Çarşamba, Nisan 28

Hayat


Dünya denen mezellete dalsın her isten
Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim

Demiş şair ve romancı. Peki ama bu sözü şu zamanda söyleyebilecek kaç kişi var. Sözün doğruluğu yada yanlışlığından bahsetmiyorum. Kim kendini hiçe sayıp başka biri yada birileri için yaşamını devam ettirir ki? Günümüzde biraz ütopik duruyor ancak elbet var böyle insanlar.

Herkes hayatını idame derdinde ve bir kişide durup ben nasıl yaşıyorum demiyor. Günlük ihtiyaçlarının karşılanması dışında kendine ekstra ödüller veren kaç kişi vardır? Yada başka bir biçimde sorarsak. Kaç kişi bu tip imkanlara sahip. Hayatımızı kurgulayan kişiler öylesine mükemmeller ki bizi hiç boş bırakmamayı başarıyorlar. Kimi toplumlar hastalıklarla boğuşuyor, kimileri felaketlerin acısını sarmaya çalışıyor, bazılarının psikolojisi bozuluyor ve bu dünyanın kendisine yetmediğine karar getirip intihar edebiliyorlar.

En başta ne diyorduk “hayat” .

Bu hayata gelişimizin gayesinden uzaklaşmayalım. Önce insan olalım sonrasında ise bize bu güzel hayatı bahşeden için güzellikler yapalım. Nereden nereye geldik dimi ? Ancak bu post sadece altlık olması için yazıldı. Daha sonra yazılacaklara ışık tutması açısından.

4 yorum:

Kimse dedi ki...

Yüreğine sağlık kardeşim ne güzel demişsin " BU HAYATA GELİŞİMİZİN GAYESİNDEN UZAKLAŞMAYALIM" bunu dua olarak görüp amin diyorum inş...
Felaketin farkında olmayanlar bir yana, farkında olanlarda; Nasılsa Hak(c.c.) nurunu tamamlıyacak o halde benim bişey yapmama gerek yok düşüncesiyle meydana gelen şeytani bir vesveseyle, tembelliklerini desteklemekteler... Elbetteki O yüce yaratanın kimseye ihtiyacı yoktur " O ol der ve olur"... Asıl o yüceler yücesinin tarafında olmaya bizim ihtiyacımız var. Değilmi ki " Kim Allah'ın dinine yardım ederse Allah'ta ona yardım eder." (Muhammed/7) Taraf olmak demişken aklıma bir kıssa geldi. Hani Nemrut dev bir ateş yaktırmıştıda Hz. İbrahimi ateşe atmıştı... O zaman bir güvercin telaşla ateşe gagasıyla su taşıyıp söndürmeye çalışıyormuş... demişler ki;
--sen ne yapıyosun?
demiş;
--ateşe su taşıyorum.
--iyide bu kocaman ateşe senin taşıdığın bir damlacık su ne eder, bu ateş böyle sönmezki...
--Biliyorum sönmeyeceğini ama benim gücümün yettiği budur ben tarafımı belli ediyorum.
...Madem imtihan üzere geldik yeryüzüne hakkıyla vermek gerek öyle değilmi? Bilinç altımıza yerleşen sınav sistemiyle belkide önümüze kalem kağıt verilmesini bekliyoruz:)!... oysa hayat her haliyle imtihandı ve bizler rahatımızdan feragat etmedikçe sınıfta kalırız. Böyle düşünmezsek Çanakkale ruhunu, fetih ruhunu v.s... anlayamayız. O insanların derdinin adı neydiki gemileri karadan yürütmüşlerdi? Ve o dertlerle kazanılıp bize emanet edilen İstanbul'u biz kime amenet ettik?
Oysa tüm Dünya mazlumlarının umududur Osmanlının torunları, zulum altında olan hangi diyara gitseniz umutları biziz... Bi bilseler di acaba umutlarının uyuduğunu halleri ne olurdu? Halbuki şeytanın hileleri hep zayıftır, karanlık her ne kadar ürkütücü ve sonsuz gözüksede sonunu bir mum getirir. O halde karanlıktan şikayet edeceğimize birer mumda bizler yakalım...
Hak gelince batıl yok olmaya mahkumdur, yeterki biz hakkı tutup kaldırmayı bilelim...
... Selam ve Dua ile...

aksilaz dedi ki...

Hak ile Batıl çatışması dünya döndükçe devam edecektir elbette. Dediğin gibi karanlık ürkütücü ve sihirli olsada bir mum ışığı onu yok edebiliyor. Günümüz küfrün günü maalesef. Zaten sonraki yazılarda o küfrün tarihi gelişimi yazılacak.

Yaradan her zaman son sözü söyleyen olmuştur. Kalbimiz sıcaktır ve sıcaklık onun nefesinin sıcaklığıdır. Kalpler onun için atmasa bile O kimseye kötülük etmez. Ancak son noktayı hep o koymuştur. Tıpkı Sodom ve Gomore'deki, Lut daki gibi.

Her zaman çalışanın yanında olmuştur. "Çalış kulum vereyim" sözüde bunun kanıtıdır. Küfürde olanlar daha çok çalışıyor bu bir gerçek. Biz ne yapıyoruz? Dediğin gibi bekliyoruz. Nurunu tamamlayacak ancak bunun için bizimde adımımız gerekli. Bu adımların en büyüğü ise "sevgi". Koşulsuz sevgi. Yaradılanı yaratantan ötürü sevmek.



Konu içine girdikçe büyüyor ve dağılıyor. Bu kadar büyük bir konuyu aynı anda götürecek bilgiye sahip değilim. O yüzden adım adım ilerleyeceğim ve yazacağım.

Son kutsal kitabın ilk sözü neyse bizde onun peşinden gitmeliyiz. Ancak okurken şunuda unutmamalıyız. Birer "insan" olarak okumalıyız.

peykân dedi ki...

yüreğine sağlık aksilaz....
hakkaten güzel olmuş... devamını sabırla bekliyorum...

aksilaz dedi ki...

Teşekkürler Peykan. Devamına başladım bile. İnsanlık ve yaratan için kendini feda eden ilk şahsiyetlerden olan Sokrates ile başlıyoruz. Tabi bunu Üstad'ın kendi yazılarından alıntılarla yapacağım.