Necip Fazıl, O ve Ben adlı eserinde bu konuyu şöyle anlatıyor :
İstifamdan da bir yıl evvel, benden bir «Millî Marş» istenmişti. Akif in İstiklâl Marşı beğenilmiyor, bunun yerine bir Millî Marş isteniyordu. Hattâ (Ulus) gazetesi bu maksatla bir de müsabaka açmıştı. Demişlerdi ki baş alâkalısına:
- Bunu yazsa yazsa Necip Fazıl yazabilir; ama bir garip adamdır, yazmaz!
Ve bana teklif edilmişti. Ben de:
- Akif'in ruhuna ve eserine hürmetim var... Fakat içinde hiçbir hâs isim geçmemek ve kendi anlayışıma göre yazmak şartiyle, milletimden aldığım heyecanı böyle bir marş içinde billûrlaştırmak isterim. Razı mısınız?
Öyleyse durdurun müsabakayı!
- Pek güzel!..Demişler ve müsabakayı durdurmuşlardı.
Bu vesileyle «Büyük Doğu Marşı» meydana gelmişti.
«Doğsun Büyük Doğu benden doğarak...»
Ve yukarılarda:
«Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun;
Nur yolu izinden git, Kılavuzun!"
O zaman kimse bana:
- Bu kılavuz kimdir? Diye sormamıştı.
Sorsalardı:
- Mücerret kılavuz... Millet öncüsü... Diyecektim ve yalan olmıyacaktı.
Halbuki «kılavuz» bende, majüskülle yazılı müşahhas bir delâletti; ve isteyen, onu, istediğine yakıştırmakta serbestti.
Benim «Kılâvuz»um, zaman ve mekân boyunca tek rehber, Kâinatın Efendisi...
Fakat Devlet Reisinin hastalanması ve peşinden ölmesi, marşın kendisine gösterilmesine engel olmuş; ve böylece manzume, «Büyük Doğu Marşı» ismiyle bana kalmış, üstelik «Büyük Doğu» ismini doğurmuştu.
Nelerden neler doğuyor; ve neler nelere vesile oluyor. İşte Beylerbeyindeki yalı arsasında, Efendimin yanıbaşındayım!..
Ve yepyeni bir yolda...
BÜYÜK DOĞU MARŞI
Allahın seçtiği kurtulmuş millet!
Güneşten başını göklere yükselt!
Avlanır, kim sana atarsa kement,
Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet.
Allahın seçtiği kurtulmuş millet!
Güneşten başını göklere yükselt!
Yürü altın nesli, o tunç Oğuz'un!
Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.
Nur yolu izinden git, KILAVUZ'un!
Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun!
Yürü altın nesli, o tunç Oğuz'un!
Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.
Aynası ufkumun, ateşten bayrak!
Babamın külleri, sen, kara toprak!
Şahit ol, ey-kılıç, kalem ve orak!
Doğsun BÜYÜK DOĞU, benden doğarak!
Aynası ufkumun, ateşten bayrak!
Babamın külleri, sen, kara toprak
(1938)
İstifamdan da bir yıl evvel, benden bir «Millî Marş» istenmişti. Akif in İstiklâl Marşı beğenilmiyor, bunun yerine bir Millî Marş isteniyordu. Hattâ (Ulus) gazetesi bu maksatla bir de müsabaka açmıştı. Demişlerdi ki baş alâkalısına:
- Bunu yazsa yazsa Necip Fazıl yazabilir; ama bir garip adamdır, yazmaz!
Ve bana teklif edilmişti. Ben de:
- Akif'in ruhuna ve eserine hürmetim var... Fakat içinde hiçbir hâs isim geçmemek ve kendi anlayışıma göre yazmak şartiyle, milletimden aldığım heyecanı böyle bir marş içinde billûrlaştırmak isterim. Razı mısınız?
Öyleyse durdurun müsabakayı!
- Pek güzel!..Demişler ve müsabakayı durdurmuşlardı.
Bu vesileyle «Büyük Doğu Marşı» meydana gelmişti.
«Doğsun Büyük Doğu benden doğarak...»
Ve yukarılarda:
«Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun;
Nur yolu izinden git, Kılavuzun!"
O zaman kimse bana:
- Bu kılavuz kimdir? Diye sormamıştı.
Sorsalardı:
- Mücerret kılavuz... Millet öncüsü... Diyecektim ve yalan olmıyacaktı.
Halbuki «kılavuz» bende, majüskülle yazılı müşahhas bir delâletti; ve isteyen, onu, istediğine yakıştırmakta serbestti.
Benim «Kılâvuz»um, zaman ve mekân boyunca tek rehber, Kâinatın Efendisi...
Fakat Devlet Reisinin hastalanması ve peşinden ölmesi, marşın kendisine gösterilmesine engel olmuş; ve böylece manzume, «Büyük Doğu Marşı» ismiyle bana kalmış, üstelik «Büyük Doğu» ismini doğurmuştu.
Nelerden neler doğuyor; ve neler nelere vesile oluyor. İşte Beylerbeyindeki yalı arsasında, Efendimin yanıbaşındayım!..
Ve yepyeni bir yolda...
BÜYÜK DOĞU MARŞI
Allahın seçtiği kurtulmuş millet!
Güneşten başını göklere yükselt!
Avlanır, kim sana atarsa kement,
Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet.
Allahın seçtiği kurtulmuş millet!
Güneşten başını göklere yükselt!
Yürü altın nesli, o tunç Oğuz'un!
Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.
Nur yolu izinden git, KILAVUZ'un!
Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun!
Yürü altın nesli, o tunç Oğuz'un!
Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.
Aynası ufkumun, ateşten bayrak!
Babamın külleri, sen, kara toprak!
Şahit ol, ey-kılıç, kalem ve orak!
Doğsun BÜYÜK DOĞU, benden doğarak!
Aynası ufkumun, ateşten bayrak!
Babamın külleri, sen, kara toprak
(1938)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder