Pazar, Haziran 21

PADİŞAHIM ÇOK YAŞA!

Yavuz Sultan Selim henüz Şehzade Selim ikeeen, satranç oyununa merak salar ve oyunun ehli olur. aynı dönemlerde de İran'da bir salgın misali satranç oyunu hayli yaygınlaşır... bunu fırsat bilen Selim bir tebdil-i kıyafetle derviş görünümüne bürünerek İran'a varır... oynamaya başladığı bir handa önüne geleni devirir bizim Şehzade ve ünü Şah İsmail'e kadar gider.
"getirin" der Şah, "bir de benimle oynasın"...
Selim gelir oyuna başlarlar fakat o da ne iki basit hamlede Şah İsmail oyunu alır... tabi şaşırır İsmail bu duruma... ünü bu denli yayılan derviş nası olur da hemen yenilir der, bi oyun daha ister... esasında bizim Şehzade, Şah'ın oyun tarzını kapmak mahiyetinde yenilivermiştir. ve ikinci oyunda da mat eder Şah'ı... bu sefer tabi sinirlenir İsmail: "bre derviş şahlar mat edilir mi hiç"
Bu sefer Yavuz altta kalmamacasına yapıştırıverir cevabını: "Şahların mat edilmeyeceği danışıklı dövüşünü bilseydim, elbette benim de tavrım ona göre olurdu." diyince tabi Şah daha da sinirlenir yapıştırır tokatı Şehzadeye. en nihayetinde "bi garip derviştir" der bi kese altın verip gönderilmesini ister... Şah'ın huzurundan çıkarken Şehzade Selim şu beyti söyler:

Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
Sâdıkâne belki ol bu âlemde serdâr olur
Yâr olur ağyâr olur serdâr olur didâr olur...
hatta kulağına küpe takmasının sebebini de bu olayla rivayet ederler... ve şöyle devam eder:
Sanma canım herkesi sen can-ı dilden yar olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyar olur
Can-ı dilden belki ol alemde bir dildar olur
Yar olur, ağyar olur, dildar olur, serdar olur.
aslında bu beyitler için fazlaca rivayetler vardır...
velhasıl feyz alınması gereken, ayakta alkışlanası beyitlerdir...


Hiç yorum yok: