Pazartesi, Temmuz 5

Almanya - Arjantin, Paraguay - İspanya

Dünya kupası her geçen maç daha da güzelleşiyor. Seyri ve heyecanı turlar geçtikçe artmaya başladı. Cumartesinin ilk maçından başlayalım yorumlamaya :

Maradona istediğimiz görüntüleri veremedi maalesef. Maç öncesi yazısında gönül ibremin Arjantin, mantık ibreminde Almanya dediğini söylemiştim. Maç ilk dakikalarda atılan gol ile sona erdi benim adıma. Sonrasında ise zevk almaya baktım Almanya’nın sade ve üstün futbolundan. Messi’nin takım savunmasını iyi yapan ve bloglar arasında mesafeyi en aza indiren takımlar karşısında başarısız olacağına emindim bu sebeple Arjantin adına kilit oyuncusun Tevez olacağını düşünüyordum fakat o da bu güzel savunma karşısında etkin olamadı.

Turnuvanın yıldızı Müller’in henüz üçüncü dakikadaki golü sonucunda Arjantin’in tüm gardı düştü. Maç sonuna akdar toparlanacaklarını beklemek zorunda kaldım. Ancak bir türlü organize olamadılar. Zaten turnuvada ki en büyük aflarından biride buydu. Di Maria iyi oyuncu fakat ayağına gelen toplarda hep bireysel oynadı. Tevez kendini kanıtlama peşinde koştu. Bir tek Messi takım oyununa sadık kaldı fakat o da bazı anlarda 3-4 kişinin markajında kaldı. Birde maradona’nın orta saha kurgusundaki yanlışı var fakat şuan bir şey söylemek çok yersiz. Mascherano, Khedira – Schweinsteiger ikilisi karşısında adeta pes etti.

Almanya’nın güzelliklerini yazarken ilk sıraya 11 oyuncuyu yazarım. Bunların içinde öne çıkan bir çok oyuncu var fakat ilk sırada Schweinsteiger olur. Turnuva öncesi yazımda Almanya’nın kilit ismi olduğunuda belirtmiştim. Bu oyuncunun gelişimi adeta ders niteliğinde. Bayern’de süre almaya başladığında ofansif bir orta saha oyuncusuydu fakat şimdi tam anlamıyla bir orta saha oyuncusu. Van Bommel gibi bir ustadan epeyi özellikler kapmış.

Bunu görünce Hagi, Popescu, Taffarel gibi elit oyuncularla birlikte senelerce oynamış futbolcularımızın onlardan ne kadar azşey öğrendiklerini düşününce sinirlenmemek elde değil.

Dünya kupalarının en golcü oyuncusu olma şansına sahip Klose ise benim sayabildiğim 5 akını kesti kendi yarı sahasında. O da ne kadar komplike olduğunu turnuva boyunca kanıtladı. Maç boyunca en büyük zevki ise dördüncü golde Mesut’un kendisine attığı asistte aldım. Mesut için söylenecek tek kelime muazzam olur. Zidane gibi maşallah. Müler ise turnuvanın yıldızı olma şansına sahip ancak ucuz bir sarı kart sonunda yarı final de olmayacak. Bir büyük alkışta önce sistemi belirleyen, sonrada bu sisteme uygun oyuncuları seçen ve sonucunda ortaya bize izlemesi büyük zevk veren bu takımı ortaya çıkaran Löw’e gitsin.


Günün son maçında ise Paraguay, Gana kadar traijk olmasada hüzünlü bir veda etti. İspanya’nın performansı 2006 daki İtalya’yı andırıyor. İyi değiller fakat turu geçiyorlar ve her geçen maç daha iyi oynuyorlar. Bu maçta Paraguay karşısında üstün oynadılar fakat Paraguay oyun bazı bölümlerine hakimdi. Golede sıkça yaklaştılar hatta Valdez’in attığı bir golde ofsayt gerekçesiyle engellendi.

Oyunun son bölümlerine doğru yaşanılan bir 4 dakikalık dilim var ki. Dünya kupasının ne demek olduğunun ispatıydı.Öncelikle Cardozo kazanılan penaltıyı gole çeviremedi ve peşine gelişen atakta İspanya penaltı kazandı ve bu sefer Xabi Alonso penaltıyı gole çevirdi fakat hakemin ceza sahasına erken girildiği gerekçesiyle iptali sonucu tekrar kullandı. Tekrar atılan Penaltıyıda Villar çıkarınca skor değişmedi. Bir detayda kaçan bu penaltı sonucunda net bir penaltınında verilmediğiydi.

Son saniyelerde İspanya’nın attığı golde mücadeleye yakışır şekilde oldu. İki direğede çarpan top ağlarla buluştu. Böylelik ispanya çok zorlandığı bir maçı daha geçmeyi bildi.

Yarı final maçları şu şekilde oluştu :

Uruguay – Hollanda
Almanya – İspanya


Avrupalılar 3 takımla kaldıkları çeyrek finalden, yarı finale kayıpsız çıktılar. Güney Amerika ise 4 çeyrek finalist ülkeden sadece Uruguay’ı yarı finale gönderdi.


Hiç yorum yok: