Pazartesi, Temmuz 11

11 Temmuz 1995 Srebrenitsa Katliamı



Yıl 1995 Saray Bosna'dayız. Temmuz'un 11. günündeyiz. O sıralar Saray Bosna kan kokuyor. İnsanlık düşmanı Sırplar Bosnalıları amansızca öldürmekte. Bu sebeple Birleşmiş Milletler olaya el koyuyor ve yönetim o sırada Hollanda ordusunda. Sırp kasabı KARADZİÇ o gün Birleşmiş Milletler kontrolündeki Srebrenitsa'ya giriyor ve Hollanda ordusu hiçbir tepki göstermiyor. Aksine KARADZİÇ'in hakaretlerine susuyor. Karadziç şöyle diyor :

- Buraya zamanında Türklere karşı nasıl ayaklandıysak, şimdide müslümanlardan öç almaya geldik.

Diyerek Hollanda askerlerinin tepkisiz bakışları altında şehre giriyor. 24 saat boyunca tüm erkekleri topluyor ve hepsini kurşuna dizerek öldürüyor. Hollandalılar ise bu acıyı sadece izliyor. 24 saatte 8254 kişi öldürülüyor. kadınların ırzına geçiliyor.

Bugün bu acı dolu ve insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olan Srebrenitsa katliamının 16. yıldönümü. Unutmayacağız, unutturmayacağız. Elbet bir gün o hesap dönecek.

Not : Hollanda ordusu Srebrenitsa'da o tarihte görev yapan tüm askerlerini üstün hizmet madalyası ile onurlandırmıştır (onursuzlandırarak).

3 yorum:

Adsız dedi ki...

İsviçreli Alexander Dorin, 2009'da yayınlanan Die Geschichte eines Salonfahigen Rassismus [Salon Irkçılığının Tarihi] adlı kitabında, aslında Srebrenica'da ne Soykırım ne de katliam yapıldığını; bu yalanın kendi emellerini (Bosna-Hersek'i kurmak) meşrulaştırmak için Aliya İzzetbegoviç ve Bill Clinton tarafından uydurulduğunu, olaylarda ölenlerin sayısının 2-3 kat şişirildiğini, öldürülenlerin de aslında Bosna Hersek ordusuna mensup askerler olduğunu iddia etmektedir.

Noam Chomsky de NATO harekatı öncesi çoğu cinayeti Kosova Kurtuluş Ordusu'nun işlediğini, Sırpların NATO saldırılarından sonra silaha sarıldığını iddia eder ve bu yüzden ciddi şekilde eleştirilir. [44-48] Arada bir fark var mı?

Yunanistan'daki aşırı sağcı basın da, tezini güçlendirmek için Türklerin Ermenilere, Rumlara, Kürtlere uyguladıkları zulümleri sıralayıp; Nazilerin bile Türklerden esinlenerek ve Türklerin imha yöntemlerini kullanarak Yahudi Soykırımını yaptıklarını, Kıbrıs'ta da benzer bir etnik temizlik uyguladıklarını iddia edip, Türkiye'nin Barış Gücü çerçevesinde Kosova'ya asker göndermesini de 'Balkanlara tekrar nüfuz etmek isteyen yayılmacı Türkiye Cumhuriyeti, Kosovalı Müslüman Arnavut azınlığı yıllardır silahlandırdı ve Sırplara karşı kışkırtarak bu isyana sebep oldu. Nitekim Prizren bölgesine Türk askeri yerleştirmeyi başardılar.' [49] diyerek, etnik temizlik sırasının Balkanlara geldiğini ima ediyordu. Bu yorumlarda Türklerin emellerini (Balkanlara geri dönmek) gerçekleştirmek için hem Kosovalı teröristleri yıllardır silahlandırdıkları, hem de Sırpların Kosova'da bir katliam yaptıkları hikayesini uydurdukları iddia ediliyordu. [50] Yine düşünelim, bir fark var mı?

Sırplara göre de dünyayı, petrol zengini Müslüman elitler ve petrol tröstleri beraberce yönetmektedir: Sırp basınında, Bosna vahşeti sırasında, petrol zengini Suudi Arabistan, Kuveyt, BAE ve Katar gibi ülkelerin petrol gelirleriyle, Batı'da satın aldıkları şirketlerin listesini de ekleyerek, sık sık dile getirilen “Bazı nüfuzlu Müslüman ülkeler ve petrol endüstrisinde büyük çıkarları olan ABD ve NATO üyesi yardakçıları, önce Yugoslavya'yı parçalayarak zayıflattılar, sonra Bosnalılar eliyle Avrupa'nın göbeğinde bağımsız bir Müslüman devlet kurabilmek için, savaş sırasında ortaya çıkan ufak tefek bazı zorlukları abarttılar, gerçeği saptırarak Sırp askerlerini Srebrenica'da Soykırım yapmakla suçladılar ve bu yalanlarını petro-dolarları ile satın aldıkları uluslararası basını eliyle dünya kamuoyuna servis ettiler. Şimdi Kosova'da aynı oyun bir kez daha sahnelenmekte. türü ırkçı savlardan pek farkı yoktur.

http://www.youtube.com/watch?v=i1a-_LzxDyE
Srebrenica Planned in Washington and Sarajevo
Excerpt from Dutch television documentary on Srebrenica. Features interview with Hakija Meholic the Muslim police chief of Srebrenica during the war.

İzzetbegoviç'in, uluslararası kamuoyunu harekete geçirecek, NATO müdahalesinin önünü açacak bir etnik temizliği öngördüğünü ve Srebrenitsa'yı kurban ettiğini iddia eden Boşnak yetkililer vardır ki olayların gelişimi de bunu doğruluyor (1993'teki bir görüşmede Bill Clinton'un Aliya İzzetbegoviç'e "Sırplar Srebrenitsa'da 5.000 kişiyi öldürürse askeri müdahale düşünülebilir" demesi)

Srebrenitsa'da kenti korumakla görevli bir diğer birlik ise Boşnaklara ait 28. Tümen idi ancak bu tümen saldırı başlamadan kısa bir süre önce kenti terk etmişti. Kentin güvenliğinin sağlanmaması nedeniyle Srebrenitsa'nın düşmesinden Bosna Hersek'in eski Devlet Başkanı Aliya İzzet Begoviç de sorumlu tutuluyor. Srebrenitsa eski polis şefi Hakiya Meholiç'e göre İzzet Begoviç bilerek Boşnak sivilleri sürgüne terk etmişti.

aksilaz dedi ki...

@adsız
bir isim yazsaymışın daha güzel olurdu. yada e-mail ile ulaşırsan detaylı yazışabiliriz.

yazmış oldukların en başından bir iddia. Sırp askeri güçlerinin yaptıklarını canlı yayınlar ile gördük. Bu soykırımı kendi lehine kullanmaya çalışan insanlar elbette olmuştur. Ama dediğim gibi bu bir soykırımdır.

Ancak yahudi gibi milletler anlattığın oyunu yaparlar. ken içlerindeki hastalıklı ve topluma faydası olmayan kişileri öldürtmüşlerdir ve bu sonuçla bir yurt edinme davalarında haklı duruma gelmişlerdir.

Kıbrıs olayı bambaşka bir mesele ki orada hukuk dışı davranan Rum tarafıdır. Bizim yayılmacı bir politikamız olsaydı tüm adayı alabilecekken operasyonu durdurmazdık kanaatindeyim.

Srebrenitsa maalesef bir gerçekti ve yaşandı. rabbim ölenlerin ruhlarını şad etsin.

E-mail atarsan detaylı konuşabiliriz.

Adsız dedi ki...

6 Nisan 1941'de Nazi Almanyası faşist İtalyası ile birlikte Yugoslavya Krallığı'na saldırıp ülkeyi parçaladı ve Hırvatistan Bağımsız Devleti'ni kurdu. Bu devletin sınırları içinde yaşayan Müslümanlar, o dönemin ırkçı politikaları gereği en saf ırklardan biri olarak tanımlandılar, hatta Ante Paveliç Balkan Müslümanlarını 'Müslüman Hırvatlar' (yani 'Müslüman olan Hırvatlar') olarak adlandırdı. Bu yüzden Katolikler ve Müslümanlar eşit koşullarla polis (Ustaška nadzorna služba) ve askeri (Hrvatsko domobranstvo) birliklerine alındılar. 1941-1945 yılları arasında Ustaşa birlikleri, Nazilerin 'Untermenschen' ('aşağı insanlar') dedikleri Sırplara karşı sistemli bir soykırım yürüttüler.

Tito'nun Yugoslavyası, Sırp soykırımını resmen hiç tanımadı. Zira Katolik olan Josip Broz Tito ve Edvard Kardelj, II. Dünya Savaşı sırasında işlenen Ustaşa suçlarını örtbas edip, unutmak ve unutturmak istediler. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Sırp nüfus çoğunluğuna sahip toprakları yeni kurulan Hırvatistan Sosyalist Cumhuriyeti'ne, Bosna-Hersek Sosyalist Cumhuriyeti'ne, Voyvodina Sosyalist Özerk Bölgesi'ne ve Kosova-Metohiya Sosyalist Özerk Bölgesi'ne dahil edildi. Hırvat Josip Broz Tito, Sırp milletini yapmacık sınırlarıyla parçalayarak Sırplara karşı soykırım gerçekleştiren Hırvatlar'ı, Boşnaklar'ı ve Kosovalı Arnavutlar'ı âdeta ödüllendirdi. Katliamlarda öldürülen Sırpların gömüldüğü toplu mezarların beton ile kaplanmasıyla ve Ustaşa vahşetinin gizlenmesiyle komünistler de Ustaşalarla böylece suç ortaklığı yapmış oldular. Komünist rejimi, seksenli yılların ortasına kadar Ustaşa cinayetlerini örtbas etmekteydi.
Komünist işgaline rağmen, Sırplar Katolik-Müslüman ustaşaların vahşice öldürdüğü 50 bin Ortodoks çocuğunu unutmadılar.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Hırvatistan_Bağımsız_Devleti
http://tr.wikipedia.org/wiki/II._Dünya_Savaşı'nda_Sırplara_yönelik_zulüm

http://www.akademediasrbija.com/index.php?option=com_content&view=article&id=789:communist-crimes-against-serbs-and-russians&catid=45:english&Itemid=59
COMMUNIST CRIMES OVER THE SERBIAN PEOPLE IN THE XX CENTURY

Another crime against the Serbian people was the bombardment of Serbian towns from English air-planes in the period 1944-1945 by partisan navigators' guiding. They were obliged to guide the air-planes to the barracks and other military facilities, but they guided them to Serbian squares. Thus Belgrade was bombed six times, but always the civilian city centre where there were no military facilities, and one bombing occurred on the Resurrection of Our Lord on 17 April 1944, and on that occasion some 2.000 civilians were murdered, mostly women and children. Nis was bombed twelve times, Krusevac six times, and Podgorica 73 times. More than 5.000 people were killed there, so that the Montenegrian communists, expressing thanks to "Comrade Tito" for having bombed them so successfully, were the first in Yugoslavia to rename their town of Podgorica into Titograd.

By bombing the Serbian towns, the air-planes of the English and American allies killed some 50.000 civilians – mostly women, children and old people who could not hide in their basements and other shelters.