Rivayet odur ki; Devlet-i Alî Osmanî'nin son devirlerinde yetişmiş olan çoban Murtaza Kürdi, kutsal cihad ilan edildiğini duyuben cepheye koşmak için aşiretinin ileri gelenlerini toplamış. Herkes büyük bir coşku ile aşiret reisi çoban Murtaza'ya uymuşlaaar.... Amma velâkin içlerinden bir akl-ı evvel ki ismi Öcalan Abdülmuttalip ölmekten fena korktuğu için kendi aşiretinden ve çevre aşiretlerden hastalıklı, inmeli, çarpılmış, aklı alınmış ve dahi kendisi gibi imandan nasibini alamamış üstelik insaniyet namına ahir ömrüne bir iyilik dahi yerleştirmemiş olan cühelayı toplayıp uydurduğu bir yalana inandırarak kendisine hizmetçi toplamış ardından da dağları mesken tutmuş...
Hal böyle iken doğunun fevkalade alimleri, evliyaları Murtaza Kürdî'yi desteklediklerini dağa taşa duyurmuşlar... çünkü frengistandan yayılan ve bazı cühelanın öcalan lakaplı kişiceğiz tarafından kandırılmasını sağlayan sözde milliyetçilik fikri islamın hiç bir alimi tarafından islama yakıştırılamamış hatta islamiyetin yüzyıllık vicdanına zerre miktarda uymamakta imiş... Tüm doğulu kürt kökenli asil insanların haksızlığa karşı gelmek için şehadet şerbetine doğru yola çıkmalarının ardından meydan kime kalmış dersiniz??? işte bu Abdülmüttalip denilen zavallı kişiceğize... Ne isminden ne çevresinden nasiplenememiş bu şahsı namuhterem ortalığı boşbulmuş olacak ki insanları cehalete sürükleyen bir eşkiya olup çıkmış!..
Neden sonra ortaya çıkacak olan KÜÇÜK ENİŞTE bu şahsın ekmeğine yağlar ballar sürmüş ki beslenip semirmesine pek faydası olmuş. amma Çanakkale'de, Hicaz'da birinci cihan harbinin o müthiş cephelerinin neredeyse hepsinde kanını akıtıp kahramanlık destanı yazan o Murtaza Kürdi ve askerleri Allah'ın sevgili kulları arasına yükselivermiş... üstelik tek bir şekilde islamın millet kavramından taviz vermeden.... o zamandır doğunun üzerine yağan yağmurlar karlar hep o Murtaza ve onun yanında şehit düşmüş mübarek insanların himmetleriyle meydana gelirmiş.
Şimdi herkes küçük enişteyi merak etti değil mi?
merakınızı Recai Güllaptan nâm münevver şahsımuhterem'in Ahmet Turan Alkan lakabı ile yayınladığı şu hicve yönlendirmeliyim o halde. okuduğunuz vakit vay canına demek küçük enişte nam safsata üreten celalli kişiceğiz buymuş diyeceksinizdir:
Yeşil Vadi'nin Küçük Enişte'si
Gazetedeki fotoğrafına bakıyorum, verdiği beyanatları okuyorum; bu sert, bu barut tavırlar, bu, "uyanın; yoksa çok kötü olur ha" efelenmeleri... Bakıyorum; bir daha bakıyorum...
Ya Rabbi, ben bu adamı tanıyorum, gayet iyi tanıyorum, yıllardan beri tanıyorum fakat kimdi, adı neydi, hangi filmde oynamıştı çıkarmam mümkün değil...
O sinirli edâlar, "Bırakın beni, alayım şunu ayağımın altına" yollu o sahte şahlanışlar, cüssece ufak-tefekliğine bakmayıp cesaret gösterilerinde başrol için canını dişine takmalar... Gelmiyor bir türlü aklıma; halbuki dilimin ucunda yahu...
Hani o da böyle yapar, hatırlatın bana; kendini evrenin merkezine koyarak herkesi suçlar, herkese cürüm ve kabahatlerini hatırlatır, herkesi utanç duymaya sevkeder fakat kendini herkesten farklı tutar. O öyledir çünkü; öyleleri ortada hiç ciddi sebep yokken mahalle kavgası, uzun yıllar sürecek bir kan davası başlatabilir. Bir mânâda cezai ehliyetleri yoktur bunların. Çıkan kavgada kendini esas oğlan yerine koyarak bir araba dayak yemesi ve haksız olduğunu kesinlikle düşünmemesi bizi şaşırtmaz; haklıdır çünkü dayak yemiştir; işte isbatı!
Öyle bir tip işte; meşhur, hatta efsâne bir filmin arkada görünen biri ama unutulmaz karakterlerinden.
Buldum!.. Küçük Enişte o! Tosun Paşa filminin unutulmaz yardımcı karakteri Küçük Enişte.
Efendim, Tosun Paşa filmini her bayram gecesi mutlaka oynatan bir TV kanalı bulunur; milletçe, mâaile hatmetmişizdir, nitekim çıtlatınca hemen hatırlayacak, "Sahi yahu, bizim Küçük Enişte'yi nasıl çıkaramadık" diye hayıflanacaksınız.
Tosun Paşa filmini 1976'da Kartal Tibet çekti, senaryosunu (tevekkeli değil) Yavuz Turgul yazdı. Bir Kemal Sunal klasiği. Hadise Mısır'da geçer. Tellioğulları ve Seferoğulları diye iki aile, Yeşil Vadi diye bir yer için anlaşmazlığa düşüp rekabete girişirler. Bölgenin yöneticisi Dâver Bey bu ihtilafta önceleri tarafsızdır fakat güzel kızı Leylâ'yı taliplisi Seferoğulları'na sözleyince ortalık karışır. Tellioğulları, ailenin salak uşağı Şaban'ı Mısır Valisi Tosun Paşa kılığına koyarak durumu lehlerine çevirmeye çalışırlar derken...
Bizim Küçük Enişte, Tellioğulları ailesinin iç güveylerinden biridir işte. Kendini hiç ilgilendirmediği halde, iç güveyleri olduğu için Seferoğulları'ndan dayak yer, eve perişan fakat dimdik bir gururla gelir; gözü morarmış, beş dişini kavga yerinde bırakmış olabilir fakat kesinlikle dayak yediğini kabul etmez, bilakis kendine dayak atanlara daha büyük zarar verdiğini ileri sürer.
Bu karakteri filmde Ergin Orbey canlandırmıştı; Küçük Enişte'nin filmdeki adı da Vehbi'dir. Herbiri mektep çapında büyük oyuncuların (Kemal Sunal-Şaban, Şener Şen-Lütfü, Ayşen Gruda-Zekiye vb.) hayatlarının en iyi oyunlarını çıkardığı bir filmde "Küçük Enişte" karakteriyle zihinlerde yer tutmak az iş değildir. Bana göre sinemamızın kült filmlerinden biridir Tosun Paşa.
Ve tabii Küçük Enişte karakteri...
Neyse efendim, gelelim bu unutulmaz karakteri hatırlamama sebep olan kişiye; yahu tam Küçük Enişte işte; onun kadar samimi, onun kadar iddiacı, onun kadar kendinden emin, onun kadar yaygaracı, onun kadar iç güveysi...
Ama onun kadar sempatik değil maalesef...
Bugünlerde tam havasında; Seferoğullarına demediğini bırakmıyor, Tellioğulları dışındaki herkesi Seferoğulları âmâline çalışmak ve hizmet etmekle suçluyor, esiyor, yağıyor, gürlüyor, şimşekler çaktırıyor...
Hayranlıkla seyrediyorum artık onu; güzel oynuyor. "Rolüm küçük" demiyor, hakkını veriyor. Helâl olsun!
2 yorum:
O gazetede yazan hiç bir kişinin bu ülkeyi sevdigine inanmıyorum. Resmen dalga geçmiş. Alaycı bi tavır takındığıkişi bu ülkenin 40 yıllık partisinin ve ülkeye görünmeyen hizmetler etmiş bir partinin başkanı. Acaba kendisi böyle yazarak hangi "küçük enişteye" hizmet ediyor. İhanete çanak tutan safta yer alarak safını belli etmiş.
:)
bu partinin ülkeye olan hizmetlerini yadsımıyorum yadsıyamam ancak bu insanın başkanlığında yapılan hizmetler mi bunlar??? keşke hizmetleri yapanın yarısı kadar olsaydı, eyvallah derdik... hatta başım üstüne...
gerçi konu bu değil...
gazete ya da kişiler beni bağlamaz... yazı benim hoşuma gitti. bu gazetenin savunduğu parti hele beni hiç bağlamaz... sadece tek taraflı algıla bence bu yazıyı abicim... benim amacım alay değildi, olamaz da zaten..bi tarafı eleştirmiş bi yazı bu ancak bununla birlikte bu benim diğer tarafı da tasvip ettiğim anlamına gelmez... gelmiyo...
sadece biraz zevkli bi yazı olarak baktım ve hala da öyle bakıyorum...
üzerine basarak söylüyorum: bu yazıyı yazmamdaki amaç hangi partiyi savunduğum ya da hangi gazeteyi beğendiğim, ya da hangi safta olduğum değil... bunu zaten en iyi bilenlerdensin...
her neyse...
saygılarrrr :)...
Yorum Gönder