Cuma, Ocak 28

Bir Transferin Hikayesi



Herşeyden önce size Beşir Atalay’dan bahsetmeliyim. Türk tarihini bir çok ilklerine imza atmıştır sayın “İÇİŞLERİ Bakanımız”. İçişleri Bakanı olmadan önceki geçmişi kısaca şu şekilde :

3 Kasım seçimleri sonrası kurulan Gül hükümetinde Milli Eğitim Bakanlığına getirilmek istendi. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto yedi. Sonrasında ise Devlet bakanı olarak atandı. İçişleri bakanı olarak Milli Güvenlik Kurullarına katılan Atalay vakti zamanında ‘üniversitede irticai kadrolaşmaya’ gittiği gerekçesiyle soruşturma açmış ve 15 Aralık 1997’de de görevden almıştı. Atalay, Türkiye tarihinde YÖK tarafından irtica gerekçesiyle görevine son verilmiş ilk ve tek rektör. Öğretim üyeleri disiplin yönetmeliğine dayandırarak Beşir Atalay’ı görevinden almakla yetinmeyen YÖK, daha sonra Atalay’ın hiçbir üniversitede görev yapamayacağına karar vererek, ‘meslekten men’ cezasını uygulamaya koymuştu. Atalay ise o dönemde YÖK Başkanı olan Kemal Gürüz’le yollarını “Nasılsa bir gün görüşeceğiz” sözleriyle ayırmıştı. Atalay hakkındaki suçlamaların bir bölümü YÖK soruşturma dosyasına, ‘Üniversiteye Atatürk heykeli ve büstü koymamak, kadrolaşma hedefleri doğrultusunda bilim jürilerine mevzuat dışı işlemler yaptırmak, akademik kadroları naklen atamalarla doldurmak’ biçiminde girmişti. İçişleri Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay, bir dönem ANAR araştırma şirketinin yöneticiliğini de yaptı. Söz konusu şirket YİMPAŞ şirketler grubuna dahil. Prof. Beşir Atalay bir sosyolog olup doktora tez konusu ise ‘Radikal İslam’ İslam’ın kendisi olduğunu iddia eden bir tez çalışmasıdır. Atalay’ın İçişleri Bakanlığı’na atanması, bunun beraberinde neleri getireceği de merak ve tartışma konusu oldu.

Başlıkta ki transfer meselesine dönelim. Beypazarı Belediyesi Ankara siyasetinde tarihi özellikleri nedeniyle kritik bir yer tutar. Bu belediyeye sahip olmak bir takım artılar getiriyor olmalı. Zira bölge turistik olarak büyük gelişme göstermekte. Mansur Yavaş dönemlerinde büyük sıçrama kateden Belediye, Mansur Yavaş’ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olmasıyla görevini bırakmak zorunda kaldı. Sonrasında ise göreve Cengiz Özalp geldi. İşte o Cengiz Özalp geçtiğimiz günlerde Akp’ye katılmak zorunda bırakıldı. Kendisine yapılan baskıyı Mhp İlçe Başkanı Ahmet Uzunoğlu yaptığı açıklama ile anlattı. Açıklama şu şekilde idi :

"Belediye Başkanı Cengiz Özalp AK Parti’ye geçmeden bir gün önce, belediye meclis üyelerini saat 10.30’da acil toplantıya çağırarak, ’İçişleri Bakanımız Sayın Beşir Atalay bu gece beni sabah saat 04.00’e kadar İçişleri Bakanlığının üç kat altında tutarak, üniversite yıllarımdan bu güne geçmişimle ilgili önüme bir takım belgeler koydu. Aile hayatımın biteceğini düşünerek bana bir kağıt imzalattılar. İnanın intiharı düşündüm, eşim ilaçları sakladı. Psikolojim yerinde değil. Onun için sizlerle konuşuyorum. Sizlerden gördüğüm destek üzerine şimdi Salih Kapusuz’u arayıp o kağıtları yırtmasını söyleyeceğim. Telefonlarımı kapattım. Bu saatten sonra AK Parti’ye geçmeyeceğim konusunda namus, şeref sözü veriyorum’ diye açıklama yapmıştır. Gecenin geç saatlerine kadar iki meclis üyemiz yanında bulunmuş, onlara da söz vererek, çocuklarının üzerine yemin etmiştir. Bunlara rağmen yaklaşık 7-8 saat sonra nedenini bilmediğimiz bir şekilde AK Parti’ye katılmıştır. Bu durum kendisinin her zaman arkasında olmuş olan Milliyetçi camiayı üzmüş, mağdur durumuna düşürmüştür. Kendisini esefle kınıyoruz."

Bu olayda basında yer bulmadı. Bulamaması da artık doğal geliyor. Bu zihniyetin kolu heryerde artık. Mide bulandırıcı bir iktidar ve onun kirli elleri.

Hiç yorum yok: