Salı, Ekim 12

Pensilvanya'dan Mektup Var

Uzunca bir söyleşi var , tamamını ;
http://www.herkul.org/bamteli/index.php buradan okuyabilirsiniz. (site adına dikiz)

Satır başları şu şekilde :

"Referandumda “evet” oyu verilmesi yolundaki mülahazalarımı ifade etmeyi bir vazife saydım. Çünkü, faydalı olacağına inandığım bir işi yapmazsam, ötede Allah’a hesap verme ve Peygamber Efendimiz karşısında mahcup olma durumuna düşerim; boynum bükülür ve ezilirim. Ülkem, milletim ve mefkurem adına yararlı olduğuna inandığım bir mevzuda sükut durmam, dilsiz şeytanlık olurdu. Zira, yapılan reformlar çok önemliydi. Öncelikle, milletimizin bazı vesayetlerden sıyrılması söz konusuydu. Vesayetlerden sıyrılması, insanımızın kendi gibi düşünmesi ve kendi olmasına da yolun açılması demekti. Diğer taraftan da, halk sandık sayesinde çok önemli değişiklikler yapabileceğini gördü. Bazı kimseler yurt dışından gelip oy kullanmak için biraz zahmete ve masrafa katlanmak zorunda kalmış olsalar da, insanımız bir yönüyle ucuz, zahmetsiz ve meşakkatsiz bir mücahede ile bundan sonra da çok büyük inkılaplara vesile olabileceğine inandı. Halkta, yaptığı işin kıymet ifade ettiği psikolojisinin uyarılması, -bence- bu reformlardaki kazanımdan çok daha büyük oldu."

( Ben Hayır dedim diye kafirmi oldum şimdi. Ülkem, milletim, mefkurum kuru kalabalık laflar. Bir kez bile Türk kelimesini kullanmış mı zat-ı şerefsiz. Reformlar çok önemliydi deyip duruyor ancak ne açıdan önemli bunu bi anlatmadı aylardır. Kendi koyunlarının kafasını yıkamaktan başka bir fikri olmadı referandum için. Tabi oy kullanmamasıda ayrı bir çelişki.)

“Fethullahçı” yakıştırmalarından çok rahatsız oluyorum. Şayet milletimizin bu harekete sahip çıkması illa bir şekilde tarif edilecekse, “Muhammedî ruhun toplumun sinesinde yeniden canlanması” denilebilir. Ya da yapılan hizmetler, sonraki dönemler itibariyle, Ahmed Yesevî, Hazreti Mevlana, Yunus Emre veya Hasan Şazilî, Abdulkadir Geylânî, Şah-ı Nakşibendî ve Ahmed Rifâî hazeratı gibi büyüklerle temsil edilen sevgi ve şefkat ruhunun bu asra uygun bir makamla yeniden seslendirilmesi ve evrensel insanî ruhun çağa göre tercümanlığı olarak görülebilir."

( Bu açıklamanın nesine cevap verilebilir ki. Kendini gördüğü mevkilere bakmak yeterli.)


"Son günlerde emniyet teşkilatından birisinin “falan yerde kadrolaşma” gibi çok yakışıksız iddiaları oldu. Allah taksirâtını affetsin, Allah insanları cehenneme gitme yoluna düşürmesin, sukut ettirmesin. Hiç kimse için öyle bir akıbeti dilemem. Elli senedir aleyhimde yazı yazan birisi için bile Cehhennemle cezalandırılması aklımdan geçince odama girip ağlamış ve “Hayır ya Rabbi, öyle yapma; hidayet et, Cennet’e gitsin” demişimdir. Kimse hakkında olumsuz konuşmam. Nalına mıhına gitmiş insan, aslında kendi değerine mıh çakıyor, kendi kıymetine bir nal vuruyor demektir. O mum uzun sürmez; yalancı demiyorum, terbiyem müsaade etmez; fakat, o mum uzun sürmez, sürse bile yatsıya kadar sürer ve söner."

( Yine aynı taktik; kendini ulvi bir karakter olarak gösterme isteği. Kimsede sen kimsin benim için af dileyeceksin demiyor tabi.)

İşin özü yakında Ülkesine, Milletine ve Mefkuruna kavuşacaktır. Zira çok 5 sene içinde Şeyhülislam veyahut Halife olarak bu toprakalrdan içeri girer. Demedi demeyin ...

Hiç yorum yok: