Çarşamba, Mart 17

Unutamadığım Anlar #6


Uzun süre oldu bu tip yazı yazmayalı. Öncekiler için buraya bakabilirsiniz. Hafta sonu askerdeki Aras ile konuştuk ve bir cümlesi beni bu yazıyı yazma nedenim oldu. O cümleyi yazının son cümlesi olarak bırakayım:

Önceki yazılardan Aras’ı, Fırat’ı Gökhan’ı Emre’yi tanıyorsunuz. Tanımıyorsanızda sorun değil tekrar yazacağım. Bu yazıda başka isimlerde eklenecek. Mahallemizin futbol bakımından çok zengin bi kültüre sahip olmasından dolayı bizde küçüklükten itibaren top peşinde koşarak büyüdük. Futbol oynayacak çok saha bulunurdu. İsimleri ise Bakkal Arkası, Tel saha, okul sahası ve kare arsa arkası.

Tel saha aslında basketbol sahasıydı ancak sürekli futbol oynanırdı orada. Bizde orada sınıf maçları yada aşağı mahalle takımıyla yapacağımız maçlarda kullanırdık. Zemini asfalttı ve benim en sevdiğim sahaydı. Kare arsa sahası ise Tel sahadan biraz daha büyüktü ve yaz aylarında antreman için kullanırdık. Zemini ise çim ve toprak karışımıydı ancak saha eğimli bi yapıya sahipti. Okul sahası büyük maçların sahasıydı. Okul turnuvaları ve mahalle büyüklerinin sahasıydı. 11 e 11 oynanabilirdi o sahada. Kum ve toprak karışımı ilginç bir zamini vardı. Yumuşaktı ve kaleciler için en elverişli sahaydı. Bakkal arkası sahası ise evimizin arkasıydı. Toprak ve çim karışımıydı. Düz olması ve çim miktarının bol olması dolayısıyla en sevdiğimiz saha orasıydı. Ancak topa biraz hızlı vurunca evin camı kırılabiliyordu ve buna bir kez benim neden olduğum 3-4 olay mevcut. Bu sahayıda “evler maçı” için kullanırdık.

Evler maçı bizim arsadaki evlerle yan komşularımız olan kişiler arasında yaptığımız ve Gs-Fb derbisi kadar çekişmeli geçen maçlardı. Tam bir Rize – Ardahan derbisi tadında olurdu. Bizim takım Rize ve Of karışımıydı rakip takım ise Ardahanlılardan oluşurdu. Ben, dayım, amcaoğlu, ön komşularımız Gökhan, Emre ve abisi Abdullah tan oluşurdu. Rakip ise Aras, Fırat, Cem, kerem ve ağabeyleri Boran ve Ulaş’tan oluşan takımdı. Bu maçlar çok sık yapılmazdı. Yapılması için mutlaka arada bi küslük olurdu. Aras, Fırat, Emre, Gökhan ve ben hep aynı sınıfta okuduk. Aramızda bir anlaşmazlık çıkınca evler maçı yapalım fikri çıkardı ortaya.

Dördüncü sınıftayken bir gün 5-A sınıfına yenilmiştik ve suçu birbirimize atıyorduk. En sonunda ben ve Aras’ın üstüne yoğunlaşıldı. En çok kimin gol kaçırdığını tartıştık ve sonunda evler maçı yapma fikri ortaya atıldı. Aileler çok iyi anlaşordı fakat biz çocukların arasında ara sıra böyle tartışmalar olurdu ve çözümünü yine maç yaparak bulurduk. Ancak iki takım arasında büyük farklar vardı. Bizim takım çok daha güçlüydü ve maçların büyük çoğunluğunu kazanırdık. Rakipteki Cem ve özellikle Kerem çok kötü oyunculardı. Kerem yaşça bizden epeyi büyüktü ve uyumsuz bir yapısı vardı. Bu yüzden lakabını Leman’daki Erdener Abi koymuştuk. Konu futbol olunca kimseyi beğenmezdi. Aynı Erdener gibi. Sürekli ders çalışırdı ve bir kez olsun sokakta göremezdik onu. Gerçi çalışmasının karşılığını çokca aldı fakat hala aynı şekilde asosyal bi yapısı var.

Hafta sonuna sözleştik maç için. Maç günü geldi ve her zamanki gibi biz iyi oynuyorduk. Ancak bu sefer saha dışında gariplikler vardı. Yoldan geçen herkes maçı izliyor ve bir süre sonra çimlere uzanıyordu. Sahada ise ciddi çekişmeler cereyan ediyor ve faul faul üstüne geliyordu. İki takımın büyükleri kahkahalar atarak izliyordu. Motive etmek için kazanın dondurmalar benden, köfteler benden gibi sesler duyuluyordu. Mahallemizin ilk antrenörü ve zamanında Çengelköyspor’un golcüsü olan Mevlüt abimizde oradaydı. Bana sürekli dediği fakat o zamanlar anlayamadığım bi cümlesi vardı. Yere sağlam bas deyip dururdu her gördüğünde. Mevlüt abimizle olan maceralarımız başka bir yazı konusu olsun.

O gün maç uzadıkça uzadı. Saha kenarında abartısız 50-60 kişi vardı. Bizde o gazla öyle hırslı oynuyorduk ki sanki Şampiyonlar Ligi finalindeyiz. İzleyenlerin çokluğu en çokda rakibi etkilemişti ve müthiş bir geri dönüş yaptılar. Fark 4 iken bir anda öne geçmişlerdi. Nam-ı diğer Erdener Abi bile gol atmıştı. Kaleye geçme işi sırayla yapılıyordu ve skor 19-18 idi. Rakipte kaleye Erdener geçmişti. Biz bir gol daha attık ve son golü atan kazanacak duruma geldi. Maçın stresi, seyirci sayısının fazlalığı ve ebeveynlerin gaz vermesi ile adrenalin had safhaya ulaştı. Dakikalarca gol olmadığını hatırlıyorum. Biz bir korner kazandık ve korneri ben kullanacaktım. Kötü bir orta yaptım ve top kalecinin üstüne doğru gidiyordu. Hayıflanıyordum içimden fakat kalecilik konusundada kötü olan Kerem topu alinden kaçırdı ve top Emre’nin önüne geldi. O da boş kaleye topa dokunarak golü attı. Biz ise savaş kazanmış generaller edası ile seviniyorduk. Seyirciler alkışlıyor ve coşkumuz artıyordu.Bir daha kerem evler maçı oynama şansı bulamadı bu maçtan sonra. O korneri ve sevinç anlarını unutamıyorum.

Bu yazıyı yazmaya neden olan cümleyi vererek yazıyı bitirelim :

- Eskiden tek derdimiz evler maçını kazanmaktı be Vedat !

2 yorum:

peykân dedi ki...

bir tsubasa aşığı olarak diyebilirm ki, sizin maç da tsubasamın maçları kadar heyecanlı olmuş... tsubasanın takımı da hep öle son dakkada kazanırdı... =)))

eskiden bi de Erdener abi vardı dimi ya... =)) güzeldi 90'lar... daha bi tatlıydı hayat sanki..

aksilaz dedi ki...

Kesinlikle daha bi tatlıydı.