Pazartesi, Ekim 12

2006 - 2009 Fatih Terim Yılları

Fatih Terim Çarşamba günü milli takım kariyerini resmen noktalayacak. İlk geldiği gündeki takımla 4 yıl sonraki bıraktığı takıma bakmak lazım. Son derece zorlu Ukrayna deplasmanı vardı mutlak kazanılması gereken. O maçtaki kadro tercihi şu şekildeydi.
Volkan - Hamit, İ. Toraman, Alpay, Ümit Özat – Okan, Selçuk, Tümer, Gökdeniz – Fatih, Hakan Şükür

Bu kritik maçta tecrübeli isimlere güveniyordu Terim. Tümer’in tek golü ile kazanıyorduk bu maçı. Gruptan çıkmıştık ve Playoff oynayacaktık Dünya Kupası için. Rakip İsviçre olmuştu. O kritik maçta yani Kadıköy’deki mutlak kazanılması gereken maçtaki kadro tercihi ise şöyleydi.

Volkan – Hamit, Alpay, Tolga, Ergün – Serhat, Selçuk, Emre, Tuncay – Necati , Hakan Şükür

Bu maçı asla unutmayacağız bir nesil olarak. Alpayın daha maçın başındaki kırmızı kartı ve penaltısı. Sonrasında 10 kişi ile oynanan destansı futbol. Heleki Tümer’in son saniyedeki serbest vuruşu sırasındaki heyecanı asla unutmayacağız. Maç sonrasındaki olaylar çok konuşuldu. 5 maçlık bir ceza aldık Uefa tarafından. Buradada terim’in hissi duyguları ön plandaydı. Vogel için Selçuk’a verdiği infaz emri sonradan çok kızmış olsakta o an için bir şey dememiştik. Hatta haklı bile bulanlarımız var idi.

Artık Euro 2008 vardı önümüzde. Zorlu sayılmayacak bir gruptaydık. Çokta iyi başladık grup maçlarına. Ancak işi yine son maçlara bırakmıştık. Moldova ve Malta beraberliği bizi bu duruma itmişti. Norveç ile kritik maçımız vardı ve deplasmanda oynayacaktık. O maçıda mutlak kazanmamız gerekiyordu. O maç için takım tercihi ise şöyle olmuştu :

Volkan – İ. Kaş, Emre Aşık, Servet, Hakan Balta – Hamit, Aurelio, Emre, Arda – Semih, Nihat

Bu zorlu deplasmandan 2-1 lik galibiyetle dönmüştük. Bu maçtada ölüp ölüp dirilmiştik. Maçın başında yediğimiz gol ve sonrası kaçan Norveç pozisyonları vardı. Sonrasında Emre’nin çok uzaktna golü. İkinci yarı başlarında ise Nihat’ın kendine has golü. Önümüzde Bosna Hersek maçı vardı sadece. Bu maçıda bir golle kazanmayı başardık ve Euro 2008 için yerimizi ayırtmıştık.

Bu turnuvada 5 maç oynadık ancak. İlk Portekiz maçı hariç diğer bütün maçlarımızın kaderlerini son dakika belirledi. İlk üçünde biz güldük ancak son maçta aynı şey olmamış ve tersini yaşamıştık. Yarı finaldeki Almanya maçına kadar oynan İsviçre, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan maçları kalp krizi tehlikesi en yüksek maçlar olmuştu. Bu maçlardan sonraki kutlamalar ise yine bize has olmuştu. Ortada büyük bir duygu seli vardı ve bu duyguyu biz damarlarımızdaki kana kadar yaşıyorduk. Milletçe böyle değimliydik. Ya hep almalıydık yada savaşarak kaybetmeliydik. Son Almanya maçı kadromuz ise şöyle olmuştu :

Rüştü – Sabri, Gökhan, M. Topal, Hakan – Hamit, Aurelio, Ayhan, Uğur – Kazım, Semih

Lahm uzatmalarda hayallerimizi bitirmişti. Son saniyelerde attığı gol sonrası bile bi umutla bekledik maçın bitmesini. Bu sefer olmamıştı şans melekleri yanımızda değildi. Ancak yinede turnuvadan çok güzel anılarla ayrıldık. Artık kendimizi Avrupa üçüncüsü görüyorduk. Afrika’daki Dünya kupasında final vaatlerini dinledik ve okuduk sıkça. Kuralardan sonra tek rakip İspanya vardı görünüş olarak.

Kötü başladık gruplara ve böyle devam etti. İspanyadaki maçtaki kadromuz şöyleydi :

Volkan – G.Gönül, E. Aşık, Hakan, İ. Üzülmez – Tuncay, Aurelio, Emre, Arda – Nihat, Semih

Bu maçta beklide ilk kez oyunumuzla övünebilirdik. İspanya dünyanın en formda takımıydı ve ilk yarıda bir çok net pozisyon kaçırdık. Ancak 60. Dakikada Piwue bir karambolde umudumuzu çalıyordu. Sornasında İstanbuldaki maçtada iyi oynadık. Öne geçtik ve pozisyonlar bulduk. Gol kaçırmaya devam ettik. Beraerlik golünü yedik. Son dakikada ise mağlubiyetin acısını yaşadık. Artık son dakikalarda gol yiyen bir takım olmuştuk. Umudumuzu koruduk tüm bu sonuçlara rağmen. Fatih Terim bir şekilde bizi Afrikaya götürecekti. Çünkü hedef finaldi artık. Umursamadı çoğumuz bu durumumuzu. Artık son final maçımız olan Bosna Hersek deplasmanı vardı. Kazanmalıydık ve sadece kazanmamız yeteyecekti. Sonrasında Bosnanın bir takıma daha takılmasını bekleyecektik. Bu maçtaki 11 imiz ise :

Volkan – G.Gönül, Servet, Önder, Hakan – Hamit, Emre, Ceyhun, Arda – Tuncay, Semih

İyi başlayıp öne geçtik. Salihovic’in jeneriklik frikiği sonrasında durduk. İlkyarının berabere bitmesi şanstı bizim için. İkinci yarı oyuncularımıza yeterince yükleme yapılmıştı. Ancak pozisyon vermeye ve gol kaçırmaya devam ettik. Arda’nın son dakikalarda direkten dönen topu beklide bize ders niteliğindeydi. O şansı defalarca verdim artık duygu futbolu değil sistem futbolu oyna diye verilen bir ders.

Cumartesi günkü Belçika maçına kadar bu şekilde gelmiştik. Maç öncesi Bosna Hersek galibiyeti maçtaki konsantrasyonumuzu etkileyecekti mutlaka. Defans arkasına atılan iki top ile golleri yedik. Hücumda ise pozisyon bulmakta oldukça zorlandık. Kadroya baktığımızda ise Ceyun Eriş ilk kez milli formayı giyiyordu. Fatih ve Gökdeniz gibi formda isimlerin kadroda olmayışıda çok konuşuldu. Ancak Fatih Terim onları motive edemeyeceğini düşündüğü için çağırmamıştı diye düşünüyorum.

Böyle bir dört sene yaşattı bize Fatih Terim. Elbette yanlışları oldu. Belkide yanlışları çok çok fazlaydı. Kadro tercihleri hep meşgul etti beynimizi. İstifa kararına sevindik çoğumuz. Zamanıydı diye düşünüyorduk. Ancak bize yaşattığı o sevinçlerin hatrına son bir kez saygı gösterip öyle uğurlamalıyız. Çünkü ister kabul edelim ister etmeyelim bu ülkenin ikinci bir Terim’i yok maalesef. Yerine ise kimin geleceği en merak edilen soru şuan. Herkesin dilinde yabancı olsun, ülkeyi tanımamış olsun cümleleri var. Böyle düşünenlere şu soruyu sormak istiyorum :

Başarısız birkaç maç sonunda onuda eleştirmeyip, arkasında durmaya söz veriyormusunuz ?

2 yorum:

üzeyir dedi ki...

ben terimin yanlışlarının çoğaldını ve bırakması gerektini düşünenlerdenim.vede lucescu ideal geliyor banada ama kim olursa olsun artık bir hedef konulup gerçekleştiremediği takdirde ya tazminat yada ceza verilmeli bence.gelen insanda milli takıma oyuncu almanın kriterlerini açıklamalı.çünkü bu dolaylı yollardan bizde çıkıyor vede ben ülkemin takımını dünya kupasında izleyemiyeceksem birileri cezasını ödeyecek.

peykân dedi ki...

ben çok üzüldüm Fatih Terim'e karşı alınan tavıra, ona bu son günlerde yaşatılanlara...
hayal meyal hatırlıyorum; en az 7-8 gol yerdik milli maçlarda.. korner olunca derdik yine atacaklar gol ve cidden korner oldumu gol yediğimizin resmiydi, berabere kaldığımızda bu bizim için ulaşılmaz erişilmez bişeydi, inanılmaz sevinirdik.... o günlerden bugünlere gelmek dahi bi başarı... ben inanıyorum çok daha iyi yerlere gelcez daha..
insanlar bedel ödemek zorunda değil...! evet hataları olduğnu kabul ediyorum.... ama buna nasıl tek kişinin hatası olarak bakılabilir???
yabancı hocaya gelince; sizi bilmiyorum ama bana çok ters geliyo.. belki çok iyi yerlere gelebilir takım ama o hoca ne galip olduğumuzda Fatih Terim gibi sevinebilecek; ne de malubiyetimize Fatih Terim kadar üzülebilecek.... bi defa hocanın o duyguyu hissetmesi lazım.... yaşatması lazım; o ağladığında bizi de etkilemesi lazım ekrandan dahi olsa... yabancı hoca bunu yapabilecek mi??? kesinlikle hayır... herşey dünya kupası değil, herşey galibiyet de değil. farklı bişey var Fatih Terim'de benim gözümde....
türk milleti olarak insanları birden göklere çıkartıp, birden yerin dibine sokmak gibi keyfi, ani, celalli hareketlerimiz var; ve bu bana çok ters geliyo hatta bunu gelişemiyor olmamıza dahi bağlıyorum.... çok mu milliyetçi düşünüyorum :) ya da buna kız gözüyle futbol mu diyelim... =)
ne desek kiii ???? =)