Salı, Aralık 15

Açılım, Karışım ve İsrail

Son günlerde sokakta yakma, yıkma eylemleri var. Ülkenin büyük çoğunluğunda bu tür olaylar oluyor. Hatta bu karışıklığa başka bölgeleride çekmeyi çalışanlar var. Biraz sakin düşününce işin göründüğü olmadığı apaçık ortaya çıkıyor. En son diyeceğim sözü ilk başta söyleyeyim ve olayları birde bu pencereden anlayalım. Türkiye ne zaman İsrail ile sürtüşse terör olayları artıyor ve ülkenin huzuru ciddi şekilde bozuluyor. Ancak ciddi bir tezat söz konusu. Hükümetteki kişiler İsrail ile uyumlu olmadıklarını her platformda söylemleri ve eylemleri ile gösteriyor. Fakat bu tür çıkışlardan sonra bir türlü dik duramıyordu. Taki son bir aya kadar bu böyleydi. Ciddi anlamda bir uyumsuzluk var iki ülke arasında.

Elbette bilmediğimiz şeyler var. Zaten bu tür gizli şeyleri bilmemiz toplumsal yapımız gereği mümkün değil. Beynimize işlenmiş"Ali yat" gibi cümleler mevcut. İrdeleyen bir toplum değiliz. Sürekli önümüze sunulanı yiyoruz. Bu ülkede 3 ayda öğretmen olan kişiler 20 sene öğrenci yetiştirdi. Böyle yetişen bir nesilden ve onların evlatları olan çocukların bu zihinsel prangadan kurtulması mümkün değil. Böyle olmadığınıda gördük. Sonrasında hep bir askeri devrim oldu. Ne zaman ülke dik durmaya düşünen, sorgulayan bir toplum oldu işte o zaman kafasına ve hatta ruhuna bir askeri darbe yedi. Ülkenin tartışan, düşünen ve üreten gençleri hapishanelere ve dar ağaçlarına mahkum edildi. Böylelikle bir kaç nesil daha yok edilmiş oldu.

Herşey bitti derken ülkeyi kalkındıran isim diye anılan Özal sayesinde üç beş çapulcu geldi yurdumuza. Bu üç peş çapulcu yıllar sonra 35 bin genç fidanımızı aldı bizden. Topraklarımıza ektiği nefret tohumları yavaş yavaş yeşerdi. Kimse ses çıkarmadı bu tohumlara. Ne zaman dağlarda kıskaca alınsa sihirli bir el tarafından kurtarıldılar. Elebaşı dahi elimize verildiği halde birşey yapamadık. Ne tesadüf ki bu olaydada "halkçı Ecevit"devletin başındaydı. Gariptir ülkemizde kim birşeye şiddetle karşı çıkıyorsa o işin altında onun imzası oluyordu. Tıpkı imam hatiplerin önünün kapanmasına en çok karşı çıkacağı sanılan Erbakan'ın bu kanunun altında imzasının olması gibi. Sanki o sihirli el yine devreye giriyor ve yapmaz denilen kişilere istediği işi yaptırıyordu.

Şu günlerde yaşadığımız olayların arkasındaki sihirli el yine aynı. Bu yüzden biz bu ülkenin halkı olarak galeyana gelmemeli ve her ne koşulda olursa olsun birlik olmalıyız. Kim inkar edebilir bu ülkede kürt vatandaşların olmadığını. Yada kürtçe diye bir dilin olmadığını. Hangimiz bilmiyor "çavani başiyi". Zaten kimsenin kürt halkını inkar ettiğide yok bu ülkede. O halkın içine sızmış hainler tetikliyor bütün herşeyi. İçlerindeki kini kusuyorlar meydanlarda. Birbiri ile binlerce yıldır yaşayan ve artık et kemik olmuş bir halkı ayırmak istiyorlar.Tıpkı zamanında Şeyh Sait adlı kişinin yapmaya çalıştığı gibi.

Ne zaman bu olaylara bu açıdan yaklaşmayı başarabilirsek ve kürt kökenli vatandaşlarımız gerçekleri görebilirse işte o zaman bu olmayan sorun ortadan kalkmış olur. Sonrasında ise aydınlık günler gelecektir ve gelmemesi mümkün değildir. İlk bin yılda Dünya'yı Doğu medeniyetleri yönetti. Sonraki bin yılda ise batı medeniyeti bu üstünlüğü Osmanlıdan sonra eline aldı. Ve artık tüm bu olayları Dünya'da en yakından hisseden ülke olan Türkiye'nin bu iki medeniyet arasından Dünya'yı etkisi altına alacak bir oluşum ile yükselmemesi mümkün değil. Zira bu altyapı sadece bizde mevcut. Gelecekte güzel günler olacak ancak büyük sancılarla gelecek günler bunlar. Bu yüzden derin bir nefes alıp harekete geçme zamanı. Bu ülkenin dinamikleri faal duruma geçmiştir artık. Cumhuriyet ile yaşanan soluklanma safhası son bulmuştur.

Hiç yorum yok: