22 Nisan 1992
O günde her zamanki gibi sabah erken kalktım. Ancak geceden beri aklımı kurcalayan soruya bi türlü cevap bulamamıştım. Çünkü o gün derbi günüydü. Çok sevdiğim sarı-kırmızı Kadıköy’de düşman evinde maç yapacaktı. Ancak aklımdaki soruya cevap bulamamam nedeniyle maçtan çok o sorunun cevabını düşünüyordum. Nasıl bir bahane bulupta bu maçı izlemeliyim. Çünkü o sene bizim sınıfın öğlenci senesiydi. O yıllarda okullar sabahçı ve öğlenci diye iki gruba ayrılırdı. İlk grup 07-12:30 arası diğer grup ise 13-17:30 arası derslere girerdi.
Kahvaltı yaparken anneme hasta olduğumu okula gidemeyeceğime dair bir iki kelime söyledim fakat bu işe yaramadı. Okul çantası sırtımda evden çıkarken planlarımı hazırlamıştım. Okula okul saatinden bir saat önce gider ve okul bahçesinde maç yapardık. O gün o maça gitmedim. Sınıftada sıramdan kalkmadım. Herkese hasta olduğumu göstermeliydim. Öğretmenimiz sınıfa girince anlamalıydı hasta olduğumu. İlk ders bunu gösterememiştim. Sıram biraz gerilerdeydi ondan diye düşündüm. Ama her şeyi planlamıştım ve planımın tutacağına emindim.
Beslenme saati geldiğinde öğretmen nasılsa sınıfta kalacaktı ve ben ona hasta olduğumu gösterecektim. Nasılsa derbiyi izleyememe tedirginliğinden yüzümün rengi solmuştu. Sıra arkadaşlarım inanmıştı bile hasta olduğuma. Beslenme saati geldi ve öğretmen benim iyi olmadığımı gördü. Neyin var diye sorduğunda bir iki cümle kurdum hasta olduğuma dair. Sonunda amacıma ulaşmıştım ve eve doğru yol alamaya başlamıştım. Çantam sırtımda okuldan çıkarken kendimi zafer kazanmış komutan edasında görüyordum. Galatasaray’ımda bugün maçı kazanacaktı.
Eve girdiğimde annem beni karşısında görünce şaşırdı ancak hemen tv’ye yönelmem sebebiyle neden yaptığımı anladı. Çantayı girer girmez fırlatmış ve tv’ye karşısına geçmiştim. Üzerimde o siyah önlüğüm ve beyaz yakam vardı. Yakayı hemen çıkartmıştım çünkü bana Beşiktaş renklerini hatırlatıyordu bu iksi. Galatasaray maçı başlayacaktı ve Werder Bremen maçındaki acıyı yaşamak istemiyordum. O karlı gün Rotariu'nunçizgi üzerinden yapacağı bir dokunuş bizi yarı finale çıkaracakken o golün girmemesi epeyi sarsmıştı beni.
Maç başladı fakat kabus gibi başlamıştı. Fenerbahçe ilk yarıyı 2-0 önde tamamladı. Ancak beni daha çok üzen şey Tanju’nun gol atması idi. O sene başı Fenerbahçe’ye transfer olmuştu ve bu hareketi onu sevmemek için yeterliydi. Ayrıca maçın hakeminede aşırı derecede tepki gösterdiğimi hatırlıyorum.
İkinci yarıda tablo fazla değişmedi ve Fenerbahçe maçı 5-2 kazandı. Bir penaltı pozisyonu varki görüntülerinide buraya yüklemek isterim. Rıdvan kendini yere bıraktı ve hakem penaltı verdi. Hayrettin’in o anki tepkisi neden çok sevildiğinin bir göstergesiydi. Bende maçın skorundan çok hakeme bir şey yapamamanın siniri vardı. Bu sinir ve üzüntüğ tüm haftamı etkileyecekti bunu çok iyi biliyordum.
Okul dağılmıştı artık ve evden çıkabilirdim. Evim okula çok yakındı bu sebeple tedbirli olmak gerekiyordu. Her zamanki gibi topumu aldım ve tellerle çevrili sahaya gittim. Topu tellere hızlıca vuruyordum. O sırada sınıf arkadaşım Tayfun geldi. Kendisi Fenerbahçeli idi. Oda skoru öğrenmiş ve benimle dalga geçmeye başlamıştı. O da çok iyi biliyordu bu derbi hakkında bana espiri yapmaması gerektiğini. Hakemin neler yaptığını izah etmeye çalıştım fakat bir türlü dinlemiyor aksine daha çok dalga geçiyordu.
Top ayağımdaydı ve Tayfun’a doğru vurdum. Top gitti ona çarptı. Aslında direk olarak ona atmak istemedim nasılsa gelmez diyerek o tarafa vurmuştum. Sonrasında sıkı bir kavgaya tutuştuk Tayfun’la. Bi süre yerde boğuştuktan sonra Tayfun’u ittim veayağa kalktım. O hala yerdeydi belli ki yorulmuştu. Sonrasında topu bir kez daha ona vurdum. Kalktı ve evine doğru koşmaya başladı. Bende eve geçmiştim.
Akşam olduğunda Tayfun annesi ile kapımızdaydı. Ancak ben yaptığımdan pişmanlık duymuyordum. Çünkü hakem taraf tutmuştu benim için. O da bunu kabullenmeliydi.
Maç sonu bazı futbolcuların demeçleri :
Hayrettin : “penaltıdan sonra gözüm döndü, hırsım geçmemişti. beşinci gol öncesinde baktım rıdvan bana doğru geliyordu. o anda her şeyi unutup rıdvan’ın üzerine gittim. allah ne verdiyse ayaklarına dalacaktım, bitirecektim onu. ama baktım tanju’ya pas verdi, yoksa beni kimse tutamazdı. normalde kırmızı kart görmem gerekiyordu, hakem herhalde korktu. pozisyon televizyonda penaltı gibi görünüyor ama inanın değildi. hakemin işaretini görünce tepem attı. hemen gidip rıdvan’ı ittim. sonra oğuz küfür ederek üstüme geldi, kendimi iyice kaybettim. tanju engellemeseydi orada çok şey olurdu. rıdvan transferde aldığı 2 milyarı bana borçlu. izmir’deki ingiltere maçında güzel oynamıştı ama ben o kurtarışları yapmasam farklı yenilirdik. o zaman da rıdvan’ın iyi oyununu kimse görmezdi. fındık kadar adam maç bitinceye kadar bana “ dışarıda görüşürüz” diye bağırıp durdu. ona iki parmağım yeter. o benim için artık bitti, yüzüne bakmam. tekrar söylüyorum, yaptıklarımdan pişmanlık duymuyorum.” Kısfmet
Kosecki; “bu ülkede her şeyden memnunum. ancak hakemler ve federasyon yüzünden türkiye’yi terk edeceğim. türkiye’de federasyon yok, olsa böyle hakemlere görev vermezler. eğer federasyon bu hakemi uyarmazsa ve dört maçtan fazla ceza vermezse bavulumu toplayıp polonya’ya döneceğim. harika ortamı hakem berbat etti.”
Adnan Polat; “bu maçın yorumunu ben yapamam, seyirciler yapsınlar. biz fenerbahçe’ye değil hakeme yenildik. en sakin futbolcu rotariu bile çılgına döndü. fenerbahçeli futbolcular sanki melek onlara kart göstermek yok.”
Unutamadığım Anlar
6 yorum:
Werder Bremen maçında çizgiye takılan topta Kosecki değil Rotariu vardı
Hemen düzeltiyorum.
O günkü kara ne küfürler etmiştim.
edilmez mi? istanbul'un her yeri günlük güneşlikti bir tek mecidiyeköy'de kar yağmıştı. maçtaydım. maç bitiminden sonra eşek gibi ağlamıştım
Ben Roma(3-2) maçından sonra bayagı ağlamıştım salya sümük.
fanatik olunmuyor,doğuluyor :))
@buhayatgecmezboyle
Hakem taraflıydı o maçta :)
Yorum Gönder