Son aylardaki her Galatasaray maçı gibi bu maçta ilginç ve hüzünlü geçti. Büyük oyunların döndüğü aşikar olan adı süper ligimizde bazı takımlara yapılan ve sürekli olan kayırmalar ve Galatasaray üzerine yapılan haksızlıklar can sıkmaya başladı. Ancak herşeyden iğneyi önce kendimize batıralım ve sonrasında çuvaldızı gerektiği yerlere batırmaya çalışalım.
Rijkaard'ın sahaya sürdüğü 11 kendine ihanettir. Barış-Sarp-Ayhan-Topal bu 4 ismin aynı anda sahada olması ve sahaya çıkılan 4-1-4-1 dizilişini anlamak çok güç. Maçın sıkıcı olacağı ilkdakikalarda belli olmuştu. Galatasaray'ın golü nasıl atacağını merakla bekliyordum. 17. dakikada hasbelkader oluşan boşluğu iyi değerlendire Barış güzel ve bir o kadar şanslı bir vuruşla öne geçirdi. Sonrasında ise Rijkaard ve takımın alınan puan kayıplarından bir ders çıkarmadığını gördük. oyun geride kabul edildi ve kontra toplarla gol arandı. Ancak Dos Santos konusunda artık emin oldum. Bu çocuk kale çizgisine kadar gider fakat gol atması yada gollük pas vermesi tesadüflere bağlı. Çok rahat pozisyonlarda ya yanlış tercih yaptı yada yaptığı vuruşlar yanlıştı. Ancak yinede sahada birşeyler yapmaya çalışan ender isimlerdendi. İlk yarıda çok fırsat kaçtı Keita'da gününde olmadığıiçin fark bi türlü artmadı.
İkinci yarı başladığında ise anlamsız geri çekilen bir Galatasaray vardı. Karşısındaki rakip kim olursa olsun öne geçince anlamsız bir baskı hissediyor ve kendisine yakışmayan bir kimliğe bürünüyor. Rijkaard bundaen önemli etkendir. Bakalım Rijkaard'ın Polyannaları neler yazacaklar. Yapılan düzgün bir atak yotu bu yarıda. Heleki Jo oyuna girdikten sonra topu ileri tutmakta mümkün olmadı.Defanstan şişirilen toplar bir türlü onunla buluşmuyor ve buluşmazda. Jo'nun topu kontrol edebilmesi için topun göğsüne düşmesi gerekli. Yoksa etrafındaki topları sahiplenecek güçte değil. Son 10 dakikada ise tamamiyle geri çekilmiş bir takım gördük. Kalede kaleci olmadığı için yenilen salakça bir gol bu senenin özetiydi. Kaybedilen her puanda bir gariplik vardı sezon boyunca. Ancak şuda bir gerçek kalecisiz oynuyor Galatasaray. Bugünkü komiklikler geçtiğimiz haftadaki hatadanda kötüydü. Böylelikle bir seneyi daha kupasız kapatmış olduk.
Çuvaldızı ise bu maçtaki tutarsız kararlarıyla maçın bu hale gelmesinde etkili olan Halis Özkahya'ya batıralım. Sivassporlu oyuncular ve özellikle Keita'nın yaptığı çirkinliklere göz yumup Barış'a savurduğu tekmenin 2 sn sonrası kırmızı kart çıkartması niyetini apaçık belli etti. Burada Barış'ın rakibe müdahaleside yok ancak kasıtlı bir hareket var ve bunun bedeli sarı akrttır. Ayrıca Sedat Bayrak adlı şahsında ilk yarıda ikinci sarı karttan atılmamasıda anlamsız. Sonuçta sahada aldığı emri uygulayan bir hakemdi. Tamam Galatasaray kötü oynuyor ve yönetiliyor ancak sahadaki hakemlerin tutumlarıda bu sonuçları doğuruyor. Eskişehirde görülmeyen eller, Trabzondaki çifte standartlı kararlar, derbide verilmeyen penaltılar ve son olarak Sivastaki hatalar. Polat ve yönetiminin testi kırıldıktan sonra toplantı yapmasının anlamı yok artık.
Atılan golden sonraki Sivasspor yedek kulübesindeki bir ismin Rijkaard ve ekibine saldırması ise büyük ahlaksızlık. Ayrıca maç içinde Rijkaardla tartışan seyirci kılıklı hanzoların futboldan ne kadar anladıklarını merak ediyorum. Sivas'a Rijkaard, Gio, Neill, Jo ve Keita gibi isimleri izlettiren bir takıma daha saygılı olmalılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder