1991 senesi Mayıs ayları. O dönem hayallerimizde futbolcu olmak, top koşturmak var. Semtin takımı Çengelköyspor’a gidiyoruz mahalle çocukları olarak. Okuldan arta kalan zamanlarda antremanlara gidip geliyoruz yürüyerek. O sıralar Çengelköy’den bahsedeyim sizlere. Toprak saha bütün esnafın ve Çengelköy yerlilerinin uğrak yeri olurdu. A takımdan minik takıma kadar bütün antremanları takip eden büyüklerimiz vardı. Her maç için bir esnaf otobüs kaldırırdı. Büyük bir bütünlük ve sevgi mevcut idi semt arasında. Hatta başka semtlerden Çengelköyspor’u izlemeye gelenler olurdu. Hiç unutmuyorum eniştemiz Avcılar’dan kalkıp bu takımın maçını izlemeye gelirdi Anadoluhisarındaki akademi sahasına.
Antreman sonraları A takımdaki büyüklermizi ile aynı yerde giyinir sohbet ederdik. Maçlara bazen aynı otobüste gider öncesinde onlara destek olur sonrasında onlar bizim maçlarımızı izler beraber dönerdik. Şimdilerde böyle bir şeyi hayal etmek bile mümkün değil. Rahmetli başkan Hasan Özaydınlı sık sık antremanları ve maçları takibe gelir ve yakından ilgi gösterirdi. Hatta İstanbul şampiyonasında dereceye girdiğimiz bir sene hepimize hatırı sayılır bir miktar prim vermişliği var. Unutmuyorum aldığımız prime ailelerimiz bile şaşırmıştı. Ancak biz o primlerle gidip Copa Atlanta adlı krampona sahip olmayı, yabancı marka tekmelik ve tozluk almayı düşündük. Taç spor kramponlarından sonra ayaklarımızda Copa Atlanta pek şık durmuştu.
A takımımız o seneler fırtına gibi esiyordu. Çok başarılı bir ekipti ve o ekipten 3-4 futbolcu 1. ligde forma giymişti sonraları. 3. lig ekibi için hatırı sayılır isimler vardı. Ayrıca Çengelköyspor’dan yetişmiş bir çok isim büyük takımlardaydı. Hasan Yiğit, hakan Tecimer ve Fenerbahçe’de forma giymiş mahallemizin Necdet Abisi epeyi bir destek veriyorlardı takıma. Sondan bir önceki hafta A takımımız Gebze deplasmanına çıkacaktı. Bütün semtte büyük bir heyecan mevcut idi. Pankartlarla, bayraklarla her yer Yeşil – Beyaz olmuştu. Bizede görev verilmişti her mahalleye maç yazılarını asacaktık. Hafta içleri bu görevi yerine getirmiş ve deplasman için epeyi kişiye haber vermiştik. Takım otobüsü haricinde iki otobüs ile Gebze’deydik. Ailecek maçtaydık o gün. Goller sonrası müthiş bir sevinç yaşamış ve dönüş yolunda asla unutamayacağım bir sevinçle ve heyecanla varmıştık semtimize.
Artık tek bir maç kalmıştı ikinci lig için. Bu o yıllarda çok büyük bir olaydı. İkinci ligin bir üstü ise birinci lig olacaktı ve rakiplerimiz Galatasaray ve Fenerbahçe olabilecekti. Bizde o klübün alt yapısında oynuyor olacaktık. O hafta ki antremanlar coşkulu geçiyordu. Yol üstündeki toprak sahanın kenarları dolu oluyordu. Okuldan çıkıp idmanı izlemeye gidiyorduk arkadaşlarımızla. Maç günü artık gelmişti. Rakip ilçe takımı olan ve bizim bağlı olduğumuz Üsküdar ilçesinin Üsküdar Anadolum Spor klübüydü. Onlar bir puan önmüzde zirvede idiler. Federasyon maçı Bakırköy’deki Şenlikköy stadına almıştı. İlk kez çim sahada oynayacaktı takımımız. Biz sezon boyu toprak sahaların tozlarını yutmuştuk taraftar olarak. Çim saha deneyimi güzel olacaktı. O gün en az 10 otobüs kalkmıştı Çengelköyspor klübünün önünden. Sanırım semtte hiçbir esnaf dükkan açmamıştır o gün. Şenlikköy stadının o günkü kapasitesini bilemiyorum ancak dolu olduğuna şahit olmuştum o gün. İnanılmaz bir heyecan var idi herkeste.
Üsküdar klübüne ise müthiş bir kin bürümüştü herkesi. O atmosferde bu maçı alamayacaklarına inanıyorduk. Zaten hiçbir iddiaları yoktu ligde. Kesin alacaktık bu maçı ve ikinci ligde oynayacaktık. Maç düdüğü çaldığında heyecandan adeta titriyorduk. Eminim Galatasaray maçlarına gittiğimde bu kadar heyecanlanmadım o güne kadar. Maça iyi başlamıştık ancak hemen önümüzdeki kalede kalecimiz Bahadır kendisine atılan geri pası eliyle tutmak isterken elinden kaçırdı ve rakip forvet boş kaleye golü atmıştı. Bu gol çok sarsmıştı takımı. İlk yarı boyunca hiçbir şey yapamamıştık. İkinci yarıya çıkmadan önce futbolcuları tribüne çağırıp hiç unutmadığım ve o anın hiddetiyle söylenmiş şu tezahüratı bağırıyorduk :
- Bu maçı almadan Çengelköye gelmeyin !!!
İkinci yarının tamamını tek kale oynadık ancak sadece bir gol bulabilmiştik. Hatırladığım iki top var direkten dönen. Bir tanesi iki direğe birden çarpmıştı. O yüzden bugün bile iki direğe çarpıp çıkan her topta o an aklıma gelir. Golcümüz Semih çok güzel bir kafa vurmuş ve top önce sağ yan direğe sonrada sol yan direğe çarpıp ceza sahasının dışına çıkmıştı. Belkide o kafa vuruşu gol olmuş olsa bir klübün tarihi tamamen değişecek ve ekonomik olarak güçlü olan takım sürekli oliglerin takımı oalcaktı. Ancak direklere çarpıp çıkan o top bir takımın talihinin olmadığını belgeliyordu bize. Dönüş yolunda hiç konuşmadan ve başımız önde girmiştik mahallemize. İşte Semih’in o kafa vuruşu bizi bir türlü bir üst kademeye çıkaramadı ve gün geçtikçe küçülen bir takım haline getirdi. O anı unutmam mümkün değil.
Çünkü ertesi senede son maça taşımıştık şansımızı ancak bu seferde Zonguldakspor’a averajla liderliği kaptırmıştık. Bir klübün tarihi boyunca başına bir kez gelecek şanssızlık bize iki sene üst üste gelmişti. Sonrası ise gittikçe küçülen ve şuan Süper Amatör ligde oynayan bir takım var. Hatta antreman yapılan ve nice anılarımız olan o güzel toprak saha şimdi klübün malı değil. Antremanlarını büyük ölçülerde bir halı sahada yapan bir takıma dönüştü Çengelköyspor. Rahmetli başkan Hasan Özaydınlı’dan sonra klübün elinden tutan kimse kalmadı ve bugünlere gelindi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder