Pazartesi, Mayıs 3

3 Mayıs Türkçülük Günü


Bugünün anlamaını Alparslan Türkeş çok güzel özetlemiştir. Bunun üstüne ne yazsak boş kalacak o yüzden önce Alparslan Türkeş'in bugünü ve Türkçülük hareketini özetleyen konuşmasını yazalım ve son olarak Sami Yavrucuk'un kaleminden o günü doğuran nedenleri okuyalım.

"Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan, kılık değiştirerek milletin içine giren ve hükümetin gafletinden yararlanan komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür. Türklük şuuruna erişmiş, samimi olarak "Ben Türk'üm" diyen herkes Türk'tür. Türkçülük ve Türk'ün tayininde, sapık ölçülere, özellikle mezhepçiliğe, coğrafyacılığa, laboratuvar ırkçılığına inanmıyorum. Başka milletleri küçük gören, Dünya barışını tehlikeye sokan antropolojik ırkçılık, Türk Milliyetçilik ülküsünün dışındadır.."
Alparslan Türkeş



"Genç Cumhuriyetimizin yeni nesillerinin eğitim ve kültürel yapısını yürüten milliyetçi kadrolarımız, Büyük Türkçü M. Kemal Atatürk’ümüzün uçmağa varmasından sonra etkinliğini kaybetmişlerdi. Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Hüseyinzade Ali Turan Bey gibi Türkçü eğitimcilerimiz de, daha önceki yıllarda uçmağa varmışlardı. Bundan sonra Milli Eğitimimiz, köksüz inkarcıların ve yabancı kültür temsilcilerinin uygulamalarının esiri olmuştur. Türk kültürü eserleri yerine bütün Greko-Latin Avrupa klasikleri Türkçemize çevrilerek kütüphanelerimizi doldurmuştur. Eğitimimiz, milliyetçi görüş karşıtlarına devredilmiştir. “Eskiyi unut, yeni yolu tut. Türklüğe umut sen ol çocuğum. Geçtiği yerde kalsın geçmişler, bize bundan inkılapçı demişler” diyen inkarcı zihniyet Milli Eğitim’e hakim olmuştu. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültemizin rektörlüğüne yanlış görüşlü Şevket Aziz Kansu getirilmiş, felsefe şubesi komünist görüşlü Behice Boran, Niyazi Berkes gibi öğretim üyelerine teslim edilmiştir. Her yıl 30-40 komünist felsefe öğretmeni yurdumuza dağıtılmıştır. Devletimizin her konuda sanatkar yetiştiren tek meslek okulu Devlet Konservatuvarı’mızın müdürlüğü komünist Sabahattin Ali’ye verilmiştir. Özetlersek, Cumhuriyetimizin tekamülü ve inkılapçı uygulamaları, komünist görüşlülere bırakılmıştır. Cumhuriyetimizin eğitimindeki gayri milli bu uygulamaları önlemekle görevli Başbakanımız Şükrü Saraçoğlu, TBMM’deki bir konuşmasında, “Ben Türküm ve Türkçüyüm, hayatım boyunca da Türkçü kalacağım” diyerek, Türk Milliyetçileri ile beraberliğini ortaya koymuştu.Bunun üzerine, İstanbul’da çıkan Orkun Dergisi’nin başyazarı H. Nihal Atsız Hocamız “Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na Açık Mektup” başlıklı ve cesur ifadeli iki mektubu ile Türkiye’mizi ayağa kaldırdı. Hoca’nın açık mektuplarının birinde suçladığı ve yirmi beş yıl sonra, yurtdışına kaçarken sınırda öldürülen Sabahattin Ali’nin açtığı hakaret davası oturumu için Ankara’ya geldiğinde, bizlerin de içinde bulunduğumuz milliyetçi gençlik tarafından karşılandı. Adliye sarayında ve şehir içinde kendisine gösterilen sevgi gösterileri, mevcut yönetimi endişelendirdi. Verilen altı aylık mahkumiyet cezası ertelendi fakat Orkun Dergisi kapatılarak Atsız Hoca’nın edebiyat öğretmenliğine son verildi. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, aynı günlerdeki 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramının açılışında, Türk Milliyetçilerinin aleyhine ağır ifadeler yüklü nutkunu söyledi ve Türk Kültürüne hizmet eden, seçkin milliyetçi grupları suçladı. Üsteğmen Alparslan Türkeş’in de içinde bulunduğu Türkçü eğitimciler tutuklanarak, bir buçuk yıl süreli muhakeme edilmiş ve sonunda beraat etmişlerdir."
Sami Yavrucuk

Hiç yorum yok: