Cumartesi, Aralık 26

100 Yılın Hesabı

Müyesser Yıldız'ın bu kitabının siparişini verdim ve hafta başında başlayacağım. Okuduktan sonrada yorumumuzu yazarız. 472 sayfalık bu kitabın ön yazısı şu şekilde :
"Batılıların Türkiye ve Türklerle derdi, ne “Kürt sorunu”, ne “Ermeni sorunu”, ne “insan hakları”…Onların bizâtihi “Türk sorunu” var. 100 yıl önce de böyleydi, bugün de böyle. Ne var ki, biz her şeyi unuttuk, onlar hiçbir şeyi unutmadı. Sultan Abdülhamid’in söylediği gibi, “Tarih değil, hatalar durmadan tekerrür ediyor” ediyor. Dün,“Milliyetçiler, memleketlerine hiç de iyilik yapmıyorlar, kendi sultanlarına ihanet ediyorlar. Halkın barış içinde yaşamasına engel olup, müttefikleri kızdırıyorlar. Bizim aldığımız kararlara hürmet etmeyen yegâne halk Türk halkıdır… Kürtlerin, Türklerden ayrılmaları çok zor. Böyle olmakla beraber, Majestenin Hükümeti onları, Kemalistlerle, Bolşeviklere karşı kullanabilir. Anadolu’yu, milliyetçilere karşı cesaretlendirmeliyiz. Halkın milliyetçilerden bıkkın olduğu teorisini yaymalıyız. Ferit Paşa, Anadolu’ya bir grup gönderip, halkı kandırmaya çalışacak” diyorlardı.
Bugün, “Bugün Türk milliyetçiliği iddiasında olanlar, diğerlerinin haklarını ve güvenliğini tehdit ediyor, açık demokrasi yerine geleneksel otoriter eğilimleri savunuyor. Milliyetçilik, politika yapıcılarla, AB reformcuları arasında bir engel oluşturmaktadır. Ulusal bütünlük, devlet kurumlarının korunması ve Türk kimliği kavramları, reformlar ve yargı kararlarını kısıtlıyor…Kürtler, Türk olmayan en büyük grup” diyorlar.
GB’nin Patakya Temsilcisi, Bay Q’yu ziyaret eder, üç konuda görüş alışverişinde bulunur, daha doğrusu pazarlık yapar. Patakya’ya bağlı bir Ada’da sorun vardır. Bir başka komşu ülke, Patakya’dan “tarihte işlediği suçları” kabul edip, “özür” dilemesini istemektedir. Yine Patakya’nın bir bölgesi yıllardır saldırı altındadır ve bu saldırıları yapanlar da komşu bir ülkede barınmaktadır…Görüşmenin sonunda, her ikisinin de yüzü gülmektedir!.. "

2 yorum:

contemporary professional student dedi ki...

Değerli arkadaşım ben bu kitabı okumadım ve sen okumadanda umarım hevesini kaçırmıyorumdur.Uluslararası İlişkiler ve Siyaset bilimi alanında ihtisas yapmış biri olarak yorum yapmadan geçemedim, özellikle uluslararası politika anlamında öğrenmiş olduğum yegane şey "çıkar"dır, yine kitabın girişi ile alakalı olarak İran asıllı bir entellektüel olan Daryush Shayegan'ın Yaralı Bilinç adlı kitabından bir alıntı yapmak istiyorum "Bir yerlerde birşeyler değişmek zorundaysa, bu değişim, kafaların içinde, temeller düzeyinde, hatta en derin ve en mutsuz bilinç düzeyinde olmalıdır. Altyapılardaki biçim değişimleriyle kafalar değiştirilemez, bizzat kafaların altüst edilmesi gerekir. Uyumsuzluğumun farkına vardığımdan beri sorunlarımın değişmediğini görmenin şaşkınlığı içindeyim. Hep aynı nostaljik temalar yineleniyor, hep aynı günah keçilerini arıyor, hep aynı siperlerin ardına saklanıyorum; asırlık zaafiyetin kısırlaştırdığı düşüncem bayatlamış klişelerle iş görmektedir. Kuşkusuz zamanla dramın kahramanları değişmekte ama dramatürji hep aynı kalmaktadır. Hep başkasının kurbanıyımdır. Masum olduğum kesindir; başıma gelen bütün belaları, denetleyemediğim esrarengiz güçlerden bilirim. Zira, dünya kadar eski bir kaderin kurbanıyımdır aslında ve bu kader sürekli çehre değiştirerek karşıma çıkmaktadır: bazen Büyük İskender, bazen Bedevi Arap, Bazen bozkır atlısı Cengiz Han, bazen kalleş İngiliz, bazen Çirkin Amerikalı, bazen Sovyet ayısı ve kimbilir daha kimler..." şeklinde devam etmekte, (acizane)demem o ki bizim tarih ve siyaset anlayışımız da bu şekildedir. Kimliğimize o kadar önem atfeder, o kadar değer veririzki; birileri her zaman bizden nefret etmiş, bizden korkmuş, gelecekte bizim neler yapabileceğimizden çekindikleri için şimdiden bizi ezmekte, sömürmekte ve kendilerine muhtaç etmektedir ve bizim bu geri kalmışlığımızda hiçbir surette bi yanlışlığımız, noksanlığımız yoktur. Kitabın girişini burada okuyunca aklıma gelen şeyler bunlar oldu maalesef. Umarım yanılıyorumdur, yeni fikirler ve ufuklar sunan güzel bir eserdir.
Saygılar!!

aksilaz dedi ki...

Yoruun için teşekkürler. Dediklerinin çoğuna katılıyorum. Bizim bir türlü beceremediğimizi ve anlayamadıgımız bir şey var:
"Düşman düşmanlıgını yapar" bunu idrak edemedik asırlardır. Belkide çok iyi niyetli oluşumuzdandır bu. Hiç bir zaman bir başka ulusa fitne fesat getirmedik ve eminim getirmeyeceğizde. Kitap konusunda okumadan bilemeyiz. İyiyide kötüyüde okumak lazım diye düşünütüm.
Bloga yine bekleriz