ( 36 Pedro, 50 Villa - 1 Pato, 90 Thiago )
Viktoria Plzen 1-1 Bate Borisov ( 45 Makos - 68 Bressan )
Chelsea zorlandığı maçta Leverkusen'i David Luiz'in yaptığı sürpriz çıkışta attığı golle geçmeyi başardı. Bu maçın en güzel ayrıntısı Ballack'ın maç öncesi ve sonra Chelsea taraftarlarınca alkışlanması oldu. Valencia, Genk deplasmanında genç bir kadro ile mücadele edince istediğini alamamış. Bu maçı kazanamamalarına yanabilirler.
Dortmund ise Arsenal önünde Perisic'in müthiş golüyle bir puanı kurtardı. Arsenal eski gücünden çok şey kaybetmiş. Wenger'e akıl vermek haddimize değil ama eski tadı yok Arsenal'in. Grubun diğer maçında Fransa liginde beş hafta sonunda galibiyeti bulunmayan Marsilya zorlu Olimpiyakos deplasmanında Lucho'nun ön direk koşusuyla üç puanı ve kazandı.
Porto, Shaktar maçı berabere biter diye düşünüyordum ancak konuk ekibin gördüğü iki kırmızı kart skoru etmiş gibi. Yoksa Lucescu öne geçtikten sonra maç kaybedecek bir teknik direktör değil. Bu maçın rövanşı daha zevkli olacak. Ve Kıbrıs Rum Kesimi takımları Şampiyonlar Ligine renk katmaya devam ediyor. Apoel iki sezon önce Porto, Chelsea ve Atletico Madridli grupta 3 beraberlik almıştı. Bu sene ise Zenit galibiyeti ile başladılar. Stadyum atmosferlerini görünce bizim yavru vatanımızdan bu takımların çıkmaması insanı üzüyor.
Gecenin maçında Milan, Barcelona deplasmanında bir puanı 1 ve 90. dakikalardaki golleriyle kazandı. Pato'nun adeta kendine asist yaptığı ve Pedro'nun muhteşem frikiği izlemeye değer goller. Grupta üçüncülük mücadelesi verecek Plzen ve Borisov karşılıklı gollerle berabere kaldılar. Borisov tecrübesi konusunda rakibinin önünde.
Salı, Eylül 13
Pazartesi, Eylül 12
İ.B.B. 2-0 Galatasaray

Sezonun ilk maçında Galatasaray karmaşık bir saha içi dizilimi le başladı. Kalede Muslera vardı ve yıllar süren kaleci sıkıntısında çözüm olacak özellikte bir kaleci. Defans dörtlüsü ise Ujflausi - Gökhan - Servet - Çağlar dan oluşmuştu. Beli dönmeyen ve ağır olan dört oyuncudan oluşan bir defans hattı. Onların önlerinde Melo yeraldı. Melonun sağında Sabri; solunda ise Selçuk vardı. Kazım asıl mevkisi sağ açıkta, Eboue ise belikde ilkkez oynadığı sol açıkta yer buldu. En uçta ise Baros vardı:
Galatasaray istekli başlayarak lige moralli girmek istediğini belli ediyordu. Ancak bu istek ve tempo yarım saatten fazla süremedi. Fiziki yorgunluk çok erken kendini gösterdi. Ligin geç başlaması takımların daha hazır gireceği izlenimi yaratmıştı bende. Oynanan İnter, Liverpool maçlarında dünkünden daha hazır bir Galatasaray izlemiştik. Ancak dün umduğumun çok gerisinde bir takım vardı sahada. O yarım saatlik bölümde gol gelmeyince maçın zor geçeceği belli olmuştu. Nitekim Belediye takımı istediği tarzda bir oyun anlayışı ile ve Muslera'nın ilk maçında yaptığı büyük bir hata ile öen geçen taraf oldu.
İkinci yarıya Gökhan, Yekta değişikliği başlandı. Ujfalusi stopere geçerken Sabri'de sağbek pozisyonu geçiyordu. Terim bu değişiklik ile orta sahaya dinamizm ve sağ kanatta Sabri-Kazım uyumu kurmak istediğini belli ediyordu. Kazım'ın kötü gününde , Yektanınsa savruk olması sebebiyle bu düşünce pratiğe dönüşemedi. Pozisyona girme konusunda büyük zorluklar yaşanıyordu. Rijkaard'ın ilk senesindeki ilk 6 maç dışında bu sıkıntı süregeliyor Galatasaray'da. Dünkü neden ise takımca olan uyumsuzluk. Defans hattı oyunu öne taşıyamıyor, bunun nedeni stoplerin topla arasının kötü olması. Orta sahanın ortasında bulunan üçlünün hücuma çıkışlarda geç kalması, buda fiziki yetersizlikle açıklanabilir. Kazım ve Eboue'den oluşan kanatların verimsiz kalma nedeni ise fiziki yetersizlik. Tüm bunların toplamında ise takımın uç bölgesinde yalnız kalan ve istediği pasları alamayan bir Baros.
Abdullah Avcı'nın takımı ise bunların aksine oyun disiplini olan, fiziki açıdan yeterli ve en önemlisi sahada ne yaptığını bilen niteliklerdeydi. Nitekim bunun sonucunu buldakları ikinci golle aldılar. Bu golde savunma hattı çok kötü pozisyon aldı. Eboue ve Servet golün mimarları sayılabilir. Maç bittiğinde ise geçtiğimiz sezonki görüntüsüne devam eden bir Galatasaray buldum.
Bu tür mağlubiyetler bazı takımlar için iyi gelebiliyor. Zira sezonun hemen başında yenilen bu tokat sezon içinde daha dikkatli olmaya sebep olabilir. Ancak Galatasaray bütünüyle ham bir takım. Mayalanması gerekli ancak bu mayanın tutması içinde ölçünün yeteri miktarda olması lazım. Takımla fazla oynanması İmparatorun arayışta olduğunu gösteriyor. Ancak oynatmak istediği anlayışın yerleşmesi için hem bu isimlere takviye yapılmasına hemde büyük bir zamana ihtiyaç var. Stoper ve solbek eksikliği sezon genelinde sıkça karşımıza çıkacak. Yerli oyuncularla bu sorun çözülemez. Eboue sol bekte denenebilir ve sol açık gibi ütopik bir deneme yapılmamış olur. O bölge Riera'nın olacak zamanla.
Gelecek hafta oynanacak Samsunspor maçında daha hazır bir Galatasaray izlemek hepimizin hakkı.
Pazar, Eylül 11
Süpriz olmadı

Karambolden bir gol yedik eyvallahta... Beşiktaşın kanatlardan Q7 ve Simaoyla gelmesi, başarılı ortaları ve Almedia'nın son vuruşuyla gelecek gol pozisyonları bulmaktan başka bir düşüncesi yoktu... Zaten uzun zamandan beride başka bi düşüncemiz yok...
Bunuda gören rakiplerimiz kolayca buna çözüm bulabiliyor ve buluyorlarda. Eskişehirde bunu iyi yaptı ayrıca ortadan (zayıf karnımızdan) çok iyi geldiler, hücumda Serdar ve M.Yıldızla savunmamızı iyi yıprattılar, oturmamış savunma göbeğimizi (Sivok-Egemen) aptal ettiler...
Golü bile rakibin salak bi hatasıyla bulduk, endişe verici bunlar ilerleyen günler adına. Gol bulma yolunda kanatlardan gelemiyorsak ortadan bişiler yapmak lazım o görevi alan Fernandesde bekleneni veremedi ayrıca her duran topuda mındar etti! Her duran topa onun gitmesi ve bu konuda ondan daha başarılı Simaonun duran toplarda kullanılmaması düşündürücüydü.
Bizim kanatlardan hücum organizasyonu yapabilecek sürüsüyle adamımız var(Q7,SIMAO,HOLOSKO,VELİ,EKREM...) ama aynı şeyi göbek adına söyleyemeyiz elimizde fark katacak tek topçu Guti! oda nerlerde bilen yok, Fernandes bi yere kadar... Guti kazanılmalı yok kazanamıyosan devre arası acil bi adam bulunmalıdır.
Ernst neden ilk 11 de yoktur yada alınmamıştır, sakat Necip daha mı etkilidir ki ?
Hilbert hadi ilk 11 de yok 18de neden yok?
Holosko neden ilk 18 de yok? Aurelio daha önemli ve katkı yapacak sanırım kurtarıcı ya...
Bunun gibi bi dünya soru sorulur ama cevapları havada kalır... Asıl sorun takım olamamaktır, geçen seneden beri takım olamadık açıkça sezonun ilk maçında bunun sinyallerini alamadık...
Maccabi maçında ışık görmek ümidiyle... Rasgele
Cuma, Eylül 9
Sezon Öncesi

Sezon öncesi bombok bir lig bizi beklerken Beşiktaş olarakta ekstra bişiler yaparak sırıtmayıp bu boklukta yerimizi alacağımıza benziyor durum...(eğer yanıltmazlarsa bizi)
İki-üç kelam ettik daha önce bu takıma kaliteli bi stoper,bi sağbek, bi sol bek, orta sahada top yapan bir adam, hedef satrofor ... havada kaldı çoğu şey ne sağ ne sol bek alındı... Fernandesle sözleşme imzalanması dışında, Ersanın bonsevisinin alınması, Pektemek transferi ve Egemen olumlu transfer hamleleri olarak görülebilir bunlardan...
Yabancı transferi fiyasko...(fernandes zati bizi topçuydu be yaw) Bobonun yerine alınan umutta veren BEBE sakatlanınca cami avlusuna konulacaktı ki... İmdadına hemşehrileri yetişti geçici Hocamız (buda nerden çıktıysa bari yapcaksınız okadar yerli hocalarımız, Beşiktaşın öz evlatları var) play-offlarda kullanacakmış vay bea...
Heryer Portekizli zati... defansa alınan Sidnei kapalı kutu da bu songünlerde alınan Brezilyalı Edu ve Portekizli Alves nerden çıktı anlaşılmadı... Hade Q7, Simao, Almedia anladımda topçu kalmadı arkadaş Portekizde bi Ronaldo var oda 38 yaşında kessin gelir bize...
Korkuyorum Pauelata ve Nuno Gomesi falan alıp getircekler diye... Garip bi transfer politikamız var düştük bu sefer Figer yerine Mendesin eline ... Mourinhoya bile açık çek vermişiz valla enteresan...
Fon olayını bulduk geldik iyi hoş gözüktü ama Almedianın bonservisi alınmış şimdi, Muhammed, Necip falan bonservisinin yarısı verilmiş fona garip işler...
Kombine satılmamışmış... 4000 şuan skor eee bu bile çok... Son olarak gurbetçi genç kardeşlerimizin alınması sevindirici, iyi kumaşlar bence ve ileride faydalı olacaklardır...
Rasgele
Naylon Lig Başlıyor
Hiçbir kulup çıkıpta yahu neler oluyor arkadaş demedi, daha da pastadaki paylarını düşünüp aman şikebahçe düşmesin falan filan demeyi kendilerine görev edindiler.
En kötüsü başkanımız Y.Demirörenin bunların başını çekmesiydi. Biz her platformda başkanımızın bizi koruyacağını düşünürken o başka hesapların peşinden koşarak camia, taraftar, futbolcu falan hepsinin üstünden geçmeyi bildi malesef...
İnönüde kaybedilen haksız puanların ardından sivrilen başkanımızın o çıkışlarının hepsiniz birer figuranlıktan öteye gitmediği belli... Bundan sonra kim, nasıl, ne demeç vererek delikanlı gibi takımını savunacağını merakla bekliyorum...
Şike soruşturmasını yürüten başsavcımızın resmi olmayan bir demeci " ben ve oğlum fenerliyiz herhafta kadıköye gideriz, içimi acıtan asıl olay oğlum yaka paça maçı seyrederken benim skoru biliyor olmamdı"
Daha ne konuşuyoruz, ne izleyeceğiz...
Bir Beşiktaşlı olarak kupa finaliyle ilgili soruşturmayı kesinlikle kabul etmiyorum. O maçtaki mücadeleyi herkes izledi, yok buda yalansa, İbrahim AKIN' la o maçtan 2-3 hafta önce transfer görüşmesi yapıldığındansa, sadece fenerbahçenin üzerindeki SUÇUN paylaştırmaya çalışılmıyorsa...
Ben razıyım en ağır ceza neyse alsınlar Tayfur Hoca, Serdar amca...
Salı, Ağustos 30
30 Ağustos
26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe’de böyle demişti o gökçek ordu, o büyük kumandan. Söküp atıyorduk müstevlinin “aşılmaz” denilen tahkimatlarını. Söküp atıyorduk ya, bu salt bir cephe savaşı değildi, salt bir kurtuluş savaşı da değildi, Türk’e yeni bir yol, yeni bir yön vermenin de önsözüydü.
Ateş idarelerinde aslında/Aydınlık yarınlar tasarlanmakta/Bu atlılar yeğin, ansızın, ünlü/Dörtnala mutluluk, esriten muştu
Tepeler savaşta direnç noktası, inanç noktası, moral, umut ya da düş kırıklığı. Bugün Türk ordularına dere-tepe dümdüzdür ha!
Tepemize çıkmışlardı, tepelendiler/Tepelerin boynuna sarılıyor sevinçle piyademiz/Özlemler artık İzmir’e doğru/İlerleme bize özgüdür şimdi/Mâkûs talihi onlara yazdık
Heyy hey, yine de hey hey!/Aslıhanlar’a Kerem Ordusu geldi/Dağlar yürüyecek artık o büyük suya kadar/İşin başında bir ulu Gâzi/Şımarık İtilaf hayretle onun ağzına bakar
Peki ne diyor Ulu Gâzi:
“Efendiler, 26-27 Ağustos günlerinde, yani iki gün içinde düşmanın Karahisar’ın güneyinde 50 ve doğusunda 20-30 kilometre uzunluğundaki müstahkem cephelerini düşürdük. Yenilen düşman ordusunun bütün kuvvetlerini 30 Ağustos’a kadar Aslıhanlar yöresinde kuşattık. 30 Ağustos’ta yaptığımız savaş sonunda (buna Başkumandanlık Meydan Muharebesi adı verilmiştir), düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik ve esir aldık. Düşman ordusunun Başkumandanlığını yapan General Trikopis de esirler arasına girdi. Demek ki, tasarladığımız kesin sonuç, beş günde alınmış oldu. 31 Ağustos 1922 günü ordularımız ana kuvvetleriyle İzmir’e doğru yol alırken, diğer birlikleriyle de düşmanın Eskişehir kuzeyinde bulunan kuvvetlerini yenmek üzere ilerliyorlardı.”
Kimin tutkusu bozgun/Kimin ülküsü utku/Bu öyle bir ülkü ki/Türk devrimine gebe
İstanbul’dakilerde bir telaş bir telaş... Yine yeni entrikalar peşindeler. Ankara’ya Rauf Orbay’a ulaşıyorlar, ateşkes teklif ediyorlar, sözüm ona Kaf dağından kar bağışlıyorlar, “görüşmeye ve yeni ödünlere” hazırmışlar. Hayır diyor Gâzi hayır, İzmir alınmadan asla, ama Trakya’yı boşaltmak isterlerse konuşabiliriz
Yine Büyük Nutuk’a
dönelim mi:
“Doğrudan doğruya bana gönderilen bir telsiz telgrafta da, İzmir’deki İtilaf Devletleri konsoloslarına benimle görüşme yetkisinin verildiği bildirilerek, onlarla hangi gün ve nerede buluşabileceğim soruluyordu. Buna verdiğim cevapta da, 9 Eylül 1922’de Kemalpaşa’da görüşebileceğimizi bildirmiştim. Gerçekten de, söz verdiğim gün, ben Kemalpaşa’da bulundum. Fakat görüşme isteyenler orada değildi. Çünkü ordularımız, İzmir rıhtımında verdiğimiz ilk hedefe, Akdeniz’e ulaşmışlardı.”
İşte Atatürk, işte Milli Mücadele bu! Ne neo-Osmanlıcılığınız örtebilir bunu, ne “united states of irtica”nız, ne neo-mütareke medyanız, ne fesat karıştırılmış sözde “milli iradeniz”, ne de şahsi menfaatlerinizi müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid etmeniz. Şairin dediği gibi “Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır”, yine boğarız vatanın harim-i ismetinde sizi.
Çifte bayramdır bugün, birini kutlayacaksınız mutlaka; aman ha, 30 Ağustos Zafer Bayramını yaşamayı ve anmayı sakın unutmayınız!
Cazim Gürbüz - Yeniçağ
Her sene daha umutsuz 30 Ağustoslar yaşıyoruz. Iktidar sahipleri azınlık hakları altinda vatan toprağını satmaya çalışmakta. Rabbim bu güzel milleti korusun.